Ana içeriğe atla

Sadece Kudüs mü? Irak işgalde, Afganistan işgalde, Mısır işgalde, Suriye işgalde:

  • Dik dur Türkiye!

    Kudüs 1099’un 15 Temmuzunda Haçlılar tarafından işgal edilmiş, kan gövdeyi götürmüştü…

    Bugün Kudüs hala işgalde…
    Sadece Kudüs mü? Irak işgalde, Afganistan işgalde, Mısır işgalde, Suriye işgalde: Müslüman yüreklerde yangın var!
    Ramazan-ı mübarekte içimiz-dışımız endişe, elem, sarsıntı: Enkaza döndük!
    Yüzyıllardır hiç bir ramazanımız bundan farklı yaşanmadı: Kimi zaman Kıbrıs’taki varlığımıza ağladık, kimi zaman açlıktan ve yokluktan ölen Somalili çocuklarımıza…
    Kimi zaman Kırım ya da Musul-Kerkük Türklerine, kimi zaman Afganistan işgaline, Batı Trakya’ya, Doğu Türkistan’a, Gorajde ve Srebrenitsa katliamlarına, Irak’a, Kudüs’e…
    Daha önceleri de kâh Balkanlarda son verilen varlığımıza, kâh Allahüekber Dağları’ndaki buzullarda yahut Trablusgarp’ta, Necef çöllerinde şehit olmuş dedelerimize, gidip dönülmeyen Yemen’imize, Çanakkale’de, Sakarya’da dövüşen askerimize ağlamakla geçti.
    Özet olarak söylemek gerekirse, tarihin labirentlerinden geçerken o kadar üzüldük, o kadar yorulduk, o kadar ağladık, o kadar çok sevdiğimizi yüreğimize gömdük ki, yüreğimiz şehitliğe dönüştü!
    Bir nevi biz de “Acıların çocuğu”yuz!
    Dün ve bugün her şey yüreğimizi çözüp direncimizi kırmak üzere hazırlanmış sanki…
    Bir yandan ideolojik devletin dayatmaları, bir yandan medyanın abuk sabuklukları, bir yandan sözde “sanat çevreleri”nin “çapulcu”lukları... Falcıları, medyumları, üfürükçüleri, tükürükçüleriyle rayından çıkmış bir “sosyal yapı”nın tüm olumsuzları...
    Bu çileler yetmez gibi, bir de “küresel kriz” ve de beterin beteri Mısır darbesi...
    Bize karşı sürekli demokrasi havariliğine soyunan Batı’nın darbeye “darbe” diyemeyen tutumu. Evet, sonunda söyledi, ama bu ne utangaç bir üslup!
    Kısacası olumsuzluklar bu ramazanda da Müslümanı yüreğinden vurdu!
    İslâm âlemi bir türlü toparlanamıyor. Onu toparlamaya tek aday olan Türkiye’nin ise başına çorap üstüne çorap örülüyor: Gezi olayları durup dururken çıkmadı herhalde.
    Çünkü tam toparlarken, bir vurgun daha yiyoruz.
    Bu topraklarda yaşayan hiçbir mantık, İslâm dünyasında olup bitenlere “bize ne” diyemez.
    Eğer yüzyıllar boyu tüm İslâm dünyasını yönetmiş bir imparatorluğun mirasçısı iseniz, eski topraklarınızda cereyan eden olumsuzluklara duyarsız kalamazsınız.
    Çünkü biz, İsrail’in eski Başbakanlarından Bayan Golda Meir’in dediği gibi, “Bir çavuş, onbeş yeniçeri ile yüzyıllar boyu o topraklarda kurtla kuzuyu yürütme maharetini göstermiş Osmanlı’nın”nin mirasçılarıyız.
    Osmanlı Devleti 20 milyon kilometrekare yüzölçümü olan koskoca bir coğrafya üzerinde onlarca farklı inancı, farklı dili, farklı kültürü ve farklı milliyeti ne bir birleriyle ne de kendisiyle çatıştırmadan asırlar boyu yönetmek gibi büyük bir maharet sergilemişti…
    Bunun sırrı, kendisini diğer insanlardan üstün tutmayan “âdil”, “eşitlikçi” ve “hoşgörülü” yönetim anlayışıydı…
    Biz kendi iç barışımızı bile sağlayamıyoruz. Ne zaman iç istikrarı yakalayıp eski topraklarımıza açılsak, bizi kendi kabuğumuza çekilmeye zorlayan bir şeyler oluyor.
    Son olay, Gezi Parkı: Umarım son olur!
    İslam dünyasının yeniden dirilişi Türkiye’nin diri ve dik durmasına bağlı gözüküyor…
    Dik dur Türkiye! Yavuz Bahadıroğlu / Yeni Akit


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur.

