Ana içeriğe atla

Eşcinsel (homoseksüel) denilen cinsel sapıklar

İstanbul,1835 yılına kadar dünyanın en büyük şehri idi .Âsâyiş durumu ise şu şekildeydi"Kanunu Sultan Süleyman Han devrinde 1520-1566 yıllarıda yılda ortalama 1 cinayet olurdu.'1769 Sir James Porter: İstanbul sokaklarında ne ayaklanma ne hırsızlık nede düzensizlik olurdu"İstanbulda 14 yıl kalan Fransız De la Montraye (1727)"Tek hırsızlık vakası duymadım,İstanbul dışında 6 rum eşkiya yakalanıp cezalandırıldı"

Osmanlı böyle bir devletti...Bilmeyenler öğrensinler..İstanbul şimdi hırsız cani,travesti,gay dolmuş.!



LÛT KAVMİ NEDEN HELÂK OLDU?

Hz. İbrahim Urfa’dan Filistin’e hicret ederken yanında yeğeni Hz. Lût da vardı. Yüce Allah Hz. Lût’a
peygamberlik görevi verdi ve onu başkenti Sedom olan bir kavme peygamber olarak gönderdi.
Yüce Allah buyuruyor:
Ve Lût’u da kavmine peygamber (olarak) gönderdik. (Lût) Kavmine dedi ki: Siz gerçekten en çirkin
fuhşiyatı (eşcinselliği) yapıyorsunuz. Sizden önce âlemlerde bir tek kişi bu işi yapmamıştı. (Ankebût - 28)
Lût kavmi, eşcinsel (homoseksüel) denilen cinsel sapıklardı. Bu nedenle Hz. Lût öncelikle onları bu konuda
uyardı ve dedi ki: “Siz gerçekten en çirkin bir fuhşiyatı (eşcinselliği) yapıyorsunuz. Sizden önce, âlemlerde
bir tek kişi bu işi yapmamıştı.” Hz. Lût gece, gündüz yalvarıyor ve onlara öğütler veriyordu ama ne yazık
ki sapıklar iyice azmış ve iş çığırından çıkmıştı. Topluma açık yerlerde bile erkekler kendi aralarında sapık
ilişkide bulunurken, kadınlar da onları izliyor ve eğlenip gülüşüyorlardı, Hayâ kalkmış ve cinsel sapıklık
toplumun bütün kesimlerine yayılmıştı. Canlıların üremesini düzenleyen fıtrat kanunlarına ters düşen bu
sapıklık hareketi kuşkusuz devam edemezdi ve Âdetullah’ın gereği azabın gelmesi artık an meselesi idi.
Ve azap melekleri geldi Yüce Allah tarafından Lût kavmini helâk etmekle görevlendirilen melekler, genç ve
yakışıklı delikanlılar şeklinde Lût kavmine geldiler ve Hz. Lût’a konuk oldular. Konuklarının melek olduğunu
bilmeyen Hz. Lût, “Ah! Şimdi kavmim gelip bunları benden ister ve zorla almaya kalkışırlarsa, ne yapabilirim
ki” diye düşünürken, Evi kuşatan sapıklar “gençleri bize ver, aksi halde kapıyı kırarız” diye bağırmaya ve
tehditler savurmaya başladılar. Hz. Lût’un yüzü sapsarı oldu, nefesi durdu ve kalbi hızla çarpmaya başladı.
Yüce Allah buyuruyor:
(Melekler) dediler ki:”Ey Lût! Biz Rabbinin elçileriyiz, sana el uzatamazlar. Sen gecenin bir bölümünde
ailenle birlikte yürü, zevcenin dışında aranızdan kimse geride kalmasın. Çünkü onların başına gelecek
olan (azap), onun da başına gelecek. (Hûd - 81)
Hz. Lût konuklarının melek olduğunu öğrenince, “Ooh’!” diye derin bir nefes aldı ve rahatladı. Tam o
anda sapıklar da kapıyı kırıp içeri girdiler ama meleklerden biri (Hz. Cebrâil) bir kanadını çıkarıp hafifçe
silkince, sapıkların hepsini şehrin dışına fırlattı ve gözlerini kör etti. Lût kavminin helâk olması:
Yüce Allah buyuruyor:
Güneşin doğuşu anında korkunç bir uğultu onları yakalayıverdi. (Hicr - 73)
Son gecelerinde daha da azgınlaşan sapıklar, Hz. Cebrâil’in bağırmasından kaynaklanan korkunç bir
uğultu ile yataklarından fırlayıp dışarı kaçıştılar. Korku ile birbirlerine bakışırlarken, şiddetli bir fırtına koptu
ve üstlerine taşlar yağmaya başladı.
Aşırı derecedeki sıcak taşlardan korunmak için tekrar evlerine kaçtılar ama bu defa da çok şiddetli bir
deprem başladı. Ayrıca yerden sıcak sular fışkırmaya ve gökten de sıcak çamur yağmaya başladı.
Artık Hz. Lût’un hak peygamber olduğuna inanmış, Yüce Allah’ın kudretini görmüş ve yaptıklarına çok
pişman olmuşlardı ama iş işten geçmiş ve onların kıyâmeti kopmuştu. Bu durumda ne kaçacakları bir
yerleri kalmıştı ve ne de ölümden başka bir seçenekleri!..
Yüce Allah buyuruyor:
Ülkelerinin üstünü altına çevirdik ve üzerlerine siccil’den taşlar yağdırdık. (Hicr - 74)
Yüce Allah’ın emri ile Hz. Cebrâil, Lût kavminin yaşadığı köy ve kasabaların tamamını yerinden koparıp
havaya kaldırdı ve ters çevirip yere vurdu.
Yüce Allah buyuruyor:
Ve Celâlim hakkı için ki, biz ondan (Lût kavminden) akıllı toplumlar için apaçık bir alâmet (Lût Gölünü)
bıraktık.
Dağları, tepeleri, bağları, bahçeleri ve meşhur Sedom şehri ile birlikte Lût kavminin yaşadığı
ülkenin tamamı batmış ve geriye ibret olarak sadece acı ve pis kokulu Lût Gölü kalmıştı.




