Ana içeriğe atla

Büyük Devrim Balonu Menemen...Derin Tezgah


Menemen Uydurması-Derin Tezgah 


Büyük Devrim Balonu Menemen...

Cumhuriyet tarihinin devrim sayfasında çok mühim bir yere sahip olan “Menemen Vakası”Esasında neydi?. Nasıl başladı? ve bu isyan en çok kimlere yaradı?. Devrim şehidi(!)Kubilay’ın başını kesen şarapçı, ayyaş, zalim Derviş Mehmet esasında kimin adamıydı? Bu insanlık dışı vahşeti kimin emriyle yaptı.ve gerçekten
 derviş miydi? Ayaklanmayı bastırmak için görevlendirilen Asteğmen Kubilay’da niçin silah yoktu?, askerlerinin tüfeklerinde niçin mermi yoktu? Olaylar patlak verdiğinde jandarma karakolundan niçin takviye yardım gitmedi? Ve niçin karakolun kapısı penceresi kilitlendi? Bu sorulara verilen cevaplar bir turnusol kâğıdı vazifesi görecek ve tarihi şahsiyetlerin iç yüzünü ortaya çıkartacak.

Bu yazı dizimiz, Menemen özelinde bir millet ve tarih sosyolojisi çalışması olacak ve soğukkanlılıkla bir tarih sorgulaması şeklinde hadiselere yaklaşacaktır. Önce bir hakikati tespit etmek gerekiyor; Resmi tarihin ve onun yeminli murakıplarının iki yalan, bir küfürle karışık yazdıkları dışında, elimizde Menemen olayını tarafsız bir biçimde aktaran kaynak yok denilecek kadar az. O dönemdeki savcı iddianameleri ve mahkeme zabıtları bile buram buram ideolojik taraftarlık kokuyor. Bu iddianamelerde seçilen kelimeler ve kullanılan ağız dahi, sanki bir hakim ve savcının ağzı değil de, bir CHP genel sekreteri ağzı.

Menemen vakasından az bir süre önce, dış ülkelerde Türkiye’deki rejim ve idare sistemindeki tek partili yönetimden dolayı, “Diktatörlük” yakıştırmalarını bertaraf etmek için Atatürk’ün emriyle yakın arkadaşı Fethi Bey’e kurdurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası girdiği tüm belediye başkanlıkları seçimlerinde CHP’yi ezici bir üstünlükle yendi.(1) Bu durum parti teşkilatında şok etkisi yarattı. Bu sonuçlar en çok Atatürk’ü etkiledi. Çünkü bu senaryonun yazarı oydu ve sonuç tam da “kurduğu tuzağa düşmek” deyimini hatırlatıyordu.(2) Bu yüzden Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın halk için bir umut haline gelmesinden, CHP’yi iktidardan etmesinden telâşlanmıştı. Meselâ seçimle başa geçen Serbest Fırkalı Samsun Belediye Başkanı Ahmet Bey’den istifa edip yerini CHP’li başkan adayına bırakmasını istemişti. Ahmet Bey, bu isteğe rağmen istifa etmemekte direnince, halk oyuyla geldiği belediye başkanlığından zorlaindirilecektir.(3)

