Ana içeriğe atla

Arapların Tamamına Kötü Diyen Kâfir Olur

Fatihin Torunları

Arapların Tamamına Kötü Diyen Kâfir Olur!

Bütün Araplar haindir, kötüdür diyen kimse kâfir olur, çünkü Resulullâh Efendimiz (Salat ve selam olsun ona) Arap kavmindendir. Ashâb-ı Kirâm'ın büyük çoğunluğu Araptır... Osmanlılar "Kavmi necib-i Arap" derlerdi.

Her kavimde ve toplulukta olduğu gibi Arapların içinden de bazı hainler ve kötüler yetişmiş olabilir. Onların yüzünden bütün Arap kavmini kötülemek adalete, insafa, vicdana yakışmaz.

Şu zamanda Arapların içinde kötüler ve hainler var mıdır? Görüyoruz, hiç şüphe yoktur ki böyleleri vardır.

Kur'an ve sünnet yolunu, Muhammedî hedyi bırakıp da Siyonistlerin, Haçlıların izlerini takip edenler hain ve kötü Araplardır.

Bozuk inançlara sahip olup, bu inançları paylaşmayan Müslümanlara müşrik, kâfir, demi heder malı helaldir diyen sapık Araplar da kötüdür.

Namazı terk eden, şehvetlerine uyan, sekülerleşen Araplar da kötüdür.

Lâkin necip Arap kavmi içinde Kur'an, Sünnet, Şeriat yolunda yürüyen âbid, salih, muhlis, muttakî, mücahid fi sebilillah Arap kardeşlerimiz övgüye lâyık kimselerdir. Allah onların, bütün Müslümanların yardımcısı olsun.

Şu anda Araplar içinde Sünnî ulemâ, fukaha, mürşidler, gerçek şeyhler, zâhidler, evliyaullah bulunmaktadır. Bunlara dil uzatanların imanlarından şüphe edilir.

Her Müslüman kavim içinde olduğu gibi Arapların içinde de gizli Yahudiler bulunmaktadır. Bunlar senden benden koyu Müslüman görünürler, fitne ve fesatlarını da yaparlar.

Birinci dünya savaşında Arapların tamamı Osmanlı hilâfet ve saltanatına isyan etmemiştir. Böyle bir şeyden Arap kavmini tenzih ederiz. Yahudilerin, İngilizlerin, emperyalist devletlerin oyunlarına ve hilelerine kanan, onların dağıttıkları paraları alıp İslâm devletine isyan edenler azınlıktaydı. Onlar, Devlet-i İslâmiyye yıkıldıktan sonra acı hüsranlara uğramışlar ve belalarını bulmuşlardır.

Osmanlılar zamanında belki Filistin'de, Avrupa ve Amerika'da olduğu gibi maddi terakki yoktu ama İslâm birliği vardı, ümmet bütünlüğü vardı ve Müslümanlar "Şer'an" hürdüler. Savaştan sonra, bugünkü Birleşmiş Milletler'in yerinde olan Cemiyet-i Akvam Filistin'i İngiliz idaresine verdi (manda). 1948'de İsrail devleti kuruldu ve Filistin elden gitti.

Osmanlı Devleti'nin hataları, yanlışları, idarecilikte kötü tarafları olabilirdi ama bunlar Filistin'in elden gitmesi kadar kötü olamazdı. Filistin'in Osmanlı meclisinde vekilleri vardı. Filistinliler Osmanlı Devleti sınırları içinde pasaportsuz gezebiliyor, memur olabiliyor, serbestçe ticaret yapabiliyordu.

İsim vermeyeceğim, Arap devletleri içinde ABD, İsrail, AB ile ittifak halinde olan, işbirliği yapan devletler vardır. Bunların halkının hepsi o rejimleri doğru bulmuyor ama ağır baskılar altında boyun eğmekten başka çareleri yoktur.

Arap milliyetçiliğini ve Osmanlı düşmanlığını bir kısım Hristiyan Araplar çıkartmıştır.

Kur'ana, Sünnet'e, Şeriat'a, ümmet birliğine, Hilâfet'e samimiyetle inanan hiçbir Müslüman bu değerlere sahip çıkan bir İslâm Devleti'ne karşı gelmez.

Osmanlı Devleti yıkıldıktan sonra Arap dünyasında aktivist İslâmî cereyanlar zuhur etmiştir. Bunlar geleneksel Sevâd-ı Azam İslâmlığından (az veya çok) ayrıldıkları için başarılı olamamışlardır.

Bugünkü Arap devletleri içinde Kur'ana Sünnet'e Şeriat'a ve sahih itikada dayanan tek bir İslâm devleti yoktur.

Arap dünyası son derece parçalanmıştır.

İslâmiyet'in esaslarından biri adalet, diğeri meşverettir (şura, danışma). Bugün hiçbir Arap ülkesinde ehliyetli ve mu'temen müşavirlerden oluşan bir şûra heyeti yoktur. Demokratik usullerle seçilen millet meclisleri İslâmî şuralar değildir.

