Ana içeriğe atla

TARİHE GEÇECEK MANİFESTO

Yalan Yazan Tarih utansın

SALİH TUNA'DAN TARİHE GEÇECEK MANİFESTO (PAYLAŞ)

Bu yazıyı namluya sürün!

Herkes şunu aklına iyice bir soksun: Biz bu 'çözüm sürecini' yoldan geçerken bulmadık.

Biz bunun için 30 bin insanımızı kaybettik!

Köylerimiz boşaltıldı, bağımız bahçemiz, ağaçlarımız, evlerimiz yakıldı. Fail-i meçhullere kurban gitti çocuklarımız.

Dağımız taşımız bombalandı, envaiçeşit işkencelerden geçirildik.

Dillerimiz yasaklandı.

Varlığımız inkâr edildi, yok sayıldık.

Sadece öldürürken akıllarına geldi varlığımız.

Ve, varlığımız yok edilsin diye bu yoksul halkların milyarlarca doları ve enerjisi yok edildi.

Biz bu çözüm sürecini yatlarda katlarda yalılarda bulmadık.

Biz bu çözüm sürecini, pencere pervazında dönüşünü bekledikleri asker oğullarının acı haberlerini alan anaların dağlanan yüreklerinde bulduk.

Biz bu çözüm sürecini, 'Biz yandık siz yanmayın Allah aşkına' diyen Türk anaların Anadolu kıtası büyüklüğündeki diğerkâmlığında bulduk.

Biz bu çözüm sürecini, bir oğlu dağda bir oğlu askerde yüreği paramparça olan Kürt analarının 'artık kan akmasın' diye yere attıkları yeryüzündeki en beyazdan daha beyaz yaşmaklarında bulduk.

Kürt ve Türk analarımızın gözyaşlarında yoğrulan bu çözüm sürecini çatallı dillerinizle, o çokbilmiş sosyolojik analizlerinizle tarumar etmenize izin vermeyeceğiz.

Kabataş'ta başörtüsüne işeyen o haysiyetsizlere bile bir çift laf söyleyemeyenlerin, 'Gezi'den Lice'ye köprü' kurma şeytanlıklarının altında neyin yattığını iyi biliyoruz.

Çözüm sürecine 'vatana ihanet' diyenlerin köprülerinden yürüyerek, 'Öcalan'a özgürlük' isteyenlerin samimiyeti de, bir vakitler 'ne şeriat ne darbe' diyenlerin demokrasi konusundaki samimiyetini fena halde hatırlatıyor.

'Çözüm sürecinin' sevincini henüz doya doya yaşamadan, Kandil'e koşup, 'Bu sefer de Kürtler mi Türkleri satacak' diyenlerin,18'lik delikanlılara, 'silahını bırakırken bir burukluk duymuyor musun?' sorusunu yöneltenlerin, bilmem kaç yıl sonra, 'kimse kızmasın kendimi yazdım' şeklinde yazacakları masalları artık okumak istemiyoruz.

Kaybettiği konumunun, pozisyonunun, mevkiinin, makamının (tabiri caizse) intikamını almak için 'çözüm sürecini' ağızlarıyla boğmak isteyenlerin korkunç bir bencillikle Gezi Parkı çocuklarının eylemlerini fırsata çevirme uyanıklıklarını ibretle izliyoruz.

Çirkin çehrelerinizi, kana susayan tıynetinizi biliyoruz.

Şurda hepi topu 4 ay ölmedik diye ölüp ölüp dirildiniz!

Boşuna kendinizi paralamayın, Gezi Parkı dahil hiçbir şey bu korkunç çirkinliğinizi maskelemeyecek.

Ey 'kirli savaşın' baronları, ey 'kan içici' karunlar şunu aklınıza iyi sokun:

Allah korusun, şayet sevincimizi kursağımızda bırakırsanız, şayet 'çözüm süreci' bu sefer de sekteye uğrarsa, şayet canlarımız düşerse toprağa, ve yine ağlarsa anlarımız…

Çocuklarımızın gıyabi cenaze namazlarını saraylarınızın, holding binalarınızın, otellerinizin, plazalarınızın, tröstlerinizin, anlı şanı medya kuruluşlarınızın önünde Kürtlerle Türkler hep birlikte omuz omuza kılacağız.