Derken partinin, Atatürk’ün isteği ile başına geçen Fethi Bey, yine O’nun isteği üzerine liderliği bıraktı ve partiyi kapattı. Oyunun sonuna gelinmiştir. Oyunu başlatanlar Fethi Bey’e oyunu bitirmesini emrederler.(4) Parti kapatılınca mensup milletvekilleri sap gibi ortada kalır.Sıra en büyük cürüm sahibi olan halkı cezalandırmaya gelmiştir. Zaten Serbest Fırkanın kuruluş gerekçesi de halkın nabzını yoklamak, Kazım Karabekir’in kurduğu ve halkın müthiş iltifatı ile CHP’yi derinden sarsan ve en nihayet İzmir Suikasti bahane edilerek kapatılan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’ndan sonra “adam olup olmadığını” kontrol etmek değil midir? Amaç gerçekleşmiş halkın halâ adam olmadığı ortaya çıkmıştır. Ancak bir bahane lazımdır. Halkı uslandırmak ve “adam etmek” için bir bahane. Bu bahane öyle bir bahane olmalıdır ki, bir taşla birkaç kuş birden vurulmalıdır. Aradığı bahaneyi iktidara verecek olan bir oyun tezgâhlanır. Oyunun sahnelendiği yer yediden yetmişe CHP’ye inat Serbest Fırka’yı destekleyen, belediye seçimlerinde Serbest Fırka adayını kazandıran ve Mustafa Kemal Paşa’nın adamlarını“yuhalayan” Menemen’dir. Fakat bu oyunda kullanılacak bir piyona, bir figürana ihtiyaç vardır. O da bulunmuştur. Kendisini “MEHDİ” olarak ilan eden Giritli Mehmet. İşte bu sözüm ona derviş piyon Mehmet, Manisa’nın Arpalan semtinden, çevrede “serseri” ve “esrarkeş”olarak bilinen biri. Onun esrarkeş olduğunu onu yargılayan Sıkı Yönetim Mahkemesi belgeliyor. İşte savcının mütalaasından pasajlar:

“Giritli Mehmet’in emriyle köy civarındaki çamlıkta bir kulübe inşa ediliyor. Bu kulübede tam bir hafta esrar içilmek suretiyle zikre(!) devam eden sanıklar 1930 yılının aralık ayının 23. Salı günü Menemen’e gitmek üzere yola çıkmayı kararlaştırıyorlar.”(5)
“Sanıklar Menemen kenarına geldiklerinde zeytinlikte biraz durup dinlendikten ve burada Giritli Mehmet avenesinin hepsine çifter çifter esrarlı sigara dağıtıp verdikten sonra hepsi dumanlı ve sarhoş kafalarla Menemen’e giriyorlar.” (6)
O gün kü mahkeme raporları ile de esrarkeş bir yarı kaçık olduğu sabit olan Giritli Mehmet’in cebinde kalan bir miktar esrar, olay günü makineli tüfekle taranıp öldürüldükten sonra üzerinde bulunup Sıkıyönetim Mahkemesinde suç delilleri arasındaki yerini alacaktır. Buna rağmen sahibinin sesi Hakimiyet-i Milliye gazetesinin Giritli Mehmet’in “esrarkeş ve meczup”olmadığını söylemesi, üstelik bir de ayyaş Mehmet’e “Derviş” sıfatını uydurması yazılan senaryoda hangi kesimlere çamur atılacağını göstermesi açısından manidardır.

Menemen olayının diğer failleri de Giritli Ayyaş Mehmet’in meşrebinden.

Sütçü Mehmet, saf, aciz, kendi halinde mahallede süt satarak geçimini temin eden biri.
Şamdan Mehmet, budama mevsiminde bağ budayarak geçimini temin eden ve geri kalan zamanlarında kahve köşesi bekleyen bir zavallı.
Nalıncı Hasan, daha 18’ine girmemiş. Hiçbir şeyden haberi olmayan bir delikanlı. O da diğerleri gibi cahil ve hercai.
Küçük Hasan, henüz daha çocuk, kimsesiz ve sahipsiz. Karnını kim doyurursa onun kulu.
Mehmet Emin, çevrede ahlâksızlığıyla tanınan bir serseri.

Çırak Mustafa’nın kahvesi, Manisa’da çok meşhur bir kahvedir. Çünkü burası esrarkeşlerin ve ayyaşların kahvesi olarak bilinir. Giritli Mehmet’de bu kahvenin müdavimlerindendir. Giritli Mehmet burada sık sık kendisi gibi ayyaşlarla buluşup esrar partileri yapmaktadır.(7)

Menemen olayından bir ay evvel sakalsız ve bıyıksız olan Ayyaş Mehmet ve adamları sanki bir yerden emir almışçasına sakal ve bıyık bırakırlar. Genelkurmayın hazırlattığı bir kitaba göre, bu esrarkeşlerin durumu Manisa Zaptiyesinin de dikkatini çeker ve birgün bu esrarkeş takımı ortadan ansızın kaybolur. İşin daha ilginci ailesi bu durumu hükümete haber vermesine rağmen, hükümet hiçbir teşebbüste bulunmadığı gibi civar ilçelerinde dikkatini çekmemiştir.

