Ana içeriğe atla

Fahreddin Paşa’nın Medineyi Müdafaası

Çöl Kaplanı Fahreddin Paşa’nın Medineyi Müdafaası

“Türk, Arap, Kürd, Çerkes, Arnavud, ey Ümmet-i Muhammed! Şurada yatan “Harem-i Şerif” sahibi Hz. Peygamber”in huzurunda sizlere beyanatta bulunmak üzere “Minber-i Mukaddes” e çıkmak şerefine mazhar olduğum için pek bahtiyarım. Bu şerefe nail olduğumdan dolayı Cenâb-ı Hakk”a ve Habib-i Ekremi”ne hamd-ü senalar ederim. Almanlarla birlikte giriştiğimiz şu harb de Rusya parçalandı ve bunun neticesinde otuz kırk seneden beri esir olan üç sancağımız: “Kars“, “Ardahan” ve “Batum” u kurtarmaya muvaffak olduk. Ordularımızı bu muvaffakıyetlere mazhar kılan Allah’a ve Resulüne hamdü senalar olsun. Halife orduları en büyük düşmanlarıyla boğaz boğaza çarpıştığı bir sırada Şerif Hüseyin’in isyan ve düşmanlarla ittifak etmesi “Halep“, “Kudüs“, “Beyrut“, “Basra“, “Bağdat” gibi birçok güzel şehirlerimizin düşman eline geçmesini sağladı. Mısır’daki İngiliz generali Ragnel Doncet güya şahsi menfaatimi düşünürcesine hayatım hakkında teminatlar vererek gönderdiği beyanname ile beni kandırmaya çalıştı. Ben bu tacizcilere, bu işgalcilere şu cevabı verdim: “Muhammedîyim”, Türküm ve askerim. Tefâhürü, övünmeyi sevmem.” Kardeşlerim! Sizin bana ve benim size itimadım oldukça, sabır ve sebat edip düşmana boyun eğmeyeceğiz. Almanlar bize: “Siz Medine’yi müdafaa edemezsiniz, tahliye ediniz!” diye birkaç defa teklifte bulundular. Ben bu teklifleri reddettim ve bugüne kadar Hz. Peygamber’in mübarek kabrini siz kahramanlarla müdafaa ettim. Gerçi pek çok ümitsiz günler geçirdik. Fakat Cenab-ı Hakk’ın yardımı, Resûlünün şefaat ve ruhaniyeti sâyesinde düşmanımıza boyun eğmedik ve bundan sonrada inşallah eğmeyeceğiz! Çalışmanız, gayretiniz makbul olsun! Çektiğimiz zahmet ve meşakkâtlerin mükâfatını göreceğiz. Bununla beraber müşkülat sona ermemiştir. Vazifemiz pek mühimdir. Sabır ve sebat edip düşmanlarımızı itaate mecbur edeceğiz, hatta bu uğurda icap ederse hep beraber öleceğiz. İşte size lâzım olacak kadar vaziyeti izah ettim. Sizden ve benden sabr-ü sebat ve devam-ı mukavemet, Cenab-ı Hakk’tan hidâyet, Peygamberden şefaat!… Bedeviler Çocuklarına “Fahri” ismini koyuyor Arapların arasında İngilizlere ve işbirlikçi Araplara karşı verdiği destansı direnişle “Çöl kaplanı” lakabıyla anılan Fahreddin Paşa , Bedeviler arasında büyük güven ve itimad kaynağı olur. Gösterdiği kuvvet ve cesaret ile Bedevilerce çok sevilir. Çoğu Bedevi doğan çocuklarına “Fahri” adını verirler. Gerçekten bunu fazlasıyla hak etmiştir. Nitekim onun Medine muhasara altına alındıktan sonra teslim tekliflerine karşı verdiği şu cevap tarihe not düştürecek kadar önemlidir: “Malumunuz olsun ki, kahraman askerlerim İslâmlığın gözbebeği olan Medine’yi son fişeğine, son damla kanına, son nefesine kadar muhafaza ve müdafaaya memurdur. Buna askerce yemin etmiştir. Bu asker Medine’nin enkazı içinde ve nihayet “Ravza-i Mutahhara“nın (Temiz bahçe, Cennet köşesi, Hz. Peygamber”in kabri) altında kan ve ateşten örülmüş kızıl bir kefenle gömülmedikçe Medine”nin kalesinin burçlarından ve Medine-i Saâdetin minârelerinden Türk’ün albayrağı alınmayacaktır!” Medine kalesini teslim taraftarları ise Fahreddin Paşa’yı etkisiz hâle getirmek ve direnişi sekteye uğratmak için bir beyanname neşrederler. Söz konusu beyannamenin son satırları şöyledir: “Burada maksatsız, âsi olarak insanlık karşısında katil derecesinde ölmekte ne hikmet var? Kur’an’ımız; Peygamberimiz, beyhude yere ölmeyi men etmemiş mi? Uyanalım! Süratle karar lâzım; zaman geçtikçe hayatımızın kıymeti büyür. Uyanalım arkadaşlar!…“ Medine müdafaası kahramanı Fahreddin Paşa ise bu teslim teklifini içeren beyânnameye karşı bir başka beyanname neşreder. Bu beyannamede şu şekilde hitama ermektedir: “Kan dökmek memnûdur, diyorsunuz. Öyle mi? Ey yeminleri ile birlikte şeref ve namuslarını ve silâh arkadaşlarının bunca mukaddes cenazesini çiğneyen alçaklar! Gidiniz, baldırı çıplak âsilere yüzsuyu dökünüz. Sizi Cehenneme kadar götürecek olan bu yolda uğrunuz açık olsun!” Fahredddin Paşa ve askerlerine bugün de çok ihtiyacımız var Bugün Filistin’de ve diğer İslâm coğrafyalarında yeni Fahreddin Paşalara ve askerlerine dünden daha fazla ihtiyaç var. Çünkü onlar aç, susuz Hz. Peygamber’in kabrini İngilizlere ve onların yerli işbirlikçilerine çiğnetmemek için yetersiz iaşe ve silahlarla amansız çöl sıcakları altında müdafaadan zerre kadar gözlerini kırpmamış kahraman müdafilerdir. Allah’tan hepsine rahmet ve minnet diliyoruz..

