Ana içeriğe atla

NAMAZ KILAN KİŞİNİN YAPMASI GEREKENLER.

"NAMAZIMIZ GÜZEL OLURSA TÜM İBADETLERİMİZ GÜZEL OLUR" hassasiyeti ve dikkatiyle okuyalım inşaAllah...

NAMAZ KILAN KİŞİNİN YAPMASI GEREKENLER.

Abdülkadir-i Geylânî (Kuddise Sırruhu) " el- Ğunye li tâlibî tarîkati'l-Hakki Azze ve Celle" isimli eserinde namaz kılan kişinin yapması gerekenleri şöyle sıralamıştır.

1- Önce namaza niyetini düzgünce yapmalıdır.

2- Ka'be'yi tam iki gözünün önünde canlandırmalıdır.

3- Allâh'u Te'âlâ'nın huzurunda durduğuna yakînen inanmalı ve "O Zat ki ayağa kalktığın zaman seni de, secde edenler arasında dönüp dolaşmanı da görmektedir." (Şu'arâ Sûresi: 218-219) âyet-i kerîmeleri gereği Allâh-u Te'âlâ'nın gözetimde bulunduğu hususunda hiç şüphe etmemelidir.

Zaten Hadîs-i şerîfte: " Sen Allâh-u Te'âlâ'ya sanki O'nu görüyormuşçasına ibadet et. Gerçi sen O'nu görmekte değilsen de şüphesiz ki O seni görmektedir" buyrulmuştur.( Abdülkadir-i Geylânî, el- Ğuyne, 2/192; Buhârî, Îmân, 3, no:50, 1/27; Müslim, Îmân, 1, no:8, 1/36; Ebû Dâvûd, Sünnet:17, no:4695, 2/635; Tirmizî, Îmân:4, no:2610, 5/6; İbni Mâce, Mukaddime, 9, no:63, 1/24; Ahmed ibni Hanbel, el-Müsned, no:184, 1/66)

4- İlk tekbîr için ellerini kulakları hizasına kaldırırken, sanki Allâh-u Te'âlâ ile arasındaki perdeyi kaldırdığını düşünerek, artık hiçbir gevşeklik gösteremeyeceği bir vazifede olduğu bilinci ile secde yerine bakmalı, sağa sola bakmamalı ve başını göğe doğru kaldırmamalıdır.

5- "Sübhâneke" okurken kime hitap ettiğini iyi düşünmeli ve muhatabı olan Allâh-u Te'âlâ'nın ona yönelip tecellî ettiğini ve kıl kadar küçük bir şeyin bile O'ndan gizlenemeyeceğini iyice bilmelidir.

6- "Ancak Sana kulluk ederiz ve ancak Senden yardım dileriz, o halde bizi dosdoğru yola eriştir" âyet-i kerîmelerini okurken ne dediğini iyi anlamalı ve muhatabının büyüklüğünü takdir etmelidir.

7- Kıraat farz olduğu için manayı bozacak şekilde yanlış okuyuşlardan sonra derece sakınmalıdır.

Ayrıca uzatılacak yerlere, duraklara ve tutulacak yerlere riâyet etmelidir.

8- Kendisini, cennet sağında, cehennem solunda bulunduğu halde sırat köprüsü üzerinde duruyormuş gibi düşünmeli ve yakînî bir inanışla Allâh-u Te'âlâ'nın müjdesine erişeceğini, azabından korunacağını düşünmelidir.

9- Kıldığı namazı son namazıymış gibi kılmalı ve o namazın Allâh-u Te'âlâ'ya arz edildiğinden hiç şüphe etmemelidir.

10- Kıraat olarak tam bir sûre okumayı tercih etmelidir, çünkü bu, bir sûrenin sonlarından veya ortalarından bir miktar okumaktan evladır.

Okurken mutlaka okuduğu âyetlerin manasını düşünmelidir. Cemâ'at konumunda ise imamın okuduğu âyet-i kerîmelere kulak vermeli ve öğütlerinden etkilenmeli, ayrıca emirleri yerine getireceğine de karar vermelidir.

11- Kıraatı bitirince rukû'a varmadan önce bir miktar durmalı ve kıraatı rukû' tekbîrî ile birleştirmemelidir ( ki bu da ta'dîl-i erkândan sayılmıştır).