Esrarkeşler ortadan kaybolduktan sonra bir müddet dağlarda dolaşırlar. Bu sırada Giritli Ayyaş Mehmet “mehdiliğini” ilan eder. Yanlarına Ashab-ı Kehf’in köpeğinin adı olan “kıtmir” ismini verdikleri bir de köpek alırlar. Kıtmir ayyaşın mehdiliğinin delilidir. 23 Aralık 1930 günü Giritli Mehmet’le birlikte Menemen’e isim ve özellikleri daha önce ifade edilen 5 zavallı daha gelir.

Menemen şirin ve dindar bir Batı Anadolu ilçesi. İzmir’e 30 kilometre . İlçedeki dindarlığın kaynağı tasavvuf. Serbest Fırka oyunu biteli henüz bir ay olmamıştır. Menemenliler, Mustafa Kemal’in partisini yuhalamanın kendilerine kaça mâl olacağından henüz habersizdirler.

Esrarkeş mehdi ve ekibi sabah namazını Müftü camii’nde cemaatle birlikte kılıyorlar. Namaz biter bitmez cemaat henüz yerlerinden dahi kalkmadan Nalıncı Hasan camideki Yeşil Sancağı alıyor. Giritli Mehmet “mehdiliğini” burada ilan ediyor. ve buna delil olarak da kıtmir adını verdikleri yanındaki köpeği gösteriyor.(8)

Camiden çıkıp belediye meydanına varmadan bu şuursuz ve maşa olan kafileye beş kişi daha katılır ve meydana ulaşırlar. Camiden alınan yeşil sancak bir çukur kazılarak meydanın ortasına dikilir.

Bu garip heyetin Menemen meydanının ortasına bir sancak diktiğini öğrenen jandarma yazıcısı Ali Efendi meydana gelerek Giritli Ayyaş Mehmet’ten ne istediklerini sormuş, Giritli de; “Git kumandanına söyle o gelsin. Bana top, kurşun işlemez” cevabını vermiştir. Ali Efendi durumu amiri yüzbaşı Fahri’ye haber verir. Yüzbaşı olay yerine gelir.
“- Ne istiyorsunuz? Buradan derhal dağılın” der. Giritli Mehmet cevaplar;
“- Ben mehdiyim! Şeriatı ilan ediyorum! Bana kimse karşı koyamaz! Çekil karşımdan!

Yüzbaşı sessiz ve uysal bir şekilde çekilir. Alaydan asker istemekle yetinir. Alay da askerliğini yapmakta olan öğretmen Kubilay’ı çok küçük bir müfreze ile gönderir. Gönderir fakat,KUBİLAY’DA SİLAH, ASKERLERİNDE MERMİ YOKTUR.. kurbanlık koyun gibi adeta ölüme sürülürler.

Birinci Bölümün Sonu.

İkinci Bölümde; Bu ayaklanmaya niçin acemi asker Kubilay’ın emrinde bir manga acemi asker gönderilir? Ve genel kurmay kaynaklarında niçin Kubilay’ın ismi Koplay olarak geçmektedir. Koplay ne demektir?...




Kaynaklar;
1- Fethi Okyar, Üç Devirde Bir Adam, s. 514.
2- Mustafa İslamoğlu, İslami Hareketler ve Kıyamlar Tarihi, s.723.
3- Mahmut Goloğlu, Devrimler ve Tepkileri, 7/ 5-6.
4- Adalet Ağaoğlu, Serbest Fırka Hatıraları, s. 90-91.
5- Kemal Üstün, Menemen Olayı ve Kubilay, s. 59-71.
6- Kemal Üstün, a.g.e., s. 65
7- Türkiye Cumhuriyetinde Ayaklanmalar, Genelkurmay Yayınları, s.362-363, Yeni Asır Gazetesi, 24 Aralık 1930 sayısı.
8- Askeri Savcının Mütalaasından, Kemal Üstün, s.65


Sistemin Menemen Uydurması-Derin Tezgah (Ahmet ANAPALI)









Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur.

