Ana içeriğe atla

Şeyh Sait sehpaya çıkarken,mahkeme başkanına kıyamet gününde hesaplaşacağız dedi

ŞEYH SAİD İSLAM İÇİN AYAKLANDI,KÜRTÇÜLÜK İDDİASI KEMALİSTLERİN YALANIDIR !

Şeyh Said Hakkında Siyasiler,Yerli -Yabancı Tarihçiler ve Yazarların AçıkLamaları

Ismet Inönü (Eski Cumhurbaşkanı ve o dönemin Başbakanı):

“Şeyh Said, harekat esnasında dini kurtarmak davasını açıktan ortaya atmış bulunuyor.

`Hilafet kalkmıştır, din tehlikededir, dini kurtarmak lazımdır.´ Davaları, bu. Şeyh Said, isyan hareketini, böylece bütün memlekete milli bir hareket olarak değil, bir din hareketi olarak gösteriyor.

Ali Fethi Bey(Eski Başbakan):
“Vesikalardan birinde, hilafet, şeriat ve Sultan Abdülhamid’in oğullarından birinin saltanatını temin etmek”ten söz edildiğini ifade ederek, aynı tarzda, “din propagandasına ve şeriatın geri getirilmesi ilkesine dayanan girişimler mevcut "

Celal Bayar (Eski Cumhurbaşkanı):
"Şeyh Said"in 1925"lerde yapmak istediğini, Humeyni [iran islam devriminin lideri]günümüzde yapmaktadır."

Süleyman Demirel (Eski Cumhurbaşkanı):
"Türkiye"de irtica lafları, Şeyh Said isyanıyla beraber başlar. Şeyh Said isyanı mahkemesinin iddianamesinde irtica vardır.

Sadi Koçaş (Eski Başbakan):
"Bu ayaklanmada görülen ve iddia edilen en önemli gerekçe dini idi. Laik devlet anlayışını hazmedemeyen Şeyh Said ve benzerlerinin açıkladıkları tek gerekçe, "˜din elden gidiyor" sloganıydı."

Rıza Nur (Tarihçi,Atatürk Dönemi Milli Eğitim Bakanı):
"Şeyh Said gayet dindar bir adammış. Medreseler ve tekkelerin ilgası, şapka giydirileceği şayiası bu adamı tehyic [heyecanlandırma] etmişti. Isyan etti.

Resmi tahkikat asla milli bir Kürt isyanı olmadığını göstermiştir. Ben bunu orada Istiklal Mahkemesi reisliğini yapan Ali Saib"e de sordum. O da "˜asla Kürtlük meselesi yoktur, sırf dindir" dedi."

Atatürkçü Cemal Kutay (Tarihçi)
"İsyanın gayesi dini kurtarmak ve bilhassa Osmanlı Halifeliğini yeniden kurmak şeklindedir

Kadir Mısıroğlu (Tarihçi)
Seyh Said İslam Sehididir !

Yavuz Bahadıroğlu (Tarihçi Yazar):
“Şeyh Said, Islam Dini adına ayaklandığını söylüyor ve herkesi `şeriatı savunma´ya davet ediyordu.

Bu anlamda yayınladığı bildirilerde, `Şeriat için savaşanların lideri´ anlamına gelen bir mühür kullanıyordu.

Yani bu ayaklanma resmi ağızların yansıttığı gibi, bir `Kürt ayaklanması´ değildi.”

Şevket Süreyya
Aydemir (Tarihçi):
"İsyan bir milli hareket, yani Kürtlük, Kürt istiklali gibi sloganlarla değil, "˜dini kurtarmak, şeriatı kurmak" gibi dumanlı, sınırları belirsiz tahriklerle başladı.

Metin Toker (Gazeteci-Yazar):
"Şeyh Said, bir Kürt lideri gibi davranmaktan ziyade bir "˜karşı ihtilal"in ilk darbecisi gibi hareket ediyordu ve açtığı bayrak, hilafet bayrağıydı, şeriat bayrağıydı."

Uğur Mumcu (Gazeteci-Yazar):
"Şeyh Said ve yargılanan diğer şeyhler, amaçlarının "Kürtlük" olmadığını, "din uğruna kıyam ettiklerini" söylemişlerdi. Gerçekten de ayaklanmanın kökeninde dinsel duygular yer almaktaydı. Türk-Kürt çelişkisi söz konusu bile değildi.

Çelişki,laik devlet ile Nakşibendi tarikatı arasındaydı."

