Ana içeriğe atla

Kadife darbe teşebbüsü

BU MAKALEDE BİR ÇOK İNSANIN HESAP ETMEDİĞİ ANALİZLER OLDUĞU İÇİN PAYLAŞIYORUM...BİZİM SAFIMIZI BİLEN BİLİYOR AMA ÜLKENİN ÜZERİNDE OYNAN OYUNLAR VARKEN HERKESİN HER İHTİMALİ DÜŞÜNMESİ LAZIM..

3. Nesil Kadife darbe teşebbüsü: Taksim operasyonu bir başlangıç
Burhanettin Can
28 Haziran 2013 Cuma 01:01
'Göz o ki dağın arkasını göre,
akıl o ki başına geleceği bile’
Türkiye’de yeni bir tür Kadife darbe hazırlığı yapılmaktadır. Biz bunu, öncekilerinden farklı bazı özelliklerinden dolayı, 3. Nesil Kadife Darbe”olarak isimlendirmekteyiz. Taksim Kadife Darbe girişimini, 27 Nisan Kadife Darbe girişiminin daha sivil görüntülü ileri bir aşaması olarak değerlendirmekteyiz. Önceki yazılarımızda, genel olarak, Kadife darbelerin felsefesini, kullandığı yöntemleri ve Taksim operasyonunda öngörülen muhtemel beş senaryoyu ele alıp inceledik. Taksim olaylarında öngörülen muhtemel senaryoları, aşağıdaki gibi sınıflandırdık:
Birinci İhtimal: Oy kaybetmeye başlayan AK Parti’nin önümüzdeki seçimlerde oylarının düşüşünü engelleyip oy artışını sağlamak.
İkinci İhtimal: Küresel güçlerin (ABD/+Küresel Sermaye/+AB) bölgede uygulamak istedikleri politikaları Erdoğan engellemektedir. Bu politikaların kabul edilmesi için bir ikna operasyonu yapılmaktadır. Erdoğan’dan istenen alınınca süreç durdurulacaktır.
Üçüncü İhtimal: İlk iki ihtimalin birlikte kullanılması; yanı hem istenenlerin alınması hemde AK partinin reylerinin artırılması.
Dördüncü İhtimal: Erdoğan’ın tasfiye edilip AK partinin muhafaza edilmesi.
Beşinci İhtimal: Erdoğan ve AK Partinin tasfiye edilmesi veya etkisizleştirilmesi.
Birinci ihtimal ya da senaryoyu, geçen haftaki yazıda değerlendirdik ve bunun en zayıf ihtimal olduğunu ifade ettik. Burada diğer senaryoları, ele alıp değerlendireceğiz ve Taksim olaylarının niçin bir kadife darbe sürecinin başlangıcı olduğunu açıklayacağız.
İkinci, Dördüncü ve Beşinci Senaryolar
Küresel güçlerin (ABD/+Küresel Sermaye/İsrail/+AB) bölgede uygulamak istedikleri politikaları, Türkiye engellemektedir. Türkiye, ABD/+Küresel Sermaye/İsrail/+AB/Vatikan ekseninin öngördüğü Patrikhane, Kıbrıs, Ermenistan, Iran, Irak, İsrail, Suriye, Filistin politikalarına gerekli desteği vermemiş, kendine özgü çok yönlü bir politika izlemeye başlamıştır. Bir NATO ülkesi olarak Şangay İşbirliği Örgütü’ne (ŞİÖ) girme isteği, bu açıdan cesurcadır. Erdoğan’ın dindar nesil isteği, içki kısıtlaması, imam hatiplerin yaygınlaştırılması, ilköğretim düzeyinde dini muhtevalı derslerin konması, sanayileşme hamleleri, MİT’i yeniden yapılandırması, 2000’lı yılların başında kurulan ittifakı, bozulma noktasına getirmiştir. Bundan sonra Başbakan Erdoğan’ın geri dönüş şansı yoktur, yola devam etmek zorundadır. Başbakan Erdoğan, bütün bu politikalardan vazgeçip şer ekseninin dümen suyuna girerse millet tarafından tasfiye edilecektir.
Bu aşamadan sonra Erdoğan, Şer ekseni için tehlikeli ve istenmeyen adamdır. Şer ekseninin Erdoğan’a güvenmesi mümkün değildir.
