Ana içeriğe atla

Tarih Şaşırtıyor Çünkü Resmi Tarihin Dışını Çıkılıyor

YAKIN TARİH NİÇİN ŞAŞIRTIYOR?

Tarih Şaşırtır mı?

Aslında tarih şaşırtıcı değildir; çünkü tarih çoğunlukla tekerrürden ibarettir. Fakat son zamanlarda Türkiye’de tarih son derece şaşırtıcı olmaya başladı…
Tarih Şaşırtıyor Çünkü Resmi Tarihin Dışını Çıkılıyor

Çünkü Türkiye’de tarih gizli-saklı, devletin tekelinde bir alan olagelmiş. Devletin yazdığı ve dayattığı tarih sıkıcı ve yavan gelmiş kitleler için. Fakat son zamanlarda devletin tarih üzerindeki tasallutu ve tazallumu yavaş yavaş kalktığı için daha sivil ve daha gerçekçi tarih kitapları gün yüzüne çıkmaya başlamıştır. Böyle olduğu için de tarih şaşırtıcı olmaya başlamış; kitlelerin ilgi duyduğu bir alan haline gelmiştir…

Türkiye'nin Yakın Tarihi Yavaş Yavaş Aydınlanıyor



Gerçeklerin er geç ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır. Hiçbir gerçek ilelebet gizlenemez; hiçbir hakikatin üstü sonsuza kadar örtülemez. Türkiye’de de tarih, özellikle de yakın tarih, kalın örtülerle örtülmek istenmiştir; fakat son yıllarda yapılan araştırmalarla bu örtü yavaş yavaş yırtılıyor…

Yeni İktidar Kavgası Tarih Üzerinden

Gayr-i resmi yakın tarih çalışmaları yeni ürünler verdikçe kavga da kızışıyor. İktidar kavgası yer yer tarihin üzerinden yapılıyor. Bütün gerçekler henüz aydınlanmadığı için yakın tarih bir türlü uzak tarih olmuyor. 80-100 yıl önce olmuş olaylar, daha dün olmuş gibi canlı tartışmalara konu oluyor.

Resmi Tarihle Gayri Resmi Tarih Çarpışıyor

Örneğin geçenlerde 31 Mart’ın 100. yılı dolayısıyla medyada bir hareketlilik oldu. 31 Mart, daha dün olmuş gibi canlı tartışmalara konu oldu. Sadece 31 Mart değil, Cumhuriyet’in kuruluş yılları hala tartışmalı; Lozan tartışmalı; Musul konusu hala karanlık; Misak-ı Milli meçhul… Ermeni ve Kürt sorunları daima canlı… 27 Mayıs hala canlı… Tarihler çarpışıyor; resmi tarihin yavan açıklamalarına karşılık olarak daha inandırıcı tarihler yeni açıklamalar getiriyor. İhanet ve kahramanlık öyküleri kol kola gidiyor…

Mızrak Çuvala Sığmıyor

Özetle, olumlu ya da olumsuz, yakın tarihimiz hala günümüzü etkiliyor; hala yakın tarihin içinde yaşıyoruz... Hesabı görülmemiş sorunlar ayağımıza pranga oluyor; halının altına süpürdüğümüz sorunlar dipdiri ortaya saçılıyor… Mızrak çuvala sığmıyor.

Cumhuriyet'in Gerçek ve Sivil Tarihi Hala Yazılmadı

Yakın tarihimiz kavgalarla, darbelerle geçmiş; henüz hesabı görülmemiş, henüz aydınlanmamış birçok olay aydınlatılmayı bekliyor… Cumhuriyet’in gerçek ve sivil tarihi hala yazılmadı…

Resmi Tarih Önümüze Pusu mu Kuruyor?

Çünkü, araştırmacıların önünü tabular kesiyor; yasaklar, kapalı kapılar, asık suratlı bürokratlar ısrar ve inatla gerçeği gizlemeye çalışıyor. Karanlıklar içine gizlenen bir resmi tarih önümüzü tıkıyor, pusu kuruyor, zihnimizi ele geçirmek istiyor…

Cesur Siyasetçi, Savcı ve Araştırmacılara İhtiyaç Var

Bu sebeple de yanlışlar ve sorunlar tekerrür edip duruyor; kısır döngü bir türlü kırılamıyor. Tekere çomak sokacak cesur siyasetçi, savcı ve araştırmacıları dört gözle bekliyoruz. Son zamanlarda, az da olsa, bunların örneklerini görmeye başladık. Örneğin eğer Ergenekon soruşturmasında savcılar sonuna kadar gidebilirlerse en azından 25 yıllık yakın tarihimiz aydınlanabilir. Kısaca ümitli olmak için yeterli sebeplerimiz var; önümüz aydınlık…