Orhan Türkdoğan (Bilim Adamı):
"Manisa"da Nakşibendi tarikatına mensup olan Giritli Mehmet ve arkadaşlarının tekke ve tarikatlarının kapatılmasına tepki olan ayaklanmaları, 1925 yılının Şubatında Nakşibendi tarikatının en yoğun olduğu Doğu bölgesinde patlak veren Şeyh Sait ayaklanması ile ortak noktalar taşır.

Doğu ayaklanmasının baş yöneticisi olan Nakşibendi Şeyh Sait; dinin elden gittiği gerekçesi ile eyleme geçti."

Ilhan Selçuk (Gazeteci-Yazar:
“Şeyh Said ayaklanmasında, cumhuriyetçiler ile şeriatçılar çarpıştılar.

Necip Fazıl Kısakürek (Yazar):
"Şeyh Said"in Ingilizlerin adamı ve müstakil Kürtlük ideali peşinde olduğu şeni bir yalandır.

Öyle olsaydı ilk başarılarının ardından cenup [güney] istikametinde sınıra doğru sarkar, Irak Kürtleri ve Ingilizlerle irtibat kurar ve davasına, gerilerini ve yardım kaynaklarını sağlamış olarak bellibaşlı bir çevre içinde girişirdi.

Bu vaziyette,Türk hükümetinin dine karşı tavrı da, kendi devletinin nizamını kurmak varken onu fazla alakalandırmamak gerekirdi. O, dini zedelenmeye doğru giden bir Türk gibi hareket etti ve neticelerini hiç düşünmeden kendi öz hükümetini, Ankara"yı toslamaya davrandı.

Bu davranışın sakameti yanında samimiyeti açıktır ve Şeyh Said"e, Mahkeme"de verdiği cevaptan da anlaşılacağı gibi, Kürtlük gayreti ve Ingilizlerle irtibat zilleti isnat etmek vicdansızlıktır..

Bütün bu hadiselerin seyri de gösterir ki, Şeyh Said dış ve yabancı desteklerle alakalı olmaksızın sırf kendi başına ve sadece inancı uğrunda hareket etmektedir."

Thomas Bois:
"Piran"lı Şeyh Said"in 1925"teki isyanı, hoşnutsuzluğun ilk işareti olmuştur.Müslümanların fanatizmi olarak nitelendirilen bu isyan,

Cumhuriyetin reformlarını tehdit etmesi nedeniyle feodal kalıntıların ve halifeliğin Atatürk tarafından tamamen kaldırılmasına karşı düzenlenmiştir."

Paul Gentizon(Fransız Yazar):
“Şeyh Said, din adına `Cumhuriyetin imansız öncülerine´ karşı koydu..

Martin van Bruinessen(Hollandalı Tarihçı):
Şeyh Said’in kendisi çok dindar bir adamdı ve Türkiye’deki laiklik reformlarına içten bir kızgınlık duyuyordu..

Hareket `cihad´ olarak adlandırıldı. Şeyh Said, `Emir’ül-Mücahidin´ (Mücahidlerin Amiri) unvanını aldı.”

Amerikalı Tarihçi Bernard Lewis:
"Ayaklanmayı, "Allahsız Cumhuriyeti" devirmeyi ve Halife"yi geri getirmeyi isteyen derviş ve şeyhler yönetmişti.

Bunun üzerine Mustafa Kamal, tekkelerini kapatarak,birliklerini dağıtarak ve toplantılarını,ayinlerini ve özel kıyafetlerini yasaklayarak,dervişlere karşı harekete geçti."

İskoç Tarihçi Lord Kinross:
"Piran"da başlayan ve Doğu illerine yayılan isyanın elebaşısı Şeyh Sait adında Hınıslı bir aşiret başkanı idi. O bölgedeki Nakşibendi dervişlerinin de başı olan Şeyh Said, aşiretini, halifeliğin kaldırılmasına ve Kemalist hükümetin "˜kafirce" siyasetine karşı ayaklanmaya çağırdı.

13 Şubat 1925"te, birkaç haftalık sürekli bir propagandadan sonra

"Allah"ın emriyle" isyan ilan etti. Yeşil Müslüman sancağı altındaki kuvvetleri, şeriatı geri getirmek amacıyla, bölgeye yayılarak hükümet binalarını ele geçirdiler.

Şeyh Sait"le adamları, dağlık Doğu bölgelerinde ellerinde yeşil sancak, göğüslerinin üzerinde Kur"an-ı Kerim Hak Yolunda İlerliyorlardi..