Kaynakça: Nâci Kâşif Kıcıman, Medine Müdafaası, Sebil Yayınları, İstanbul 1994, s. 344- 348



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur.

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur. Haim Nahum, Osmanlı Bankasından çaldığı paraları İsviçre’ye aktardı. Haim Nahum çaldığı paraların yarısını bir oğlu Bernar Nahum’a diğer yarısını da diğer oğlu Vehbi Koç’a verdi. Bernar Nahum ve Vehbi Koç o rtaklasa BEKO’yu kurdular. Vehbi Koç’un serveti, Osmanlı Parasıdır. ***** “Koç ve Doğramacı ailesini yakın izlemeye almak gerek.. Vehbi Koç kimdir? Bakarsınız ipin ucu Bandırma vapuruna kadar gider.. Bernard Nahum da çok önemli bir isim ve tabii Haim Nahum Efendi de öyle.. Koç deyince bugün akla Mustafa Koç, Rahmi Koç gelse de, aslında Koç ailesinin asıl önemli isimleri Kıraçlar. İnan Kıraç da damat..! Bu Hayim Nahum adı önemli.. Lozan’ın perde gerisindeki Siyonist o.. Türkiye’deki “Arap Düşmanı Kemalist Milliyetçilik”i n sponsoru da O. Daha sonra gitti Nasır’a danışman oldu, Arap Yahudilerini örgütledi ve Türk düşmanı Arap milliyetçiliğin in liderliğini üslendi..! Arap düşmanı Kemalist Türk milliyetçiliği fikrinin arkasında kimler vardı bakın bakal

israil’in 2. cumhurbaşkanı Atatürk’ün hocası Şemsi Efendinin oğlu

SABETAY ve PAKRADUNİ’ ler   Selanikli'nin yakın dostları TSK’nın hazırladığı “Atatürk Köşesi”nde Mustafa Kemal Paşa’nın boyunun 1.74 olduğu yazıyor. Bugüne kadar 1.68 olduğu biliniyordu.. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunu açıklayarak tartışmalara son noktayı koydu. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunun bilinenin aksine 1.68 değil, 1.74 olduğunu açıkladı. Atatürk’ün boyu 1.74 i ken, kilosu 74-76 arası, ayak numarasının da 42 olduğu açıklandı. Siz babasının adının Ali Rıza, annesinin adının Zübeyde olduğunu kabul etmeye devam edin ve tabii Selanik’te doğduğunu da! Resmi tarih iddiasını

Atatürk un SEVGILISI Fikriye nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi.

Hayatı gizemlerle dolu Fikriye’nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi. Yazar Fatih Bayhan tarafından yapılan çalışmada Fikriye’nin aynı zamanda Atatürk’ün imam nikâhlı eşi olduğu ve ondan çocuk aldırdığı iddia ediliyor.  Zübeyde, Makbule, Latife, Fikriye, Sabiha, Ülkü… Atatürk’ün kadınları. Anne, abla, eş, sevgili, evlatlık... Mustafa Kemal’in etrafındaki kadınların her biri ayrı bir araştırma konusu aslında. Latife Hanım ile Atatürk’ün ilişkisi sıradan bir karı-koca münasebeti değildi elbet. Gazi’nin etrafındaki kadınların çoğu güçlüydü şüphesiz. Ama Fikriye’nin durumu farklıydı. Mahzun, acılı, âşık, ihtiraslı, bir o kadar da çocuktu Fikriye. Zaten acılarla örülü hayatı da bunu gösteriyor. Fikriye yitik bir kadındı. Çünkü Atatürk’ün hayatının belki de en gizli kalan parçasıydı.  Atatürk ile Fikriye’nin ilişkisi nasıldı? Fikriye Köşk’te sıradan bir kadın mı yoksa Mustafa Kemal’in kalbindeki en derin yara mıydı? Fikriye intihar mı etti? Atatürk, Fikriye’ye dinî nikâh