Ana içeriğe atla

İSLAM DECCALI SÜFYAN

DECCAL

deccal sufyan

     Bismillahirrahmanirrahim     بِسْــــــــــــــــــمِ اﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم .‎ 


Rivayetler, Deccal’ın dehşetli fitnesi İslamlarda olacağını gösterir ki, bütün ümmet istiaze etmiş. ([1]) ­ Bunun bir te’vili şu­dur ki: İslamların Deccal’ı ayrıdır. Hatta bir kısım ehl-i tahkik, İmam-ı Ali’nin (R.A.) dediği gibi demişler ki: Onların Deccal’ı, Süfyan’dır. İslamlar içinde çıkacak, aldatmakla iş görecek. Kafirlerin Büyük Deccal’ı ayrıdır. Yoksa büyük Deccal’ın cebr u ceberut-u mutlakına karşı itaat etmeyen şehid olur ve istemeyerek itaat eden kafir olmaz, belki günahkar da olmaz.” ŞUALAR: 585

               Kamus-u Okyanus “süfyan” kelimesi için erkek isimlerinden bir isim olduğunu, mana aranmayacağını yazar. Hadisten de anlaşılacağı gibi bu dehşetli zat İslam içerisinde çıkacak ve İslami alametleri tahrip edecek ve ümmetin imani bilgilerine saldırıp, ümmetin karanlık günler yaşamasına sebep olacaktır.
      “Rivayetlerde, vukuat-ı Süfyaniye ve hadisat-ı istikbaliye Şam’ın et­rafında ve Arabistan’da tasvir edilmiş. ([2]) Allahu a’lem, bunun bir te’vili şu­dur ki:
Merkez-i hilafet eski zamanda Irak’ta ve Şam’da ve Medine’de bu­lunduğundan, raviler kendi içtihadlarıyla -daimi öyle kalacak gibi- mana ve­rip “Merkez-i Hükumet-i İslamiye” yakınlarında tasvir etmişler, Haleb ve Şam demişler. Hadisin mücmel haberlerini, kendi içtihadlarıyla tafsil etmiş­ler.” Şualar: 585

O halde hilafet merkezi en son nerede ise süfyanda orada çıkacak. Ve maalesef ümmet onun cereyanına bilerek veya bilmeyerek ya da cebren tabi olacaklar. Hilafet en son hangi milletin içerisinde idi? Nerede kaldırıldı?

“Bir rivayette, “İslam Deccalı Horasan taraflarından zuhur edecek” denilmiş. ([3]) 
 Bunun bir te’vili şudur ki: Şarkın en cesur ve kuvvetli ve kesretli kavmi ve İslamiyetin en kahraman ordusu olan Türk milleti, o rivayet zamanında Horasan taraflarında bulunup daha Anadolu’yu vatan yapmadığından, o za­manki meskenini zikretmekle Süfyani Deccal onların içinde zuhur edeceğine işaret eder.

   Gariptir hem çok gariptir. Yediyüz sene müddetinde İslamiyetin ve Kur’an’ın elinde şeref-şiar, barika-asa bir elmas kılınç olan Türk milletini ve Türkçülüğü, muvakkaten İslamiyetin bir kısım şeairine karşı istimal etmeğe çalışır. Fakat muvaffak olmaz, geri çekilir. “Kahraman ordu, dizginini onun elinden kurtarıyor” diye rivayetlerden anlaşılıyor.” Şualar: 596

   İslam deccalı olan süfyanın nerede çıkacağına işaret eden hadislerden sonra, biraz da ne gibi tahriplerde bulunacağına işaret eden hadislere bakalım:
 Rivayette var ki: “Ahir zamanın dehşetli bir şahsı, sabah kalkar; alnında “Haza kafir” yazılmış bulunur.

   Allahu a’lem bissavab.. bunun tevili şudur ki: O Süfyan, kendi başına firenklerin serpuşunu koyup herkese de giydirir. Fakat cebir ve kanun ile tamim ettiğinden, o serpuş dahi secdeye gittiği için inşaAllah ihtida eder, daha herkes -yalnız istemeyerek- onu giymekle kafir olmaz.” Şualar: 583
   Bir diğer rivayette bu hadise ek olarak bir cümle daha vardır. O da “Bu yazıyı okumayı bilen de bilmeyen de okur” ibaresidir. Yani demek ki o yazı değil, bir alamettir ki herkes bunu iman derecesine göre görüp, anlayabilir.
   
