Ana içeriğe atla

Çanakkale'de mehmetçik aç mı savaşmıştı?


ÖNYARGI HASTALIĞINDAN KURTULUP GELİN!

Çanakkale'de mehmetçik aç mı savaşmıştı?

’Bir ordu midesinin üstünde yürür…’’ Napolyon

1915 de Gelibolu da Mehmetçiklerin gıda yönünden zor durumda kaldıkları ve açlıkla karşılaştıkları doğrumuydu? Bugün bazılarının iddia ettiği gibi Mehmetçik Çanakkale de ki savaşı ‘’karnı aç’’bir şekilde mi kazanılıştı? Belgeler ve hatıralar bu konuda ne diyor? Kısacası Çanakkale savaşlarında Osmanlı ordusu nasıl ve ne derece beslenmişti?

Bir savaşta kuşkusuz en önemli hadiselerden biri de söz konusu ordunun beslenmesidir. Çünkü savaşta lojistik faaliyetlerin en önemlilerinden biri olan askerin beslenmesi olayı o savaşın kaderini tayin eden başlıca olgulardandır.Napolyon bu ilişkiyi ‘’…bir ordu midesinin üzerinde yürür…’’diyerekten net bir şekilde açıklamıştır.

Çanakkale Savaşları başladığı anda Osmanlı Ordusunun silah sıkıntısı bariz bir şekilde görülmekte idi işin doğrusu toplamda ki Osmanlı silahları uzun soluklu bir savaş için kesinlikle yeterli değildi hatta net olarak şunu söyleyebiliriz ki eğer Almanların Osmanlı Ordusunu ıslah çalışmasının bir sonucu olan silah fabrikası İstanbul da açılmamış olsa idi Osmanlı’nın silah sıkıntısından dolayı savaşı en başında bırakması içten bile değildi…Bu sadece Osmanlılara has bir durum olarak görmemek gerekir,aynı hadise Birinci Dünya Savaşının kalbini teşkil eden Batı Cephesi içinde geçerlidir..Bu cephe de orduları kimya endüstrisi ile savaşa destek vermeye iten ana neden de bu silah sıkıntı idi..

Osmanlı’nın bu silah sıkıntısının asıl nedeni ise 1910 yılından beri devam ede gelen savaşlardı…

Beslenme konusunda ise böyle bir sıkıntı söz konusu değildir. Çanakkale Cephesinde diğer konularda olduğu gibi beslenmenin ana maddeleri de İstanbul’dan sağlanmakta idi. Bunun yanında Çanakkale ve çevresine kurulan merkezler ile beslenme sorunu halledilmiştir.

Çanakkale de bulunan Başkomutan Vekili Enver Paşa 19 Şubat 1915 de bazı birlikler için yaklaşık üç aylık yiyeceğin depo edilmesini emretmişti. Bu durum savaşın hemen başında Osmanlı da Çanakkale Cephesi için bir beslenme sorunun olmadığını göstermektedir.

Çanakkale Cephesinin açılmasının ardından Nisan 1915’den sonra Çanakkale Cephesinde savaşan Mehmetçiklerin beslenme sorumluluğu 5.Ordu Menzil Müfettişliğine verilmişti.

Ordu bünyesinde bulunan askerlerin yiyecek ve hayvanların yem ihtiyacı Tekâlifi Harbiye usulü ile Osmanlı halkından toplanmakta idi. Halkın elinde bulunan buğday, çavdar, mısır, arpa, yulaf, fasulye ve nohut gibi beslenme maddeleri ve kuru ot ile saman gibi hayvanlar için besin maddeleri Levazım Dairesi tarafından halktan toplanarak Çanakkale Cephesine yollanmıştır.

Normal şartlar da bir Mehmetçiğe günlük verilmesi gereken besin;600 gram un250 gram et yada 125 gram kavurma,pastırma,sucuk veya konserve et,86 gram pirinç,10 gram yağ,20 gram soğan ve tuzdan ibaretti.Bununla birlikte erlere günlük et istihkakının 1/4’üne karşılık kuru fasulye,nohut,konserve sebze yada yaş sebze verilmesi düşünülüyordu.

