Ana içeriğe atla

On binlerce Müslüman Kürt öldürülmüş, yerinden yurdundan sürülmüş

Onların Karanlık Altın Çağı

1. İstiklal Mahkemelerinin karakuşî zâlimâne adaletsiz hukuksuz kanunsuz vicdansız kararları ile binlerce din adamını, aydını, suçsuz ve mâsum Müslümanı sözde yargıladılar, kimini astılar, kimini zindanlarda çürüttüler. Sanıklara avukat tutmak ve Yargıtay’a başvurmak hakkını tanımadılar. Bugün idama mahkum ettiler ertesi gün astılar.

2. Onların karanlık devrinde halkın yüzde sekseni köylerde yaşıyordu ve bir tek köyde bile elektrik yoktu.

3. Halk sıtmadan, veremden, bazı bölgelerde frengiden kırılıyordu.

4. Doğru dürüst karayolu ve demiryolu olmadığı için halk sahil şehirlerine vapurla giderdi. Zenginler birinci ve ikinci mevki kamaralarda, fakir halk güvertede yağmur ve kar altında…

5. Açlık, kıtlık, bereketsizlik yaygındı. Bir ara İstanbul’da ekmek vesika ile verilirdi.

6. Saldırgan ve dehşet verici bir dinsizlik yapılıyordu. Ezan okumak bile yasaklanmıştı, sadece Türkçe tercümesinin okunmasına izin verilmişti, Ezan-ı Muhammedî okuyanlara cani muamelesi yapılıyor, tutuklanıyordu.

7. On binden fazla tarihî cami, mescid, medrese, tekke, taş mektep, imaret vs vakıf binası satılmış, tahrip edilmiş, kiraya verilmiş, amacından başka işler için kullanılmıştı.

8. Binlerce tarihî İslam kabristanı düzlenmiş, yok edilmişti. Sadece Üsküdar Bülbülderesi Selanik Dönmeleri mezarlığına hiç dokunulmamış, titizlikle korunmuştu.

9. Fatih Sultan Mehmed Han’ın vakfiyesi ayaklar altına alınarak Ayasofya camii camilikten çıkartılmıştı.

10. Müslüman halkın din hizmetlerini görecek ulema ve fukaha yetiştiren Medaris-i İslamiye (İslam medreseleri) kapatılmış, bir gecede 40 bin medrese öğrencisi sokağa atılmıştı.

11. On binlerce Müslüman Kürt öldürülmüş, yerinden yurdundan sürülmüş, korkunç terörler ve cinayetler işlenmiş, kıyımlar yapılmıştı.

12. Bir yandan Sünnîler ezilirken, öte yandan Alevîlere de, bilhassa Dersim’de dehşet verici zulümler yapılmıştı.

13. Zikrullah yapılan tasavvuf tekkelerini kapatmışlardı.

14. Onların zamanında birkaç Müslüman yatsı namazından sonra bir evde toplanıp dinî kitap okuyamazdı. Okuyanlar tutuklanır, ağır ceza mahkemesinde yargılanırdı.

15. Tek parti, CHP vardı. Başka siyasî parti kurulmasına 1945’e kadar izin verilmemiştir.

16. Göstermelik seçimlerde açıkta oy verilir, gizli oy sayımı yapılır ve iktidar partisi ittifakla seçilirdi. Ne komedi!

17. Şark Fâtihi Kazım Karabekir Paşa Erenköyündeki evinde ev hapsindeydi.

18. Dalgın bir vatandaş, camide namaz kıldıktan sonra unutarak başında takke ile sokağa çıkarsa cezası tutuklanmaktı.

19. Halk dinini, tarihini, kültürünü öğrenemesin, kopukluk olsun diye zengin ve edebî Türkçeyi katl ettiler.

20. İnsan haklarına aykırı adaletsiz Varlık Vergisi topladılar, bilhassa gayr-i Müslim vatandaşları soydular.

21. Başlangıçta bir İslam Cumhuriyeti olan Türkiye Cumhuriyetini zalim, baskıcı, tabucu, faşist bir Selanik Dönme Cumhuriyeti haline getirmek için her habaseti yaptılar.

22. Onların Altın Çağında (!) trenlerde üç mevki vardı: Yataklı Vagon… Birinci mevki… İkinci mevki… Üçüncü mevki…

23. Ankara Yenişehir’e cami yaptırmadılar ve onların baykuş yazarlarından biri “Biz tarihte ilk kez camisiz bir kent yaptık” diye övündü.

24. Yine Ankara Yenişehrine, yırtık pırtık elbiseleri ve sefil halleriyle gelip de manzarayı kirletmesinler diye bir ara köylüleri sokmadılar.

25. Onların zamanında bit, pire, tahtakurusu ve sivrisinek yaygındı.

26. Onların Matbuat Umum Müdürlüğü (Basın Yayın Genel Müdürlüğü) medyaya bir genelge göndererek dinden bahs eden hiçbir haber, köşeyazısı, makale, yorum, tefrika yayınlamamalarını emretmişti.

25. Bütün islamî gazete ve dergileri kapattılar.

26. Yeterli din hizmetlisi olmadığı için camisi ve imamı olmayan bazı uzak köylerdeki Müslüman cenazeleri, başka yerden imam bulunup getirilinceye kadar bozulur ve kokardı.

