Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Temmuz 20, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kiyamet Alametleri

Puta Tapanlar Puta secde yaziklar olsun  Dunya ADAM gorsun ATAM Fatih tir

5816 kalkana kadar sabredin

Arşivler açılana ve 5816 kalkana kadar sabredin, gerçekler er yada geç ortaya çıkacak! Cumhuriyeti kuran kişinin, cumhuriyeti armağan ettiği milletinden kanunla korunması anlaşılmaz bir durumdur. Yine de hiçbir iktidar bu mantıksız kanunu kaldırmaya cesaret edememiştir. “Kemalist” olanlar böyle bir teşebbüste bulunmamış, “de mokrat” olanlar ise “Atatürk düşmanı” olarak damgalanmaktan korkmuştur. Sonuçta, Atatürk, bu kanun yüzünden, “korunmaya muhtaç” biri olarak gözüktüğünden en büyük kötülüğü bizzat ona dokunmuştur. “Kurtarıcı”nın halktan kurtarılması gibi tuhaf bir durum doğmuştur. Y.Bahadiroglu Yavuz Bahadıroğlu Bunlarin yaptigini YUNAN GAVURU yapmadi 5816 kalkana kadar sabir

Emirlerinize intizardayım Efendim Hazretleri..

SULTAN VAHİDEDDİN VE MUSTAFA KEMAL PAŞA M.Kemal Paşa'yı Milli Kurtuluş Hareketini planlaması için Anadolu'ya gönderen ve içinde bulunulan ağır şartlara rağmen bir kurtuluş çaresi arayan Sultan Vahideddin'dir. Sultan Vahideddin M.Kemal Paşa'yı milli direnişi organize etmesi için görevlendirerek, kendisini çok geniş yetkilerle donattı. Öyle ki Osmanlı tarihinde böylesine büyük bir yetki geçmişte sa dece Köprülü Mehmet Paşa’ya verilmişti. Mustafa Kemal Paşa o günlerdeki özel yazışmalarını "Fahri Yaver-i Hazret-i Şehriyâri, Sâbık Yıldırım Grubu Kumandanı Mirliva Mustafa Kemal" ünvanıyla yapmaktaydı. Sultan Vahideddin devletin içinde bulunduğu durumun vehameti sebebiyle Mustafa Kemal için geniş yetkiler içeren 9. Ordu Müfettişliğine ilişkin iradei seniyyeyi ivedilikle çıkarmıştı. Atamayla ilgili muamelelerin tamamlanmasında da çok acele etmekteydi. Enver Paşa ise yazdığı mektuplarla Sultan Vahdeddin'i uyarmakta ve buna engel olmaya çalışmaktaydı: "Yapmı

GAVURDAN BİZE DOST OLURMU?

GAVURDAN BİZE DOST OLURMU? OLMAZ.! OLSAYDI ALMANLAR BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞINDA BİZİM TARAFIMIZDAYDI..! 9 Aralık 1893:KUDÜS İNGİLİZ ORDUSUNCA İŞGAL EDİLDİ: İsyancı Araplarınn ve Yahudi rehberlerin yardımı ile İngiliz ordusu 9 Aralık 1917’de Kudüs’ü Osmanlı ordusunun elinden aldı. İngiliz ordusu komutanı General Allenby ‘’Haçlı Seferleri bitti ’’dedi. Asıl ilginç olan Kudüs’ün İngilizler tarafından alınışı Osmanlı Devletinin müttefiki olan Almanya ve Avusturya halkları üzerinde de sevinç oluşturmasıdır. Selahattin Eyyubi tarafından Haçlıların elinden alınan Kudüs 730 yıl sonra tekrar Hıristiyanların eline geçti. Gizli yahudiler ataturk un hocasi Simon Zvi

İNÖNÜ yazili mahya Bu memleket neler gordu

INONU YAZILI MAHYA Başlığa bakıp da "herif kafayı yedi" ya da "küfürlere dayanamayıp döndü" diye düşünmeyiniz...Çünkü bu bir "alıntıdır", ben yazmadım, zikrettim. Bu bir "mahya"... Ramazan mahyası... Dinle imanla ilgisi olmayan, "bu yıl hac mevsimi Kurban Bayramı'na denk geldi" diye düşünebilen "alakasız" vatandaşlar için açıklayayım: Han i şu Ramazan aylarında bir minareden öbür minareye uzatılan çeşitli yazılar... Hani iftar vaktinde, ezan okununca ışıkları yanar... Saati olmayan, ezanı duymayan bile ışıkları görünce "iftar topunun atıldığını" anlar hani... (Minare nedir diye soracaksanız, müezzinin "şarkı söylediği" yerdir diyebilen şaşkınlar da yaşıyor bu ülkede!) MAHYA BİR TEK BİZE ÖZGÜ Mahya, başka bir Müslüman ülkesinde yok, bir tek bize özgü... Eskiden yağ kandilleriyle yapılırdı bu ışıklandırma işi, günümüzde elbette elektrik ampulleriyle yapılıyor. Bir tür televizyon haber bülteni, bir tür

Müslümanlar derinlik kazanmak zorunda.

