Ana içeriğe atla

Atatürk, Anadolu'ya geçişini nasıl anlatıyor.


Atatürk, Anadolu'ya geçişini nasıl anlatıyor.. Fatihin Torunları


Meclis Başkanı seçilen Mustafa Kemal, 24 Nisan Cumartesi 1336'da Ankara Mebusu olarak ilk konuşmasını yaptı ve kapsamlı bir nutuk irat etti. Bunların bir kısmı İstanbul'dan ayrılmasından sonra İstanbul ile yaptığı yazışmalardan alıntıları içeren bu konuşmada çarpıcı bilgilere ulaşacaksınız.

Herkes, Mustafa Kemal Paşa'nın Anadolu'ya geçişine ilişkin farklı farklı şeyler anlatır. Pek çoğu aslı olmayan, hayali senaryolarla doldurduğu bu geçişi, birinci ağızdan öğrenme yoluna gitmedi. Biz bugün, Meclis zabıt belgelerine dayanarak bunları sizinle paylaşmaya çalışacağız.

Bilindiği gibi, Büyük Millet Meclisi, Mustafa Kemal'in Anadolu'ya geçtiği tarih olan 19 Mayıs 1919'dan yaklaşık 11 ay sonra 23 Nisan 1920'de açıldı. Meclis Başkanı seçilen Mustafa Kemal, 23 Nisan günü Hacıbayram'da Cuma namazının kılınması ardından dualarla açılan Meclis'te ilk gün konuşma yapmadı.

Meclis Başkanı seçilen Mustafa Kemal, 24 Nisan Cumartesi 1336'da Ankara Mebusu olarak ilk konuşmasını yaptı ve kapsamlı bir nutuk irat etti. Bunların bir kısmı İstanbul'dan ayrılmasından sonra İstanbul ile yaptığı yazışmalardan alıntıları içeren bu konuşmada çarpıcı bilgilere ulaşacaksınız.

(Devre: 1, Cilt: 1 İctima senesi: 1, TBMM Zabıt Ceridesi, İkinci İctima)

İstanbul'dan ayrılmadan önce Padişah Vahdettin tarafından nasıl görevlendirildiğini, Sarayda 18 Mayıs'ta yaptığı son görüşmeyi, bu görüşmenin içeriğine ilişkin ayrıntılar var. Mustafa Kemal Paşa, dahası kendine verilen vatanın işgalden kurtarılması görevini nasıl sadakatle yerine getireceğini anlatıyor ve Padişaha nasıl bağlı olduğunu dile getiriyor.

Ne var ki Meclis zabıtlarında bulunan Mustafa Kemal'in bu konuşması gözlerden kaçırılmaya çalışılır.

M. KEMAL: SON GÖRÜŞMEMİZDE BANA ANLATIKLARINIZ

Mustafa Kemal, "Muhterem milletvekilleri! Bugün içinde bulunduğumuz vaziyeti Meclis-i Alinizin nazarında tamamıyla tecelli ettirebilmek için bazı beyanatta bulunmak istiyorum. Vuku bulacak maruzatım birkaç devreye ayrılabilir. Birincisi Mütarekeden Erzurum Kongresine kadar geçen zaman zarfındaki ahvale dairdir" diye başladığı konuşmasında ardından da öteki bölümleri sıralar.

"Mabeyn-i Hümayun Cenabı Melukane Başkitabeti Celilesi vasıtasıyla Atabe-i Humayunu Cenabı Padişahiye.

Büyük milletin ve mukaddes hilafetin imad-ı sahih ve yeganesi bulunan Saltanat-ı Hümayunlarını, cenab-ı Hak masun-ı afat buyursun!

Şevketpenahım! Memleketin bugün uğradığı afat-ı tazyik ve tehlike-i inkısam karşısında ancak zat-ı Hümayunları başta olmak üzere milli ve mukaddes bir kudretin sayha-i mevcudiyeti vatanı ve istiklal-i devlet ve milleti ve Hanedan-ı Celilüşşanınızı altı buçuk asırlık mübeccel tarihini kurtarabilir. Her tarafça bu içtihat ve kanaat yektadır.