Milletvekiline Yapmadıklarını Bırakmadılar

Bundan 10-15 yıl önceydi sanırım; bir milletvekili Cumhuriyetin ilk yıllarına dair bazı olayların araştırılması için bir önerge vermişti. Adamın başına gelmedik kalmadı. Adamı önce hapishaneye sonra da tımarhaneye attılar. Türlü işkenceler gördü, aklını yitirdi…

Türkiye Nereden Nereye Geldi

Meclisin birçok önemli hamlesi kadük kaldı. Örneğin Susurluk komisyonu üyelerinden kimileri öldü(rüldü), kimileri sindirildi… Faili meçhul cinayetleri araştırma komisyonu dört koldan engellendi… Yolsuzlukları araştırma komisyonları siyasi hesaplara feda edildi… Çok şükür, günümüzde daha cesur araştırma önergelerine ve komisyonlara şahit olabiliyoruz…

Kazım Karabekir'in Kitabı Yakıldı

Daha eskilere gidersek Kazım Karabekir, kendi açısından Kurtuluş Savaşının tarihi yazmıştı. Yazdığı İstiklal Harbimiz kitabı toplandı ve yakıldı; kendisi de polis takibine alındı, attığı her adım izlendi. Çok şükür, bugün Karabekir’in bu kitabı da dâhil bütün kitapları yayınlanabiliyor.

Kadir Mısıroğlu Vatandaşlıktan Çıkarılmıştı

Daha sonraları Kadir Mısıroğlu’nun aykırı yakın tarih araştırmalarına şahit olduk. Türlü hapis cezalarından sonra Mısıroğlu 12 Eylül döneminde vatandaşlıktan çıkarıldı, kütüphanesi talan edildi. Mısıroğlu da bugün yeniden vatandaşlığı kazandı ve yeni kitaplar yazmaya devam ediyor.

Resmi Tarihin Dışına Yavaş Yavaş Çıkılıyor

Günümüzde Mısıroğlu’nu da aşan sivil yakın tarih araştırmalarına şahidiz. Örneğin Gayr-i Resmi Yakın Tarih Ansiklopedisi yazıldı… Mustafa Armağan’ın ufuk açıcı çalışmaları birbiri ardına yayınlanıyor. Bütün engellemelere karşın Mustafa adlı film gün yüzüne çıkabildi… Hatırlayalım, bir zamanlar Kemal Tahir’in romanından çekilen Yorgun Savaşçı filmi yakılmıştı… Bu film de günümüzde özgür.

İnanılmaz Ama Atatürk'ün Hala Tam Bir Biyografisi Yazılmadı

Büyük bedeller ödendi ama sonunda o günlerden bu günlere gelebildik. Ama hala yapılacak çok iş var. Bunun için bütün tabuların yıkılması, bütün arşivlerin açılması lazım. İnanılmaz ama hala Cumhuriyet’in kurucusunun tam bir biyografisi yazılamadı. Çünkü bazı evraklar hala gizleniyor. Örneğin Latife Hanım’a ait evraklar Tarih Kurumu’nun karanlık mahzenlerinde gizleniyor. Kimi belgeler Genelkurmay’ın tekelinde. Mustafa filmine bile tahammül edemeyen çevrelerin engellemeleri nedeniyle Atatürk’ün hayatının bütün safahatı aydınlatılamadı.

Yakın tarihimizin aydınlatılması sadece doğru ve gerçek tarih adına bir kazanç olmayacaktır; sivil ve gerçek bir tarih, demokrasimizin istikrar kazanması için de çok faydalı olacaktır. Çünkü demokrasiye ve sivil siyasete yapılan birçok müdahale, resmi tarihin yanlış kabullerine dayandırılıyor. Darbeciler yapıp ettiklerine (resmi) tarihten deliller getirerek meşruluk kazanmaya çalışıyor bu ülkede…

Tarih Yeniden Yazılmalıdır

Onun için, (daha gerilere kadar gidilebilir ama en azından) Abdülhamid’den günümüze kadar olan dönem, sivil ve demokrat bir bakış açısıyla yeniden araştırılmalı ve yazılmalıdır. Bu bağlamda mikro tarih ve sözlü tarih çalışmaları da mutlaka destekleyici unsur olarak kullanılmalıdır. Daha insanî, daha sivil ve daha demokrat bir gözle yazılacak bir tarih sadece geçmişi değil geleceği de aydınlatacaktır.

