Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Temmuz 9, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Faiz lobisi Yigit Bulut

“Faiz lobisi” ve “YERLEŞİK DÜZEN” YOK” değil mi? Bu ülkenin en büyük belası “siyasi-ekonomik-sosyoloji k-finansal” manipülasyonlar ile kanımızı emenler, varlıklarımızı transfer edenlerdir! Bizden aldıklarına o kadar alışmışlardır ki; ellerindeki çalışan düzen bozulmasın diye ülkenin “siyasi-sosyolojik-sosyal”  dinamiklerine müdahale etmeye hatta “toplum terziliği” yapmaya girişirler... Sevgili dostlar, 2002 öncesinde bu ülkede “neler olduğunu” özellikle “verileri” her Türk vatandaşına anlatamazsak, “sırtımızdaki bu asalakları” hiç atamayacağımız gibi “kendilerini” bu ülkenin sahibi olarak görmeye devam ederler... Bu noktada her vatandaşın bilinçlenmesi adına bilmesi gereken rakamlara geçelim ve birlikte sorgulayalım; - Türkiye, 1980-2011 sonu arasında 2 trilyon dolardan fazla kaynak elde etti. 1980-2004 arasında bu kaynağın 1.2 trilyon dolardan fazlası iç ve dış borçlanma ile elde edildi. -1980-2003 arasında vergiden elde edilen kaynaklar, borçlanma ile elde edilen kaynakların yarısınd

Taksim platform mu yoksa Darbe Konseyi mi !

“Taksim platform mu” yoksa “Darbe Konseyi mi”! Türkiye’nin neresinde açıkta duran bir “sinir ucu” varsa, daha doğrusu Türkiye hangi problemine el atmış ve düzeltme yolunda “adımlar atmaya” başlamışsa, ortaya çıkan hassas durumu Taksim’de bir “sokak isyanına” dönüştürmeye çalışan bir yapı ortaya çıktı. Adı sözde “Taksim Platformu”, eylemleri ise tıpkı darbeler sonrası ortaya çıkmış bir “darbe kons eyi”! Sevgili dostlar, Lice’de yaşananlar sonrası Taksim’de ortaya çıkan görüntüler, bu platform’un attığı adımlar, gösterilere katılan çok sayıda yabancı uyruklu kişi ve son dönemdeki açıklamalar, bir gerçeği net olarak ortaya koyuyor; “içerideki bazı odaklar ve dışarıdaki efendileri” seçimle kazanamadıklarını Türk Halkı ve iradesine rağmen “SİVİL İSYAN ve DARBE DENEMESİ” ile almaya, isteklerini seçilmiş Hükümet’e ve Türk Devleti’ne dayatmaya çalışıyorlar ! Bu noktada ortaya çok net bir gerçek de çıkıyor; bu arkadaşların yaptıkları, açıklamaları, dayatmaları, istekleri artık “sivil bir ses du

Saldıranların derdi ne? Yigit Bulut

Saldıranların derdi ne? Bir alt başlık daha atalım; Türkiye neden özellikle bazı Avrupa ülkelerinin desteklediği yoğun bir saldırı altında? Bazı çıkarımlar yapmadan ve özellikle “neden” sorusuna net olarak cevap vermeden bazı detayları sizlere aktarmak istiyorum; 1- Dünyanın birincil enerji tüketimi; % 35 petrol, % 29 kömür, % 25 doğalgaz... Fosil yakıtların dünya enerji tüketimi içinde toplam payı % 89. 2- İspatlanmış petrol yataklarının % 55’i Orta Doğu’da, % 78’i OPEC ülkelerinde. 3- Dünya genelinde petrolün % 55’ini tüketen OECD ülkelerindeki ispatlanmış petrol yatağı dünya genelinin % 7’si civarında. 4- İspatlanmış doğal gaz yataklarının % 54’ü üç ülkede; % 24 Rusya, % 16 İran, % 14 katar, Dünya doğal gaz arzının % 50’sini tüketen OECD ülkelerinin kaynakları sadece % 10. 5- Dünya nüfusunun % 20’sini barındıran OECD ülkeleri toplan enerjinin % 50’sini tüketiyorlar, Çin toplam enerjinin % 17’sini tek başına tüketiyor. 6-Petrol ithalatında % 23 ile Avrupa ilk sırada yer alırken, petr

Boraltan Köprüsü (Tarihte Bir Yüz Karası)

