Ana içeriğe atla

Bizim dualarımız var, onların anlayamadıkları.. Geçti Bor’un pazarı!

Bizim manevi desteklerimiz var, onların bilmedikleri..
O ilk ayaklandıklarında işi bitirebilselerdi, bitirmişlerdi.. Geçti Bor’un pazarı.. Şimdi haydi yallah!
Önce deşifre oldular.. Suçüstü oldular.. Bunu yazın bir kenara. Artık adım adım izleniyorlar.. Yerli, yabancı müttefikleri belli oldu.. Millet oynanan oyunun farkına vardı..
Bunlar durmayacaklar. Hani derler ya “yenilen güreşe doymazmış” diye. Bunlar darbe bağımlısı.. Hepsinden önemlisi öfkeleri akıllarından büyük! Bir de iş tuttukları adamlar belli. Bunlarla nereye kadar gidebilirsiniz ki!
Bunlar harekete geçmek zorundaydılar.. Ergenekon ve Balyoz davalarında sona gelindi..
12 Eylül’ün ardından 28 Şubat davası da başladı. Her an malum media ve malum sermaye savcılığa davet edilebilir. İş işten geçmeden bir şeyler yapmaları gerekti.. Hele bir Muhsin Yazıcıoğlu davası var ki, açılmayı bekleyen!
Türkiye IMF’ye borcunu kapatmış. Terör durmuş.. Ekonomik büyüme bütün hızıyla devam ediyor.. Onlar için yarın çok geç olabilir.. Anayasa değişikliği kapıda, Erdoğan başkanlığa yürüyor.. Suriye’de Esad rejimi de düşerse,

Türkiyeyi kim tutabilir o zaman!
“Ahval ve şeraid müsaid olmasa” da birileri kendilerini harekete geçme zorunda hissetti.. Hazır dış destekçileri de vardı. İsrail ve Suriye rejimi bu konuda göreve hazırdı.. “Topyekun saldırı”ya geçtiler..
Her biri bir yandan saldırıyor. İçeriden müttefikleri de var, yedekleri de cepheye çağırdılar. Kimi çevrecilikten dem vuruyor, kimi Erdoğan’ın laf dinlememesinden.
Ellerinden gelirse yarın Alevileri ve barış istemeyen Kürtleri de sürece dahil etmeye çalışacaklar.. Ama Aleviler de uyandı, Kürtler de artık!
Tosya’ya pirince giderken evdeki bulgurdan da olacak bunlar.
CHP eriyor.. Ulusalcılar, Kemalist militaristler sıfırı tükettiler..
Hepsinden önemlisi, halk oynanan oyunun farkına vardı.. “Kim kimdir” herkes tanımaya başladı.. Birileri meydanı boş buluyor ama yarın birileri mehter marşı ile Gezi’ye çıkarsa, duran adamlar koşan adamların karşısında çok da fazla tutunamazlar..
Bizim dualarımız var, onların anlayamadıkları..
Bizim manevi desteklerimiz var, onların bilmedikleri..
Önümüzde Ramazan var.. Hadi Gezi’de alternatif teravi kılın, iftar sofrası kurun.. Namazsızlar için biralar MİGROS’tan! Ana sponsorunuz KOÇ! Durmak yok yola devam! Kurbanda da artık bir KOÇ kurban edersiniz herhalde.. Bizden çaldığımız çocukların eve dönmeleri için biraz daha gündemde kalmanız gerekiyor..
28 Şubat’ı yaşamayan çocuklar için bu süreç, olayın sıcaklığı dağıldıktan sonra bir darbenin nasıl planlanıp servis edildiğini anlamaları açısından iyi bir ders özelliği taşıyacak! Ne demişler: bir musibet, bin nasihattan daha iyidir!
Bugün birtakım safların hali, “ol mahiler ki, derya içredir de deryayı bilmezler” sözü ile çok iyi bir şekilde ifade edilebilir.. Bunlar aslında, ilk günden bu işi bitirmeyi hayal ediyorlardı. Çok iyi hazırlanmışlardı ama olmadı, başaramadılar..
Şimdi toparlanıp yeniden saldıracaklar. Fırsat kolluyorlar.. Başka çareleri yok.. Çünki yolun sonuna geldiler, deşifre oldular.. Ama şartlar çok olumsuz. Önümüzde Ramazan var. 10 Ağustos’a kadar Ramazan ve Bayram günleri devam ediyor.. Zaten CHP cemaati tatile gider o zamana kadar.. Askeri şûra öncesi bir şey yapmaları mümkün değil.. Eylül sonunda tatilden geldiklerinde Kurban Bayramı’na iki hafta kalmış oluyor.. 29 Ekim Cumhuriyet bayramı desek, iki haftada ne yapacaklar.. Zaten bunların kadroları, planları hepsi deşifre oldu.. 10 Kasım’da Kemalizm bayrağı ile kimi peşlerine takabilirler ki. Kemalizmi kim koruyacak, Kemalizm kimi koruyacak! Kemalizmi ne kadar çok kullanırsanız, o kadar çok yıpratırsınız.. Kaldı ki, kendisi himmete muhtaç bir dede, nerdeki gayrıya himmet ede!
Aralık ayını beklemeleri gerek. Seçim süreci tartışmalı ve sert geçebilir.. Ama sonuçta yerel seçim ve hesaplaşma sandıkta olacak. İşi sandık dışına, ülke geneline yaymak kime ne hayır getirebilir. Bu işi çığırından çıkartanlar sandığa gömülür, bir daha da çıkamazlar..
Belki seçimlerde olay çıkartmayı, seçimin meşruiyetini tartışma konusu yapmaya çalışabilirler ama, sonuçta bu bir yerel seçim. Bunun da bir faydası olmaz.. Kendilerine bu işlerin faydası değil, zararı dokunur..
Ha! Şunu da söyleyeyim, Türkiye konusu, uluslararası sistem açısından da kilitlenme noktasında.. Bu operasyon Yahudi lobisinin başlattığı bir operasyon.. O ülkelerde başka lobiler de var. Bu konu, o ülkelerin içinde de derin tartışmalara sebeb oluyor.. Aza koysan doldurmuyor, çoğa koysan almıyor! Erdoğan değilse kim? Buna halkı nasıl ikna edeceksiniz..
Bugün Erdoğan’ı geri çekerseniz, ona dayalı sistemi kim nasıl ayakta tutacak. Bugün Erdoğan’ın karşısında yer alan siyasi güç dengeleri bu davranışları ile aslında kendi varlık temellerini de sarsıyorlar..
Mesele Erdoğan değil aslında, anlamadınız mı, Erdoğan bir mıh. Onu sökerlerse nal düşecek. Nal Ak Parti. Nal düşerse at yol alamayacak. At Türkiye.. O atın üstünde İslam dünyasının sancağını elinde tutan SEN varsın.. Sen! Allah (cc) senin ellerinle zalimleri cezalandırmak ve mazlumlara yardım etmek istemektedir. Seni yeryüzünün varisi kılmak istemektedir. Yeryüzünü sana mescid kılmak istemektedir.. Allah, servet ve iktidarı halklar ve ülkeler arasında evirip çevirmektedir. Gevşemek yok! Ve şimdi sıra sendedir!
Selam ve dua ile..