Ayrıca bu tarz tarih çalışmaları sadece resmi tarihin gizlediklerini açığa çıkarma açısından değil aynı zamanda bilinen tarihi yeniden yorumlama açısından da faydalı olacaktır. Tarih olup bitmiştir ama yorumlar her dönemde değişebilir ve değişmelidir; her nesil, aynı tarihe kendi konumundan yeniden bakmalı, yeniden yorumlamalıdır. Bu, tarihin dinamik tarafıdır…

Cemal FEDAYi


Bu blogdaki popüler yayınlar

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur.

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur. Haim Nahum, Osmanlı Bankasından çaldığı paraları İsviçre’ye aktardı. Haim Nahum çaldığı paraların yarısını bir oğlu Bernar Nahum’a diğer yarısını da diğer oğlu Vehbi Koç’a verdi. Bernar Nahum ve Vehbi Koç o rtaklasa BEKO’yu kurdular. Vehbi Koç’un serveti, Osmanlı Parasıdır. ***** “Koç ve Doğramacı ailesini yakın izlemeye almak gerek.. Vehbi Koç kimdir? Bakarsınız ipin ucu Bandırma vapuruna kadar gider.. Bernard Nahum da çok önemli bir isim ve tabii Haim Nahum Efendi de öyle.. Koç deyince bugün akla Mustafa Koç, Rahmi Koç gelse de, aslında Koç ailesinin asıl önemli isimleri Kıraçlar. İnan Kıraç da damat..! Bu Hayim Nahum adı önemli.. Lozan’ın perde gerisindeki Siyonist o.. Türkiye’deki “Arap Düşmanı Kemalist Milliyetçilik”i n sponsoru da O. Daha sonra gitti Nasır’a danışman oldu, Arap Yahudilerini örgütledi ve Türk düşmanı Arap milliyetçiliğin in liderliğini üslendi..! Arap düşmanı Kemalist Türk milliyetçiliği fikrinin arkasında kimler vardı bakın bakal

israil’in 2. cumhurbaşkanı Atatürk’ün hocası Şemsi Efendinin oğlu

SABETAY ve PAKRADUNİ’ ler   Selanikli'nin yakın dostları TSK’nın hazırladığı “Atatürk Köşesi”nde Mustafa Kemal Paşa’nın boyunun 1.74 olduğu yazıyor. Bugüne kadar 1.68 olduğu biliniyordu.. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunu açıklayarak tartışmalara son noktayı koydu. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunun bilinenin aksine 1.68 değil, 1.74 olduğunu açıkladı. Atatürk’ün boyu 1.74 i ken, kilosu 74-76 arası, ayak numarasının da 42 olduğu açıklandı. Siz babasının adının Ali Rıza, annesinin adının Zübeyde olduğunu kabul etmeye devam edin ve tabii Selanik’te doğduğunu da! Resmi tarih iddiasını

Atatürk un SEVGILISI Fikriye nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi.

Hayatı gizemlerle dolu Fikriye’nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi. Yazar Fatih Bayhan tarafından yapılan çalışmada Fikriye’nin aynı zamanda Atatürk’ün imam nikâhlı eşi olduğu ve ondan çocuk aldırdığı iddia ediliyor.  Zübeyde, Makbule, Latife, Fikriye, Sabiha, Ülkü… Atatürk’ün kadınları. Anne, abla, eş, sevgili, evlatlık... Mustafa Kemal’in etrafındaki kadınların her biri ayrı bir araştırma konusu aslında. Latife Hanım ile Atatürk’ün ilişkisi sıradan bir karı-koca münasebeti değildi elbet. Gazi’nin etrafındaki kadınların çoğu güçlüydü şüphesiz. Ama Fikriye’nin durumu farklıydı. Mahzun, acılı, âşık, ihtiraslı, bir o kadar da çocuktu Fikriye. Zaten acılarla örülü hayatı da bunu gösteriyor. Fikriye yitik bir kadındı. Çünkü Atatürk’ün hayatının belki de en gizli kalan parçasıydı.  Atatürk ile Fikriye’nin ilişkisi nasıldı? Fikriye Köşk’te sıradan bir kadın mı yoksa Mustafa Kemal’in kalbindeki en derin yara mıydı? Fikriye intihar mı etti? Atatürk, Fikriye’ye dinî nikâh