İyi düşünün ve hesabınızı ona göre yapın.

Büyük usta Nuri Pakdil, kimi kitaplarının sonunda 'Bu kitabı da namluya sürün' derdi.

Ondan mülhem, 'Bu yazıyı namluya sürün' diyorum ben de!

Çözüm için…

Barış için…

Kardeşlik için.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur.

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur. Haim Nahum, Osmanlı Bankasından çaldığı paraları İsviçre’ye aktardı. Haim Nahum çaldığı paraların yarısını bir oğlu Bernar Nahum’a diğer yarısını da diğer oğlu Vehbi Koç’a verdi. Bernar Nahum ve Vehbi Koç o rtaklasa BEKO’yu kurdular. Vehbi Koç’un serveti, Osmanlı Parasıdır. ***** “Koç ve Doğramacı ailesini yakın izlemeye almak gerek.. Vehbi Koç kimdir? Bakarsınız ipin ucu Bandırma vapuruna kadar gider.. Bernard Nahum da çok önemli bir isim ve tabii Haim Nahum Efendi de öyle.. Koç deyince bugün akla Mustafa Koç, Rahmi Koç gelse de, aslında Koç ailesinin asıl önemli isimleri Kıraçlar. İnan Kıraç da damat..! Bu Hayim Nahum adı önemli.. Lozan’ın perde gerisindeki Siyonist o.. Türkiye’deki “Arap Düşmanı Kemalist Milliyetçilik”i n sponsoru da O. Daha sonra gitti Nasır’a danışman oldu, Arap Yahudilerini örgütledi ve Türk düşmanı Arap milliyetçiliğin in liderliğini üslendi..! Arap düşmanı Kemalist Türk milliyetçiliği fikrinin arkasında kimler vardı bakın bakal

israil’in 2. cumhurbaşkanı Atatürk’ün hocası Şemsi Efendinin oğlu

SABETAY ve PAKRADUNİ’ ler   Selanikli'nin yakın dostları TSK’nın hazırladığı “Atatürk Köşesi”nde Mustafa Kemal Paşa’nın boyunun 1.74 olduğu yazıyor. Bugüne kadar 1.68 olduğu biliniyordu.. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunu açıklayarak tartışmalara son noktayı koydu. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunun bilinenin aksine 1.68 değil, 1.74 olduğunu açıkladı. Atatürk’ün boyu 1.74 i ken, kilosu 74-76 arası, ayak numarasının da 42 olduğu açıklandı. Siz babasının adının Ali Rıza, annesinin adının Zübeyde olduğunu kabul etmeye devam edin ve tabii Selanik’te doğduğunu da! Resmi tarih iddiasını

Atatürk un SEVGILISI Fikriye nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi.

Hayatı gizemlerle dolu Fikriye’nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi. Yazar Fatih Bayhan tarafından yapılan çalışmada Fikriye’nin aynı zamanda Atatürk’ün imam nikâhlı eşi olduğu ve ondan çocuk aldırdığı iddia ediliyor.  Zübeyde, Makbule, Latife, Fikriye, Sabiha, Ülkü… Atatürk’ün kadınları. Anne, abla, eş, sevgili, evlatlık... Mustafa Kemal’in etrafındaki kadınların her biri ayrı bir araştırma konusu aslında. Latife Hanım ile Atatürk’ün ilişkisi sıradan bir karı-koca münasebeti değildi elbet. Gazi’nin etrafındaki kadınların çoğu güçlüydü şüphesiz. Ama Fikriye’nin durumu farklıydı. Mahzun, acılı, âşık, ihtiraslı, bir o kadar da çocuktu Fikriye. Zaten acılarla örülü hayatı da bunu gösteriyor. Fikriye yitik bir kadındı. Çünkü Atatürk’ün hayatının belki de en gizli kalan parçasıydı.  Atatürk ile Fikriye’nin ilişkisi nasıldı? Fikriye Köşk’te sıradan bir kadın mı yoksa Mustafa Kemal’in kalbindeki en derin yara mıydı? Fikriye intihar mı etti? Atatürk, Fikriye’ye dinî nikâh