Ana içeriğe atla

Şeyh Said’in amacı

Şeyh Said’in amacı Kürdistan değildi

Cumhuriyetin ilk yıllarında Şeyh Said ayaklanması dışında da bazı isyanlar olmuş. Oysa 1920′de Meclis’te yetmiş Kürt mebus olduğu biliniyor. 1921 Koçgiri olayları dışında Kürt kaynaklı ciddi bir olay yaşanmamıştır. Çünkü Mustafa Kemal Paşa, Kürtlerin Osmanlı’ya ve Halife’ye sadakatle bağlı olduklarını bildiği için İslam vurgusunu sık sık yaparak Kürtleri tutmaya çalışıyordu. Kürtler, Cumhuriyeti Osmanlı gibi çoğulcu bir proje olarak gördükleri için destek vermişlerdi. Oysa Cumhuriyeti kuran elit kadro konuşarak, tartışarak, ikna ederek toplumu modernleştirmenin mümkün olmayacağını, Anadolu halkını ancak zorla değiştirelebileceğini düşünüyordu. Harften kılık kıyafete kadar toplumu baştan aşağı ve hızlı bir şekilde değiştirecek girişimlerde bulunuldu. Yaşanan olaylar malum, Takrir-i Sükûn, İstiklal Mahkemeleri, idamlar, sürgünler… İşte Kürtlerin itirazı bu süreçle birlikte gelmiştir. Milli Mücadele henüz başlatılmadan önce, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının kafasında modern ulus-devlet projesi vardı. Cumhuriyetin kuruluş tarihine kadar, dini kesimler ve Kürtlere karşı takiyye yapıldığı anlaşılmaktadır.

Şeyh Said ayaklanması, sonuçları itibariyle bağımsız Kürdistan hedefine dönüşse de, başlangıçta böyle bir hedef söz konusu değildi. Ayaklanmanın en temel nedenlerinden biri hilafetin kaldırılmasıdır. Milli Mücadele döneminde Mustafa Kemal, Türkleri ve Kürtleri ‘anasır-ı İslam’ın iki kardeş milleti olarak tanımlamıştı. 1916′da Kürt beylerine mektup yazarak harekete aktif katılmalarını istemiştir. 1919′da Erzurum ve Sivas Kongrelerinde Kürtler geniş çaplı temsil edilmişlerdi. Kürtlerin bu desteğine karşılık 29 Ekim 1919′da Amasya’da yapılan görüşmelerde ve imzalanan protokollerde ‘Kürtlerin serbestçe gelişmesinin sağlanacağı’ ifade edilmiş, ‘ırkî ve içtimaî’ haklarının tanınacağı taahhüt altına alınmıştı. M. Kemal Paşa, bazı Kürt bey ve ağalarına gönderdiği telgraflarda ‘Sizler gibi dindar ve namuslu büyükler oldukça Türk ve Kürt birbirinden ayrılmaz iki öz kardeş olarak yaşayacaktır.’ diyerek ortak devlet ve ortak kadere vurgu yapıyordu. ‘Bu Kürtler de nerden çıktı?’ diye soranlara Milli Mücadele yıllarına bakmalarını öneririm.

Abdülbaki Erdoğmuş, STAR — ŞEYH SAİT R.A


Şeyh Said
http://gercektarihdeposu.blogspot.com


Bu blogdaki popüler yayınlar

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur.

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur. Haim Nahum, Osmanlı Bankasından çaldığı paraları İsviçre’ye aktardı. Haim Nahum çaldığı paraların yarısını bir oğlu Bernar Nahum’a diğer yarısını da diğer oğlu Vehbi Koç’a verdi. Bernar Nahum ve Vehbi Koç o rtaklasa BEKO’yu kurdular. Vehbi Koç’un serveti, Osmanlı Parasıdır. ***** “Koç ve Doğramacı ailesini yakın izlemeye almak gerek.. Vehbi Koç kimdir? Bakarsınız ipin ucu Bandırma vapuruna kadar gider.. Bernard Nahum da çok önemli bir isim ve tabii Haim Nahum Efendi de öyle.. Koç deyince bugün akla Mustafa Koç, Rahmi Koç gelse de, aslında Koç ailesinin asıl önemli isimleri Kıraçlar. İnan Kıraç da damat..! Bu Hayim Nahum adı önemli.. Lozan’ın perde gerisindeki Siyonist o.. Türkiye’deki “Arap Düşmanı Kemalist Milliyetçilik”i n sponsoru da O. Daha sonra gitti Nasır’a danışman oldu, Arap Yahudilerini örgütledi ve Türk düşmanı Arap milliyetçiliğin in liderliğini üslendi..! Arap düşmanı Kemalist Türk milliyetçiliği fikrinin arkasında kimler vardı bakın bakal

israil’in 2. cumhurbaşkanı Atatürk’ün hocası Şemsi Efendinin oğlu

SABETAY ve PAKRADUNİ’ ler   Selanikli'nin yakın dostları TSK’nın hazırladığı “Atatürk Köşesi”nde Mustafa Kemal Paşa’nın boyunun 1.74 olduğu yazıyor. Bugüne kadar 1.68 olduğu biliniyordu.. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunu açıklayarak tartışmalara son noktayı koydu. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunun bilinenin aksine 1.68 değil, 1.74 olduğunu açıkladı. Atatürk’ün boyu 1.74 i ken, kilosu 74-76 arası, ayak numarasının da 42 olduğu açıklandı. Siz babasının adının Ali Rıza, annesinin adının Zübeyde olduğunu kabul etmeye devam edin ve tabii Selanik’te doğduğunu da! Resmi tarih iddiasını

Atatürk un SEVGILISI Fikriye nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi.

Hayatı gizemlerle dolu Fikriye’nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi. Yazar Fatih Bayhan tarafından yapılan çalışmada Fikriye’nin aynı zamanda Atatürk’ün imam nikâhlı eşi olduğu ve ondan çocuk aldırdığı iddia ediliyor.  Zübeyde, Makbule, Latife, Fikriye, Sabiha, Ülkü… Atatürk’ün kadınları. Anne, abla, eş, sevgili, evlatlık... Mustafa Kemal’in etrafındaki kadınların her biri ayrı bir araştırma konusu aslında. Latife Hanım ile Atatürk’ün ilişkisi sıradan bir karı-koca münasebeti değildi elbet. Gazi’nin etrafındaki kadınların çoğu güçlüydü şüphesiz. Ama Fikriye’nin durumu farklıydı. Mahzun, acılı, âşık, ihtiraslı, bir o kadar da çocuktu Fikriye. Zaten acılarla örülü hayatı da bunu gösteriyor. Fikriye yitik bir kadındı. Çünkü Atatürk’ün hayatının belki de en gizli kalan parçasıydı.  Atatürk ile Fikriye’nin ilişkisi nasıldı? Fikriye Köşk’te sıradan bir kadın mı yoksa Mustafa Kemal’in kalbindeki en derin yara mıydı? Fikriye intihar mı etti? Atatürk, Fikriye’ye dinî nikâh