Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Eylül 19, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Osmanlı halkı cahilmiydi

“Osmanlı halkı cahildi, okuma-yazma oranı çok düşüktü, Harf İnkılâbıyla bu durum değişti diyorlar, doğru mu?” Önce şunu söyleyeyim ki, okuma yazma bilmemek başka, “cahil” olmak başkadır. Ülkemizde nice okuma-yazma bilmez “ârif”lerle nice “profesör” titri taşıyan “cahil”ler var. Efendimiz’in de “ümmi” olduğunu unutmayalım. İkincisi: Her dön em kendi şartlarıyla değerlendirilir. Devletler aynı dönemin devletleriyle karşılaştırılır. Kanuni dönemini bugünle kıyaslayamazsınız. Ancak o dönemin Fransa’sı, Almanya’sıyla mukayese ederseniz, sağlıklı sonuçlara ulaşabilirsiniz. Kanuni’nin Türkiye’sinde, çağdaşı Avrupa devletlerine göre daha fazla kitap, daha çok okul, daha yüksek oranda okur-yazar var. Osmanlı’nın eğitim faaliyetini okulla sınırlamak doğru olmaz. Bütün camiler sürekli eğitim kurumudur. Buralarda din ilimlerinin yanı sıra fen ilimleri de öğretilir.

İslam ile Kemalizm Uyuşmaz ve Bağdaşmaz

İLAHÎ İslam dini ile Marksist ideoloji uyuşur ve bağdaşır mı? Uyuşur ve bağdaşır demek mümkün değildir. İkisi birbirinin zıddıdır.  İslam, Tevhid inancı yani kemal sıfatlarla sıfatlı, noksan sıfatlardan münezzeh, kainatın Yaratıcısı, alemlerin Rabbi, mutlak kudret Sahibi,ilmi ve iradesi her şeyi kuşatmış bir Allah'ın varlığını kabul eder. Marksizm ise ateisttir, materyalisttir. Peki İslam dini ile, M. Kemal Paşa'nın ölümünden sonra çıkartılmış Kemalist ideoloji uyuşur ve bağdaşır mı? Bu ikisi de bağdaşmaz ve uyuşmaz. İnsan sadece Allah'a inanmakla Müslüman olamaz. Kelime-i Tevhid'in, birbirinden ayrılmaz iki esası vardır: 

Ilımlı islam, ılımlı müslüman ne demektir? Bu sözleri dillendirenler neyi ima etmek istiyorlar

Bismillahirrahmanirrahim Ilımlı İslam, batılı güçlerin yürüttüğü bir yozlaştırma politikasıdır. Ilımlı İslam, İslam ülkelerinde radikal İslami hareketlerle ilişkili istikrarsızlık ve bunun getireceği siyasi sonuçların, Amerikan ve Batı karşıtlığı hareketlerine, güvenlik zafiyetlerine ve olası menfaat kayıplarına sebep olmasının önüne geçmek için ABD düşünce kuruluşlarında geliştirilip hükümet tarafından desteklenen modernist İslam yorumudur. Unutmayalım ki tek kurtuluş yolu gerçek İslâm’dır. Din sömürücüsü münafıklar ve arivistler gerçek İslâm’ın yerine uydurma, düzmece bir ılımlı, ehlî, light İslâm çıkartmak istiyor. İki türlü İslâm Modeli sunulmuştur dünyaya: Ilımlı İslâm, Vahşî İslâm… Irak tarafı vahşi İslam, Türk tarafı ılımlı İslâm.

HARAM AY ORUCU onemli musluman kardeslerim okuyalim

BU AYKI HARAM AY ORUCU İLE EYYÂM-I BÎYZ ORUCU BU SENE AYNI GÜNE DENK GELDİ ECİRLER KAT VE KAT OLDU İNŞAALLAH... "Ramazan ayının orucundan sonra, en üstün oruç, Allah'ın Muharrem ayı(nda tutulan)dir."  (Tirmizi Savm:40, No: 40, sh 120, Müslim, Siyam:55 No:2429, sh:352) HARAM AY ORUCU: Enes İbn-i Malik (Radıyallâhu Anh)dan rivayet edilen bir hadîs-i şerifte Rasûlüllâh (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Her kim haram aydan,(yani bu aydan) üç gün, Perşembe, Cuma ve Cumartesini tutarsa, Allah ona dokuz yüz sene ibadet (sevabı) yazar." (İbn-i Şahin. İbn-i Asâkir, Ezdi, Gazali, İhya. Zebîdî, İthaf, 4/256,Gunye, 2/124) EYYÂM-I BÎYZ ORUCU: Bu üç günün, ayın onüç, ondört ve onbeşinci günleri olması menduptur. Bu günlere "Eyyam-ı Bîyz" (Beyaz günler) denilir.

Allah’ı zikretmeye devam et

Mevlânâ (ks) Hazretleri buyurur ; Adamın biri her zaman Allah , Allah , diye zikreder, bu zikirden ağzı bal yemiş gibi tatlanırdı. Bir gün şeytan gelip ; –Niye durmadan, Allah, Allah , deyip duruyorsun. Bunca zamandır Allah demene karşılık bir kerecik olsun Allah sana, Lebbeyk , buyur kulum, ne istiyorsun , dedi mi. Sende hiç sıkılma yok mu , daha ne kadar Allah deyip duracaksın , dedi. Bunun üzerine Allah’ın adını dilinden düşürmeyen adam ümidini kaybetti ve zikri bıraktı. Gönlü kırık bir hâlde yatıp uyudu. Rüyasında Hazreti Hızırı (as) gördü , Hızır ona ; –Neden yaptığın güzel işi terk ettin, Allah’ı zikretmeyi bıraktın , diye sordu. Adam ;

Mesele alevilik değil, artık anlayın!

Peygamber efendimizden beri...” Peygamber efendimiz” denildiğinde, akla gelen diğer isim ekseriya Hz. Ali’dir. Camii/mescid, hep vardı.  Bilmem ki şu söz alevileri kızdırır mı: “Hz. Ali’nin hayatı camide geçti, bir kere bile onu cemevinde gören olmadı!” Ya Hz. Hüseyin’i? Hz. Hasan’ı? Hz. Fatıma’yı? Ehli beytten birini? Onların da hayatında cemevi yok! Cemevi bir tekke! “Kadirihane” gibi, “mevlevihane” gibi... Tekkeler kapandı, cemevleri de! Tekkeler camiden uzak değildi. Nitekim, kapanan tekkelerin bir kısmı camiye dönüştürüldü. Belki bazı cemevleri de böyle yapılmıştır. Türkiye’de aleviliğin atıf merkezlerinden Hacı Bektaş Külliyesi’ne giderseniz, girişte camiyi görürsünüz... “Efendim o sonradan yapılmıştır!” Peki, cemevi önceden mi yapılmıştır?