Boraltan Köprüsü Katliamı (Tarihte Bir Yüz Karası) Türk tarihinde Türk’ün Türk’e yaptığı büyük ihanetlerden biri, Azerbaycanlı soydaşlarımızın Boraltan Köprüsü’nü geçerek Türkiye’ye sığınma isteklerini, Türk hükümetinin geri çevirip Ruslara teslim edilmesi olayıdır. Bu olay, tarihin ve Türklüğün bir yüz karası olarak hatıralarda kalmıştır. Çanakkale’de düşman askerinin bile yarasını sarmayı şeref  bilen, destanlar yazan, çağ açıp çağ kapatan Türk ulusunun vicdanı, şerefi ve soydaşlık bağı, diplomasiye ve bürokrasiye yenik düşmüştür! 1944 yılında Orta Asya, Sovyet Rusya’sı tarafından işgal edilmiş ve komünist sisteme karşı koymak için atılan en ufak adımın bile önüne geçilmek istenmiştir. Bu baskıdan kaçarak kendileri için “anayurt” olarak gördükleri Türkiye’ye sığınmak isteyen 146 tane Azerbaycan Türkü soydaşımız, Iğdır’daki sınır kapısına yakın yerdeki Aras Nehri üzerindeki Boraltan Köprüsü‘nü geçmiş ve hürriyete kavuşmanın sevinciyle Türk sınır karakoluna sığınmışlardır. Bu yıllar Tü

İngilizce mahya CHP marifeti

CHP, ABD gemisini böyle karşılamıştı WELCOME MAHYASI Laik CHP, ABD gemisini mahya ile karşılamıştı Mahya İstanbul'la o kadar derinden özdeşleşmiştir ki, başka şehirlerde son yıllara kadar minareler arasına gerilen ışıklı yazıları göremezdiniz. Mesela ben Bursa'da geçen çocukluğumda hiç mahya gördüğümü hatırlamıyorum. Lakin Ramazan'ın geldiğini önce ışıl ışıl mahyalarından anlar İstanbullu. Perşembe gecesi yarısı kapalı Haliç Köprüsü'nde şehrin lacivert semasına asılan bu ışıktan yazıları görünce arşivimdeki fersude bir fotoğraf canlandı hafızamda. İster inanın, ister inanmayın, 1946'da laik olduğunu her fırsatta tekrarlayan Cumhuriyet Halk Partisi yönetimi İstanbul'a bir "Hoşgeldiniz" mahyası astırmıştı. Ancak ilginç olan, bu mahyanın hangi dilde yazıldığı ve kime hitap ettiğiydi. Hazır Kemal Kılıçdaroğlu da CHP'nin "Laik, Aydınlanmacı ve Atatürk'ün partisi" olduğunu söylemişken, bu partinin-kendileri açısından- günah galerisinin kapı

RESMİ TARİH KEMALİST İDEOLOJİYE GÖRE ŞEKİLLENDİ

RESMİ TARİH KEMALİST İDEOLOJİYE GÖRE ŞEKİLLENDİ  RESMİ TARİH, amaca uygun üretilmiş bir tarih biçimidir. Zira cumhuriyeti kuranlar aynı zamanda onun tarihini de yazmaya kalkışmışlardır Bununla da yetinilmemiş tarih kitaplarına dahi el uzatarak şekillendirmişlerdir.  Atatürk'ün Yazdığı, ''NUTUK'' 1919 ile 1927 yılları arasındaki dönemi kapsayan olayları Mustafa Kemal'in penceresinde bakarak anlatır. Cumhuriyetin ilk tarih kitabıdır. Ancak tarihi yapan kişinin bizzat tarihi anlatmaya da kalkışması tarihçilerin işini son derece zorlaştırmıştır. Resmi ideolojinin dayatmaları ve baskıları sonucu da tarihçiler Nutuk'ta anlatılanlara ya taraf olmak zorunda kalmıştır ya da karşı çıkıp sistemin hışmına uğramıştır. Resmi tarih Kemalist ideolojinin öğretilerine göre yazılmıştır. Toplumu belli bir yöne kanalize etme amacını taşır. Gerekli kontrollerden geçtikten sonra(!) ders kitaplarına konulan bugünkü ''Cumhuriyet Tarihi'' tarih ilmi açısından muhatap

Vatandaşlarım Buna rakı derler.

