Ana içeriğe atla

Saltanat tüm milletlere karşı kullanılan bağlayıcı bir güçtür.

DINLERINDE FIKHI HÜKÜMLER BULUNMAYAN HRISTIYANLAR,HRISTIYANIM DEDIKLERINDE LAIK,HRISTIYAN DEGILIM DEDIKLERINDE ISE LAIK DEGILLERDIR.

CÜNKÜ HRISTIYANLARA GÖRE LAIKLIK GERCEK ANLAMDA DINDE OLAN VEYA OLMAYANDIR.

MÜSLÜMAN EGER MÜSLÜMANSA LAIK OLAMAZ !

BIZDEKI LAIKLIK KAVRAMI SAPTIRILMIS DEVLET VE DIN ISLERINE KAYDIRILMIS..

LAIKLIK DIN VE DEVLET ISLERINDEKI AYRILIK OLSAYDI EN LAIK DEVLET OSMANLIYDI.

MÜSLÜMANLAR KENDI DINLERINE GÖRE AZINLIKLAR DA KENDI INANCLARINA GÖRE YASIYORLARDI.

OSMANLI DIN VE INANC KONUSUNDA KIMSEYE BASKI YAPMAMISTIR !

Laliklik denen kavram Hıristiyan dünyasında zaten doğuşuyla beraber vardır. Çünkü İslam’daki gibi Hz.İsa’nın ne elle yemek yediği, nasıl cihat ettiği, neye nasıl baktığı, yanındakilerin sözlerin doğruluğu, evlenme boşanma adabı, tuvalet adabı, temizlik adabı, ekonomi görüşü, devlet yönetme stili ayrıntılı değildir..

Dolayısıyla devletin dinden sıyrılması veya ayrılması denen kavram yoktur Hıristiyan devletlerde. Çünkü bunun ne İncil’de açıklaması vardır ne de Hz.İsa’nın bu konuda verdiği bilgi.

Oysa 30 bin fıkıh hükmü ile Hıristiyan şeriatını karşılaştırmak mümkün bile değildir. Dolayısıyla içlerinde geliştirdikleri laiklik sınıf anlamında laikus –dinde olmayan- anlamında kullanılırdı. Bizim ülkemize geçtikten sonra bu kelime süslendi hoşgörü ve din devlet ayrımı diye anlatıldı.

Sanki bizde devlet ve din ayrımı ve dahi hoşgörü yok, biz asırlarca kimseye hoşgörü göstermemişiz gibi.

Bizim ülkemizde anayasada belirlenen laiklik hükmü asla açık bir hüküm değildir. Devlet laiktir ama kime göre, neye göre, kimin laiklik anlayışına göre, hangi insan grubuna göre ?

Hilafet dediğimiz olgu Müslümanların başı olmak demekti.

Gayrımüslimler de kendi liderlerini seciyordu Yani saltanat hilafete karışmamıştı. Hilafet hem Müslümanları korumak hem de saygınlığın bir sonucuydu.

Şu an kimsenin “biz hilafeti sahipleniriz” diyecek gücü yok dünya İslam devletlerinde. Osmanlılar, Yavuz Selim Mısır seferini yapmadan önce de kendilerine halife diyorlardı. Kutsal emanetlerin gelmesi ile sanki halifelik Osmanlı’ya geçti zannediliyor.

Oysa durum böyle değildir. Saltanat tüm milletlere karşı kullanılan bağlayıcı bir güçtür. Hilafet ise Müslümanları bağlayan bir güçtür. Yani hilafet hükümleri ile gayrimüslimlere bir hüküm, ceza, emir mi verilmiştir? Tabi ki “Hayır”.




Halifeliğin kaldırılması, Batı dünyasında büyük çoşkuyla karşılanmıştı!

BATILI KAFİRLERİ SEVİNDİRMEK İÇİN HER TÜRLÜ ŞEYİ YAPTILAR

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur.

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur. Haim Nahum, Osmanlı Bankasından çaldığı paraları İsviçre’ye aktardı. Haim Nahum çaldığı paraların yarısını bir oğlu Bernar Nahum’a diğer yarısını da diğer oğlu Vehbi Koç’a verdi. Bernar Nahum ve Vehbi Koç o rtaklasa BEKO’yu kurdular. Vehbi Koç’un serveti, Osmanlı Parasıdır. ***** “Koç ve Doğramacı ailesini yakın izlemeye almak gerek.. Vehbi Koç kimdir? Bakarsınız ipin ucu Bandırma vapuruna kadar gider.. Bernard Nahum da çok önemli bir isim ve tabii Haim Nahum Efendi de öyle.. Koç deyince bugün akla Mustafa Koç, Rahmi Koç gelse de, aslında Koç ailesinin asıl önemli isimleri Kıraçlar. İnan Kıraç da damat..! Bu Hayim Nahum adı önemli.. Lozan’ın perde gerisindeki Siyonist o.. Türkiye’deki “Arap Düşmanı Kemalist Milliyetçilik”i n sponsoru da O. Daha sonra gitti Nasır’a danışman oldu, Arap Yahudilerini örgütledi ve Türk düşmanı Arap milliyetçiliğin in liderliğini üslendi..! Arap düşmanı Kemalist Türk milliyetçiliği fikrinin arkasında kimler vardı bakın bakal

israil’in 2. cumhurbaşkanı Atatürk’ün hocası Şemsi Efendinin oğlu

SABETAY ve PAKRADUNİ’ ler   Selanikli'nin yakın dostları TSK’nın hazırladığı “Atatürk Köşesi”nde Mustafa Kemal Paşa’nın boyunun 1.74 olduğu yazıyor. Bugüne kadar 1.68 olduğu biliniyordu.. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunu açıklayarak tartışmalara son noktayı koydu. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunun bilinenin aksine 1.68 değil, 1.74 olduğunu açıkladı. Atatürk’ün boyu 1.74 i ken, kilosu 74-76 arası, ayak numarasının da 42 olduğu açıklandı. Siz babasının adının Ali Rıza, annesinin adının Zübeyde olduğunu kabul etmeye devam edin ve tabii Selanik’te doğduğunu da! Resmi tarih iddiasını

Atatürk un SEVGILISI Fikriye nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi.

Hayatı gizemlerle dolu Fikriye’nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi. Yazar Fatih Bayhan tarafından yapılan çalışmada Fikriye’nin aynı zamanda Atatürk’ün imam nikâhlı eşi olduğu ve ondan çocuk aldırdığı iddia ediliyor.  Zübeyde, Makbule, Latife, Fikriye, Sabiha, Ülkü… Atatürk’ün kadınları. Anne, abla, eş, sevgili, evlatlık... Mustafa Kemal’in etrafındaki kadınların her biri ayrı bir araştırma konusu aslında. Latife Hanım ile Atatürk’ün ilişkisi sıradan bir karı-koca münasebeti değildi elbet. Gazi’nin etrafındaki kadınların çoğu güçlüydü şüphesiz. Ama Fikriye’nin durumu farklıydı. Mahzun, acılı, âşık, ihtiraslı, bir o kadar da çocuktu Fikriye. Zaten acılarla örülü hayatı da bunu gösteriyor. Fikriye yitik bir kadındı. Çünkü Atatürk’ün hayatının belki de en gizli kalan parçasıydı.  Atatürk ile Fikriye’nin ilişkisi nasıldı? Fikriye Köşk’te sıradan bir kadın mı yoksa Mustafa Kemal’in kalbindeki en derin yara mıydı? Fikriye intihar mı etti? Atatürk, Fikriye’ye dinî nikâh