Birileri bu anlattıklarımın ve daha yazmadığım nice zulmün yaşandığı devirlere Altın Çağ diyor…

Altın değil karanlık çağ…

O çağın en değerli varlıkları, Osmanlı devrinde yetişmiş gerçek ulema, fukaha, meşayih ve sâlih Müslümanlardı. Onlar da ağır baskılar altındaydı.

Günümüzde yanlış işler olmuyor mu, yapılmıyor mu?.. Olmaz olur mu?.. İnsan oğlu günah işler, hatâ eder… Lakin bugün yapılanlar dünkü zulümlerin, baskıların, iğrençliklerin, devlet (daha doğrusu rejim) terörlerinin, faşistliklerin yanında solda sıfır kalır.

Dünkü İstiklal Mahkemeleriyle bugünkü mahkemeleri bir tutmak ne kadar yanlış ve haksız bir kıyaslamadır. Bugün siyasî sanıkların avukatları var, duruşmalarda serbestçe konuşabiliyorlar.

Dünün faşist rejiminde bir Cumhuriyet, bir Sözcü gazetesi yayınlanabilir ve iktidara karşı en ağır muhalefet yapılabilir miydi? Muhalif Yarın gazetesi sahibi Arif Oruç canını kurtarabilmek için Bulgaristan’a kaçmıştı.

1938 ile 1945 arasında diktatör Millî Şef İsmet Paşa’nın en nazik ve yumuşak bir şekilde tenkit edilmesine izin verilmezdi.

Allah bu ülkeye, bu halka, bu devlete onların Altın Karanlık Çağını tekrar yaşatmasın.

Mehmet Şevket Eygi

Kaynak:http://www.milligazete.com.tr/koseyazisi/Onlarin_Karanlik_Altin_Cagi/13193#.UewAN3LsP6R


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur.

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur. Haim Nahum, Osmanlı Bankasından çaldığı paraları İsviçre’ye aktardı. Haim Nahum çaldığı paraların yarısını bir oğlu Bernar Nahum’a diğer yarısını da diğer oğlu Vehbi Koç’a verdi. Bernar Nahum ve Vehbi Koç o rtaklasa BEKO’yu kurdular. Vehbi Koç’un serveti, Osmanlı Parasıdır. ***** “Koç ve Doğramacı ailesini yakın izlemeye almak gerek.. Vehbi Koç kimdir? Bakarsınız ipin ucu Bandırma vapuruna kadar gider.. Bernard Nahum da çok önemli bir isim ve tabii Haim Nahum Efendi de öyle.. Koç deyince bugün akla Mustafa Koç, Rahmi Koç gelse de, aslında Koç ailesinin asıl önemli isimleri Kıraçlar. İnan Kıraç da damat..! Bu Hayim Nahum adı önemli.. Lozan’ın perde gerisindeki Siyonist o.. Türkiye’deki “Arap Düşmanı Kemalist Milliyetçilik”i n sponsoru da O. Daha sonra gitti Nasır’a danışman oldu, Arap Yahudilerini örgütledi ve Türk düşmanı Arap milliyetçiliğin in liderliğini üslendi..! Arap düşmanı Kemalist Türk milliyetçiliği fikrinin arkasında kimler vardı bakın bakal

israil’in 2. cumhurbaşkanı Atatürk’ün hocası Şemsi Efendinin oğlu

SABETAY ve PAKRADUNİ’ ler   Selanikli'nin yakın dostları TSK’nın hazırladığı “Atatürk Köşesi”nde Mustafa Kemal Paşa’nın boyunun 1.74 olduğu yazıyor. Bugüne kadar 1.68 olduğu biliniyordu.. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunu açıklayarak tartışmalara son noktayı koydu. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunun bilinenin aksine 1.68 değil, 1.74 olduğunu açıkladı. Atatürk’ün boyu 1.74 i ken, kilosu 74-76 arası, ayak numarasının da 42 olduğu açıklandı. Siz babasının adının Ali Rıza, annesinin adının Zübeyde olduğunu kabul etmeye devam edin ve tabii Selanik’te doğduğunu da! Resmi tarih iddiasını

Atatürk un SEVGILISI Fikriye nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi.

Hayatı gizemlerle dolu Fikriye’nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi. Yazar Fatih Bayhan tarafından yapılan çalışmada Fikriye’nin aynı zamanda Atatürk’ün imam nikâhlı eşi olduğu ve ondan çocuk aldırdığı iddia ediliyor.  Zübeyde, Makbule, Latife, Fikriye, Sabiha, Ülkü… Atatürk’ün kadınları. Anne, abla, eş, sevgili, evlatlık... Mustafa Kemal’in etrafındaki kadınların her biri ayrı bir araştırma konusu aslında. Latife Hanım ile Atatürk’ün ilişkisi sıradan bir karı-koca münasebeti değildi elbet. Gazi’nin etrafındaki kadınların çoğu güçlüydü şüphesiz. Ama Fikriye’nin durumu farklıydı. Mahzun, acılı, âşık, ihtiraslı, bir o kadar da çocuktu Fikriye. Zaten acılarla örülü hayatı da bunu gösteriyor. Fikriye yitik bir kadındı. Çünkü Atatürk’ün hayatının belki de en gizli kalan parçasıydı.  Atatürk ile Fikriye’nin ilişkisi nasıldı? Fikriye Köşk’te sıradan bir kadın mı yoksa Mustafa Kemal’in kalbindeki en derin yara mıydı? Fikriye intihar mı etti? Atatürk, Fikriye’ye dinî nikâh