Müslümanlar derinlik kazanmak zorunda. Kendi aralarında istişare etmek, şûra yapmak, yardımlaşmak zorundalar. Daha fazla bilgiye ihtiyacımız var. Kulaktan dolma bilgilerle din ve tarih öğrenilmiyor. Abdurrahman Dilipak İnsan yıkılırken bİle "Lamelif" gibi devrilmeli, bükülmeden. ( لا ) İnsan sevdiğine atılan kurşunları "Cim" gibi alabilmeli bağrına. ( ج ) İnsan sırtına dağlar yüklendiğinde "Elif" gibi dimdik durabilmeli. ... ( ا ) İnsan bir ömür "Kef" gibi sevdiğini kucağında taşıyabilmeli. (ك) İnsan sevdiğine ölürken bile "Te" gibi tebessüm edebilmeli. (ت ) Zalime karşı ''E L İ F'' gibi dimdik, Rabbine karşı '' V A V '' gibi eğilebilmeli. . Daha fazla bilgiye ihtiyacımız var. Kulaktan dolma bilgilerle din ve tarih öğrenilmiyor.

TEŞKİLAT-I MAHSUSA

TEŞKİLAT-I MAHSUSA'NIN İNGİLİZLERE KARŞI HİNDİSTAN'DAKİ FAALİYETLERİ Osmanlı istihbaratı “Teşkilat-ı Mahsusa” nın, Güney Asya’da faaliyet göstermek üzere İstanbul’da kurduğu “Gadr” teşkilatı, başarılı faaliyetlerde bulundu. Çıkarmış oldukları “Cihan-ı İslam” isimli gazeteyi Hindistan içlerine kadar soktular. 13 Kasım 1914’de Belûcî askeri birliğine sızan Osmanlı istihbaratçıları, gazeteyi dağıtı p, askerleri Halife’ye itaate ikna ettiler ve 1915 Ocağında ayaklanmaya hazır hale getirdiler. Hindistan’ın kuzeybatı yöresindeki sınırda kurulan “Mücahidin” isimli teşkilat, silahlı bir koloni oluşturarak ayaklandı. 1918’de İngilizlerle çarpışmaya girişilmesi sonucu pek çoğu şehit edildi. Şubat 1915’de Lahor’daki öğrenciler, okullarını bırakarak “Mücahidin”e katılma kararı aldılar. Bunlar, Kabile geçmek ve orada Teşkilat-ı Mahsusa ile işbirliğine gitmek niyetindeydiler. Ne var ki, Ruslar tarafından yakalanarak İngilizlere teslim edildiler. Kendilerine niçin bu yola başvurduklarını sora

Pek bilinmez ama Mısır'ın resmen elimizden çıkması, Lozan'la olmuş

Fatihin Torunları ABDÜLHAMİD, MISIR'I KAPTIRMAMAK İÇİN DİPLOMASİ SAVAŞI VERMİŞTİ Öyle görünüyor ki, Mısır'da bir iktidar değişikliği kaçınılmaz. Dikkatler bundan böyle neler olacağına çevrilmiş durumda. İlginin Mısır'a odaklandığı bu dönemde bir yakın tarih gezisine çıkmaya ne dersiniz? İngiltere'nin kudretli başbakanı Gladstone, bundan 129 yıl önce Parlamento'da konuşmaktadır. Elinde tuttuğu Kur'an-ı Kerim'i par lamenterlere göstererek şu sözleri söyler: "Bu kitap Müslümanların elinde kaldıkça ve Müslümanlar ona saygı gösterdikçe bizim bu ülkeye hakim olmamız mümkün değildir. Tek çare, onları Kur'an'dan uzaklaştırmaktır." Gladstone'un sözleri İslam dünyasında şok etkisi yapar. Said Nursi'nin zihnî dönüşümünün de başlangıcını teşkil edecek olan bu konuşma, pek bilinmez ama özel olarak Mısır Müslümanları hakkındadır. Üstelik 1882'de başlayan Mısır'daki İngiliz işgali karşısında tepki gösteren tek kişi Said Nursi d

Yani Atatürk, cahil halka hiç bilmediği şeyleri öğretmiştir.

