M. Kemal Atatürk neyi kaldırmış? Şeriat nedir? Türk Dil
Kurumu
cevaplasın
Türk Dil Kurumu sözlüğünde: "Şeriat"
Şeriat:
"Kur'an'daki ayetlerden, Peygamberin sözlerinden
çıkarılan, dinî temellere dayanan Müslümanlık kanunları."
Allahu Teala'nın ayetlerini ve Peygamberimizin (sallallahu
aleyhi vesellem) sözlerini uygulamadan kaldıran
adamı; BABAM da olsa red ederim.
İmam-ı Azam Ebu Hanife (rh.a) Şeriat hakkında
İmam-ı Azam Ebu Hanife (rh.a) Şeriat hakkında şöyle der:
Bir kimse: “Gel beraber gidip Şeriat'a danışalım” derse
öteki kişi de “Gitmem,” derse kâfir olur. Çünkü Şeriat'ı
reddetmiş oluyor.
Yine bir kimse: “Şeriat ve benzeri müesseselerin bana bir
faydası yoktur, bana şeriatın hükmü geçmez,”
derse kâfir olur.
“El-Muhît” adlı kitapta yazıldığına göre, bir kimsenin
yanında Şeriat'tan bahsedilse ve bilerek bu söze karşı
gelirse, yahut hakaret için çirkin bir ses çıkarsa, yahut bu
Şeriat kötüdür, derse kâfir olur.”
**********
KAYNAK: Fıkh-ı Ekber Şerhi - Aliyyül Kari (rh.a) Şerh
etmiştir.
Cami kapatmak için Kanun
Allah'ın (celle
celaluhu) hükmü:
Bakara Suresi
114 - Allah'ın mescitlerini, içlerinde Allah'ın isminin
anılmasından meneden ve onların harap olmalarına
çalışan kimselerden daha zâlim kim olabilir! İşte bunlar,
oralara korka korka girmekten başka birşey
yapmazlar. Bunlara dünyada perişanlık, ahirette de büyük bir
azap vardır.
M. Kemal'ın hükmü:
15 Kasım 1935'te "Cami ve mescitlerin tasnifine ve
tasnif harici kalacak cami ve mescit hademesine
verilecek muhasasat (maaş, ödenek) hakkında" bir kanun
çıkarıldı.
2845 numaralı kanunda "Tasnif harici tutulan cami ve
mescitler usul ve mevzuata göre kendilerinden
başkaca istifade edilmek üzere kapatılır" hükmü vardı.
Bu tarihten sonra yüzlerce cami kapatıldı, depo
yapıldı, satıldı, yıktırıldı, parti binası bile yapıldı.
"Tek parti döneminde satılan camiler" (8 adet
Belge)
Caminin içinde yataklar
Türkiye'de büyük çoğunluğu tek parti döneminde olmak üzere
1927 - 1972 yıları arasında 3 bin 900 vakıf
eseri satılırken bunların 2 bin 815'ini camiler oluşturdu.
Tek parti döneminde başka amaçlarla kullanılan ve satılan
vakıf taşınmazlarının sayısının 3 bin 900 olduğu
bildirildi. Bunların 2 bin 815'ini ise cami ve mescid ...
Tarih ve Toplum Dergisi'nin 13. sayısında A. Kıvanç Esen
imzasıyla yayımlanan akademik makalede,
cumhuriyetin ilk yıllarında cami ve mescidlerin tasnif
edildiği ve tasnif dışında kalan ibadet yerlerinin başka
maksatlarla kullanılmak üzere satıldığı bilgisine yer
veriliyor.
Tek Parti yönetiminin bilinçli ve planlı şekilde ülkedeki
cami sayısını azaltmak için hareket ettiği belirtilen
makalede özellikle 1927 yılından itibaren fiilen uygulanmaya
konulduğu belirtiliyor. Yasal dayanağı olmayan
bu uygulama ile pek çok vakif eserinin yanısıra özellikle
cami ve mescitler hedef alındı. 1925'te Evkaf
(Vakıflar) Bütçesi ile ilgili kanuna 'gereksiz' ve harap
olan vakıf binaları ile arsalarının satılmasına imkan
veren iki madde eklendi. Bu kanun çıktıktan sonra Osmanlı
döneminde medrese olarak kullanılan birçok bina
satıldı. İktidar halkın tepkisinden çekindiği için cami
satışını ertelemek zorunda kalmıştı.
