Ana içeriğe atla

Uyanıklar tatile kaçar giderler, bizim gibi enayiler bayramda da çalışır

Bayram günleri "köşe yazarı milleti"( bizi unutmus Blogger yazarlari) için beladır, memlekette olay olmaz, konu bulunmaz. Yurt dışında olup biten de kimseyi ilgilendirmez, şimdi tutup da "Albert Camus'nün Jean-Paul Sartre'a yazmış olduğu bir mektup bulundu" diye anlatsam kimse tükürmez.
Uyanıklar tatile kaçar giderler, bizim gibi enayiler bayramda da çalışmayı sürdürmek zorundadırlar. Okunmayan yazarlar, genelde yaptıkları "çiçek böcek edebiyatına" sığınırlar. Okunan yazarı da "bayram günü ağır ve ciddi yazının çekilmezliği" gerçeği pusuda beklemektedir.
Bir dönem "nerede o eski bayramlar" edebiyatı yapılırdı, kayık salıncak, haminnenin mendil hediyesi, yeni ayakkabı falan filan, artık o da sökmüyor.
(Yazının yarısına geldik mi? Yapma yahu, daha çok mu var? Tüh.)
Şimdi bir yandan, "paraya doymak bilmemiş birtakım sonradan görme kırolar" yüzünden bayramda da çıkmak zorunda kalan gazetelere selam gönderirken, bir yandan da ne yazdıklarına bakacağız tabii...
Beş yıldır yürüttükleri "Ergenekon'u yok sayma edebiyatı", Silivri kararları açıklandıktan sonra hemen bir "acındırma edebiyatına" dönüştü.
Bu kampanyada mahkûmların eşleri, çolukları çocukları da cömertçe kullanılıyor.
Ve de, "yazık değil mi bu yavrulara" yazıları yazılıyor.
Irzına geçilip kötü yola düşürülmüş köylü kızlarına yaptıkları gibi, yazık değil mi bu yavrulara edebiyatı...
Herkes ağır ceza profesörü kesildi. Çaktırmadan Yargıtay'ı etki altına alma çabası hız kazandı. Biz yapsak kendimizi basın savcısının odasında buluruz.
Öte yandan, dava boyunca "mahkeme kararı olmadan Ergenekon vardır diyemeyiz" yazan çakallar, şimdi de "Yargıtay kararı çıkmadan Ergenekon vardır diyemeyiz" ayağına yatıyorlar, sonra da "AİHM bir şey demeden biz de diyemeyiz" yazacaklar, kötüsü gelirse de "bu kararları tanımıyorum" deyip kaytarma yolu açık...
Yok hükmündedir...
Tanımıyorum... Ne demek ulan tanımıyorum?
Ceza infaz hukukunda böyle bir uygulama mı var? Kararı beğenirsen, hoşuna giderse tanıyacaksın, tanımıyorsan elini kolunu sallaya sallaya çıkıp gideceksin...
İşin bir başka boyutu da, tahliye edilenlerin "beraat etmiş" gibi pazarlanması.
O kadar ki, herifçioğlu "benim dört buçuk yılımı kim geri verecek" diye efeleniyor.
Kimse vermeyecek yavrum, sen on iki yıldan fazla yedin!
Şu anda dışarıda bulunman bir lütuftur.
Yargıtay onaylarsa tekrar içeri girip kalan süreyi yatacaksın, hani Aziz Yıldırım gibi.
Ama milletvekilliği zırhına sığınırsan sana kimse dokunamayacak tabii. Amaç da bu değil miydi? Peki hani sen "politikacı değil bilim adamı"ydın?
Bekle, belki yeni bir parti kurdurup seni de başına getirirler, barajı aşamayınca da ne mebusluk kalır ne dokunulmazlık! Onun için, akıllı ol, otur Ergenekon'un nerede olduğunu merak eden ve üye olmak isteyen adamın partisinde.
Senin dört buçuk yılını kim geri verecek ha?
Adnan Menderes'in, Deniz Gezmiş'in ve daha birçok kişinin hayatlarını kim geri verirse o, herhalde...
İstersen Demirel'e sor, kendisi "bir bilen" ya, bilse bilse o bilir.

|Engin Ardıç /Sabah




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur.