Halifelik olmadan Müslümanlığın da olamayacağını bildiren beyannameler dağıtıyorlardı

Şeriat geri getirilmeli; okullarda dinsizlik öğreten,kadınları yarı çıplak gezdiren hükümetin başı ezilmeliydi.

İsyanı başarabilmiş olsa, medreseleri tekrar açarak, şeriatı geri getirecek, Mecelle"yi [Osmanlı hukuku] yeniden uygulayacak; yalancının dilini, hırsızın elini kesecekti.

Şeyh Sait sehpaya çıkarken,mahkeme başkanına

"kıyamet gününde hesaplaşacağız" dedi."



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur.

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur. Haim Nahum, Osmanlı Bankasından çaldığı paraları İsviçre’ye aktardı. Haim Nahum çaldığı paraların yarısını bir oğlu Bernar Nahum’a diğer yarısını da diğer oğlu Vehbi Koç’a verdi. Bernar Nahum ve Vehbi Koç o rtaklasa BEKO’yu kurdular. Vehbi Koç’un serveti, Osmanlı Parasıdır. ***** “Koç ve Doğramacı ailesini yakın izlemeye almak gerek.. Vehbi Koç kimdir? Bakarsınız ipin ucu Bandırma vapuruna kadar gider.. Bernard Nahum da çok önemli bir isim ve tabii Haim Nahum Efendi de öyle.. Koç deyince bugün akla Mustafa Koç, Rahmi Koç gelse de, aslında Koç ailesinin asıl önemli isimleri Kıraçlar. İnan Kıraç da damat..! Bu Hayim Nahum adı önemli.. Lozan’ın perde gerisindeki Siyonist o.. Türkiye’deki “Arap Düşmanı Kemalist Milliyetçilik”i n sponsoru da O. Daha sonra gitti Nasır’a danışman oldu, Arap Yahudilerini örgütledi ve Türk düşmanı Arap milliyetçiliğin in liderliğini üslendi..! Arap düşmanı Kemalist Türk milliyetçiliği fikrinin arkasında kimler vardı bakın bakal

israil’in 2. cumhurbaşkanı Atatürk’ün hocası Şemsi Efendinin oğlu

SABETAY ve PAKRADUNİ’ ler   Selanikli'nin yakın dostları TSK’nın hazırladığı “Atatürk Köşesi”nde Mustafa Kemal Paşa’nın boyunun 1.74 olduğu yazıyor. Bugüne kadar 1.68 olduğu biliniyordu.. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunu açıklayarak tartışmalara son noktayı koydu. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunun bilinenin aksine 1.68 değil, 1.74 olduğunu açıkladı. Atatürk’ün boyu 1.74 i ken, kilosu 74-76 arası, ayak numarasının da 42 olduğu açıklandı. Siz babasının adının Ali Rıza, annesinin adının Zübeyde olduğunu kabul etmeye devam edin ve tabii Selanik’te doğduğunu da! Resmi tarih iddiasını

Atatürk un SEVGILISI Fikriye nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi.

Hayatı gizemlerle dolu Fikriye’nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi. Yazar Fatih Bayhan tarafından yapılan çalışmada Fikriye’nin aynı zamanda Atatürk’ün imam nikâhlı eşi olduğu ve ondan çocuk aldırdığı iddia ediliyor.  Zübeyde, Makbule, Latife, Fikriye, Sabiha, Ülkü… Atatürk’ün kadınları. Anne, abla, eş, sevgili, evlatlık... Mustafa Kemal’in etrafındaki kadınların her biri ayrı bir araştırma konusu aslında. Latife Hanım ile Atatürk’ün ilişkisi sıradan bir karı-koca münasebeti değildi elbet. Gazi’nin etrafındaki kadınların çoğu güçlüydü şüphesiz. Ama Fikriye’nin durumu farklıydı. Mahzun, acılı, âşık, ihtiraslı, bir o kadar da çocuktu Fikriye. Zaten acılarla örülü hayatı da bunu gösteriyor. Fikriye yitik bir kadındı. Çünkü Atatürk’ün hayatının belki de en gizli kalan parçasıydı.  Atatürk ile Fikriye’nin ilişkisi nasıldı? Fikriye Köşk’te sıradan bir kadın mı yoksa Mustafa Kemal’in kalbindeki en derin yara mıydı? Fikriye intihar mı etti? Atatürk, Fikriye’ye dinî nikâh