Ana içeriğe atla

27 Mayıs 2013 gecesinde başlayan ama bir iki gün sonra çığrından çıkarak yaklaşık 3 hafta devam eden vahşi eylemler

BAŞBAKAN “ŞEY”İNİ Mİ KESTİ?
Fatihin Torunları

BAŞBAKAN “ŞEY”İNİ Mİ KESTİ?

27 Mayıs 2013 gecesinde başlayan ama bir iki gün sonra çığrından çıkarak yaklaşık 3 hafta devam eden vahşi eylemler tartışılmaya devam ediliyor. Bu vahşeti demokratik bir hak ve bir özgürlük eylemi olarak cicili bicili göstermeye çalışanlar, milletin gözünü boyamaya çalışıyorlar. Aklımızla ve zekamızla alay ediyorlar. Arkadaki vahşetin önüne üç beş güzel kız, birkaç sanatçı, birkaç gitar çalan konu mankeni yerleştirerek gerideki olanları perdelemeye uğraşıyorlar.

Baskı var mı?

Neymiş efendim arkadaşlar kendilerini baskı altında hissediyorlarmış. Neymiş? Arkadaşların her yerde rahat rahat içki içmeleri engellenmeye çalışılıyormuş. Neymiş Başbakan kadınların kaç çocuk doğurması gerektiğine karar veriyormuş. Yapma yahu! Öyle mi?

Bunlar baskı değil miydi?

Bak şimdi dinle.. Senin zihniyetin cumhuriyet boyunca bu ülkenin neredeyse yüzde 80-90’ını oluşturan mütedeyyin insanları sürekli olarak tehdit ve baskı altında tuttu. Müslümanın ezanını yasakladı. İnsanların dinini öğrenmesini engelledi. Kutsal kitaplarının öğrenilmesine mani oldu. İnancından dolayı örtünen kadınların zorla başı açtırıldı. Fransız askerleri de Maraş’ta Müslüman kadının zorla başını açmaya kalkışmıştı. 28 Şubat 1997 sonrası Kur’an öğrenme yaşı kanun çıkarılarak kısıtlandı. 12 yaşından önce Müslüman çocukların dinlerini öğrenmesi yasaklandı. Müslümanların kendi paralarıyla alıp kestiği kurbanların derisinin nereye verileceğine kanun çıkararak rejim karar veriyordu.

Halkın oylarıyla seçilen bayan milletvekili Meclis’te yemin ettirilmedi. Dönemin Başbakan'ı örtülü bayan milletvekili Merve Kavakçı’ya düşman askerine saldırırcasına hakaret etti. Yüzlerce milletvekili sözlü olarak kadına saldırdılar, hakaret ettiler. Rejimin militan savcısı gece yarısı o bayan milletvekilinin kapısına dayandı. Mütedeyyin insanların kurduğu siyasi partiler sistemin Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldı.

O gün zulmü neden desteklediniz?

Daha binlercesini sayabilirim. Ama değmez. Sadece sana şunu soruyorum. Madem demokrasiyi ve özgürlüğü bu kadar çok seviyordunuz. O günlerde bu olanları üzüntüyle mi karşıladınız, göbek atarak mı? Neden zerre kadar demokratik bir tepki göstermediniz de aksine bu yasakçı zihniyete destek verdiniz?

Onlar yakıp yıktılar mı?

Ayrıca cumhuriyet tarihi boyunca bu sistematik zulme maruz kalan insanlar bir kere olsun sokağa çıkıp, kamu binalarını yıktılar mı, polise saldırdılar mı, Başbakanlık Binası'nı ve Başbakan'ın konutunu işgal etmeye yeltendiler mi? Masum esnafın iş yerlerini yakıp yıktılar mı? Otobüsleri tahrip edip, polisleri öldürdüler mi? Yoldan geçen çocukları köprüden aşağı attılar mı? Kendilerine zulmediliyor diye farklı görüşten vatandaşlara saldırgan davranıp küfür ve hakaret ettiler mi? Eylem alanında bu ülkenin bayrağını yaktılar mı? Yabancı ülkelerin gizli servisleri ve medyası ile ortak eylem ve iş birliği yaptılar mı?