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur. Haim Nahum, Osmanlı Bankasından çaldığı paraları İsviçre’ye aktardı. Haim Nahum çaldığı paraların yarısını bir oğlu Bernar Nahum’a diğer yarısını da diğer oğlu Vehbi Koç’a verdi. Bernar Nahum ve Vehbi Koç o rtaklasa BEKO’yu kurdular. Vehbi Koç’un serveti, Osmanlı Parasıdır. ***** “Koç ve Doğramacı ailesini yakın izlemeye almak gerek.. Vehbi Koç kimdir? Bakarsınız ipin ucu Bandırma vapuruna kadar gider.. Bernard Nahum da çok önemli bir isim ve tabii Haim Nahum Efendi de öyle.. Koç deyince bugün akla Mustafa Koç, Rahmi Koç gelse de, aslında Koç ailesinin asıl önemli isimleri Kıraçlar. İnan Kıraç da damat..! Bu Hayim Nahum adı önemli.. Lozan’ın perde gerisindeki Siyonist o.. Türkiye’deki “Arap Düşmanı Kemalist Milliyetçilik”i n sponsoru da O. Daha sonra gitti Nasır’a danışman oldu, Arap Yahudilerini örgütledi ve Türk düşmanı Arap milliyetçiliğin in liderliğini üslendi..! Arap düşmanı Kemalist Türk milliyetçiliği fikrinin arkasında kimler vardı bakın bakal

israil’in 2. cumhurbaşkanı Atatürk’ün hocası Şemsi Efendinin oğlu

SABETAY ve PAKRADUNİ’ ler   Selanikli'nin yakın dostları TSK’nın hazırladığı “Atatürk Köşesi”nde Mustafa Kemal Paşa’nın boyunun 1.74 olduğu yazıyor. Bugüne kadar 1.68 olduğu biliniyordu.. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunu açıklayarak tartışmalara son noktayı koydu. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunun bilinenin aksine 1.68 değil, 1.74 olduğunu açıkladı. Atatürk’ün boyu 1.74 i ken, kilosu 74-76 arası, ayak numarasının da 42 olduğu açıklandı. Siz babasının adının Ali Rıza, annesinin adının Zübeyde olduğunu kabul etmeye devam edin ve tabii Selanik’te doğduğunu da! Resmi tarih iddiasını

Atatürk un SEVGILISI Fikriye nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi.

Hayatı gizemlerle dolu Fikriye’nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi. Yazar Fatih Bayhan tarafından yapılan çalışmada Fikriye’nin aynı zamanda Atatürk’ün imam nikâhlı eşi olduğu ve ondan çocuk aldırdığı iddia ediliyor.  Zübeyde, Makbule, Latife, Fikriye, Sabiha, Ülkü… Atatürk’ün kadınları. Anne, abla, eş, sevgili, evlatlık... Mustafa Kemal’in etrafındaki kadınların her biri ayrı bir araştırma konusu aslında. Latife Hanım ile Atatürk’ün ilişkisi sıradan bir karı-koca münasebeti değildi elbet. Gazi’nin etrafındaki kadınların çoğu güçlüydü şüphesiz. Ama Fikriye’nin durumu farklıydı. Mahzun, acılı, âşık, ihtiraslı, bir o kadar da çocuktu Fikriye. Zaten acılarla örülü hayatı da bunu gösteriyor. Fikriye yitik bir kadındı. Çünkü Atatürk’ün hayatının belki de en gizli kalan parçasıydı.  Atatürk ile Fikriye’nin ilişkisi nasıldı? Fikriye Köşk’te sıradan bir kadın mı yoksa Mustafa Kemal’in kalbindeki en derin yara mıydı? Fikriye intihar mı etti? Atatürk, Fikriye’ye dinî nikâh