   “Rivayette var ki: “Ahir zamanın müstebid hakimleri, hususan Deccal’ın yalancı cennet ve cehennemleri bulunur.” bunun bir tevili şudur ki: Hükumet dairesinde karşı karşıya kurulan ve birbirine bakan vaziyette bulunan hapishane ile lise mektebi, biri huri ve gılmanın çirkin bir taklidi, diğeri azab ve zindan suretine girecek diye bir işarettir.” Şualar: 583

   1934’ler de Meşihat Dairesi kızların lisesi yapılmadı mı? Eskişehir’de ki bir hapishanenin karşısında bulunan lise mektebi buna sadece küçük bir örnek teşkil etmez mi? 1926’lardan sonra yüzde seksen yüzde doksan dindarların doldurulduğu hapishaneler dünyada manevi Cehennem hükmünde olmadı mı?
    
    Rivayette var ki: “Ahir zamanda, Allah Allah diyecek kalmaz.”
      bunun bir tevili şu olmak gerektir ki: “Allah!. Allah!. Allah!. deyip zikreden tekyeler, zikirhaneler, medreseler kapanacak ve ezan ve kamet gibi şeairde ismullah yerine başka isim konulacak” demektir. Yoksa umum insanlar küfr-ü mutlaka düşecekler demek değildir. Çünki Allah’ı inkar etmek, kainatı inkar etmek kadar akıldan uzaktır. Umum değil, belki ekser insanlarda dahi vukuunu akıl kabul etmez. Kafirler Allah’ı inkar etmiyorlar, yalnız sıfatında hata ediyorlar.

    Diğer bir tevili şudur ki: Kıyamet kopmasının dehşetini görmemek için, mü’minlerin ruhları bir parça evvel kabzedilir; kıyamet, kafirlerin başlarında patlar.” Şualar: 584          

    Acaba burada açıklama yapmaya bir hacet var mı?

“Rivayette vardır ki: “Ahir zamanda Deccal gibi bir kısım şahıslar, uluhiyet dava edecekler ve kendilerine secde ettirecekler.”
      Allahu a’lem, bunun bir tevili şudur ki: Nasıl ki padişahı inkar eden bir bedevi kumandan, kendinde ve başka kumandanlarda, hakimiyetleri nisbetinde birer küçük padişahlık tasavvur eder. Aynen öyle de: Tabiiyyun ve maddiyyun mezhebinin başına geçen o eşhas, kuvvetleri nisbetinde kendilerinde bir nevi rububiyet tahayyül ederler ve raiyetini kendi kuvveti için kendine ve heykellerine ubudiyetkarane serfüru ettirirler, başlarını rükua getirirler demektir.” Ş: 584

            Şualar mecmuasında rivayet edilen hadisler bunlar ile sınırlı değildir. Merak edenler Süfyan hakkında bilgilerin daha fazlası için Şualar mecmuasına başvurabilirler.            

Bu makaleyi Emirdağ Lahikası II 107. Sahife ile nihayetlendiriyoruz:

“Elli sene evvel Süfyan ve şapka hakkında bir hadise mana vermişim. Sonra mahkemeler bunu bir kumandana tecavüzdür diye medar-ı bahis ettiler. Afyon mahkemesi benim cezamın şiddetine bir sebeb; o tecavüzü, o manayı göstermiş. Halbuki faraza yeni yazmışım ve o kumandan da sağdır farzedilsin. Dininde ve rejiminde mutaassıb İngiliz’in hükmü altında yüz milyon müslüman, yüz senede İngiliz’in hem rejimini hem dinini inkar etmişlerken, kanunen adliyeleri onlara o ciheti medar-ı mes’uliyet yapmadığı halde.. hem şimdi eski parti liderleri faraza o kumandanın üçte biri de olsalar (belki onun gibi birer kumandan idiler) benim o kumandana hadis ile vurduğum tokatın yirmi mislini, şimdiki cerideler daha şiddetli olarak o liderlere, o eski kumandanlara vurmaktadırlar. Medar-ı mes’uliyet tutulmuyorlar, serbest oluyorlar.

Halbuki elli sene evvel bir hadisin taşını atmışım, yirmi sene sonra bir kumandan başını karşı tutmuş, başı kırılmış.