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur. Haim Nahum, Osmanlı Bankasından çaldığı paraları İsviçre’ye aktardı. Haim Nahum çaldığı paraların yarısını bir oğlu Bernar Nahum’a diğer yarısını da diğer oğlu Vehbi Koç’a verdi. Bernar Nahum ve Vehbi Koç o rtaklasa BEKO’yu kurdular. Vehbi Koç’un serveti, Osmanlı Parasıdır. ***** “Koç ve Doğramacı ailesini yakın izlemeye almak gerek.. Vehbi Koç kimdir? Bakarsınız ipin ucu Bandırma vapuruna kadar gider.. Bernard Nahum da çok önemli bir isim ve tabii Haim Nahum Efendi de öyle.. Koç deyince bugün akla Mustafa Koç, Rahmi Koç gelse de, aslında Koç ailesinin asıl önemli isimleri Kıraçlar. İnan Kıraç da damat..! Bu Hayim Nahum adı önemli.. Lozan’ın perde gerisindeki Siyonist o.. Türkiye’deki “Arap Düşmanı Kemalist Milliyetçilik”i n sponsoru da O. Daha sonra gitti Nasır’a danışman oldu, Arap Yahudilerini örgütledi ve Türk düşmanı Arap milliyetçiliğin in liderliğini üslendi..! Arap düşmanı Kemalist Türk milliyetçiliği fikrinin arkasında kimler vardı bakın bakal

israil’in 2. cumhurbaşkanı Atatürk’ün hocası Şemsi Efendinin oğlu

SABETAY ve PAKRADUNİ’ ler   Selanikli'nin yakın dostları TSK’nın hazırladığı “Atatürk Köşesi”nde Mustafa Kemal Paşa’nın boyunun 1.74 olduğu yazıyor. Bugüne kadar 1.68 olduğu biliniyordu.. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunu açıklayarak tartışmalara son noktayı koydu. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunun bilinenin aksine 1.68 değil, 1.74 olduğunu açıkladı. Atatürk’ün boyu 1.74 i ken, kilosu 74-76 arası, ayak numarasının da 42 olduğu açıklandı. Siz babasının adının Ali Rıza, annesinin adının Zübeyde olduğunu kabul etmeye devam edin ve tabii Selanik’te doğduğunu da! Resmi tarih iddiasını

Atatürk un SEVGILISI Fikriye nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi.

Hayatı gizemlerle dolu Fikriye’nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi. Yazar Fatih Bayhan tarafından yapılan çalışmada Fikriye’nin aynı zamanda Atatürk’ün imam nikâhlı eşi olduğu ve ondan çocuk aldırdığı iddia ediliyor.  Zübeyde, Makbule, Latife, Fikriye, Sabiha, Ülkü… Atatürk’ün kadınları. Anne, abla, eş, sevgili, evlatlık... Mustafa Kemal’in etrafındaki kadınların her biri ayrı bir araştırma konusu aslında. Latife Hanım ile Atatürk’ün ilişkisi sıradan bir karı-koca münasebeti değildi elbet. Gazi’nin etrafındaki kadınların çoğu güçlüydü şüphesiz. Ama Fikriye’nin durumu farklıydı. Mahzun, acılı, âşık, ihtiraslı, bir o kadar da çocuktu Fikriye. Zaten acılarla örülü hayatı da bunu gösteriyor. Fikriye yitik bir kadındı. Çünkü Atatürk’ün hayatının belki de en gizli kalan parçasıydı.  Atatürk ile Fikriye’nin ilişkisi nasıldı? Fikriye Köşk’te sıradan bir kadın mı yoksa Mustafa Kemal’in kalbindeki en derin yara mıydı? Fikriye intihar mı etti? Atatürk, Fikriye’ye dinî nikâh