Ana içeriğe atla

19 mucize

“19 mucizesi” mi?

Büyük bir şaşkınlıkla televizyon izliyorum: Ekrandaki “prof.” Atatürk’ü “mucize”ye bağlamış gidiyor...

Her yazdığı “edebi”, her sözü “deha” ürünü!..

“Nutuk”un ilk cümlesinden (ki, “19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktım” diye başlar) onlarca “edebi eser” üretiyor!

“Bu işi iyi bilen biri olarak söylüyorum” diye de görüşlerinin “muhkem kaziye” olduğunu vurguluyor.

Kur’an’da var olduğu iddia edilen “19 mucizesi”yle, Atatürk’ün hayatında var olduğu öne sürülen “19 mucizesi”ni iç içe sokup “kutsallık” atfediyor.

Sonunda, hayatındaki her şey “19 ve katları” ile kaim bir portre çıkıyor ortaya: Ölüm tarihinden doğum tarihine kadar...

Hâlbuki Atatürk’ün doğum tarihi bile kesin değil, bırakınız ayını-gününü, yılı bile tartışmalı. 1881 diyenler kadar 1880 tarihini veren ciddi kaynaklar da var. Bu durumda “mucize” çöküyor, ama ekrandaki “prof.”un umurunda değil. Herkesi suçlaya suçlaya, herkese toslaya toslaya, “sunucu”nun “cehalet”inden yararlanıp veryansın ediyor...

Atatürk’ü sevmek başka, ona “kutsiyet” izafe etmek başkadır. Ki, bu yöntem çok önceleri denenmiş, Atatürk’ü “yüceltme” adına “peygamberlik” hatta “ilahlık” izafe edilmiştir. Meselâ Behçet Kemal, Süleyman Çelebi’nin Mevlidine nazire olarak “Mevlit” bile yazmıştır.

“Ol Zübeyde, Mustafâ’nın ânnesi,

Ol sedeften doğdu ol dürdânesi!

Gün gelip oldu Rızâ’dan hâmile,

Vakt erişti hafta ve eyyâm ile...

Geçti böyle, nice ay nice sene,

Vakt erişti bin sekiz yüz seksene (bakın doğum tarihi olarak Behçet Bey de 1880’i veriyor).

Merhaba ey baş halâskâr merhaba,

Merhaba ey ulu serdâr merhaba!”

Sırası gelmişken, Aka Gündüz’ün sözde “şiir”ine de bakalım:

“Yerde o.../Gökte o.../Denizde o.../Her yerde o...

Varsın, teksin, yaradansın (hâşâ),

Sana bağlanmayanlar utansın!”

Yusuf Ziya’dan bir mısra:

“Yoktan var ediyor, tanrı gibi her şeyi...”

31 Mart 1931’de Türkiye çapında yapılan okullar arası şiir yarışmasını kazanan “şiir”den kısa bir bölüm:

“En büyük imanım şu: Sen Rabbin yarısısın,

Yerin üstünde, fakat Türklerin tanrısısın!” (hâşâ).

CHP’nin Edirne Mebusu Mehmed Şeref (Aykut), “Kamalizm” isimli kitabının üçüncü sayfasında “Türklerin yeni dini”ni açıklıyor:

“Kamalizm... yalnız yaşamak dinini aşılayan ve bütün prensipleri ekonomik temeller üzerine kuran bir dindir.”

“Yeni kıble”yi ise Kemalettin Kamu uyduruyor:

“Ne örümcek, ne yosun/Ne mu’cize, ne füsun,

Kâbe Arab’ın olsun/Bize Çankaya yeter!”

Tabii bir de yeni “mâbed” ve yeni mâbede “yeni minare”, yeni minareye “yeni ezan” lâzım. Onları bulmak da Yaşar Nabi’ye düşüyor:

“Motorların şarkısı olsun yeni bestemiz,

Yeni din ezanları, minareler yerine,

Bulutlara püsküren bacalarda okunsun!”