 Ölmüş gitmiş, alakası hükumetten ve dünyadan kesilmiş. Halbuki eski partinin liderleri meb’us iken veya memur iken hükumetle alakaları olduğu halde onlara gelen tecavüz, Risale-i Nur’un vurduğu tokatın on belki yüz derece ziyade iken, serbest cerideler intişar ediyor.”



[1] K.U. ci: 11  sh: 125 ve Ruh-ul beyan  ci: 8  sh: 197
[2] S.M.  ci: 8  hadis: 2937
[3] Miskat-ül Mesabih  ci: 3  sh: 38  ve K.U.  ci: 14  sh: 559  hadis: 9685

Sitemiz Yazari: S T   Nisan / 2014


fitne suriye


facebook turk

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur.

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur. Haim Nahum, Osmanlı Bankasından çaldığı paraları İsviçre’ye aktardı. Haim Nahum çaldığı paraların yarısını bir oğlu Bernar Nahum’a diğer yarısını da diğer oğlu Vehbi Koç’a verdi. Bernar Nahum ve Vehbi Koç o rtaklasa BEKO’yu kurdular. Vehbi Koç’un serveti, Osmanlı Parasıdır. ***** “Koç ve Doğramacı ailesini yakın izlemeye almak gerek.. Vehbi Koç kimdir? Bakarsınız ipin ucu Bandırma vapuruna kadar gider.. Bernard Nahum da çok önemli bir isim ve tabii Haim Nahum Efendi de öyle.. Koç deyince bugün akla Mustafa Koç, Rahmi Koç gelse de, aslında Koç ailesinin asıl önemli isimleri Kıraçlar. İnan Kıraç da damat..! Bu Hayim Nahum adı önemli.. Lozan’ın perde gerisindeki Siyonist o.. Türkiye’deki “Arap Düşmanı Kemalist Milliyetçilik”i n sponsoru da O. Daha sonra gitti Nasır’a danışman oldu, Arap Yahudilerini örgütledi ve Türk düşmanı Arap milliyetçiliğin in liderliğini üslendi..! Arap düşmanı Kemalist Türk milliyetçiliği fikrinin arkasında kimler vardı bakın bakal

israil’in 2. cumhurbaşkanı Atatürk’ün hocası Şemsi Efendinin oğlu

SABETAY ve PAKRADUNİ’ ler   Selanikli'nin yakın dostları TSK’nın hazırladığı “Atatürk Köşesi”nde Mustafa Kemal Paşa’nın boyunun 1.74 olduğu yazıyor. Bugüne kadar 1.68 olduğu biliniyordu.. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunu açıklayarak tartışmalara son noktayı koydu. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunun bilinenin aksine 1.68 değil, 1.74 olduğunu açıkladı. Atatürk’ün boyu 1.74 i ken, kilosu 74-76 arası, ayak numarasının da 42 olduğu açıklandı. Siz babasının adının Ali Rıza, annesinin adının Zübeyde olduğunu kabul etmeye devam edin ve tabii Selanik’te doğduğunu da! Resmi tarih iddiasını

Atatürk un SEVGILISI Fikriye nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi.

Hayatı gizemlerle dolu Fikriye’nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi. Yazar Fatih Bayhan tarafından yapılan çalışmada Fikriye’nin aynı zamanda Atatürk’ün imam nikâhlı eşi olduğu ve ondan çocuk aldırdığı iddia ediliyor.  Zübeyde, Makbule, Latife, Fikriye, Sabiha, Ülkü… Atatürk’ün kadınları. Anne, abla, eş, sevgili, evlatlık... Mustafa Kemal’in etrafındaki kadınların her biri ayrı bir araştırma konusu aslında. Latife Hanım ile Atatürk’ün ilişkisi sıradan bir karı-koca münasebeti değildi elbet. Gazi’nin etrafındaki kadınların çoğu güçlüydü şüphesiz. Ama Fikriye’nin durumu farklıydı. Mahzun, acılı, âşık, ihtiraslı, bir o kadar da çocuktu Fikriye. Zaten acılarla örülü hayatı da bunu gösteriyor. Fikriye yitik bir kadındı. Çünkü Atatürk’ün hayatının belki de en gizli kalan parçasıydı.  Atatürk ile Fikriye’nin ilişkisi nasıldı? Fikriye Köşk’te sıradan bir kadın mı yoksa Mustafa Kemal’in kalbindeki en derin yara mıydı? Fikriye intihar mı etti? Atatürk, Fikriye’ye dinî nikâh