En son huzur-ı Şahanelerinde şeref-müsüle mazhar buyrulduğumda İzmir vaka-yı müellimesinden pek mahzun olan kalb-i Hümayunlarının bu nokta-i necata ait ilhamatı, bu anda dahi, hafiza-i ârâyı intibahımdır.

Bu ilhamatı izah etmek isterim. İstanbul'dan en son müfarakat edeceğim gün şeref-müsüle nail olmuştum. Bu esnada Zat-ı Hazret-i Padişahı Boğaziçinde bulunan İngiliz zırhlılarının saraya müteveccih olan toplarını göstererek, "görüyorsun" dedi. "Ben artık memleket ve milleti nasıl kurtarmak lazım geleciğini tasavvurda tereddüte duçar oluyorum" ve ellerini kaldırarak "İnşaallah millet mütenebbih ve müteyakkız olur. Bu vaziyet-i elimden gerek beni gerek kendisini tahlis eder" buyurmuşlardı. "

M. KEMAL: BOĞAZİÇİ'NE BAKIP PADİŞAHIN ANLATTIKLARI

Bugünkü dil ile ifade ettiğimizde şunları diyor:

"Büyük ulusun ve kutsal hilâfetin biricik ve gerçek dayanağı bulunan yüce saltanatınızı Tanrı kötülüklerden korusun? Yüce Padişahım, ülkemizin bu gün uğradığı büyük baskı ve bölünme tehlikesi karşısında ancak yüce varlığınız başta olmak üzere, milli ve kutsal bir kudretin çabası; vatanı, devlet ve milletin bağımsızlığrını şan ve şerefi büyük hanedanının altı buçuk asırlık yüce tarihini kurtarabilir. Çevremizdeki kişiler bu genel kanıda birleşmiştir. Son olarak huzurlarınıza kabul edilmek onurunu kazandığımda, üzücü İzmir olayı dolayısıyla hüzün dolu olan kutsal kalbinizden doğan kurtuluşla ilgili görüşleriniz bu gün bile belleğimdeki yerini korumaktadır.

Bu duygumu açıklamak isterim. İstanbul'dan son olarak ayrılacağım gün bu şerefe kavuşmuştum. Bu sırada Yüce Şahsınız Boğaziçinde bulunan İngiliz donanmasının saraya yönelik toplarını göstererek, «görüyorsun» dediniz. «Ben artık memleket ve milletin , nasıl kurtarılması gerekeceği hususunda kararsızlığa düşüyorum» ve ellerinizi kaldırarak, «inşallah millet akıllanır ve uyanır, bu üzücü durumdan gerek beni ve gerekse kendisini kurtarır» buyurdunuz. Yazımda arz etmek istediğim bu kutsal sözlerdir."

M. KEMAL: PADİŞAH VE MİLLET UĞRUNA CANIM FEDA

Mustafa Kemal'in Meclis konuşmasının devamında ise verilen görevin nasıl yapıldığına ilişkin ayrıntılar vardır.

"Şevketmeabım! Hatır-ı nişan-ı miktarileri olacaktır ki: Vazife-i mevduamın ifası sırasında ecnebilerin ve bazı erbab-ı mefsedetin mutlaka tezvirat ve mümaneatı ihtimalini daha Dersaatet'te cezm ile bunu maruzatım meyanında ihsasa çalışmış ve bilhassa Sadrazam Paşa ile bazı rical-i mühimme-i devlete pek açık olarak teşrih ve böyle vaziyetler karşısında Ali İhsan ve Yakup Şevki Paşaların akıbetine giremeyeceğimi ilave eylemiştim.

