Ana içeriğe atla

Dört kişilik bir aile; 40 yaşlarında bir ana,45 yaşlarında felçli bir baba



Mehmet Nuri Yazıcı anlatıyor:

“Bir Ramazan’da Başkan’la (o dönemde Tayip Erdoğan İ.B.Başkanıdır) birlikte iftar için Kağıthane’de bir eve gittik. Ev dediysem, yanlış anlaşılmasın,tamamı üç beş metrekarelik derme çatma bir kulübe. Top atılmak üzereyken biz içeri girdik.

Girdiğimiz yer, toprak zeminli, avuç içi kadar bir oda. Duvarda, üstünde birkaç melamin tabak bulunan tahta bir raf, onun altında bir musluk,musluğun altında da bir leğen var;burası evin mutfağı oluyor. Yere bir kilim sermişler, herkes onun üstünde oturuyor. Ortalarında, bir alüminyum tepsi duruyor;suda haşladıkları bir çeşit otu tepsinin içine yaymışlar, kenarlarına da sanırım otun suyuyla yumuşaması için kuru ekmek parçaları dizmişler; top patlasın da iftarımızı açalım diye bekliyorlar.

Dört kişilik bir aile; 40 yaşlarında bir ana,45 yaşlarında felçli bir baba ve biri 12, diğeri 5 yaşında iki çocuk.Ailenin tamamı oruçlu.

Tayip Bey, ayakkabılarını çıkarıp doğruca sofraya yöneldi.Ev sahibi adam, Tayip Bey’i birden karşısında görünce ağlamaya başlamasın mı ? Hıçkıra hıçkıra ağlıyor

Tayip Bey, adamı sakinleştirmeye çalışıyor; ‘Misafiriz size iftara geldik;biraz yer açta oturalım’ diyor, hafifçe omzuna dokunarak. Ne var ki adam bir türlü durulmuyor; sayıklar gibi, “Tayip Bey, Tayip Bey” diye diye ağlıyor

Bu arada Tayip Bey,sofrada kendine bir yer açıp oturmuştu. Benim ayakta öylece dikilip kaldığımı görünce, ‘Gelsene’ dedi, ‘Niye ayaktasın hala ?’
‘Reis yer yok, nereye geleyim?’ dedim; ve can havliyle dışarı zor attım kendimi.

Gördüğüm yoksulluk karşısında şok olmuştum.Öyle sarsılmıştım ki, her an olduğum yere yıklıp kalabilirdim.Korumadan su isteyip orucumu açtım.

Bulunduğumuz yerin yakınlarında salaş bir lokanta bulup,bir çorba içtim. Başka zaman,başıma silah dayasalar, ne o lokantaya giderim, ne de o çorbayı içerim. Fakar, o yoksulluğu gördükten sonra,orada içtiğim çorba, hayatımda içtiğim en lezzetli çorba gibi gelmişti bana.

Eve geri döndüğümde, Başkan hala sofradaydı. Elindeki kuru ekmek parçasıyla tepsinin kenarında kalan otları da sıyırıp yedikten sonra ‘elinize sağlık’deyip sofradan kalktı. Arabanın bagajındaki gıda paketlerini, ve diğer yardımlarımızı evin hanımına teslim edip ayrıldık.

Yolda, Tayip Bey ‘ Hayırdır, n’oldu,fenalaştın galiba?’ diye sorunca, ‘ Ya, Reis’ dedim, ‘Ben yoksulluk gördüm ama;yemin ediyorum, böylesini görmedim.’

Sonra da bir tekifte bulundum kendisine:’Bu geleneği değiştirelim’ dedim evlere gitmek yerine, yardımlarımızı gönderelim sorumluluğumuzui bu şekilde yerine getirelim.’

‘Olmaz! dedi Reis; ve sebebini de izah etti: ‘Benim arkadaki küçük çalışma odamı biliyorsun’ dedi, ‘Orada bazı evrakları imzalıyorum; ne kadar büyük paraların altına imza attığımı bir düşünsene! Paranın yüzü sıcak; eğer o insanların yoksulluğunu görmezsek, nefsimizi nasıl ıslah ederiz, nasıl korunuruz haram lokmanın baştan çıkarıcı cazibesinden? O paranın sıcaklığı,boş bulunduğumuz bir anı kollayıp bizi de ısıtmaz mı ?