Şunu belirtmek gerekir ki yukarı da ki liste hedef listedir verilmesi düşünülmüştür ve gerektiği belirtilmiştir fakat savaşın ilerleyen günlerinde Çanakkale’nin bazı cephelerinin ön hatlarında bırakın bu listeyi, askere yemek vermek konusunda bile zorluk çekilmiştir.Ancak bu zorluk yiyecek sıkıntısından değil savaşın ve cephenin şartları ile düşmanın konumundan kaynaklanan olanaksızlıklardır.

Toplam da baktığımızda Mehmetçiğe verilmesi düşünülen besin değeri 3.000 kaloridir,ancak cephe de ki duruma baktığımızda bu hedefin uzağında tablolarla karşılaşmaktayız,bunun yanında cephe de Mehmetçiğe verilen yemekler genel de bakliyata dayanmakta idi bu da yaş sebze yememelerinden dolayı askerler de ağır kemik ağrılarına sebep olan iskorpit hastalığının görülmesine sebep olmuştu.Doktorların ve kurmayların uyarılarından sonra bu sorunun önene geçmek için bazen askerlere pırasa yemeği dağıtılmakta idi.Pırasanın yendiğine dair bir bilgiye 27.11.1915 tarihli Mehmet Fasih Bey’in hatırasından ulaşıyoruz;

‘’…yemek gelmiş, ısıttılar oturup yedik, pırasa ve pilav…’’

Burası bir cephe idi ve şiddetli savaşlar oluyordu elbette çeşitli eksiklikler olacaktı ve askerin her birini tatmin etmek asla mümkün değildi her birinin yemek konusunda çeşitli hasretleri bulunmaktaydı, örneğin Çanakkale Savaşlarına bir ihtiyat zabiti olarak katılan Münim Mustafa,bakın hatıraların da ne diyor:

‘’…orada bulunduğumuz müddet zarfında gözümüzde tüten şeylerden biri de şeker(akide şekeri) ve sirke idi.Ah!Bir damla sirke…Bir parça şeker!Ne enfes şeymiş!Dünyanın bu nefis gıdalarını görmek kokusunu duymak da yeter!Ah bir tabak salata!...’’

Çanakkale de ki Osmanlı Ordusu için gereken yiyecekler ve orduda hizmet veren yük ve binek hayvanlarının yemleri Osmanlı halkından Tekalif-i Harbiye usulü ile toplanmakta idi.Savaşın başlangıcında Çanakkale Cephesinin tüm ihtiyaçları Savaş Bakanlığına bağlı olan Genel Levazım Dairesi tarafından toplanmakta idi.5 Nisan 1915 tarihiden sonra ise Çanakkale de ki Osmanlı Ordusunun beslenme ve yem ile ilgili tüm sorumlulukları 5.Ordu Komutanlığına verilmişti.

Besin konusunda öncelik verilen madde ekmekti.Çanakkale adlı bir hatıra kitabı bulunan A.B.D. uyruklu Yüzbaşı G.Fortescue hatıralarında’’…Beni İstanbul’dan Çanakkale’ye getiren nakliye gemisinin ambarları ekmek ve dikenli tel ile dolu idi Türk savaş usulünün zembereği bunlardı…’’demektedir.

İşte İstanbul’dan gemilerle Çanakkale’ye giden bu ekmeklerin yapılması içinde yine halkın kapısı çalınmıştı.Halkın elinde bulunan tüketim fazlası yiyecek maddelerden özellikle ekmek yapımında kullanılabilecekler birer birer toplanmıştı.Buğday,mısır,çavdar,vs…Bunun yanında yiyecek istihkakı içinde yine halkın elinde tüketim fazlası bulunan mercimek,fasulye,nohut vs. toplanmıştı.Ayrıca Osmanlı Ordusunda kullanılan binek ve yük hayvanları için de kuru ot,arpa,saman,yulaf gibi maddelerde Savaş Bakanlığı Komisyonları tarafından halktan toplanmışlardı.