M.kamal içki içtiğini kendisi söylüyorken ve resimleri (tarihi gerçeklerle) sabitken gıybet oluyor,hiçbir ispat olmamasına rağmen m.kamal padişahlar gizli içerdi diyor. Osmanlı padişahları, aileleri dâhil, hiç kimseyle beraber yemek yemezlerdi. Hatta buna dair Fatih kanunnamesinde hüküm bile vardır. Sultan Abdülhamid"in son senesine kadar da bu gelenek devam etti. Öyleyse padişahları içki içerken  kimsenin görmesi mümkün değildir. Atatürk'ün uşağı anlatıyor! Atatürk bir ara eliyle beni çağırdı: - "Rakı, şarap ne varsa hepsini halka dağıt. Bana da bir şişe bırak" dedi. Ben de ne kadar içki varsa, orada bulunan herkese dağıttım. Bağırış, çağırış gırla gidiyor. O zaman Atatürk, karşısında coşan, sevgi gösterisi yapan halka doğru kadehini kaldırarak şöyle konuştu: - "Vatandaşlarım... Buna rakı derler. Vaktiyle padişahlar gizli içerlerdi. Ben açık içiyorum." (2) ........................... (KAYNAK) Atatürk'ün Uşağı Cemal Granda Anlatıyor/Kristal Kitaplar, 2.

Mason locaları

M.kamal mason localarını kapattı yalanı! Dönemin İçişleri bakanı mason şükrü kaya mason locaları kendilerini fesh etmişlerdir diyor. M.kamal mason düşmanı olsaydı içişleri bakanını vs. mason seçer miydi?  Şükrü kaya; “Türk Masonları kendi ideallerinin hükümetin esas programına dahil olduğunu görerek, kendi teşkilatlarını kendileri fesh etmişlerdir. Hükümetin bu iş üzerinde hiç bir teşebbüsü ve al akası yoktur” diyerek durumu belirtmiştir. Resim; Sol;Mustafa Kemal Sağ;Şükrü Kaya

Bazı Fitneleri Önlemek İçin Önemli Duyuru

Cübbeli Ahmed Hoca Efendi'den '' Bazı Fitneleri Önlemek İçin Önemli Duyuru... Bizim İslam adına bütün söylemlerimiz bellidir. İslama uygun olan herşeyin yanında, İslama uygun olmayan herşeyin de, bütün müslümanlar gibi karşısındayız. İslama hizmetin ve imana hizmetin şerefi de, mesuliyeti de bütün müminlere aittir. Elbette hizmetin çeşitleri ve kısımları vardır ve herkesin hizmet anlayışı farklıdır. Mühim olan niyetlerin salih ve gayelerin bir olmasıdır. İslami cemaatlerden herbirinin aynı kisveye bürünmesi, aynı kelamları konuşması ve aynı eğitim sistemini benimsemesi düşünülemez. Herkesin ve kesimin farklı içtihadı olabilir. Niyet iyi olduktan sonra içtihad hatasına bile dinimiz bir ecir vaad etmiştir. Bu itibarla İslama direk veya dolaylı yoldan hizmet eden herhangi bir faaliyeti tahfif ve tezyif etmek asla tasvip edilemez. Bu konuda bütün müminler parçaları birbirine kaynamış bir bina, Saf suresinin dördüncü ayetinde buyurulduğu gibi "bunyanun mersus" halinde

Kemalistler

"Sömürü ve baskının bir aracı olan bilim ve teknoloji, hem emperyalist Batı'ya dünyanın zenginliğine el koyma olanağı verdiği için Batılılarca itiraz edilmiyor, hem de azgelişmiş ülkelerdeki işbirlikçi oligarşiler ve onların çevresi sömürüden pay alabiliyorlar. Aldıkları bu pay karşılığında kendi halklarına zulmederek, baskıyı ve devlet terörünü sürekli gündemde tuturak, eski sömürgeciyi yöneticilerin uyguladıkları baskı bile geride bırakıyorlar. Üstelik bunu "ulusallık", "ulusal çıkarlar", "ulusal güvenlik", "birlik bereberlik" gibi kavramların gerisine gizlenerek yapıyorlar.. Kimler ? TEVRAT Bunlara emrediyor elini koynuna koy. http://gercektarihdeposu.blogspot.com Hiçbir bâtıl din, her gün ama her gün, ortalık ışımaya başlarken, kurt kuş uykuda iken,insanı ayağa kaldırmaya cesaret edemez..  Sezai Karakoç “Bu memleketin çocukları asırlarca okula besmeleyle başlardı. Siz geldiniz, Türküm Doğruyum çalışka

