Ana içeriğe atla

Mısır’ı Lozan’da verdiğimizi biliyor muyuz?

Mısır’ı Lozan’da verdiğimizi biliyor muyuz? [Mustafa Armağan]

Mısır’ı Lozan’da verdiğimizi biliyor muyuz [Mustafa Armağan]Mısır’ı Lozan’da verdiğimizi biliyor muyuz?

Lozan’ı okur musunuz? Lozan’ı, yani Lozan Barış Antlaşması’nı? Ben konuya özel ilgi duyan birkaç kişiden başka metnini okuyan ve anlayana pek rastlamadım da, onun için soruyorum. Neden acaba? Bu kadar zor mudur 143 maddeyi okumak?

Mesela şu 17. maddeyi okuyalım mı beraberce:

Türkiye’nin Mısır ve Sudan devletleri üzerindeki bütün hukukundan ve sıfatlarından vazgeçiş hükmü 5 Kasım 1914 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiş olacaktır. Maddenin gerçek anlamını üstteki maddeyi okuyunca anlıyoruz. Şöyle diyor Lozan’ın 16. maddesi:

“Türkiye işbu antlaşmada netleştirilen sınırlar dışında bulunan topraklar üzerindeki ve bu topraklara ilişkin ve yine işbu antlaşmayla üzerlerinde egemenlik hakkı tanınmış olan adalar üzerindeki –ki bu topraklar ve adaların mukadderatı ilgili taraflarca belirlenmiş veya belirlenecektir- her ne mahiyette olursa olsun sahip olduğu her türlü hukuk ve sıfatlarından feragat ettiğini beyan eyler.”

Yani: Türkiye kendisine biçilen sınırlar dışındaki bütün eski topraklarındaki haklarından ve onların getirdiği her türlü sıfat ve avantajlardan vazgeçeceğini açıkça beyan etmiştir. Soru buralara bir yere gizlenmiş gibidir:

Ne yani? Mısır 1923’e kadar bizim miymiş?

Kâğıt üzerinde de olsa bizimmiş ki, Lozan’da anlı şanlı İsmet Paşamız onu gönül rahatlığıyla verebilmiş, üstelik 9 yıl geriye dönüp 1914 yılından itibaren “Mısır bizim değildir” diye borazanla ilan etmiş.

Diyeceksiniz ki, Mısır çok önceden işgal edilmişti, alacak gücümüz mü vardı ki?

Doğru olabilir. Ancak Kemal Tahir’in bir romanında dediği gibi işgal altında olabilir topraklarınız. Ancak günün birinde geri alabilme umut ve hakkımız korunacaktı imzalamasaydık. Ya da bir başka hususta pazarlık konusu yapabilirdik onu.

Sultan Abdülhamid’in binbir manevra çevirerek vermemek için nice terler döktüğü Mısır’ın tapusunun Lozan’daki iki maddede İngiltere’ye terki üzerinde düşünmek, yakın tarihimizin nasıl bir karambol haline getirilerek anlatıldığının çarpıcı bir misalini teşkil eder.

Mustafa Armağan, 07.07.2013

Kaynak: http://www.zaman.com.tr/mustafa-armagan/misiri-lozanda-verdigimizi-biliyor-muyuz_2108043.html

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur.

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur. Haim Nahum, Osmanlı Bankasından çaldığı paraları İsviçre’ye aktardı. Haim Nahum çaldığı paraların yarısını bir oğlu Bernar Nahum’a diğer yarısını da diğer oğlu Vehbi Koç’a verdi. Bernar Nahum ve Vehbi Koç o rtaklasa BEKO’yu kurdular. Vehbi Koç’un serveti, Osmanlı Parasıdır. ***** “Koç ve Doğramacı ailesini yakın izlemeye almak gerek.. Vehbi Koç kimdir? Bakarsınız ipin ucu Bandırma vapuruna kadar gider.. Bernard Nahum da çok önemli bir isim ve tabii Haim Nahum Efendi de öyle.. Koç deyince bugün akla Mustafa Koç, Rahmi Koç gelse de, aslında Koç ailesinin asıl önemli isimleri Kıraçlar. İnan Kıraç da damat..! Bu Hayim Nahum adı önemli.. Lozan’ın perde gerisindeki Siyonist o.. Türkiye’deki “Arap Düşmanı Kemalist Milliyetçilik”i n sponsoru da O. Daha sonra gitti Nasır’a danışman oldu, Arap Yahudilerini örgütledi ve Türk düşmanı Arap milliyetçiliğin in liderliğini üslendi..! Arap düşmanı Kemalist Türk milliyetçiliği fikrinin arkasında kimler vardı bakın bakal

israil’in 2. cumhurbaşkanı Atatürk’ün hocası Şemsi Efendinin oğlu

SABETAY ve PAKRADUNİ’ ler   Selanikli'nin yakın dostları TSK’nın hazırladığı “Atatürk Köşesi”nde Mustafa Kemal Paşa’nın boyunun 1.74 olduğu yazıyor. Bugüne kadar 1.68 olduğu biliniyordu.. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunu açıklayarak tartışmalara son noktayı koydu. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunun bilinenin aksine 1.68 değil, 1.74 olduğunu açıkladı. Atatürk’ün boyu 1.74 i ken, kilosu 74-76 arası, ayak numarasının da 42 olduğu açıklandı. Siz babasının adının Ali Rıza, annesinin adının Zübeyde olduğunu kabul etmeye devam edin ve tabii Selanik’te doğduğunu da! Resmi tarih iddiasını

Atatürk un SEVGILISI Fikriye nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi.

Hayatı gizemlerle dolu Fikriye’nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi. Yazar Fatih Bayhan tarafından yapılan çalışmada Fikriye’nin aynı zamanda Atatürk’ün imam nikâhlı eşi olduğu ve ondan çocuk aldırdığı iddia ediliyor.  Zübeyde, Makbule, Latife, Fikriye, Sabiha, Ülkü… Atatürk’ün kadınları. Anne, abla, eş, sevgili, evlatlık... Mustafa Kemal’in etrafındaki kadınların her biri ayrı bir araştırma konusu aslında. Latife Hanım ile Atatürk’ün ilişkisi sıradan bir karı-koca münasebeti değildi elbet. Gazi’nin etrafındaki kadınların çoğu güçlüydü şüphesiz. Ama Fikriye’nin durumu farklıydı. Mahzun, acılı, âşık, ihtiraslı, bir o kadar da çocuktu Fikriye. Zaten acılarla örülü hayatı da bunu gösteriyor. Fikriye yitik bir kadındı. Çünkü Atatürk’ün hayatının belki de en gizli kalan parçasıydı.  Atatürk ile Fikriye’nin ilişkisi nasıldı? Fikriye Köşk’te sıradan bir kadın mı yoksa Mustafa Kemal’in kalbindeki en derin yara mıydı? Fikriye intihar mı etti? Atatürk, Fikriye’ye dinî nikâh