Genellikle İstanbul ve Çanakkale yöresinde ki halktan toplanan ekmek maddelerinin Çanakkale’ye iletilmesinden sonra 5.Ordu bünyesinde kurulan Burgaz ve Gelibolu da ki ekmekçi takımlarının yoğun çalışması ile cephede savaşan Mehmetçik ekmek ve peksimet sıkıntısı çekmemişti.

Çay ve şeker konusuna ise özel bir itina gösteriliyordu çünkü bunlar o dönem de yurt dışından getirilen maddelerdi,bu bapta önce Levazım Dairesi sonra da 5.Ordu tarafından piyasada bulunan toplam çay ve şekerin %25’ine el konulmuş ve diğer kalan kısmı halkın tüketimine bırakılmıştı.Bu konuda da Gülecik,Bayırköy,Yerlisu ve Karapınar da oluşturulan 5.Ordu Menzil Çayhaneleri ile sorunun önüne geçilmiştir.

Genel manada yiyecek konusunda sıkıntı yaşamamak içinde Akbaş,Malular,Uzunköprü,Keşan,Ilgaredere,Biga,Karabiga,Gelibolu,Lapseki,Burgaz ve Işıklar da erzak ambarları oluşturulmuştur.

Tüm bunların sonucunda Amerikalı gazeteci Arthur Raul’ün Mayıs 1915de ki gözlemleri önemlidir.O Mayıs 1915 tarihinde ziyaret ettiği Çanakkale Cephesinde Mehmetçiklerin sabah kahvaltısında çay,keçi sütünden peynir ve zeytin ile esmer ekmek yediklerinden söz etmektedir.Aynı gazeteci öğle ve akşam yemekleri hakkında da bilgi vererek;’’…askerlerin çok iyi pişirilmiş et,pirinç ve tatlı bile yediklerini bir köylü Türk’ten çok daha iyi beslendiklerini gördüm…’’demektedir.

Bu konuda Cemil Conk da hatıralarında ‘’…her ere günde 900 gram ekmek verilirdi.Sıcak yemeklere de gelince Pirinç çorbası,etli fasulye,etli nohut,bulgur pilavı,kuru bakla ve hoşaf.Çerez olarak da kuru üzüm ve kuru fındık dağıtılmakta idi.Aynı zamanda vakit vakit tütün de dağıtılırdı…’’demektedir.

Çanakkale Savaşlarında Osmanlı Devleti adına görev yapan küçük rütbeli ve kurmay konumunda ki subayların hatıralarına genel manası ile baktığımız dada görülecek tablo ve varılacak kanı aynıdır; Çanakkale de Osmanlı Ordusu beslenme sorunu yaşamamıştır!

Mesela Kanlısırt da ki en kanlı çarpışmalarda görev yapan Mehmet Fasih Bey de hatırlarında bazı yiyecek isimleri vermektedir;

‘’…bir kahve pişirip içtim, biraz sucuk yedim, bir çubuk doldurup içtim…’’

‘’…bir bardak çay,bir dilim ekmek,birkaç hurma ile yuvarlandım ve nargileyi doldurarak sabah keyfi yaptım…’’

Bununla birlikte Çanakkale de ki en rütbeli Türk subayı olan Esat Paşa da Çanakkale de ki bir yemek listesinde şu isimleri vermektedir;

‘’…kadınbudu köfte, omlet, domates dolması, pilav, ayva kompostosu ve kahve…’’

Veya Yine Cemil Conk;

‘’…harbin bütün şiddetine ve yorgunluğuna karşın silah arkadaşlarımın ve askerlerinin neşesi yerinde hatta bu akşam ikinci tabur bizi ve bütün Alay Subaylarını kuzu ve helva ziyafetine davet etti…’’