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur. Haim Nahum, Osmanlı Bankasından çaldığı paraları İsviçre’ye aktardı. Haim Nahum çaldığı paraların yarısını bir oğlu Bernar Nahum’a diğer yarısını da diğer oğlu Vehbi Koç’a verdi. Bernar Nahum ve Vehbi Koç o rtaklasa BEKO’yu kurdular. Vehbi Koç’un serveti, Osmanlı Parasıdır. ***** “Koç ve Doğramacı ailesini yakın izlemeye almak gerek.. Vehbi Koç kimdir? Bakarsınız ipin ucu Bandırma vapuruna kadar gider.. Bernard Nahum da çok önemli bir isim ve tabii Haim Nahum Efendi de öyle.. Koç deyince bugün akla Mustafa Koç, Rahmi Koç gelse de, aslında Koç ailesinin asıl önemli isimleri Kıraçlar. İnan Kıraç da damat..! Bu Hayim Nahum adı önemli.. Lozan’ın perde gerisindeki Siyonist o.. Türkiye’deki “Arap Düşmanı Kemalist Milliyetçilik”i n sponsoru da O. Daha sonra gitti Nasır’a danışman oldu, Arap Yahudilerini örgütledi ve Türk düşmanı Arap milliyetçiliğin in liderliğini üslendi..! Arap düşmanı Kemalist Türk milliyetçiliği fikrinin arkasında kimler vardı bakın bakal

israil’in 2. cumhurbaşkanı Atatürk’ün hocası Şemsi Efendinin oğlu

SABETAY ve PAKRADUNİ’ ler   Selanikli'nin yakın dostları TSK’nın hazırladığı “Atatürk Köşesi”nde Mustafa Kemal Paşa’nın boyunun 1.74 olduğu yazıyor. Bugüne kadar 1.68 olduğu biliniyordu.. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunu açıklayarak tartışmalara son noktayı koydu. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunun bilinenin aksine 1.68 değil, 1.74 olduğunu açıkladı. Atatürk’ün boyu 1.74 i ken, kilosu 74-76 arası, ayak numarasının da 42 olduğu açıklandı. Siz babasının adının Ali Rıza, annesinin adının Zübeyde olduğunu kabul etmeye devam edin ve tabii Selanik’te doğduğunu da! Resmi tarih iddiasını

Atatürk un SEVGILISI Fikriye nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi.

Hayatı gizemlerle dolu Fikriye’nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi. Yazar Fatih Bayhan tarafından yapılan çalışmada Fikriye’nin aynı zamanda Atatürk’ün imam nikâhlı eşi olduğu ve ondan çocuk aldırdığı iddia ediliyor.  Zübeyde, Makbule, Latife, Fikriye, Sabiha, Ülkü… Atatürk’ün kadınları. Anne, abla, eş, sevgili, evlatlık... Mustafa Kemal’in etrafındaki kadınların her biri ayrı bir araştırma konusu aslında. Latife Hanım ile Atatürk’ün ilişkisi sıradan bir karı-koca münasebeti değildi elbet. Gazi’nin etrafındaki kadınların çoğu güçlüydü şüphesiz. Ama Fikriye’nin durumu farklıydı. Mahzun, acılı, âşık, ihtiraslı, bir o kadar da çocuktu Fikriye. Zaten acılarla örülü hayatı da bunu gösteriyor. Fikriye yitik bir kadındı. Çünkü Atatürk’ün hayatının belki de en gizli kalan parçasıydı.  Atatürk ile Fikriye’nin ilişkisi nasıldı? Fikriye Köşk’te sıradan bir kadın mı yoksa Mustafa Kemal’in kalbindeki en derin yara mıydı? Fikriye intihar mı etti? Atatürk, Fikriye’ye dinî nikâh