Ana içeriğe atla

Camiler satıldı

LAİKLİK UĞRUNA

“Laiklik dinsizlik değildir” diyorlar, ama öyle inandıkları için kapatılan tüm başların açılmasını laiklik adına dayatıyorlar!

“Laiklik dinsizlik değildir” diyorlar, ama kadınlar ne kadar açılır saçılırsa, namaz kılanlar, oruç tutanlar, hacca gidenler, zekât verenler ne kadar azalırsa Türkiye’nin o kadar laikleşeceği anlamına gelen fikirler üretiyorlar!..

“Laiklik dinsizlik değildir” diyorlar, ama CHP ile DSP, Anayasa'nın din ve vicdan özgürlüğünü teminat altına alan tüm maddelerini hiçe sayıp, mahkemeye koşuyor, bir anlamda inancı kelepçelemeye çalışıyorlar!

“Laiklik dinsizlik değildir” diyorlar, ama bazı YöK üyeleriyle üniversite rektörleri ve öğretim üyeleri, laiklik adına kanun-nizam tanımaz bir pozisyona girip “mahalle baskısı” oluşturmaya çalışıyorlar!

“Laiklik dinsizlik değildir” diyorlar, ama dinin tüm sembolleriyle birlikte (ezan dahil) kavramlarını da ortadan kaldırmak istiyorlar!

“Laiklik dinsizlik değildir” diyorlar, ama bu şehitler ülkesinin her köşesinde özgürce yapılabilmesi gereken ibadetin namaz boyutunu laiklik adına yasaklayabiliyorlar! (Milli Savunma Bakanlığı İnşaat Emlak Başkanlığı’nda yayınlanan 5 Şubat 1991 tarihli “Hizmete özel” 3570-84-91 Kh.İd.İşl. numaralı, nöbet ve emniyet konulu olarak yayınlanan emirle, Ankara İnşaat Emlak Başkanlığı hudutları içerisinde namaz kılınması ve bu konuda başkanlığa müracaatta bulunulması kesinlikle yasaklandı.) (24.02.1991, Ankara-Zaman, Ahmet ünal’ın haberi)

“Laiklik dinsizlik değildir” denile denile yıllar boyu evler basıldı, din kitapları toplatıldı, din adamı yetiştirilmedi, “Mızraklı İlmihal” bile, sebze küfelerinde saklanarak muhtaç ellere ulaştırıldı.

“Laiklik dinsizlik değildir” denile denile ezan kaldırıldı!..

“Laiklik dinsizlik değildir” denile denile camiler satıldı!

Buyurun, camilerin kapatılacağı haberini 30 Kanunuevvel 1928 tarihli eski Vakit gazetesinden okuyun:

“Ekserisi Anadolu yakasında bulunan camilerden 90 tanesi seddedilecektir (kapatılacaktır)… Kapatılacak camilerin imam ve kayyumları diğer camilerde vuku bulan münhallere (boş kadrolara) tayin edilecek, bu suretle memursuz kalacak camiler seddedilecek ve seddedilenler satılığa çıkarılacaktır.” (T.C.'de Tek Parti Yönetimi'nin Kurulması, Mete Tunçay, Cem Yayınevi, İstanbul 1989, 2.Baskı syf. 219)

“Laiklik dinsizlik değildir!” denile denile ders kitaplarında alenen Kur’an inkâr edildi: “Muhammed'in koyduğu esasların toplu olduğu kitaba Kur'an denir.” (Tarih II, Türk Tarih Tetkik Cemiyeti, Maarif Vekâleti, 1932 ve 1941)

“Laiklik dinsizlik değildir” denile denile, yine ders kitaplarında Kâbe-i Muazzama “tavla zarı”na benzetilerek küçümsendi. “Kâbe; mikâp yâni tavla zarı şeklinde demektir… Ne vakit ve kimler tarafından yapıldığı da bilinmiyor. Arap an'anesi Kâbe'nin inşasını İbrahim Peygambere atfetmektedir.” (Bunu Arap an'anesi değil, doğrudan Kur'ân-ı Kerim söylüyor)

“Laiklik dinsizlik değildir” denile denile, Hacer-ül Esved horlandı: “Bu mukaddes Karataş an’anesi aynen Frikler'de de vardı. Friklerin mukaddes sayarak ihtiram ve ibâdet ettikleri Karataş, bugünkü Afyonkarahisar şimalinde, kadîm Pessinüs şehrinde bulunuyordu. Bunun kudsiyeti, an’anesi bu şehrin Romalılar tarafından zaptına kadar devam etmişti. Demek ki; Kâbe'nin bir köşesindeki Karataş'ın kudsiyet almasından, ziyâret ve tavaf edilmesinden çok evvel Frikler'de Karataş'ın mâbet ve ziyaretgâh esası olması âdeti teessüs eylemiş bulunuyordu.” (Aynı kitap, S. 85)

Afet İnan’a yazdırılan “Medeni Bilgiler” isimli başka bir kitapta ise din toptan reddedildi:

“Gerçekte dinleri konusunda halkın hiçbir fikri yoktur; din dediği şey, bilinmeyen inanç dizgelerine ve gizle karışık emellere kör bağlılıktan başka bir şey değildir...