Bunları duyunca,Tayip Bey’e hak verdim; ‘ Tamam Başkan’ım’ dedim. ‘Ben işin bu tarafını düşünmemiştim, siz haklısınız…


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur.

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur. Haim Nahum, Osmanlı Bankasından çaldığı paraları İsviçre’ye aktardı. Haim Nahum çaldığı paraların yarısını bir oğlu Bernar Nahum’a diğer yarısını da diğer oğlu Vehbi Koç’a verdi. Bernar Nahum ve Vehbi Koç o rtaklasa BEKO’yu kurdular. Vehbi Koç’un serveti, Osmanlı Parasıdır. ***** “Koç ve Doğramacı ailesini yakın izlemeye almak gerek.. Vehbi Koç kimdir? Bakarsınız ipin ucu Bandırma vapuruna kadar gider.. Bernard Nahum da çok önemli bir isim ve tabii Haim Nahum Efendi de öyle.. Koç deyince bugün akla Mustafa Koç, Rahmi Koç gelse de, aslında Koç ailesinin asıl önemli isimleri Kıraçlar. İnan Kıraç da damat..! Bu Hayim Nahum adı önemli.. Lozan’ın perde gerisindeki Siyonist o.. Türkiye’deki “Arap Düşmanı Kemalist Milliyetçilik”i n sponsoru da O. Daha sonra gitti Nasır’a danışman oldu, Arap Yahudilerini örgütledi ve Türk düşmanı Arap milliyetçiliğin in liderliğini üslendi..! Arap düşmanı Kemalist Türk milliyetçiliği fikrinin arkasında kimler vardı bakın bakal

israil’in 2. cumhurbaşkanı Atatürk’ün hocası Şemsi Efendinin oğlu

SABETAY ve PAKRADUNİ’ ler   Selanikli'nin yakın dostları TSK’nın hazırladığı “Atatürk Köşesi”nde Mustafa Kemal Paşa’nın boyunun 1.74 olduğu yazıyor. Bugüne kadar 1.68 olduğu biliniyordu.. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunu açıklayarak tartışmalara son noktayı koydu. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunun bilinenin aksine 1.68 değil, 1.74 olduğunu açıkladı. Atatürk’ün boyu 1.74 i ken, kilosu 74-76 arası, ayak numarasının da 42 olduğu açıklandı. Siz babasının adının Ali Rıza, annesinin adının Zübeyde olduğunu kabul etmeye devam edin ve tabii Selanik’te doğduğunu da! Resmi tarih iddiasını

Atatürk un SEVGILISI Fikriye nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi.

Hayatı gizemlerle dolu Fikriye’nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi. Yazar Fatih Bayhan tarafından yapılan çalışmada Fikriye’nin aynı zamanda Atatürk’ün imam nikâhlı eşi olduğu ve ondan çocuk aldırdığı iddia ediliyor.  Zübeyde, Makbule, Latife, Fikriye, Sabiha, Ülkü… Atatürk’ün kadınları. Anne, abla, eş, sevgili, evlatlık... Mustafa Kemal’in etrafındaki kadınların her biri ayrı bir araştırma konusu aslında. Latife Hanım ile Atatürk’ün ilişkisi sıradan bir karı-koca münasebeti değildi elbet. Gazi’nin etrafındaki kadınların çoğu güçlüydü şüphesiz. Ama Fikriye’nin durumu farklıydı. Mahzun, acılı, âşık, ihtiraslı, bir o kadar da çocuktu Fikriye. Zaten acılarla örülü hayatı da bunu gösteriyor. Fikriye yitik bir kadındı. Çünkü Atatürk’ün hayatının belki de en gizli kalan parçasıydı.  Atatürk ile Fikriye’nin ilişkisi nasıldı? Fikriye Köşk’te sıradan bir kadın mı yoksa Mustafa Kemal’in kalbindeki en derin yara mıydı? Fikriye intihar mı etti? Atatürk, Fikriye’ye dinî nikâh