Yani sayın profesörümüze bu alanda “ekmek” yok, çünkü “yeni” sandığı saçmalıkların çok fazlasını bu millet çok önceden gördü.

Yavuz Bahadiroğlu - Yeni Akit

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur.

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur. Haim Nahum, Osmanlı Bankasından çaldığı paraları İsviçre’ye aktardı. Haim Nahum çaldığı paraların yarısını bir oğlu Bernar Nahum’a diğer yarısını da diğer oğlu Vehbi Koç’a verdi. Bernar Nahum ve Vehbi Koç o rtaklasa BEKO’yu kurdular. Vehbi Koç’un serveti, Osmanlı Parasıdır. ***** “Koç ve Doğramacı ailesini yakın izlemeye almak gerek.. Vehbi Koç kimdir? Bakarsınız ipin ucu Bandırma vapuruna kadar gider.. Bernard Nahum da çok önemli bir isim ve tabii Haim Nahum Efendi de öyle.. Koç deyince bugün akla Mustafa Koç, Rahmi Koç gelse de, aslında Koç ailesinin asıl önemli isimleri Kıraçlar. İnan Kıraç da damat..! Bu Hayim Nahum adı önemli.. Lozan’ın perde gerisindeki Siyonist o.. Türkiye’deki “Arap Düşmanı Kemalist Milliyetçilik”i n sponsoru da O. Daha sonra gitti Nasır’a danışman oldu, Arap Yahudilerini örgütledi ve Türk düşmanı Arap milliyetçiliğin in liderliğini üslendi..! Arap düşmanı Kemalist Türk milliyetçiliği fikrinin arkasında kimler vardı bakın bakal

israil’in 2. cumhurbaşkanı Atatürk’ün hocası Şemsi Efendinin oğlu

SABETAY ve PAKRADUNİ’ ler   Selanikli'nin yakın dostları TSK’nın hazırladığı “Atatürk Köşesi”nde Mustafa Kemal Paşa’nın boyunun 1.74 olduğu yazıyor. Bugüne kadar 1.68 olduğu biliniyordu.. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunu açıklayarak tartışmalara son noktayı koydu. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunun bilinenin aksine 1.68 değil, 1.74 olduğunu açıkladı. Atatürk’ün boyu 1.74 i ken, kilosu 74-76 arası, ayak numarasının da 42 olduğu açıklandı. Siz babasının adının Ali Rıza, annesinin adının Zübeyde olduğunu kabul etmeye devam edin ve tabii Selanik’te doğduğunu da! Resmi tarih iddiasını

Atatürk un SEVGILISI Fikriye nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi.

Hayatı gizemlerle dolu Fikriye’nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi. Yazar Fatih Bayhan tarafından yapılan çalışmada Fikriye’nin aynı zamanda Atatürk’ün imam nikâhlı eşi olduğu ve ondan çocuk aldırdığı iddia ediliyor.  Zübeyde, Makbule, Latife, Fikriye, Sabiha, Ülkü… Atatürk’ün kadınları. Anne, abla, eş, sevgili, evlatlık... Mustafa Kemal’in etrafındaki kadınların her biri ayrı bir araştırma konusu aslında. Latife Hanım ile Atatürk’ün ilişkisi sıradan bir karı-koca münasebeti değildi elbet. Gazi’nin etrafındaki kadınların çoğu güçlüydü şüphesiz. Ama Fikriye’nin durumu farklıydı. Mahzun, acılı, âşık, ihtiraslı, bir o kadar da çocuktu Fikriye. Zaten acılarla örülü hayatı da bunu gösteriyor. Fikriye yitik bir kadındı. Çünkü Atatürk’ün hayatının belki de en gizli kalan parçasıydı.  Atatürk ile Fikriye’nin ilişkisi nasıldı? Fikriye Köşk’te sıradan bir kadın mı yoksa Mustafa Kemal’in kalbindeki en derin yara mıydı? Fikriye intihar mı etti? Atatürk, Fikriye’ye dinî nikâh