12- Rukû'da parmak aralarını iyice açmalı, dizlerini iyice kavramalı, belini dümdüz yapmalı, başını ise aşağı doğru tutmamalıdır.
Zira Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) rukû'a vardığında o kadar düz dururdu ki, mübarek belinin üzerine su dolu bir bardak konacak olsa yerinden kımıldamazdı. (Abdülkadir-i Geylânî, el- Ğunye, 2/193; İbni Hacer , Telhîsu'l- habîr, 1/240)

13- Rukû'da en az üç defa "Sübhâne Rabbiye'l-Azîm" tesbihini okumalıdır.

Nitekim Hasan-ı Basrî (Radıyallâhu Anh):"Tesbihin en mükemmeli yedidir, ortası beştir, en azı ise üçtür." demiştir.

14- Sonra rukû'dan başını kaldırmalı ve iyice doğrulup elleri sarkık(kendisi de hareketsiz) vaziyette bir miktar durmalıdır (ki bu, ta'dîl-i erkândan sayılmıştır).

Secdeye eğilirken de yere en yakın uzuvlarını en önce yere koymalıdır.

15- Secdede kollarını yere yapıştırmamalı, ne çok toplu, ne de çok dağınık vaziyette durmamalı ve rukû' gibi üç kere secde tesbihini yapmalıdır.

16-(İmama uyanlar rukû' ve secdede imamı geçmemeye çok dikkat etmelidirler ki bu da ta'dîl-i erkândan sayılmıştır.)

İmam olan da rukû' ve secde tesbihlerinde üç kere yavaşça tesbih okumalıdır.

Zira çabuk okuması halinde arkasındakiler ona yetişemez. Bu da onların imamdan önce davranmasına, dolayısıyla da namazlarının bozulmasına sebebiyet vereceğinden vebâlleri imama ait olur.

17- Yine böylece rukû'dan başını kaldırdığında okunacakları acele etmeksizin okuyarak cemaatin kendisine yetişmesine imkan tanımalıdır. Secdede ve celsede de durum böylecedir.

Bazılarının: " İmam böyle yaparsa, acele davranan cemaat onu geçer ve namazı bozulur" demelerine itibar edilmemelidir.

Zira hızlı kılan insanlar imamın sürekli yavaş kıldırdığını görünce onlar da hızlı kılmamaya alışırlar.

Zaten imamın namaza başlamadan onları uyarması gerekir. Nitekim hadîs-i şerîfte: "Şüphesiz her imam bir çobandır ve cemaatinden sorumludur" buyrulmuştur. (Abdülkadir-i Geylânî, el Ğunye, 2/201)
Şu da bilinsin ki kıyâmet günü insanların çoğu rukû' ve secdede imamdan önce davrandıkları için namazsız durumuna düşeceklerdir ki bunların zemmi hakkında bir çok rivâyet vardır.

Nitekim Ebû Hureyre (Radıyallâhu Anh) dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerîfte Rasûlüllâh (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur.
"Sizin biriniz imamdan önce başını rukû'dan yahut secdeden kaldırdığı zaman, Allâh-u Te'âlâ'nın, onun başını eşek başına çevirmesinden yahut şeklini merkep şekline döndürmesinden korkmaz mı?"

Diğer bir rivâyette: " Köpek başına çevirmesinden korkmaz mı?" buyrulmuş, Enes ibni Mâlik (Radıyallâhu Anh) dan gelen başka bir rivâyette ise:

"Domuz başına döndürmesinden korkmaz mı?" buyrulmuştur. (Buhârî, Ezan, 53, no:693, sh: 138; Müslim, no:144, 1/320; Ebû Dâvûd, Tirmizî, Neseî, İbni Mâce, Taberânî, İbni Hibbân, Münzirî, et-Terğîb, no:751, 1/258; Abdülkadir-i Geylânî, el-Ğunye, 2/202-203)

Ebû Hureyre (Radıyallâhu Anh) dan rivâyet edilen diğer bir hadîs-i şerîfte Rasûlüllâh (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

"İmamdan önce eğilip kalkanın perçemi ancak şeytanın elindedir." (Bezzâr, Taberânî, el-Mu'cemu'l-evsat, Münzirî, et-Terğîb, no:752, 1/259; Heysemî, Mecme'u'z-zevâid: no:2415, 2/229-230, Nu'man el-Âlûsî, Ğâliyetü'l-mevâ'ız, sh: 147)

Hadîs-i şerîfte:

"Şüphesiz insanlar üzerine öyle bir zaman gelecektir ki, namaz kılacaktırlar ama, namazsız olacaklardır." buyrulmuştur.

