Ana içeriğe atla

Kemal Kılıçdaroğlu İngilizce Diktatör Tayyip broşürü bastırıp dünyaya dağıtacakmış.

KEMAL BEY'E 'İNGİLİZCE BROŞÜR' ÖNERİLERİ / AHMET KEKEÇ - STAR

Dersim’deki katliama “katliam” diyemeyen, Mısır’daki darbeye ıkına sıkına “darbe” derken bile bin dereden su getiren, Taksim ve Beyoğlu’nu savaş alanına çevirmiş çiçek çocukların gözlerinden öpen, “şartlar olgunlaştığında darbenin elbette meşru olacağını” (Bkz. Can Dündar’ın yaptığı söyleşi) söyleyen Kemal Kılıçdaroğlu İngilizce “Diktatör Tayyip” broşürü bastırıp dünyaya dağıtacakmış.

Hazır elini değdirmişken, şu konularda da İngilizce broşür yayınlasın:

Bir zamanlar bu ülkede farklı düşünen neredeyse her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, şiddetle tecziye edilirdi.

Bu işi, CHP“parti devleti” yapardı... (Rakipsiz bir partiydi. Rakipsiz girdiği bütün seçimleri kazanmışlığı vardır. “Açık oy, gizli tasnif” rezilliğinin de mucididir.)

Mesela, İstiklal Mahkemeleri marifetiyle, salkım salkım muhalif sallandırılırdı.

Bu mahkemelerin temyizi yoktu.

Ezkaza 10 yıl hapis cezası aldınız ve durumun düzeltilmesi için İstiklal Mahkemesi riyasetine bir “itiraz dilekçesi” yazdınız.

Mahkeme üyeleri oturur, durumunuzu değerlendirir ve 10 yıl hapis cezasını anında “idama” çevirirdi.

İzmir Suikasti davasında yargılanan milletvekilleri Halis Turgut ve İsmail Canbolat’a bunu yaptılar; 10 yıllık hapis cezasını idama çevirdiler, infazı da hemen gerçekleştirdiler.

İskilipli Atıf Hoca’ya da benzerini yaptılar.

Müddei umumi (yani savcı) “hafif hapis” cezası istiyordu ama mahkeme “anında” idama çevirdi. İnfazı da geciktirmedi.

İskilipli Hoca’nın suçu, Şapka Kanunu çıkmadan iki yıl önce, “Frenk Mukallitliği ve Şapka” adlı bir risale yayınlamış olması...

Kasetten genel başkan çıkaran partinin bir de “Takrir-i Sükûn ayıbı” vardır ki, dünya tarihinde böylesine rastlanmamıştır. Bir günde onlarca gazete ve dergi kapatıldı. Onlarca gazeteci İstiklal Mahkemesi’ne yollandı. “Özür dilemeleri” istendi. Özür dilemeselerdi, asılacaklardı.

Kemal Bey, İngilizce broşüre, ayrıca, “Bizim bir Varlık vergisi ayıbımız var” diye yazmalıdır.

Çalışma kamplarına yer vermelidir.

Öldürülen ve hapislerde süründürülen aydınları sıralamalıdır.

Nazım Hikmet de girmelidir bu broşüre...

Kemal Tahir de girmelidir, Arif Oruç da girmelidir, Necip Fazıl da girmelidir... (Çoğaltılabilir.)

Sabahattin Ali’nin nasıl öldürüldüğü anlatılmalıdır.

Dersim katliamı zikredilmelidir...

Darbeler ve muhtıralar konu edilmelidir.

Bütün bunlar, “diktatörlük öncesi” zamanlarda işlenmiş suçlar...

Mesela, İsmet Paşa marifetiyle, bir “Rum Masası” kurulmuştu İstanbul Emniyeti’nde...

Bu “Masa”, Rum vatandaşlarımızı kaçırtmakla görevliydi...

Rum, Ermeni ve Yahudi vatandaşlarımızı “yıldırılıp” ülke dışına kaçırttılar, mallarına mülklerine el koydular, vakıflarını talan ettiler.

Bunlar da “diktatörlük öncesi” zamanlarda oldu...

Diktatörlük öncesi zamanlarda, bir “Trakya olayları” vardı...

Ekmek karnesi rezilliği vardı...

Mahmut Esat Bozkurt vardı.

Darbeler ve asılan Başbakanlar vardı.

Sıkıyönetimler vardı.

Faili meçhuller vardı.

Kimliklerin reddi vardı.

Kürtçe yasağı vardı.

Kitap toplatma vardı.

Film yakma vardı.