Erdoğan, 2003 yılında, yanlış bir yaklaşım ve politika olarak, Avrupa kültür ve medeniyeti aşkı ile çıktığı seyahatin sonunda, 10 yıllık uygulama sonucunda, sistemden kopmuş, Batı kültür ve medeniyetine, ABD’ye ve Siyonizm’e karşı olan kitleleri, sistemin merkezine çekerek entegre etmiştir. Bu sürecin sonunda, sistemin felsefesi değişememiş ve fakat merkeze gelenlerin zihin dünyası değişmiştir. Bu süreçte, davası İslam olan%25’lık bir halk tabanı erimiş ve büyük bir ekseriyeti dünyevileşmiş, sekülerleşmiş ve laikleşmiştir. Bu yaklaşımın sonucunda, 2003 yılında 10 yaşında olan bir çocuk şu an 20, 15 yaşında olan bir ergen ise şu an 25 yaşında olup Taksim’de Cuma kılmakta, kandil simitli dağıtmakta ve “Diktatör Erdoğan istifa” diye haykırmaktadır. AKP, ekonomiye, taşa, toprağa yatırım yapmış, insana, kültür ve medeniyete yatırım yapmamıştır. Bu yanlış yaklaşımın bedeli, şimdi Taksim sürecinde ödenmektedir.
Erimiş, yok olmuş AP, ANAP, DYP merkez partilerini yeniden diriltme imkânı olmadığına veyeni bir merkez partisini kısa zamanda inşa edip halka kabul ettirmek zor olduğuna göre, hazır, var olan AKP’yi merkezde tutmak ve fakat genel başkanını değiştirmek, en akıllı, en az zayiatlı ve en kârlı bir yoldur. Bize göre Taksim operasyonu ile başlatılan kadife darbenin amacı, AKP’yi merkezde tutarak Erdoğan’ı tasfiye etmektir (Dördüncü senaryo).
Geçmiş siyasi tarihimiz, lider ve parti yeme operasyonları konusunda çok zengindir. Bunları bir araya toplayıp değerlendirdiğimizde ilginç senaryolar ortaya çıkmaktadır. Bütün bu senaryolar, iç ve dış güçlerin işbirliği ile sahnelenmiş, halk seyirci kalmış ve önlerinin açılacağı aşkı ile birçok anlı şanlı zevat ve kuruluş, sürece katkıda bulunmuştur. Aşağıda Erdoğan’ı tasfiye ve etkisizleştirme ihtimallerine bakarak kimsenin morali bozulmasın. Bunlar geçmişte var olup tekrar yürürlüğe sokulabilecek ihtimallerdir. Tutup tutmaması, başarılı olup olmaması, başta AKP kadroları olmak üzere bu ülkeyi seven insanların ortaya koyacağı ortak tavra ve bileşke kuvvetine bağlı olacaktır.
Şer cephesinin Başbakan Erdoğan’ı tasfiye etmek için ön görebileceği mümkün senaryolar, siyasi tarihimizde mevcuttur:
Yargı Yolu İle Tasfiye Etmek:Erbakan Örneği
Cumhurbaşkanı/Başkan Adayı Göstererek Partinin Başından Uzaklaştırıp Tasfiye Etmek:Faruk Gürler Örneği: Orgeneral Faruk Gürler, 12 Mart 1971 Muhtıra döneminde kudretli Kara Kuvvetleri Komutanı olup en güçlü cuntanın mensubudur. 9 Mart Olayı ile önce yalnızlaştırılmış, sonra da tabii senatör yapılarak ordudan uzaklaştırılıp bütün güç elinden alınarakCumhurbaşkanlığına aday gösterilmiştir. Daha sonra, arkasındaki ordu desteği çekilerek Siyasetin kurtlarına parçalanmak üzere teslim edilip tasfiye edilmiştir. Cumhurbaşkanı adayı olup partiden uzaklaşan bir Erdoğan, kampanya ile, “dosyalar savaşı”(!) ile yıpratılıp tasfiye edilmek istenebilir.
Dosya Yoluyla Tasfiye:Dosyanın gerçek olup olmadığı önemli değildir. Önemli olan geniş kitleleri etkileyebilecek, senaryosu uygun hazırlanmış yoğun bir psikolojik harekâtın yürütülmesidir. Bu noktada, Ergenekon’daki dosya savaşının etki düzeyi göz önüne alınmalıdır
Suikast Yoluyla Tasfiye:Özal Örneği: Özal’a ilk önce kendi kongresinde suikast girişiminde bulunuldu. Başarılı olunamadı. Özal cumhurbaşkanlığına geçince zehirlenerek öldürüldü.