Yine Çanakkale de savaşan subayların hatıralarını incelediğimiz de eratın tütün,nargile,kahve,çubuk gibi keyiflerinin düşünüldüğünü ve siperleri elektrikle ve mumla aydınlatılıp,mangallarla ısıtılan Mehmetçiklerin vücut enerjilerinin önce korunması sonra yükseltilmesi için kendilerine çeşitli kuruyemişlerin dağıtıldığını görmekteyiz.Örneğin;açlığı önlemesi için;hurma,soğuk bahar ve kış şartlarında ishali önlemesi için,leblebi,erata enerji vermesi için;fındık ve ceviz,askerin uzun süren taarruzlar da psikolojisinin düzgün olmasını sağlamak ve uyku problemini çözmek için;afyon sakızı dağıtıldığını görmekteyiz…

Savaşın ilerleyen günlerinde ise İtilaf Devletleri Osmanlı Ordusunun lojistik destek alamaması adına çeşitli gıda taşıyan gemileri bombalamıştı,bu bombardımandan nasibini alan gıda taşınan limanlarda vardı,bunlardan biri de Akbaş limanı idi,bu ve benzeri bombardımanlar sonrasında ise mutfaklara uzak hatlarda bulunan Mehmetçiklere ekmekten daha uzun süre dayanması nedeniyle ekmek kadar besin değeri olmayan peksimetler dağıtılmıştı.

Ancak tekrar belirteyim ki bu sorun yiyecek sıkıntısından yaşanan bir problem değil onu koordine etme ve askerlere verebilme ile alakalı bir sorundu. Çanakkale Savaşında askerlerimizin aç savaştığına dair popülistçe yazılan yazıların kaynağı da bu farkı ayrıt edememe veya bilinçlice etmeme esasına dayanmaktadır.

Başarıla bilindiği zaman yemeklerin nasıl sıcak bir şekilde ileri hatlarda savaşan Mehmetçiklere dağıtıldığı konusuna gelince;ileri hatların gerilerinde taburların mutfakları bulunmaktaydı,pişirilen yemekler,tahta sandıklar içinde konan temiz gaz tenekeleriyle,eratın ‘’uzun kulaklı filozoflar’’dediği eşeklere yüklenmekteydi.

Bu hayvanlar,koşarak ileri hatlara giderler ve askerler onların ayak seslerini duyduğunda karavanalarını hazırlarlardı,Bu suretle cephe gerisinde pişen sıcak yemekler fazla bir tehlikenin ve engelin olmadığı anlarda Mehmetçiğe ulaştırılmış olurdu…

Askerimizin besin konusunda yaşadığı gerçek sorun su meselesi idi.Askerin İçecek suları hep kireçli,fena kokulu,acı sulardı.Tesadüfen bardağın içinde biraz su kalsa bir müddet sonra bardağın dibinde tebeşire benzer beyaz bir tortu görünüyordu…Sadece Osmanlı askerleri değil İtilaf Devletleri askerleri de su meselesinden dertli idi.


Sonuç ve Bilinmesi Gerekenler

Son dönemde uydurma yemek listeleri Çanakkale Savaşlarında Mehmetçiğin yiyecek sıkıntısı çektiği tezi asılsızdır.Belge,bilgi ve hatıratlar çerçevesinde bu hususu incelediğimiz de karşılaştığımız sonuç;Osmanlı Ordusunun yiyecek sıkıntısı çekmediğidir!

Çanakkale Savaşlarında yiyecek meselesi ile ilgili yaşanan temel sorun yiyeceklerin koordineli bir şekilde ön hatlarda bulunan askerlere iletilebilmesinde yaşanmıştır. Ayrıca yiyecek listelerinin çeşitliliği konusunda subay ve askerler arasında ki tabldot farkı dikkat çekmektedir. Bu fark sadece Mehmetçikle-Subayları arasında değil,Osmanlı askerleri ile müttefik olan Alman subayları arasında da gözükmektedir!