O polis kardeşin olsaydı?

Vay efendim polis Ethem Sarısülük’ü neden öldürmüş? Elbette hiçbir insanın öldürülmesini tasvip edemeyiz ve savunamayız. Peki; Ethem Sarısülük masum bir şekilde parkta piknik yaparken mi vurulmuş, yoksa sokaktaki tedhiş olaylarını organize ederken mi? Adana’da yoldan geçerken sizin savunduğunuz eylemciler tarafından köprüden atılan küçük çocuğun ne günahı vardı? Görevini yaparken şehit edilen polis bu ölümü hak etmiş miydi?

Sen içki içme özgürlüğünü savunurken başkalarının hayat hakkını elinden alacaksın. Öldürme özgürlüğün de olacak.. Her yeri yakıp yıkma özgürlüğün de olacak.. Ama bu yakıp yıkma işini yapanlar yakalanıp yargılanmaya başlayınca buna “Cadı avı başladı” diyeceksin. Yok yahu..

Başbakan “şey”ini mi kesti?

Devlet karar alıp kadınların az sayıda çocuk doğurması için “Aile planlaması” adı altında bedava doğum kontrol hapı dağıttığında rejim baskı yapmış olmuyor, demokrat ve özgürlükçü oluyor da Başbakan Erdoğan, ülkenin geleceği ve nüfusun korunması adına, bir baskı yapmaksızın herhangi bir mecburiyet söz konusu değilken sadece bir tavsiye niteliğinde “üç çocuk” dediği zaman baskı oluyor öyle mi? Başbakan Erdoğan bir yasa çıkardı da “En az 3 çocuk yapmayan erkeklerin ‘şeyini’ keserim mi” dedi.

“Ethem Sarısülük neden öldürüldü” diye sorduğu halde, “Gezi Parkı’nda çadırlar neden yakıldı, polis neden biber gazı kullandı” diye sorduğu halde, bu kadar kamu malı neden tahrip edildi, masum esnafın işyerleri neden yakılıp yıkıldı, polis neden öldürüldü bu kadar polisi kim yaraladı diye sormayan ve hatta bu soruları duymak istemeyenlere soruyoruz. Bu vahşileri kahramanlaştıran CHP ve diğer destekçilere soruyoruz:

Bunlar size yapılsaydı?

Bu vahşeti yapanlar, özgürlük istiyoruz diyerek CHP Genel Merkezi’ni basıp cam-çerçeve indirseler, binayı yakıp yıksalardı; Kemal Kılıçdaroğlu bunu yapanlara “Çocuklar ne büyük bir kahramanlık yaptınız” mı derdi? Ucuz kahramanlık yaparak polise ana avrat söven CHP milletvekili Levent Gök, öldürülen polis senin kardeşin olsaydı ne düşünürdün? Kafasında gaz maskesiyle eylem yerine gidip olayları fişekleyen CHP’li Sezgin Tanrıkulu, Adana’da eylemciler tarafından köprüden atılan çocuk senin oğlun olsaydı, ne derdin? Kendini şövalye zanneden Muharrem İnce, yolu mecburen eylem alanından geçtiği için o eylemcilerden küfür ve hakaret yiyen kadın senin eşin olsaydı o eylemcilere teşekkür mü ederdiniz?

Sizin arzu ettiğiniz özgürlük, borsayı allak bullak etme ve 3 haftada bu millete yüzlerce milyon lira zarar verme özgürlüğü müdür? Sizin arzu ettiğiniz özgürlük başına bir örtü geçirerek şalvarlı müftünün karısı olduğunu iddia ederek Başbakan'a hakaretler yağdıran CHP’li bar işletmecisinin yalan ve hakaret özgürlüğü müdür? Menemen’de de 28 Şubat’ta da böyle yapmıştınız. Sizin arzu ettiğiniz özgürlük meydanda soyunup kendini izleyen erkeklere bedenini sergileyen ve “İsviçre’den özgürlük ve aydınlık getirdim”diyen kadının söyledikleri midir?

Sizin arzu ettiğiniz özgürlük bu ülkenin iflah olmasını istemeyen ülkelerin gizli servisleriyle bu ülkede operasyon yapma özgürlüğü müdür?