Laikliğe Aykırı Davranmaktan Dolayı Yargı Yoluyla Tasfiye
Darbe Yoluyla Tasfiye:27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül Örnekleri
Hastalık Gerekçesiyle Tasfiye: Ecevit Örneği: Başarılı olamamış bir girişimdi.
Bunların gerçekleşip gerçekleşmeyeceği için bir öngörüde bulunuyor değiliz. Ancak bütün ihtimallerin, özellikle de, en kötü ihtimalin göz önüne alınması, strateji kurmanın gereğidir.
Eğer dördüncü senaryo tutmazsa, o takdirde Beşinci senaryo devreye sokulacaktır. Beşinci senaryoda, hem Erdoğan’ın hem de partinin birlikte tasfiye edilmesi ya da etkisiz hale getirilmesi öngörülmüş olabilir. Bu dördüncü senaryoya göre daha kolay icra edilebilecek bir senaryodur. Gene siyasi tarihimizde mevcut mümkün ihtimalleri aşağıdaki gibi özetleyebiliriz:
Laiklik karşıtı hareketlerin odağı olmaktan ceza almış bir partinin kapatılması ve Erdoğan’a siyası yasak konması bugün için en kolay yoldur: MSP, RP örnekleri. Bunun için malzemeye gerek yoktur. Türkiye’de malzeme üretilmektedir. Erdoğan’a yasak koyup parti kapatıldığında, Erdoğan’ın etkili olamayacağı birden fazla parti kurularak mevcut taban dağıtılabilir. Ya da bu tabana hitap edecek yeni bir yıldız ortaya çıkarılabilir.
Seçimde Başarısız Kılarak Tasfiye/Etkisizleştirme:FP örneği, İsmet İnönü Örneği. Önümüzde yerel seçimler, genel seçimler ve cumhurbaşkanlığı seçimleri vardır. Erdoğan için yerel seçimler hayati öneme haizdir. Yerel seçimlerde İstanbul, Ankara gibi birkaç büyük şehrin kaybedilmesi, Erdoğan için en büyük darbe olacaktır. Bu darbeyialmış bir lideri, yıpratmak daha kolaydır.
Partinin Bölünmesi Yoluyla Tasfiye/Etkisizleştirme:Demokratik Parti örneği, İsmail Cem İpekçi Örneği: 1970’lı yıllarda Demokratik parti, AP içinde milletvekilleri tarafından kurularak AP’nin reyleri bölünmüş, AP bir daha kendisini toparlayamamıştır. Sokak hâkimiyeti kadife darbecilerin eline geçtikçe AK Parti içerisindeki liberal kanadın iradesi çözülebilir.
AK Parti Tabanında Etkili Olabilecek Yeni Partilerin Kurulması Yoluyla Tasfiye/Etkisizleştirme:Genç Parti Örneği. AK partinin yumuşak karnı, partinin liberal kanadıdır. Bu tabana hitap edecek, güçlü “Muhafazakâr Demokratlar” önderliğinde parti ya da partiler kurdurulabilir. Genç Parti kurularak MHP tabanından aldığı %7.5’lik bir oyla MHP parlamento dışı bırakılmıştır.
Darbe Yoluyla Tasfiye/Etkisizleştirme: 27 Mayıs, 12 Eylül Örnekleri
Bütün bunlar, bizim siyasi hayatımızın acı gerçekleridir. Hemen hemen bütün siyasi iktidarlar, öncelikle sokak hareketleri, terör ve ekonomik kriz ile yıpratılmışlardır. Gene bütün buoperasyonlar, Siyasi iktidarların(Erbakan hariç) “dost”, “stratejik ortak”, “model ortak” olarak kabul ettikleri ABD ve Batı tarafından desteklenmiştir. Taksim Operasyonu bu açıdan önemlidir. Nereye evrilebileceği tahmin edilerek tedbir alınmalıdır.
Kadife Darbe, Taksim Olayları İle Başlatılmıştır veSüreç Devam Etmektedir
Bize göre Taksim olayları, bir kadife darbe sürecinin başlangıç anıdır ve süreç devam edecektir.