Son zamanlarda Çanakkale Cephesinde çarpışan Mehmetçikleri gariban,pejmürde,bakımsız gibi gösteren popülist yazıların yanlışlığının kaynağı da bu sorunun aslını bilmemekte yatmaktadır.Halbuki Çanakkale de Mehmetçik,yeri geldiğinde siperde tütün,nargile,çubuk keyfi bile yapmış,çok iyi pişirilmiş etler ,hatta tatlılar yemiştir.Askerini ulusal vitrini olarak gören milletimiz Çanakkale dede Mehmetçiklerin yokluk yaşamaması için varını yoğunu seferber etmiştir.Olayları çarpıtan ve milletimizin yumuşak karnı olan vicdanından ve duygularından istifade etmek isteyen Çanakkale Tarihi ‘’esnafları’’şunu çok iyi bilmeliler ki,sipariş tarih yazıp,göz yaşı tüccarlığı yapmak sevdiklerini söyledikleri milletimize yapılabilecek en aşağılık hakaretlerden biridir.

En nihayetinde sonuç olarak son sözü Çanakkale de görev yapan subaylarımızdan biri olan Selahattin Adil Bey’e bırakıyoruz;

‘’…Çanakkale Savaşlarında ileri hatlarda ki birliklerin eksiklerini tamamlama,beslenmeyi sağlama gibi konak ve levazım işlerinin de en iyi bir düzen ve gayretle yapılmış olduğunu söylemeden geçemeyeceğim.En öndeki yerlere kadar her gün birlikler taze ekmek ve sıcak yemeklerini yemişler ve hatta fındık üzüme varıncaya kadar gıdalanmışlardı…’’

Kaynaklar:

*Esat Paşa,Çanakkale Savaşı Hatıraları,Selehattin Adil Paşa Çanakkale Savaşı Hatıraları,Cemil Conk,Çanakkale Savaşı Hatıraları ve Conkbayırı Savaşları,Burhan Sayılır,’’Türk Askerinin Beslenmesi’’,Münim Mustafa,Cepheden Cepheye,Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi,Çanakkale Cephesi,Cilt:5,Mehmet Fasih Bey’in Günlüğü,İbrahim Hakkı Sunata,Gelibolu’dan Kafkaslar’a,Burhan Sayılır(Haz.),Çanakkale;Ümitler,Yanılgılar,Gerçekler.Erol Mütercimler,Gelibolu,İbrahim Arıkan,Harp Hatıralarım.
15Like ·  · 
  • 67 people like this.
  • Yalan Yazan Tarih utansın Son dönemde uydurma yemek listeleri Çanakkale Savaşlarında Mehmetçiğin yiyecek sıkıntısı çektiği tezi asılsızdır.Belge,bilgi ve hatıratlar çerçevesinde bu hususu incelediğimiz de karşılaştığımız sonuç;Osmanlı Ordusunun yiyecek sıkıntısı çekmediğidir!Mehmetçiğin gıda konusundaki durumu çanakkalede ümmet ruhuyla yaptığı savaşı ve kahramanlığı küçük düşürmez!.
    5 hours ago · Like · 6
  • Muhammed Tiftikçi Neye inanacağımızı şaştık :S
  • Yalan Yazan Tarih utansın O zamanı yaşamış insanların hatıratları varken adamın birinin yazdığı Roman'a inananlara şaşıyorum
    5 hours ago · Like · 2
  • Kamil Deniz Akkaya Admin amacın ne
  • Birol Önder Admin amacın ne demiş biri kötü niyet aramayın adam okumuş aklına yatmış bir yanlışlık olduğuna kanaat getirmiş bir araya getirmiş sunmuş bence doğruları söylemekten başka amacı yok selametle kolay gele
    4 hours ago via mobile · Like · 1
  • Bilal Polat Takdirimi kazandın admin . İstesen paylasmazdın . Sayılı insan yapar yaptıgını
  • Hüseyin Can bu çanakkale savaşındaki mücahitlerin fedakarlık yapmadığını göstermez, ha yemek yemişler yada yememişler, n farkerder, Allah o mü

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur.