Öğretmenler günü kutlandı, sırada tıp bayramı, kadın günü, Kızılay şenliği, Yeşilay bilmemnesi, yerli mallar haftası falan da var. "Kutsal" sayılan öğretmenlerin nasıl olup da diğer "fani" memurlar gibi geçim sıkıntısı çekebildikleri şaşkınlıkla dile getirildi, her yıl olduğu gibi. Sonra da elbette "başöğretmen Atatürk" hatırlatılıp geçildi. Atatürk'ün bir başöğretmen olduğu hep söylenmiştir. Yani  Atatürk, cahil halka hiç bilmediği şeyleri öğretmiştir. Bu başöğretmenlik durumuna gerekçe olarak, Sarayburnu'nda, Gülhane Parkı'nın ucunda, kara tahta önünde elinde tebeşirle "yeni harfleri" öğretirken çekilmiş fotoğrafı gösterilir. (Benzer şekilde, elindeki rakı kadehini halka göstererek "vatandaşlar, bakın buna rakı derler, ben içiyorum, siz de için" demiş olduğu da hep rivayet edilir... Bu da bir çeşit başöğretmenlik midir?) Atatürk'ün bu "halka bizzat öğretme faaliyetini" sürdürüp sürdürmediğini bilmiyoruz.

M.Kamalin PEYGAMBERİMİZ HZ MUHAMMED S.A.V İLE İLGİLİ SÖZLERİ

M.Kamalin PEYGAMBERİMİZ HZ MUHAMMED S.A.V İLE İLGİLİ SÖZLERİ KAYNAKLARIYLA! 1-Muhammed, iptida Allah’ın resulüyüm diyerek ortaya çıkmamıştır; bunu düşünmemiştir. Bu düşünce, senelerce mücadele ettikten ve fikirlerini neşreyledikten sonra kendisinde hasıl olmuştur.1 2-Muhammed’in peygamberliğinin başlangıcına dair birçok eski rivayetler vardır. Bunlar artık efsanelere karışmıştır. Muhammed’in söy lediği süreler uzun bir devirde dini düşüncelerinin ürünü olmuştur.2 3-İçinde yaşadığı insanların manevi menfaati için ve büyük bir hakikat namına mücahedeye atılmış olan Muhammed, sonunda dini bir imparatorluğun mutlak reisi ve bütün dünyaya hakim olmak iddiasını besleyen muharip bir dinin müessisi sıfatı ile ömrünü bitirdi.3 KAYNAK: 1 Nokta Dergisi, 17 Kasın 1985 2 Afet İnan, Atatürk’ün El Yazmaları, 2000’e Doğru Dergisi, 8. sayı, s. 15-16 3 Atatürk’ün El Yazıları, Abdurrahman Dilipak, Bir Başka Açıdan Kemalizm, Beyan Yayınları, s.240

Menemen Rejimin Provokasyonu

Menemen Rejimin Provokasyonu /mu/ dur?... (3)  Esasında hakikati arayan herkesin sorması gereken sorudur bu. Özellikle baskıya dayalı kapalı rejimlerde iktidarın taraf olduğu her olayın görünen yüzünün arkasında bir de görünmeyen yüzü muhakkak vardır. Şimdi, maddeler halinde şu ipuçlarından yola çıkarak fotoğrafa ilişkin kimi kareleri tespit edelim: 1) Olayın kahramanları savcı mütalaasından ve zamanın gazetelerinden anlaşıldığı kadarıyla esrarkeş takımındandır. Üstelik Ayyaş Giritli Mehmet, Çerkez Ethem çetesine mensuptur. Çerkez Ethem ve kendisine bağlı bu çetenin ne zalim, ne gaddar, ne psikopat bir yapı sergilediği, cocuk, yaşlı, kadın demeden kaç yüz kişiyi diri diri yaktıkları, Anadolu halkına nasıl kan kusturdukları başka bir yazının mevzuu. Ancak şu kadarı bizim için mühimdir ki; Ayyaş Mehmet bu psikopat ekibin bir ferdidir. Hal böyle iken rejimin sesi Hakimiyet-i Milliye gazetesi imzasız başyazısında; “Mehmet, meczup ve esrarkeş değil, derviştir.” Diyerek aklı sıra bir şe

İNGİLİZLERİN KURNAZ OYUNU!..