Genel olarak, Büyük operasyonların hazırlık safhası 3-5 yıl gibi bir zaman dilimini kapsar. Yüksek ve uzun vadeli stratejilerde, genel olarak,bir zaman, mekân, yöntem, taktik planlanması yapılmaktadır; anlık, günü birlik bir strateji uygulanmamaktadır. 12 Eylül 1980 darbesi, çok önceden hazırlıkları yapılmış olmasına karşılık, halkın daha da hazır hale gelmesi için bir yıl dahakanın dökülmesi istenmiş ve sağlanmıştır. Taksim operasyonu da medyada yer alan belgelere göre 2009 yılında “Avrupa’nın iki büyük ülkesinin istihbarat örgütleri ile bir rektör tarafından hazırlanan Türkiye raporu” ile birlikte başlatılmıştır (5). Bu bilgiye, Başbakanın açıklamalarını da (Faiz Lobisi) kattığımızda, ülkenin, bir koalisyon ya da bir konsorsiyumla (Şeytanı İttifak, Şer cephesi) karşı karşıya olduğu gerçeği ortaya çıkmaktadır. Başbakanının açıkça isimlendirmediği Faiz lobisi, Küresel Tefeci Siyonist Sermaye’dir. Bu güç, ABD’de Neoconlarla ittifak halindedir. Batı dünyasından bu kadar yoğun baskının gelmesi, küresel bir konsorsiyumun faaliyete geçtiği anlamındadır. ABD’deki Neocon-Siyonist ittifakı ile Amerikan milliyetçileri arasında olan savaş, Türkiye’deki busüreci çok etkileyecektir. ABD’deki FED (Merkez Bankası) operasyonu bu açıdan değerlendirilmelidir.
Taksim olayları esnasında ortaya çıkan “Taksim Platformu”, hemen o anda günübirlik oluşmuş bir yapı olmayıp kökü, daha önce kurulmuş olan “Taksim Gezi Parkı Koruma ve Güzelleştirme Derneği’ne” dayanmaktadır. Bu dernek, 13 Nisan Cumartesi 2013 tarihli festivalde Kadife Darbe sürecini fiilen başlattığını duyurmuştur:
“Bu festival, hiç bitmeden devam edecek eylemler zincirimizin ilk halkasıdır. O gün, orada birlikte ayağa kalkacak, birlikte şarkılar söyleyip eğlenecek on yüz binler, biz halkın kararlılığı ve inancının işareti olarak görülmelidir.
Baharla birlikte Taksim Gezi Parkı’nın nasıl yeniden doğacağını, filizlenip dal, budak salacağını, çiçeklenip şenleneceğini tüm dünya hayranlık ve şaşkınlıkla takip edecek. Adını paylaşmaktan alan, suyun taksim edildiği beldemizi, su gibi bereketli ve barışın, huzurun, aşkın paylaşıldığı bir diyar olarak Dünya’ya duyuracağız.
Biz kalktık, dünyayı da ayağa kaldıracağız! Parkımız için.. Meydanımız için.. Eşit Taksim İçin. Kamu âleme ilan olunur” (6)
Gerçekten de dernek, sözünde durmuş ve 28 Mayıs 2013 günü, Gezi Parkı’nda protesto eylemini başlatmıştır. Gezi Parkı’nda oturma eylemi yapanlara, polisin müdahalesi istenen fırsatı vermiş, Kadife darbeci hücreler, sosyal medya üzerinden harekete geçerek süreçten rahatsız olan tüm gayrı memnunları, Taksim’e çağırmıştır. Sosyal medya üzerinden yapılan tahrik, yalan üzerine inşa edilmiş malzeme, isteneni sağlamış, geniş bir kitle akınının oluşmasına imkân vermiştir. Daha önce ittifak edilmiş tüm unsurlar, aynı anda Türkiye’nin her tarafında devreye sokulmuştur.
2011 yılında sosyal medyada “Occupy İstanbul” adıyla bir sayfa oluşturulmuştur. Buranın mensupları değişik aralıklarla “Revolt (Ayaklan) İstanbul” eylemleri düzenlemişlerdir. Fakat bu çağrılar gerekli ilgiyi görmemiştir. Daha sonra “OCCUPYTURKEY” adlı sayfa, Aralık 2012’de kurulmuş ve ODTÜ eylemleri için devreye sokulmuştur (6). Ancak bu da tutmamıştır. Örgüt için aranan fırsat, Taksim Gezi Parkı ile yakalanmıştır. Dolayısıyla Taksim’de meydan gelen ve devam eden hadiseler doğal, rastgele, ani oluşmuş hadiseler olmayıp bir arka planı mevcuttur. Bunun iyi görülmesi gerekmektedir.