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur. Haim Nahum, Osmanlı Bankasından çaldığı paraları İsviçre’ye aktardı. Haim Nahum çaldığı paraların yarısını bir oğlu Bernar Nahum’a diğer yarısını da diğer oğlu Vehbi Koç’a verdi. Bernar Nahum ve Vehbi Koç o rtaklasa BEKO’yu kurdular. Vehbi Koç’un serveti, Osmanlı Parasıdır. ***** “Koç ve Doğramacı ailesini yakın izlemeye almak gerek.. Vehbi Koç kimdir? Bakarsınız ipin ucu Bandırma vapuruna kadar gider.. Bernard Nahum da çok önemli bir isim ve tabii Haim Nahum Efendi de öyle.. Koç deyince bugün akla Mustafa Koç, Rahmi Koç gelse de, aslında Koç ailesinin asıl önemli isimleri Kıraçlar. İnan Kıraç da damat..! Bu Hayim Nahum adı önemli.. Lozan’ın perde gerisindeki Siyonist o.. Türkiye’deki “Arap Düşmanı Kemalist Milliyetçilik”i n sponsoru da O. Daha sonra gitti Nasır’a danışman oldu, Arap Yahudilerini örgütledi ve Türk düşmanı Arap milliyetçiliğin in liderliğini üslendi..! Arap düşmanı Kemalist Türk milliyetçiliği fikrinin arkasında kimler vardı bakın bakal

israil’in 2. cumhurbaşkanı Atatürk’ün hocası Şemsi Efendinin oğlu

SABETAY ve PAKRADUNİ’ ler   Selanikli'nin yakın dostları TSK’nın hazırladığı “Atatürk Köşesi”nde Mustafa Kemal Paşa’nın boyunun 1.74 olduğu yazıyor. Bugüne kadar 1.68 olduğu biliniyordu.. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunu açıklayarak tartışmalara son noktayı koydu. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunun bilinenin aksine 1.68 değil, 1.74 olduğunu açıkladı. Atatürk’ün boyu 1.74 i ken, kilosu 74-76 arası, ayak numarasının da 42 olduğu açıklandı. Siz babasının adının Ali Rıza, annesinin adının Zübeyde olduğunu kabul etmeye devam edin ve tabii Selanik’te doğduğunu da! Resmi tarih iddiasını

Atatürk un SEVGILISI Fikriye nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi.

Hayatı gizemlerle dolu Fikriye’nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi. Yazar Fatih Bayhan tarafından yapılan çalışmada Fikriye’nin aynı zamanda Atatürk’ün imam nikâhlı eşi olduğu ve ondan çocuk aldırdığı iddia ediliyor.  Zübeyde, Makbule, Latife, Fikriye, Sabiha, Ülkü… Atatürk’ün kadınları. Anne, abla, eş, sevgili, evlatlık... Mustafa Kemal’in etrafındaki kadınların her biri ayrı bir araştırma konusu aslında. Latife Hanım ile Atatürk’ün ilişkisi sıradan bir karı-koca münasebeti değildi elbet. Gazi’nin etrafındaki kadınların çoğu güçlüydü şüphesiz. Ama Fikriye’nin durumu farklıydı. Mahzun, acılı, âşık, ihtiraslı, bir o kadar da çocuktu Fikriye. Zaten acılarla örülü hayatı da bunu gösteriyor. Fikriye yitik bir kadındı. Çünkü Atatürk’ün hayatının belki de en gizli kalan parçasıydı.  Atatürk ile Fikriye’nin ilişkisi nasıldı? Fikriye Köşk’te sıradan bir kadın mı yoksa Mustafa Kemal’in kalbindeki en derin yara mıydı? Fikriye intihar mı etti? Atatürk, Fikriye’ye dinî nikâh