Derken, Recep Tayyip Erdoğan diye bir diktatör geldi; hem CHP’nin Dersim ayıbını temizledi; hem Rum, Ermeni ve Yahudi vatandaşlarımızın milyarlarca dolar tutan gayrı menkullerini iade etti, hem darbelerden hesap sordu, hem “Kürtçe yasağı” ayıbına son verdi, hem de ekonomik olarak batırılmış ülkeyi düze çıkardı.
Kemal Bey, broşürüne şunları da yazmalıdır: “Erdoğan adlı diktatör, Meclis’te ana dilde savunma hakkını yasalaştırırken, biz çamura yattık... 30 yıldır süren kirli savaşa son verirken, biz mütemadiyen onun altını oyduk... Darbe anayasasını değiştirmeye çalışırken, biz işi yokuşa sürdük... Darbelere mesnet teşkil eden 35. maddeyi kaldırırken, biz darbelerin masuniyetini savunduk.”

Peşinden şunları eklemelidir:

Bugün ülkede bir “Kürt sorunu” varsa, bizim eserimizdir.

Demokrasi ikide bir kesintiye uğruyorsa, bizim marifetimizdir.

Binlerce faili meçhul cinayetten söz ediliyorsa, bizim gevşekliğimiz, bizim duyarsızlığımız, bizim sağırlığımızdır...

Kemal Bey bunu yapsın, ilk seçimde oyumu CHP’ye vermezsem namerdim.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur.

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur. Haim Nahum, Osmanlı Bankasından çaldığı paraları İsviçre’ye aktardı. Haim Nahum çaldığı paraların yarısını bir oğlu Bernar Nahum’a diğer yarısını da diğer oğlu Vehbi Koç’a verdi. Bernar Nahum ve Vehbi Koç o rtaklasa BEKO’yu kurdular. Vehbi Koç’un serveti, Osmanlı Parasıdır. ***** “Koç ve Doğramacı ailesini yakın izlemeye almak gerek.. Vehbi Koç kimdir? Bakarsınız ipin ucu Bandırma vapuruna kadar gider.. Bernard Nahum da çok önemli bir isim ve tabii Haim Nahum Efendi de öyle.. Koç deyince bugün akla Mustafa Koç, Rahmi Koç gelse de, aslında Koç ailesinin asıl önemli isimleri Kıraçlar. İnan Kıraç da damat..! Bu Hayim Nahum adı önemli.. Lozan’ın perde gerisindeki Siyonist o.. Türkiye’deki “Arap Düşmanı Kemalist Milliyetçilik”i n sponsoru da O. Daha sonra gitti Nasır’a danışman oldu, Arap Yahudilerini örgütledi ve Türk düşmanı Arap milliyetçiliğin in liderliğini üslendi..! Arap düşmanı Kemalist Türk milliyetçiliği fikrinin arkasında kimler vardı bakın bakal

israil’in 2. cumhurbaşkanı Atatürk’ün hocası Şemsi Efendinin oğlu

SABETAY ve PAKRADUNİ’ ler   Selanikli'nin yakın dostları TSK’nın hazırladığı “Atatürk Köşesi”nde Mustafa Kemal Paşa’nın boyunun 1.74 olduğu yazıyor. Bugüne kadar 1.68 olduğu biliniyordu.. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunu açıklayarak tartışmalara son noktayı koydu. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunun bilinenin aksine 1.68 değil, 1.74 olduğunu açıkladı. Atatürk’ün boyu 1.74 i ken, kilosu 74-76 arası, ayak numarasının da 42 olduğu açıklandı. Siz babasının adının Ali Rıza, annesinin adının Zübeyde olduğunu kabul etmeye devam edin ve tabii Selanik’te doğduğunu da! Resmi tarih iddiasını

Atatürk un SEVGILISI Fikriye nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi.

Hayatı gizemlerle dolu Fikriye’nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi. Yazar Fatih Bayhan tarafından yapılan çalışmada Fikriye’nin aynı zamanda Atatürk’ün imam nikâhlı eşi olduğu ve ondan çocuk aldırdığı iddia ediliyor.  Zübeyde, Makbule, Latife, Fikriye, Sabiha, Ülkü… Atatürk’ün kadınları. Anne, abla, eş, sevgili, evlatlık... Mustafa Kemal’in etrafındaki kadınların her biri ayrı bir araştırma konusu aslında. Latife Hanım ile Atatürk’ün ilişkisi sıradan bir karı-koca münasebeti değildi elbet. Gazi’nin etrafındaki kadınların çoğu güçlüydü şüphesiz. Ama Fikriye’nin durumu farklıydı. Mahzun, acılı, âşık, ihtiraslı, bir o kadar da çocuktu Fikriye. Zaten acılarla örülü hayatı da bunu gösteriyor. Fikriye yitik bir kadındı. Çünkü Atatürk’ün hayatının belki de en gizli kalan parçasıydı.  Atatürk ile Fikriye’nin ilişkisi nasıldı? Fikriye Köşk’te sıradan bir kadın mı yoksa Mustafa Kemal’in kalbindeki en derin yara mıydı? Fikriye intihar mı etti? Atatürk, Fikriye’ye dinî nikâh