(Abdülkadir-i Geylânî, el-Ğunye, 2/205)

İşte bu zaman, bizim zamanımız olabilir. Zira günümüzde insanların ekserîsi imamdan önce davranmakta, namazın rukünlerini, vâciblerini ve sünnetlerini zâyi etmektedirler.

TA'DÎL-İ ERKÂN Risâlesi(Sayfa 75/82 arası) - Cübbeli Ahmet Hoca



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur.

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur. Haim Nahum, Osmanlı Bankasından çaldığı paraları İsviçre’ye aktardı. Haim Nahum çaldığı paraların yarısını bir oğlu Bernar Nahum’a diğer yarısını da diğer oğlu Vehbi Koç’a verdi. Bernar Nahum ve Vehbi Koç o rtaklasa BEKO’yu kurdular. Vehbi Koç’un serveti, Osmanlı Parasıdır. ***** “Koç ve Doğramacı ailesini yakın izlemeye almak gerek.. Vehbi Koç kimdir? Bakarsınız ipin ucu Bandırma vapuruna kadar gider.. Bernard Nahum da çok önemli bir isim ve tabii Haim Nahum Efendi de öyle.. Koç deyince bugün akla Mustafa Koç, Rahmi Koç gelse de, aslında Koç ailesinin asıl önemli isimleri Kıraçlar. İnan Kıraç da damat..! Bu Hayim Nahum adı önemli.. Lozan’ın perde gerisindeki Siyonist o.. Türkiye’deki “Arap Düşmanı Kemalist Milliyetçilik”i n sponsoru da O. Daha sonra gitti Nasır’a danışman oldu, Arap Yahudilerini örgütledi ve Türk düşmanı Arap milliyetçiliğin in liderliğini üslendi..! Arap düşmanı Kemalist Türk milliyetçiliği fikrinin arkasında kimler vardı bakın bakal

israil’in 2. cumhurbaşkanı Atatürk’ün hocası Şemsi Efendinin oğlu

SABETAY ve PAKRADUNİ’ ler   Selanikli'nin yakın dostları TSK’nın hazırladığı “Atatürk Köşesi”nde Mustafa Kemal Paşa’nın boyunun 1.74 olduğu yazıyor. Bugüne kadar 1.68 olduğu biliniyordu.. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunu açıklayarak tartışmalara son noktayı koydu. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunun bilinenin aksine 1.68 değil, 1.74 olduğunu açıkladı. Atatürk’ün boyu 1.74 i ken, kilosu 74-76 arası, ayak numarasının da 42 olduğu açıklandı. Siz babasının adının Ali Rıza, annesinin adının Zübeyde olduğunu kabul etmeye devam edin ve tabii Selanik’te doğduğunu da! Resmi tarih iddiasını

Atatürk un SEVGILISI Fikriye nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi.

Hayatı gizemlerle dolu Fikriye’nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi. Yazar Fatih Bayhan tarafından yapılan çalışmada Fikriye’nin aynı zamanda Atatürk’ün imam nikâhlı eşi olduğu ve ondan çocuk aldırdığı iddia ediliyor.  Zübeyde, Makbule, Latife, Fikriye, Sabiha, Ülkü… Atatürk’ün kadınları. Anne, abla, eş, sevgili, evlatlık... Mustafa Kemal’in etrafındaki kadınların her biri ayrı bir araştırma konusu aslında. Latife Hanım ile Atatürk’ün ilişkisi sıradan bir karı-koca münasebeti değildi elbet. Gazi’nin etrafındaki kadınların çoğu güçlüydü şüphesiz. Ama Fikriye’nin durumu farklıydı. Mahzun, acılı, âşık, ihtiraslı, bir o kadar da çocuktu Fikriye. Zaten acılarla örülü hayatı da bunu gösteriyor. Fikriye yitik bir kadındı. Çünkü Atatürk’ün hayatının belki de en gizli kalan parçasıydı.  Atatürk ile Fikriye’nin ilişkisi nasıldı? Fikriye Köşk’te sıradan bir kadın mı yoksa Mustafa Kemal’in kalbindeki en derin yara mıydı? Fikriye intihar mı etti? Atatürk, Fikriye’ye dinî nikâh