YeniAkit 
Abdurrahman Dilipak 


Bizim manevi desteklerimiz var, onların bilmedikleri..http://gercektarihdeposu.blogspot.com




Bu blogdaki popüler yayınlar

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur.

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur. Haim Nahum, Osmanlı Bankasından çaldığı paraları İsviçre’ye aktardı. Haim Nahum çaldığı paraların yarısını bir oğlu Bernar Nahum’a diğer yarısını da diğer oğlu Vehbi Koç’a verdi. Bernar Nahum ve Vehbi Koç o rtaklasa BEKO’yu kurdular. Vehbi Koç’un serveti, Osmanlı Parasıdır. ***** “Koç ve Doğramacı ailesini yakın izlemeye almak gerek.. Vehbi Koç kimdir? Bakarsınız ipin ucu Bandırma vapuruna kadar gider.. Bernard Nahum da çok önemli bir isim ve tabii Haim Nahum Efendi de öyle.. Koç deyince bugün akla Mustafa Koç, Rahmi Koç gelse de, aslında Koç ailesinin asıl önemli isimleri Kıraçlar. İnan Kıraç da damat..! Bu Hayim Nahum adı önemli.. Lozan’ın perde gerisindeki Siyonist o.. Türkiye’deki “Arap Düşmanı Kemalist Milliyetçilik”i n sponsoru da O. Daha sonra gitti Nasır’a danışman oldu, Arap Yahudilerini örgütledi ve Türk düşmanı Arap milliyetçiliğin in liderliğini üslendi..! Arap düşmanı Kemalist Türk milliyetçiliği fikrinin arkasında kimler vardı bakın bakal

israil’in 2. cumhurbaşkanı Atatürk’ün hocası Şemsi Efendinin oğlu

SABETAY ve PAKRADUNİ’ ler   Selanikli'nin yakın dostları TSK’nın hazırladığı “Atatürk Köşesi”nde Mustafa Kemal Paşa’nın boyunun 1.74 olduğu yazıyor. Bugüne kadar 1.68 olduğu biliniyordu.. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunu açıklayarak tartışmalara son noktayı koydu. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunun bilinenin aksine 1.68 değil, 1.74 olduğunu açıkladı. Atatürk’ün boyu 1.74 i ken, kilosu 74-76 arası, ayak numarasının da 42 olduğu açıklandı. Siz babasının adının Ali Rıza, annesinin adının Zübeyde olduğunu kabul etmeye devam edin ve tabii Selanik’te doğduğunu da! Resmi tarih iddiasını

Atatürk un SEVGILISI Fikriye nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi.

Hayatı gizemlerle dolu Fikriye’nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi. Yazar Fatih Bayhan tarafından yapılan çalışmada Fikriye’nin aynı zamanda Atatürk’ün imam nikâhlı eşi olduğu ve ondan çocuk aldırdığı iddia ediliyor.  Zübeyde, Makbule, Latife, Fikriye, Sabiha, Ülkü… Atatürk’ün kadınları. Anne, abla, eş, sevgili, evlatlık... Mustafa Kemal’in etrafındaki kadınların her biri ayrı bir araştırma konusu aslında. Latife Hanım ile Atatürk’ün ilişkisi sıradan bir karı-koca münasebeti değildi elbet. Gazi’nin etrafındaki kadınların çoğu güçlüydü şüphesiz. Ama Fikriye’nin durumu farklıydı. Mahzun, acılı, âşık, ihtiraslı, bir o kadar da çocuktu Fikriye. Zaten acılarla örülü hayatı da bunu gösteriyor. Fikriye yitik bir kadındı. Çünkü Atatürk’ün hayatının belki de en gizli kalan parçasıydı.  Atatürk ile Fikriye’nin ilişkisi nasıldı? Fikriye Köşk’te sıradan bir kadın mı yoksa Mustafa Kemal’in kalbindeki en derin yara mıydı? Fikriye intihar mı etti? Atatürk, Fikriye’ye dinî nikâh