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur.

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur. Haim Nahum, Osmanlı Bankasından çaldığı paraları İsviçre’ye aktardı. Haim Nahum çaldığı paraların yarısını bir oğlu Bernar Nahum’a diğer yarısını da diğer oğlu Vehbi Koç’a verdi. Bernar Nahum ve Vehbi Koç o rtaklasa BEKO’yu kurdular. Vehbi Koç’un serveti, Osmanlı Parasıdır. ***** “Koç ve Doğramacı ailesini yakın izlemeye almak gerek.. Vehbi Koç kimdir? Bakarsınız ipin ucu Bandırma vapuruna kadar gider.. Bernard Nahum da çok önemli bir isim ve tabii Haim Nahum Efendi de öyle.. Koç deyince bugün akla Mustafa Koç, Rahmi Koç gelse de, aslında Koç ailesinin asıl önemli isimleri Kıraçlar. İnan Kıraç da damat..! Bu Hayim Nahum adı önemli.. Lozan’ın perde gerisindeki Siyonist o.. Türkiye’deki “Arap Düşmanı Kemalist Milliyetçilik”i n sponsoru da O. Daha sonra gitti Nasır’a danışman oldu, Arap Yahudilerini örgütledi ve Türk düşmanı Arap milliyetçiliğin in liderliğini üslendi..! Arap düşmanı Kemalist Türk milliyetçiliği fikrinin arkasında kimler vardı bakın bakal

israil’in 2. cumhurbaşkanı Atatürk’ün hocası Şemsi Efendinin oğlu

SABETAY ve PAKRADUNİ’ ler   Selanikli'nin yakın dostları TSK’nın hazırladığı “Atatürk Köşesi”nde Mustafa Kemal Paşa’nın boyunun 1.74 olduğu yazıyor. Bugüne kadar 1.68 olduğu biliniyordu.. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunu açıklayarak tartışmalara son noktayı koydu. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunun bilinenin aksine 1.68 değil, 1.74 olduğunu açıkladı. Atatürk’ün boyu 1.74 i ken, kilosu 74-76 arası, ayak numarasının da 42 olduğu açıklandı. Siz babasının adının Ali Rıza, annesinin adının Zübeyde olduğunu kabul etmeye devam edin ve tabii Selanik’te doğduğunu da! Resmi tarih iddiasını

Atatürk un SEVGILISI Fikriye nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi.

Hayatı gizemlerle dolu Fikriye’nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi. Yazar Fatih Bayhan tarafından yapılan çalışmada Fikriye’nin aynı zamanda Atatürk’ün imam nikâhlı eşi olduğu ve ondan çocuk aldırdığı iddia ediliyor.  Zübeyde, Makbule, Latife, Fikriye, Sabiha, Ülkü… Atatürk’ün kadınları. Anne, abla, eş, sevgili, evlatlık... Mustafa Kemal’in etrafındaki kadınların her biri ayrı bir araştırma konusu aslında. Latife Hanım ile Atatürk’ün ilişkisi sıradan bir karı-koca münasebeti değildi elbet. Gazi’nin etrafındaki kadınların çoğu güçlüydü şüphesiz. Ama Fikriye’nin durumu farklıydı. Mahzun, acılı, âşık, ihtiraslı, bir o kadar da çocuktu Fikriye. Zaten acılarla örülü hayatı da bunu gösteriyor. Fikriye yitik bir kadındı. Çünkü Atatürk’ün hayatının belki de en gizli kalan parçasıydı.  Atatürk ile Fikriye’nin ilişkisi nasıldı? Fikriye Köşk’te sıradan bir kadın mı yoksa Mustafa Kemal’in kalbindeki en derin yara mıydı? Fikriye intihar mı etti? Atatürk, Fikriye’ye dinî nikâh