Hz. Muhammed Mustafa (as) şöyle buyuruyor

Yalan Yazan Tarih utansın ORUCUMUZU DÜNYADAKİ BÜTÜN MÜSLÜMANLARLA BERABER TUTALIM Namazımızı Arakanlı kardeşimizle kılalım. Duamızı Mısırlı Doğu Türkistanlı kardeşlerimizle birlikte edelim. Sahurumuzda Çeçenli Afganistanlı Suriyeli kardeşlerimizi konuk edelim. İftarımızı Somalili Sudanlı Filistinli kardeşlerimizle yapalım. Ramazanı bir ümmet şuuru, bir kardeşlik bağıyla bütün Müslüman kardeşlerimizle beraber Yaşayalım. Çünkü Önderimiz, Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (as) şöyle buyuruyor.. “Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücut gibidirler. Vücudun herhangi bir azası rahatsız olursa, diğer azaları da bu yüzden ateşlenir ve uykusuz kalır.” (Buhari)

ORUÇLUYA MÜSTEHAP OLAN ŞEYLER

ORUÇLUYA MÜSTEHAP OLAN ŞEYLER • Oruç tutacak kimsenin sahur yemeği yemesi müstehaptır. Sahur vakti, gecenin sonudur. Sahur yemeği oruç için insana kuvvet verir. Sahurun geciktirilmesi müstehap ise de ikinci fecre yani sabah namazının vakti girip girmediğinde şüphe edilecek zamana kadar geciktirilmesi mekruhtur • Oruç hali namazda kalbin huzuruna mâni olmasın diye vakit girince iftarı acele etmek  yani akşam namazı kılmadan evvel oruç açmak müstehaptır. • Akşamleyin iftar esnasında duâ edilmesi sünnettir. • Orucu hurma ile açmak sünnettir. • Oruçlunun yakınlarına, fakirlere fazla ihsan etmesi ve sadaka vermesi müstehaptır. • Oruçlunun mümkün olduğu kadar gece ve gündüz Kur’ân-ı Kerîm okuması, Allâhü Teâlâ’yı zikretmesi, Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz’e salevât-ı şerîfe okuması ve ilim ile meşgul olması müstehaptır. • Oruçlunun lüzumsuz sözlerden dilini tutması da müstehaptır. Gıybetten, nemimeden (söz taşımaktan) kaçınmak her zaman lazımdır, bu hususlara Ramazan-ı şerîfte daha çok dik

Mahmud Esad Coşan Hoca

Merhum Mahmud Esad Coşan Hoca , İslam Dergisi 1987 Aralık sayısındaki baş yazıda İslam’ı şöyle tarif ediyor:  “Ahiret saadetinin olduğu kadar, Dünya huzur ve asayişinin, ferdi ve içtimai, beşeri, evrensel, iktisadi, ticari, askeri, terbiyevi, ilmi ve kültürel ahkama sahip, gediksiz, eksiksiz, kusursuz bir sistemdir. Hayattan kopmuş, dünyayla , çevreyle, insanlarla, beşeri faaliyetlerle ilgiyi kesmiş bir manastır dini değil; aksine: Hayata ,insana, cemiyete, devlete, beynelminel’e yönelmiş, onlar arasındaki münasebetleri, tanzime yönelmiş aktif ve dinamik bir nizamdır; tüm hayatı, Allah’ın istediği tarzda yaşama biçimidir; yüce ve asil ilahi yoldur.”

OSMANLI NEDEN YIKILDI

Yalan Yazan Tarih utansın SULTAN ABDULHAMID`IN ZEKASI TÜRKIYE VE PETROL YA DA OSMANLI NEDEN YIKILDI ? Sultan II. Abdülhamid oluşturduğu güçlü istihbarat örgütü ile dünyadaki değişimi yakından takip etmektedir. 1876 Yılı itibariyle Petrol giderek daha fazla alanlarda kullanılmaya başlanmıştır. Dünyada motorlu araçların yaygınlaşmasının yanında; İngilizler başta olmak üzere dönemin gelişmiş ülkeleri donanmalarının gemilerinden başlamak üzere ağır tonajlı taşıma araçlarını kömürden petrol tüketimine uygun hale getirmektedirler... 2. Sultan Abdülhamit bu gelişmeleri öğrendiğinde petrolün gelecekte stratejik bir silah olacağını bir tarafa not eder ve not etmekle de kalmaz, Alman maden mühendisi Paul Groskoph ve Habip Necip Efendi yönetiminde oluşturulan bir araştırma ekibine; Başta Musul ve Bağdat havalisi olmak üzere Dicle ve Fırat nehirleri havzasında petrol taraması yaptırır. Ve yapılan bu çalışmalar, 22 Ekim 1901'de Sultan II. Abdülhamid'e sunulur. 2. Abdülhamit son derece zeki