Meselenin daha iyi anlaşılabilmesi için Taksim olaylarını, Kadife Darbelerde uygulanan strateji açısından ele alıp incelemek yararlı olacaktır:
• 1. Nokta: Örgüt: Arap baharında olduğu gibi, şimdilik, ortaya çıkan bir örgüt yoktur. Ancak etkin kitle, gençler ve öğrencilerdir.
• 2. Nokta: Slogan: “Direniş”, “Diren İstanbul”, “Diren Türkiye”, “Diktatör istifa”, “direne direne kazanacağız”, “Diktatör Erdoğan”, “Taksim halkındır”, “Occupy Turkey”, “OccupyGezi”
Sembol olarak seçilen renk, kırmızıdır.
• 3. Nokta: Medya: hem ulusal ve hem de uluslararası medya desteği sağlanmıştır. Halk TV ve Ulusal Kanal Hareketin sözcülüğünü yapmıştır.
• 4. Nokta: Finansman: Faiz lobisi. Bunla birlikte hangi yapılar tarafından finanse edildikleri henüz belli değildir.
• 5. Nokta: Seçimlere Hazırlık: Seçimlerin adil olmayacağı kampanyası şimdiden başlatılmıştır.
• 6. Nokta: Gerilim Artırma: Ekonomik manipülasyon yapılmış, 70 ilde sokak eylemleri gerçekleştirilmiş ve şiddete başvurulmuştur. Alevi Sünni gerilimi artırılmaya çalışılmaktadır.
• 7. Nokta: Gayri Memnunları Toparlama (Gayrı Memnunların Koalisyonu):
Yönetime karşı olan tüm gayri memnunlar, Taksim’de toplanmıştır. Cuma namazı kılınmış ve Kandil kutlanmıştır. Bazı sendikalar, sürece açık destek vermişlerdir.
• 8. Nokta: Güvenlik güçlerini (Asker, polis) kazanma ya da tarafsızlaştırma: Polis yıpratılarak devre dışı bırakılmaya çalışılmıştır. Hem Devlet Bahçeli hem de Erdoğan Polise sahip çıkarak yapılmak isteneni şimdilik engellemişlerdir.
• 9. Nokta: Yargının Desteğini kazanma ya da tarafsızlaştırma: Yargının, Taksim Tarihi Kışla inşaatını durdurması, Bahçeli’ye göre kasıtlıdır.
• 10. Nokta: Dış Güçlerin Desteğini sağlama: Farklı ülke liderleri ve Uluslar arası kuruluşlar süreci desteklemiş, iktidarı eleştirmiş ve baskı uygulamıştır.
• 11. Nokta: Sokak Hâkimiyeti: Sokak ve bölge hâkimiyeti kurulmaya çalışılmıştır. Bahçeli’nin süreci “ülkeye kurulmuş uluslar arası bir komplo” olarak değerlendirip destek vermemesi, Erdoğan’ın mitinglere başlaması, sokak hâkimiyetini kırmıştır. Ancak süreç devam etmektedir.
• 12. Nokta: Sonuç: Süreç devam etmektedir
Sonuç:
Şer ittifakının kurduğu Oyun budur. Türkiye, bu oyunu bozabilir ve bozmalıdır da. Türkiye, Menderes, Demirel, Özal, Erbakan ve Ecevit’te düştüğü hataya tekrar düşmemeli, 21. Haçlı seferlerini durdurmalıdır. Başta Erdoğan olmak üzere tüm siyasi liderler üzerlerine düşen görevi yapmalı, öncelikle dillerini ve üsluplarını düzeltmelidirler.
Unutmayın bu ülke hepimizindir.
Ya Rabbi! Bize basiret ve feraset ver.
Ya Rabbi! Nurunu kalbimize koy Onunla görelim, Onunla bilelim.
Ya Rabbi üzerimize sabır yağdır. Ayaklarımızı sabit kıl ve kafirler, zalimler, münafıklar ve menfaatçiler topluluğuna karşı bize yardım et. ( Devam Edecek)
Kaynaklar
1- Gardels N., 'Amerika’nın Yumuşak Gücünün Yükselişi ve Düşüşü’,NPQ, cilt 7, Sayı 1, 2005 S:36-43
2- Kırgızistan Kadife Devrim Dosyası, Araştırma Kültür Vakfı Arşivi, 2005.