İslâm'da Din ve Dünya, Din ve devlet ayrımı yoktur ama siyasetin dinin üzerine çıkartılması, dinin siyasileştirilmesi, aktivizm de yoktur.

İslâm'ın cadde-i kübrâsında yürüyen, Sevâd-ı Azam dairesi içinde bulunan, ümmet ve Hilâfet şuuruna sahip olan, Kur'an ve Sünnet'i rehber edinen, ırkçılık yapmayan bütün Müslüman Arap kardeşlerimizi bizden biliyoruz. Onların acı ve kederleriyle kederleniyoruz, selâmetlerine dua ediyoruz...

İnşallah Arap dünyasının çoğunluğu Ehl-i Sünnet dairesi içinde toplanır, Arap olmayan Müslümanlarla ittifak eder ve Hilâfet-i İslâmiyye'yi tekrar kurar. Kurtuluş için başka yol göremiyorum. Millî cumhuriyetlerle, krallıklarla, emirliklerle, bugünkü balkanlaşma ile İslâmî açıdan bir yere varamayız.

M. Şevket Eygi - Milli Gazete


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur.

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur. Haim Nahum, Osmanlı Bankasından çaldığı paraları İsviçre’ye aktardı. Haim Nahum çaldığı paraların yarısını bir oğlu Bernar Nahum’a diğer yarısını da diğer oğlu Vehbi Koç’a verdi. Bernar Nahum ve Vehbi Koç o rtaklasa BEKO’yu kurdular. Vehbi Koç’un serveti, Osmanlı Parasıdır. ***** “Koç ve Doğramacı ailesini yakın izlemeye almak gerek.. Vehbi Koç kimdir? Bakarsınız ipin ucu Bandırma vapuruna kadar gider.. Bernard Nahum da çok önemli bir isim ve tabii Haim Nahum Efendi de öyle.. Koç deyince bugün akla Mustafa Koç, Rahmi Koç gelse de, aslında Koç ailesinin asıl önemli isimleri Kıraçlar. İnan Kıraç da damat..! Bu Hayim Nahum adı önemli.. Lozan’ın perde gerisindeki Siyonist o.. Türkiye’deki “Arap Düşmanı Kemalist Milliyetçilik”i n sponsoru da O. Daha sonra gitti Nasır’a danışman oldu, Arap Yahudilerini örgütledi ve Türk düşmanı Arap milliyetçiliğin in liderliğini üslendi..! Arap düşmanı Kemalist Türk milliyetçiliği fikrinin arkasında kimler vardı bakın bakal

israil’in 2. cumhurbaşkanı Atatürk’ün hocası Şemsi Efendinin oğlu

SABETAY ve PAKRADUNİ’ ler   Selanikli'nin yakın dostları TSK’nın hazırladığı “Atatürk Köşesi”nde Mustafa Kemal Paşa’nın boyunun 1.74 olduğu yazıyor. Bugüne kadar 1.68 olduğu biliniyordu.. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunu açıklayarak tartışmalara son noktayı koydu. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunun bilinenin aksine 1.68 değil, 1.74 olduğunu açıkladı. Atatürk’ün boyu 1.74 i ken, kilosu 74-76 arası, ayak numarasının da 42 olduğu açıklandı. Siz babasının adının Ali Rıza, annesinin adının Zübeyde olduğunu kabul etmeye devam edin ve tabii Selanik’te doğduğunu da! Resmi tarih iddiasını

Atatürk un SEVGILISI Fikriye nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi.

Hayatı gizemlerle dolu Fikriye’nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi. Yazar Fatih Bayhan tarafından yapılan çalışmada Fikriye’nin aynı zamanda Atatürk’ün imam nikâhlı eşi olduğu ve ondan çocuk aldırdığı iddia ediliyor.  Zübeyde, Makbule, Latife, Fikriye, Sabiha, Ülkü… Atatürk’ün kadınları. Anne, abla, eş, sevgili, evlatlık... Mustafa Kemal’in etrafındaki kadınların her biri ayrı bir araştırma konusu aslında. Latife Hanım ile Atatürk’ün ilişkisi sıradan bir karı-koca münasebeti değildi elbet. Gazi’nin etrafındaki kadınların çoğu güçlüydü şüphesiz. Ama Fikriye’nin durumu farklıydı. Mahzun, acılı, âşık, ihtiraslı, bir o kadar da çocuktu Fikriye. Zaten acılarla örülü hayatı da bunu gösteriyor. Fikriye yitik bir kadındı. Çünkü Atatürk’ün hayatının belki de en gizli kalan parçasıydı.  Atatürk ile Fikriye’nin ilişkisi nasıldı? Fikriye Köşk’te sıradan bir kadın mı yoksa Mustafa Kemal’in kalbindeki en derin yara mıydı? Fikriye intihar mı etti? Atatürk, Fikriye’ye dinî nikâh