İNGİLİZLERİN KURNAZ OYUNU!.. İngiltere Başbakanı Sir Winston Churchill, Çanakkale'den mağlup olarak İngiltere'ye dönünce ona niye galip gelemediğini sorarlar, o da cevap vermek için öncelikle büyük bir havuza üç tane balık attırır. Sonra da bir kaç kişiye girip bu balıkları yakalayın der. Elbette suda balık yakalamak mümkün değil. Bir müddet sonra balıkları yakalamak için havuza atlayanlar elleri  boş, havuzdan çıkarlar. Churchill de: "İşte balıkları yakalayamadınız. Çünkü balık suda iken yakalanamaz. Bu balıklar Türklerdir, su da onların dini. Onları dinlerinden uzaklaştırmadan onları yenemeyiz." der. Sonra da elinde bir kova eğilir ve kovayı su doldurup dışarı döker. "Ben artık Türkleri suda yakalamaya çalışmayacağım, her gün bir kova suyu bu havuzdan alacağım, nitekim su bittiğinde Türkler de ölecektir." der.

KUR'AN'I TARİHE GÖMMEK İSTEYEN

KUR'AN'I TARİHE GÖMMEK İSTEYEN BAKAN'IN İBRETLİK ÖLÜMÜ!!! "Rahmetli babam o zamanlar Konya’nın tek gazetesi olan “Babalık” gazetesinin başyazarı idi. Ondan işittiğim şu olayı aynen naklediyorum: “Devrin ilk Maarif Vekillerinden (Milli Eğitim Bakanı) Necati Konya’ya gelmiş ve Latin harflerinin üstünlüğünü(!) anlatmak üzere bir konferans düzenlemişti. Şehrin her tarafına yapıştırılan ilanlarda: “EskiHarflerle Birlikte Kur’an’ı da Tarihe Gömdük” yazıyor ve konferansın ertesi gün saat 10′da verileceği belirtiliyordu. Akşam, mükellef bir ziyafet verildi. Yemekten sonra bay Necati, ani bir apandist krizine yakalandı ve hemen hastahaneye kaldırılarak ameliyat edildi. Gösterilen itinayı anlatmaya lüzum yok, bütün hastahane hatta Konya ayakta idi. Bay Necati kurtulmuş, fakat ne çare ki haddini aşarak Kur’an’a dil uzatmıştı.. Gece yarısı, imkansız denebilecek bir şey oldu ve Bay Necati’nin yatağı yan demirinden kırıldı. Hasta yere düşmüş ve ameliyat yeri patlamıştı. Ertesi gün s

Hiç Atatürk bir şey yapmamış olabilir mi?

M. Kemal Az Zamanda Çok Şeyler Yapmıştır ÇOK ateşli bir internet sitesindeki başlık şu: "Tarihi çarpıtanlara göre Atatürk bir şey yapmadı... "Sadece başlığa baktım, metnini okumadım. Hiç Atatürk bir şey yapmamış olabilir mi? Az zamanda çok şeyler yapmıştır. Sultan Vahdetinin yaveri olarak Samsun'a gitmiştir. Oraya gitmeden önce Padişahın kızı Sabiha Sultan ile evlenmek istemiş, Sultan ona varmamıştır. Meclis açılınca "Amacımız Halife hazretlerini ve vatanı kurtarmaktır" demiştir. Büyük Millet Meclisi başkanlığını bir oy farkla kazanmıştır. Millî Mücadele yıllarında çok namaz kılmıştır. 1924'te Hilafeti kaldırtmış, Halifeyi ve bütün Hanedan-ı Âl-i Osmanı yurt dışına sürmüştür. Mecelleyi kaldırtıp yerine İsviçre Medenî Kanunu'nu tercüme ettirip yürürlüğe koymuştur. İslam medreselerini kapatmıştır. Bakanlar kurulundaki Şer'iye Vekaletini (Din ve Şeriat İşleri Bakanlığını) kaldırmıştır. İstiklal Mahkemelerini kurdurmuş ve yurt sathında adaleti ve güvenli

Peygamber Efendimiz Bir gun

Peygamber Efendimiz  sallallahu aleyhi ve sellem Bir gün, Alemlerin Sultanı Hz.Muhammed S.A.V üzüm yiyiyordu. Yanında oturan ashabının dikkatini bir şey çeker. Peygamber Efendimiz; Üzüm salkımının sürekli alt tarafında bulunan tanelerinden yemeye başlamaktadır. Ashap meraklanır. Ve sorarlar: Ya Resulallah neden sürekli üzüm salkımının altındaki tanelerden yemeye başlıyorsunuz? Alemlerin sultanı cevap verir: Üzüm salkımının altında küçük ve tatsız taneler var. Üst tarafında ise daha iri ve tatlı taneler var. Alttan başlıyorum çünkü; Ben üst tanelere ulaşana kadar belki bir dostum gelirde ona ikram ederim diye cevap veriyor.... www.tarihimiz.info