İşte vicdan-ı millideki intibahat-ı ciddiye ve tecelliyat-ı cedideyi menfaat-ı istilacûyanelerine münafi gören İngilizler ve vatanın zararına da olsa İngilizlere mümaşaaatı meslek edinen zayıf seciyeliler bu kere acizlerini bil-iğfal İstanbul'a celbe teşebbüs ediyorlar.

Hakan-ı Celilüşşanına, milletine, vatanına sadık bu uğurda ölümleri istihkar ile meluf kulları gibi bir kumandandan elbette hukuk-ı saltanat-ı Hümanuyunlarına ve milletin beka ve mevcudiyetinin düşmanı olanlara mümaşaatkarlık beklenemezdi.

Binaenaleyh, abd-i memlukleri ve bittabi Malta'ya gitmek veyahut en hafif hal-i atalete mahkum edilmek gibi ihtimaller karşısında bırakıldım ve bittabi, buna muvafakatte mazurum. İstifa ederek kemakan Anadolu'da ve sine-i millette kalacağım ve vazaif-i vataniyeme bu kere daha sarih hatvelerle devam edeceğim. Ta ki millet mazhar-i istiklal ve Saltanat ve Hilafet-i Muazzama-i Hümayunları masun-ı indiras olsun. La yezal sadakat-ı abidanemin daima mütazayid olduğuna itimad-ı Şahanelerini arz ve istirhama mücaseret eylerim.

Üçüncü Ordu Müfettişi Fahr-i Yaver-i Hazret-i Şehriyarı
M. Kemal"

M. KEMAL: SİZE BAĞLIĞIMI BİLDİRMEK VE BUNA İNANMANIZI İSTERİM

Bugünkü dile çevirdiğimizde pek çok nüansını kaybetmiş olsa bile bazı ayrıntıları takip edebilmek mümkün. Bugün kullanılan dile aktardığımızda şöyle diyor:

"Yüce Padişahım! Hükümdarları hatırlayacaklardır ki, verilen görevin yerine getirilmesi sırasında, yabancıların ve bazı bozguncuların mutlaka yalanlama ve önleme ihtimallerini daha İstanbul'da sunduğum açıklamalar içinde üstü kapalı şekilde anlatabilmeye çalışmış ve özellikle Sadrazam Paşa ile Devletin bazı önemli kişilerine pek açık olarak anlatmış ve böyle durumlar karşısında Ali İhsan ve Yakup Şevki paşaların düştüğü kötü duruma düşmeyeceğimi eklemiştim.

İşte milli vicdanın ciddi izlenimlerini ve meydana. gelen yeni durumları, istilâcı çıkarlarına, zıt gören İngilizler ve vatanın zararına da olsa, İngiliz taraftarlığını meslek edinen zayıf karakterliler, bu kere güçsüzlüklerini ortaya koyarak beni İstanbul'a çağırmak girişiminde bulunuyorlar. Pek şerefli hakanımızdan, milletine, vatanına bağlı ve bu uğurda ölümü hoşgörü ile karşılayan benim gibi bir kumandanın, yüce saltanat haklarına ve milletin ölmezliği ve var oluşuna düşman olanlarla işbirliği yapacağını ummaları kesinlikle beklenemezdi. Bundan dolayı bendeniz Malta'ya gitmek veya en azından iş görmez duruma getirilmek gibi ihtimaller karşısında bırakıldım ve doğal olarak da bunu kabul etmeyeceğim, eğer zorunlu kılınırsam gönül rahatlığı ile memuriyetimden istifa ederek eskiden olduğu gibi Anadolu'da ve millet sinesinde kalacağım; vatan görevimi bu kez daha açık adımlarla sürdüreceğim.

Millet bağımsızlığına kavuşsun, saltanat makamı ile yüce ve büyük hilâfet yok olmaktan kurtulsun. Sonsuz bağlılığımın daima artmakta olduğunu bildirerek buna inanmanzı rica ederim.

