Ana içeriğe atla

Etme Bulma Dünyası Men Dakka Dukka

 Etme Bulma Dünyası Men Dakka Dukka

Madde 1: M. Kemal Paşa, İsmet Paşa, Celal Bayar, Adnan Menderes, Cemal Gürsel Paşa, 12 Mart 1971 paşaları, Kenan Evren Paşa, 28 Şubat paşaları devrinde siyasî yargılamalar olmuş, adaletsiz kararlar verilmiş, ünlü kişiler idam edilmiş, zindanlarda süründürülmüştür.
Madde 2: M. Kemal Paşa zamanında, Bursa’da bir vatandaş Ulu Caminin minaresine çıkıp Ezan-ı Muhammedî okudu diye korkunç yaygara kopartılmış ve Müslümanlara ağır baskılar uygulanmıştır.
Madde 3: Şapka meselesi yüzünden binlerce vatandaş, olağanüstü zulüm mahkemelerinde, savunma yapmalarına, avukat tutmalarına imkân verilmeden ya idam edilmiş, ya zindanlarda çürütülmüştür.
Madde 4: Çoğunluğu oluşturan Sünnî halkın din, inanç, inandığı gibi yaşamak, eğitim, kültür hak ve hürriyetleri ayaklar altına alınmış, yurt çapında devlet terörü kasırgaları estirilmiş, çok sayıda vatandaşın canı yakılmıştır.
Madde 5: Bu zulümler yakın tarihlere kadar devam ettirilmiştir.
Madde 6: Şiddetle hiç alakası olmayan en mâsum dinî beyanlar, eski Ceza Kanununun 163 maddesine dayanılarak ağır ceza mahkemelerinde yargılanmış ve nice Müslüman gazeteci, fikir adamı, din hizmetlisi zindanlarda çürütülmüştür.
Madde 7: Büyük din âlimi İskilipli Âtıf Efendi, şapka kanunundan önce yayınlanmış olan bir broşürü yüzünden, savcının idam cezası istememiş olmasına rağmen idam edilmiştir.
Madde 8: Menemen hadisesiyle hiçbir alakası olmayan seksen küsur yaşındaki Şeyh Esad Erbilî tutuklanmış, Menemene götürülmüş, ağır hasta olduğu için hastaneye yatırılmış ve orada şehid edilmiştir.
Madde 9: Camiden çıkarken dalgınlıkla namaz takkesini başında unutan nice Müslüman, şapka kanununa muhalefetten tutuklanmış, zindana atılmıştır.
Madde 10: Binlerce cami, mescid, medrese, taş mektep, vakıf binası satılmış, kiraya verilmiş, yıkılmış, kimisi depo yapılmıştır. (1943’te Sultanahmet Camii ibadete kapalıydı.)
Madde 11: Sadece Sünnî Müslümanlara değil, Alevîlere, Türkçülere, komünistlere, her kesime zulm edilmiştir. Nazım Hikmet uzun yıllar boyunca zindanda tutulmuştur.
Madde 12: Günümüzde de siyasî yargılamalar yapılmaktadır ama zamanımızda sanıklara bütün savunma, avukat tutma, Yargıtay’a müracaat hakları tanınmaktadır.
Madde 13: Türkiye Cumhuriyetinin 90 yıllık tarihinde en fazla demokrasi, çoğulculuk, hukuk, hürriyet son on yıl içinde olmuştur.
Madde 14: Elli küsur yıllık gazetecilik hayatımda defalarca tutuklandım, ağır cezalarda ve başka mahkemelerde yargılandım, ağır hapis cezalarına, sürgünlere mahkûm edildim. Yurt dışına gitmek zorunda kaldım, altı seneye yakın gurbetlerde sıkıntılar çektim. Sultanahmet, Sağmalcılar, Gerede, Şile cezaevlerinde yattım. Kaç kere evim ve bürom arandı, kitaplarım ve evrakım çuvallara dolduruldu götürüldü. Nihat Erimin başbakanlığı zamanında sıkıyönetim kararıyla iki günlük gazetem kapatıldı, iflas ettirildim.
Madde 15: Rahmetli annem ve babam benim yüzümden çok acılar çektiler.
Madde 16: Dönmeler, Kriptolar düzenin haram rantlarını zevk u safa içinde yerken, bendeniz İslama hizmet ettiğim ve zalim vesayet rejimini tenkit ettiğim için ezildim, süründürüldüm, düşman muamelesi gördüm.
Madde 17: Şimdi kalkmışlar, zulüm ve baskı var diye bağırıyorlar. Peki, sizin paşalarınız, ağalarınız, babalarınız zamanında ne vardı? Adalet mi vardı? Hürriyet mi vardı? Hukukun üstünlüğü mü vardı?
Madde 18: Allah bu halka, bu ülkeye sizin çok beğendiğiniz o eski zulüm devirlerini tekrar yaşatmasın. Bendeniz sosyal ve kültürel açıdan muhalif bir vatandaşım ama resmî ideolojili vesayet rejiminin hortlamasını asla istemem.
Madde 19: Güçlü, amansız, adaletsiz, insafsız egemen azınlıklar; sizler ve atalarınız, babalarınız siyasî yargılamalar yaptılar ve halk çoğunluğunu çok ezdiler. Sonra muhalif rüzgârlar esti ve attığınız bumeranglar döndü dolaştı sizin başlarınıza çarptı. Men Dakka duka…
Madde 20: Beşerî adalet şaşabilir. Onun üzerinde hiç şaşmayan ilahî adalet vardır. İlahî adaletin tecellileri ve cilveleri vardır…
Madde 21: Biz çok ağlamış, inlemiş, ezilmiş, yıkılmış, sürünmüştük… Şimdi sıra egemenlerde…
Zulme, haksızlığa uğrayan varsa Allah kurtarsın derim.