Geçti o günler..

Menemen’de, Dersim’de, 27 Mayıs’ta, 12 Eylül’de 28 Şubat’ta, 27 Nisan’da yaptıklarınızı bu millet unutmadı? Ve asla …asla unutmayacak..

Alper TAN

26.06.2013


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur.

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur. Haim Nahum, Osmanlı Bankasından çaldığı paraları İsviçre’ye aktardı. Haim Nahum çaldığı paraların yarısını bir oğlu Bernar Nahum’a diğer yarısını da diğer oğlu Vehbi Koç’a verdi. Bernar Nahum ve Vehbi Koç o rtaklasa BEKO’yu kurdular. Vehbi Koç’un serveti, Osmanlı Parasıdır. ***** “Koç ve Doğramacı ailesini yakın izlemeye almak gerek.. Vehbi Koç kimdir? Bakarsınız ipin ucu Bandırma vapuruna kadar gider.. Bernard Nahum da çok önemli bir isim ve tabii Haim Nahum Efendi de öyle.. Koç deyince bugün akla Mustafa Koç, Rahmi Koç gelse de, aslında Koç ailesinin asıl önemli isimleri Kıraçlar. İnan Kıraç da damat..! Bu Hayim Nahum adı önemli.. Lozan’ın perde gerisindeki Siyonist o.. Türkiye’deki “Arap Düşmanı Kemalist Milliyetçilik”i n sponsoru da O. Daha sonra gitti Nasır’a danışman oldu, Arap Yahudilerini örgütledi ve Türk düşmanı Arap milliyetçiliğin in liderliğini üslendi..! Arap düşmanı Kemalist Türk milliyetçiliği fikrinin arkasında kimler vardı bakın bakal

israil’in 2. cumhurbaşkanı Atatürk’ün hocası Şemsi Efendinin oğlu

SABETAY ve PAKRADUNİ’ ler   Selanikli'nin yakın dostları TSK’nın hazırladığı “Atatürk Köşesi”nde Mustafa Kemal Paşa’nın boyunun 1.74 olduğu yazıyor. Bugüne kadar 1.68 olduğu biliniyordu.. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunu açıklayarak tartışmalara son noktayı koydu. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunun bilinenin aksine 1.68 değil, 1.74 olduğunu açıkladı. Atatürk’ün boyu 1.74 i ken, kilosu 74-76 arası, ayak numarasının da 42 olduğu açıklandı. Siz babasının adının Ali Rıza, annesinin adının Zübeyde olduğunu kabul etmeye devam edin ve tabii Selanik’te doğduğunu da! Resmi tarih iddiasını

Atatürk un SEVGILISI Fikriye nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi.

Hayatı gizemlerle dolu Fikriye’nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi. Yazar Fatih Bayhan tarafından yapılan çalışmada Fikriye’nin aynı zamanda Atatürk’ün imam nikâhlı eşi olduğu ve ondan çocuk aldırdığı iddia ediliyor.  Zübeyde, Makbule, Latife, Fikriye, Sabiha, Ülkü… Atatürk’ün kadınları. Anne, abla, eş, sevgili, evlatlık... Mustafa Kemal’in etrafındaki kadınların her biri ayrı bir araştırma konusu aslında. Latife Hanım ile Atatürk’ün ilişkisi sıradan bir karı-koca münasebeti değildi elbet. Gazi’nin etrafındaki kadınların çoğu güçlüydü şüphesiz. Ama Fikriye’nin durumu farklıydı. Mahzun, acılı, âşık, ihtiraslı, bir o kadar da çocuktu Fikriye. Zaten acılarla örülü hayatı da bunu gösteriyor. Fikriye yitik bir kadındı. Çünkü Atatürk’ün hayatının belki de en gizli kalan parçasıydı.  Atatürk ile Fikriye’nin ilişkisi nasıldı? Fikriye Köşk’te sıradan bir kadın mı yoksa Mustafa Kemal’in kalbindeki en derin yara mıydı? Fikriye intihar mı etti? Atatürk, Fikriye’ye dinî nikâh