3- Başyurt E., Kadife Devrimin Yeni Hedefi: Orta Asya, Aksiyon, 28.03.2005, S:34-37.
4- Ukrayna Dosyası, Araştırma Kültür Vakfı Arşivi, 2005.
5- Bulut, Y., Korkunç Rapor, Kanal 24, 16.06.2013.
6- Sinanoğlu, E., “#OCCUPYTURKEY” Yenildi, Mayıs,2013.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur.

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur. Haim Nahum, Osmanlı Bankasından çaldığı paraları İsviçre’ye aktardı. Haim Nahum çaldığı paraların yarısını bir oğlu Bernar Nahum’a diğer yarısını da diğer oğlu Vehbi Koç’a verdi. Bernar Nahum ve Vehbi Koç o rtaklasa BEKO’yu kurdular. Vehbi Koç’un serveti, Osmanlı Parasıdır. ***** “Koç ve Doğramacı ailesini yakın izlemeye almak gerek.. Vehbi Koç kimdir? Bakarsınız ipin ucu Bandırma vapuruna kadar gider.. Bernard Nahum da çok önemli bir isim ve tabii Haim Nahum Efendi de öyle.. Koç deyince bugün akla Mustafa Koç, Rahmi Koç gelse de, aslında Koç ailesinin asıl önemli isimleri Kıraçlar. İnan Kıraç da damat..! Bu Hayim Nahum adı önemli.. Lozan’ın perde gerisindeki Siyonist o.. Türkiye’deki “Arap Düşmanı Kemalist Milliyetçilik”i n sponsoru da O. Daha sonra gitti Nasır’a danışman oldu, Arap Yahudilerini örgütledi ve Türk düşmanı Arap milliyetçiliğin in liderliğini üslendi..! Arap düşmanı Kemalist Türk milliyetçiliği fikrinin arkasında kimler vardı bakın bakal

israil’in 2. cumhurbaşkanı Atatürk’ün hocası Şemsi Efendinin oğlu

SABETAY ve PAKRADUNİ’ ler   Selanikli'nin yakın dostları TSK’nın hazırladığı “Atatürk Köşesi”nde Mustafa Kemal Paşa’nın boyunun 1.74 olduğu yazıyor. Bugüne kadar 1.68 olduğu biliniyordu.. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunu açıklayarak tartışmalara son noktayı koydu. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunun bilinenin aksine 1.68 değil, 1.74 olduğunu açıkladı. Atatürk’ün boyu 1.74 i ken, kilosu 74-76 arası, ayak numarasının da 42 olduğu açıklandı. Siz babasının adının Ali Rıza, annesinin adının Zübeyde olduğunu kabul etmeye devam edin ve tabii Selanik’te doğduğunu da! Resmi tarih iddiasını

Atatürk un SEVGILISI Fikriye nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi.

Hayatı gizemlerle dolu Fikriye’nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi. Yazar Fatih Bayhan tarafından yapılan çalışmada Fikriye’nin aynı zamanda Atatürk’ün imam nikâhlı eşi olduğu ve ondan çocuk aldırdığı iddia ediliyor.  Zübeyde, Makbule, Latife, Fikriye, Sabiha, Ülkü… Atatürk’ün kadınları. Anne, abla, eş, sevgili, evlatlık... Mustafa Kemal’in etrafındaki kadınların her biri ayrı bir araştırma konusu aslında. Latife Hanım ile Atatürk’ün ilişkisi sıradan bir karı-koca münasebeti değildi elbet. Gazi’nin etrafındaki kadınların çoğu güçlüydü şüphesiz. Ama Fikriye’nin durumu farklıydı. Mahzun, acılı, âşık, ihtiraslı, bir o kadar da çocuktu Fikriye. Zaten acılarla örülü hayatı da bunu gösteriyor. Fikriye yitik bir kadındı. Çünkü Atatürk’ün hayatının belki de en gizli kalan parçasıydı.  Atatürk ile Fikriye’nin ilişkisi nasıldı? Fikriye Köşk’te sıradan bir kadın mı yoksa Mustafa Kemal’in kalbindeki en derin yara mıydı? Fikriye intihar mı etti? Atatürk, Fikriye’ye dinî nikâh