CHP CAMİLERİ SATABİLMEK İÇİN KANUN ÇIKARIYOR
Tek parti İktidarı, Osmanlı döneminde hayırseverlerin
vakfettiği çok sayıda camiyi satmayı kafasına
koymuştu. Bunun için gerekli hukuki sorunu 1927 Senesi
Muvazene-i Umumiye Kanunu (Bütçe Yasası) ile
talimatnameye tevfikan 1927 senei maliyesi nihayetine kadar
cevamiin hakiki ihtiyaca göre tasnifi ve zaman
ve mekan itibariyle kabili cemi olan vazifeler tevhit
edilmek suretiyle işbu cevami hademesi kadrolarının
tesbiti mecburidir." denilerek 'Hakiki ihtiyaç
dışındaki cami ve mescidlerin kadro dışı bırakılacağı ifade
ediliyor.
Kanun metninde her ne kadar Diyanet İşleri Riyaseti'nin
hazırlayacağı talimatnameye (genelge) atıfta
bulunuluyorsa da "hakiki ihtiyaç" kavramının
muğlaklığı şüphe uyandırıyor. Hakiki ihtiyacın ne olduğuna, kim
tarafından hangi esaslar çerçevesinde ve nasıl
belirleneceğine dair en ufak bir ipucu yoktur çünkü.
Bu arada mecliste bazı vekillerin camilerin yıkılmasına
karşı çıkmaları üzerine Kastamonu Milletvekili Hasan
Fehmi Bey, 1911'de çıkarılan 'Harap Mebani-i Vakfiye ve
Vakıf Arsaların nakde Tahvili Hakkında Kanun'a
atıfta bulunarak bunun geçmişte de yapıldığını öne
sürmüştür. Oysa bu kanun camileri kapsamıyordu.
Dolayısıyla Hasan Fehmi bey, çıkarılan kanunu meşru
gösterebilmek için bilerek veya bilmeyerek tarihi
çarpıtıyordu.
CAMİ SATIŞLARINA HUKUKİ DAYANAK
1935 yılına kadar tasnif dışı kalan camiler hakkında ne
yapılacağına dair bir hüküm yoktur. 5 Haziran 1935
tarihli Vakıflar Kanunu ve 15 Kasım 1935 tarihli "Cami
ve Mescidlerin Tasnifine ve Mescid hademesine
Verilen Muhassat Hakkında Kanun" ile bu sorun
giderilmiştir. Vakıflar Kanunu'nun 10. maddesinde şöyle
deniliyor:
"Tahsis edildikleri maksada göre kullanılmaları kanun
veya amme intizamına uygun olmayan veyahut işe
yaramaz bir hale gelen hayret vakıflar, idare meclisinin
teklifi ve bakanlar heyetinin kararı ilke mümkün
mertebe gayece aynı olan diğer hayrata tahsis edebileceği
gibi bu kabil hayrat ayın veya para ile
değiştirilerek elde edilecek ayın veya para dahi aynı
suretle diğer hayratla tahsis olunabilir."
Kadro dışı bırakılan camilerin satışı için çeşitli
tarihlerde Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal imzasıyla
yayımlanan kararnamelerden birkaç tanesi. 1935'te Vakıflar
Kanunu çıktıktan sonra camilerin satışı gerekçe
gösterilmeksizin bu kanuna dayandırılarak yapılıyor.
Halkın satılan camilere rağbet etmemesi yöneticileri radikal
çözümler bulmaya itti. Dönemin Varidat
(Varlıklar) Genel Müdürü Kemal Güç, camilerin hemen
satılması gerektiğini belirterek halkın cami satışına ilgi
göstermemesi üzerine bu yapıların yıkılarak enkazının ayrı,
arsasının ayrı satılmasını teklif etmiştir. Böylece
satılan şey cami değil 'harap yapı' ve arsa olacaktı.
Yorumlar