Din “cahilliğin ürünü” sayıldı:

“Tarih bize öğretir ki; bütün dinler, milletlerin cehaletlerinin yardımıyla, utanmaksızın Tanrı tarafından gönderildiğini söyleyen adamlar tarafından tesis olunmuştur…”

“Tüm dönemlerde toplumun kutsallaştırdığı boş düşüncelerden tehlikesizce sıyrılmak imkânsızdır…”

“Kralların ve Padişahların istibdadına, dinler mesnet (dayanak) olmuştur.” (Afet İnan, Medeni Bilgiler S. 30)

Oldu olacak, yarın devam edelim inşaallah.

Kaynak: Yavuz Bahadıroğlu, Laiklik uğruna! (1), 10.03.2008, Yeni AKİT

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur.

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur. Haim Nahum, Osmanlı Bankasından çaldığı paraları İsviçre’ye aktardı. Haim Nahum çaldığı paraların yarısını bir oğlu Bernar Nahum’a diğer yarısını da diğer oğlu Vehbi Koç’a verdi. Bernar Nahum ve Vehbi Koç o rtaklasa BEKO’yu kurdular. Vehbi Koç’un serveti, Osmanlı Parasıdır. ***** “Koç ve Doğramacı ailesini yakın izlemeye almak gerek.. Vehbi Koç kimdir? Bakarsınız ipin ucu Bandırma vapuruna kadar gider.. Bernard Nahum da çok önemli bir isim ve tabii Haim Nahum Efendi de öyle.. Koç deyince bugün akla Mustafa Koç, Rahmi Koç gelse de, aslında Koç ailesinin asıl önemli isimleri Kıraçlar. İnan Kıraç da damat..! Bu Hayim Nahum adı önemli.. Lozan’ın perde gerisindeki Siyonist o.. Türkiye’deki “Arap Düşmanı Kemalist Milliyetçilik”i n sponsoru da O. Daha sonra gitti Nasır’a danışman oldu, Arap Yahudilerini örgütledi ve Türk düşmanı Arap milliyetçiliğin in liderliğini üslendi..! Arap düşmanı Kemalist Türk milliyetçiliği fikrinin arkasında kimler vardı bakın bakal

israil’in 2. cumhurbaşkanı Atatürk’ün hocası Şemsi Efendinin oğlu

SABETAY ve PAKRADUNİ’ ler   Selanikli'nin yakın dostları TSK’nın hazırladığı “Atatürk Köşesi”nde Mustafa Kemal Paşa’nın boyunun 1.74 olduğu yazıyor. Bugüne kadar 1.68 olduğu biliniyordu.. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunu açıklayarak tartışmalara son noktayı koydu. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunun bilinenin aksine 1.68 değil, 1.74 olduğunu açıkladı. Atatürk’ün boyu 1.74 i ken, kilosu 74-76 arası, ayak numarasının da 42 olduğu açıklandı. Siz babasının adının Ali Rıza, annesinin adının Zübeyde olduğunu kabul etmeye devam edin ve tabii Selanik’te doğduğunu da! Resmi tarih iddiasını

Atatürk un SEVGILISI Fikriye nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi.

Hayatı gizemlerle dolu Fikriye’nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi. Yazar Fatih Bayhan tarafından yapılan çalışmada Fikriye’nin aynı zamanda Atatürk’ün imam nikâhlı eşi olduğu ve ondan çocuk aldırdığı iddia ediliyor.  Zübeyde, Makbule, Latife, Fikriye, Sabiha, Ülkü… Atatürk’ün kadınları. Anne, abla, eş, sevgili, evlatlık... Mustafa Kemal’in etrafındaki kadınların her biri ayrı bir araştırma konusu aslında. Latife Hanım ile Atatürk’ün ilişkisi sıradan bir karı-koca münasebeti değildi elbet. Gazi’nin etrafındaki kadınların çoğu güçlüydü şüphesiz. Ama Fikriye’nin durumu farklıydı. Mahzun, acılı, âşık, ihtiraslı, bir o kadar da çocuktu Fikriye. Zaten acılarla örülü hayatı da bunu gösteriyor. Fikriye yitik bir kadındı. Çünkü Atatürk’ün hayatının belki de en gizli kalan parçasıydı.  Atatürk ile Fikriye’nin ilişkisi nasıldı? Fikriye Köşk’te sıradan bir kadın mı yoksa Mustafa Kemal’in kalbindeki en derin yara mıydı? Fikriye intihar mı etti? Atatürk, Fikriye’ye dinî nikâh