Pazar, Ağustos 11, 2013  
Mehmet Şevket Eygi 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur.

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur. Haim Nahum, Osmanlı Bankasından çaldığı paraları İsviçre’ye aktardı. Haim Nahum çaldığı paraların yarısını bir oğlu Bernar Nahum’a diğer yarısını da diğer oğlu Vehbi Koç’a verdi. Bernar Nahum ve Vehbi Koç o rtaklasa BEKO’yu kurdular. Vehbi Koç’un serveti, Osmanlı Parasıdır. ***** “Koç ve Doğramacı ailesini yakın izlemeye almak gerek.. Vehbi Koç kimdir? Bakarsınız ipin ucu Bandırma vapuruna kadar gider.. Bernard Nahum da çok önemli bir isim ve tabii Haim Nahum Efendi de öyle.. Koç deyince bugün akla Mustafa Koç, Rahmi Koç gelse de, aslında Koç ailesinin asıl önemli isimleri Kıraçlar. İnan Kıraç da damat..! Bu Hayim Nahum adı önemli.. Lozan’ın perde gerisindeki Siyonist o.. Türkiye’deki “Arap Düşmanı Kemalist Milliyetçilik”i n sponsoru da O. Daha sonra gitti Nasır’a danışman oldu, Arap Yahudilerini örgütledi ve Türk düşmanı Arap milliyetçiliğin in liderliğini üslendi..! Arap düşmanı Kemalist Türk milliyetçiliği fikrinin arkasında kimler vardı bakın bakal

israil’in 2. cumhurbaşkanı Atatürk’ün hocası Şemsi Efendinin oğlu

SABETAY ve PAKRADUNİ’ ler   Selanikli'nin yakın dostları TSK’nın hazırladığı “Atatürk Köşesi”nde Mustafa Kemal Paşa’nın boyunun 1.74 olduğu yazıyor. Bugüne kadar 1.68 olduğu biliniyordu.. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunu açıklayarak tartışmalara son noktayı koydu. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunun bilinenin aksine 1.68 değil, 1.74 olduğunu açıkladı. Atatürk’ün boyu 1.74 i ken, kilosu 74-76 arası, ayak numarasının da 42 olduğu açıklandı. Siz babasının adının Ali Rıza, annesinin adının Zübeyde olduğunu kabul etmeye devam edin ve tabii Selanik’te doğduğunu da! Resmi tarih iddiasını

Atatürk un SEVGILISI Fikriye nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi.

Hayatı gizemlerle dolu Fikriye’nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi. Yazar Fatih Bayhan tarafından yapılan çalışmada Fikriye’nin aynı zamanda Atatürk’ün imam nikâhlı eşi olduğu ve ondan çocuk aldırdığı iddia ediliyor.  Zübeyde, Makbule, Latife, Fikriye, Sabiha, Ülkü… Atatürk’ün kadınları. Anne, abla, eş, sevgili, evlatlık... Mustafa Kemal’in etrafındaki kadınların her biri ayrı bir araştırma konusu aslında. Latife Hanım ile Atatürk’ün ilişkisi sıradan bir karı-koca münasebeti değildi elbet. Gazi’nin etrafındaki kadınların çoğu güçlüydü şüphesiz. Ama Fikriye’nin durumu farklıydı. Mahzun, acılı, âşık, ihtiraslı, bir o kadar da çocuktu Fikriye. Zaten acılarla örülü hayatı da bunu gösteriyor. Fikriye yitik bir kadındı. Çünkü Atatürk’ün hayatının belki de en gizli kalan parçasıydı.  Atatürk ile Fikriye’nin ilişkisi nasıldı? Fikriye Köşk’te sıradan bir kadın mı yoksa Mustafa Kemal’in kalbindeki en derin yara mıydı? Fikriye intihar mı etti? Atatürk, Fikriye’ye dinî nikâh