Üçüncü Ordu Müfettişi ve Padişahın Fahri Yaveri
M. KEMAL"


Ünal TANIK / Rotahaber
unaltanik@rotahaber.com
unaltanik@gmail.com
twitter.com/tanikunal



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur.

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur. Haim Nahum, Osmanlı Bankasından çaldığı paraları İsviçre’ye aktardı. Haim Nahum çaldığı paraların yarısını bir oğlu Bernar Nahum’a diğer yarısını da diğer oğlu Vehbi Koç’a verdi. Bernar Nahum ve Vehbi Koç o rtaklasa BEKO’yu kurdular. Vehbi Koç’un serveti, Osmanlı Parasıdır. ***** “Koç ve Doğramacı ailesini yakın izlemeye almak gerek.. Vehbi Koç kimdir? Bakarsınız ipin ucu Bandırma vapuruna kadar gider.. Bernard Nahum da çok önemli bir isim ve tabii Haim Nahum Efendi de öyle.. Koç deyince bugün akla Mustafa Koç, Rahmi Koç gelse de, aslında Koç ailesinin asıl önemli isimleri Kıraçlar. İnan Kıraç da damat..! Bu Hayim Nahum adı önemli.. Lozan’ın perde gerisindeki Siyonist o.. Türkiye’deki “Arap Düşmanı Kemalist Milliyetçilik”i n sponsoru da O. Daha sonra gitti Nasır’a danışman oldu, Arap Yahudilerini örgütledi ve Türk düşmanı Arap milliyetçiliğin in liderliğini üslendi..! Arap düşmanı Kemalist Türk milliyetçiliği fikrinin arkasında kimler vardı bakın bakal

israil’in 2. cumhurbaşkanı Atatürk’ün hocası Şemsi Efendinin oğlu

SABETAY ve PAKRADUNİ’ ler   Selanikli'nin yakın dostları TSK’nın hazırladığı “Atatürk Köşesi”nde Mustafa Kemal Paşa’nın boyunun 1.74 olduğu yazıyor. Bugüne kadar 1.68 olduğu biliniyordu.. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunu açıklayarak tartışmalara son noktayı koydu. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunun bilinenin aksine 1.68 değil, 1.74 olduğunu açıkladı. Atatürk’ün boyu 1.74 i ken, kilosu 74-76 arası, ayak numarasının da 42 olduğu açıklandı. Siz babasının adının Ali Rıza, annesinin adının Zübeyde olduğunu kabul etmeye devam edin ve tabii Selanik’te doğduğunu da! Resmi tarih iddiasını

Atatürk un SEVGILISI Fikriye nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi.

Hayatı gizemlerle dolu Fikriye’nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi. Yazar Fatih Bayhan tarafından yapılan çalışmada Fikriye’nin aynı zamanda Atatürk’ün imam nikâhlı eşi olduğu ve ondan çocuk aldırdığı iddia ediliyor.  Zübeyde, Makbule, Latife, Fikriye, Sabiha, Ülkü… Atatürk’ün kadınları. Anne, abla, eş, sevgili, evlatlık... Mustafa Kemal’in etrafındaki kadınların her biri ayrı bir araştırma konusu aslında. Latife Hanım ile Atatürk’ün ilişkisi sıradan bir karı-koca münasebeti değildi elbet. Gazi’nin etrafındaki kadınların çoğu güçlüydü şüphesiz. Ama Fikriye’nin durumu farklıydı. Mahzun, acılı, âşık, ihtiraslı, bir o kadar da çocuktu Fikriye. Zaten acılarla örülü hayatı da bunu gösteriyor. Fikriye yitik bir kadındı. Çünkü Atatürk’ün hayatının belki de en gizli kalan parçasıydı.  Atatürk ile Fikriye’nin ilişkisi nasıldı? Fikriye Köşk’te sıradan bir kadın mı yoksa Mustafa Kemal’in kalbindeki en derin yara mıydı? Fikriye intihar mı etti? Atatürk, Fikriye’ye dinî nikâh