Ana içeriğe atla

Gel, Hakk’a olma asi, Ta gide gönlün pası

EDEB YA HU!

Edeb bir "sınır" belirlemedir; neyin nerede, nasıl yapılacağını bilmeyi gerektirir. Bir iz'an daveti olan bu söz sadece diğer insanlara karşı değil, insanın Rabbi de dâhil kendisi dışındaki her şeye karşı davranışlarında bir iç muhasebeyi anlatır. 

Edeb kelimesi de e (eline), de (diline) ve b (beline) harflerinden oluşmuştur ve tam anlamıyla in­sanın uyması gereken düsturların remzidir. Erenlerin “Elin tek, dilin pek, belin berk tut!” demesi de bunun dervişçesidir. “Edeb Ya Hu!” ha­kikat yolcusunun kendine ait olmayan bir şeyi almaması, uy­gunsuz kelâm söylememesi ve kimsenin namusuna halel getir­memesi anlamına gelir. O nedenle bu levhalar eskiden Mevlevihanelerin, dergahların ve cem evlerinin giriş kapılarında asılı dururdu.

Diğer bir kullanımı ise Yaradana sesleniştir; edeb istenir.

"Edeb Yâ Hû" ile insan, kendi iç tavrını belirler. 
‘Edep Ya Hu!’ nun en yaygın şekli Mevlevî sikkesini sembolize eden şeklidir ve genellikle de sikkenin çevresinde şu beyit yer alır:
“Ehl-i irfan arasında aradım kıldım taleb
Her hüner makbul imiş illâ edeb illâ edeb”
Ayrıca, Mevlana, Mesnevi’nin 79 beyitinde,
“Ez huda cuyim Tevfik-i edeb
Bi edeb mahrum u geşt lutf-i rab”

(Huda’dan edeb konusunda yardım dileyelim. Çünkü edebi olmayan Rabbin lutfundan mahrum kalır.) buyurmuştur.


“Edeb Ya Hu!” ile bağlantılı olan diğer bir söz olan "Hoşgör Yâ Hû"
 ise bir insaf davetidir; insanın diğerlerine karşı davranışlarında esas alması gerekenin ne olduğunu belli eder. Diğer insanlardan ne tür bir davranış görürse görsün insana düşen hoş görmektir, tahammüldür, taşımaktır. Kısacası, "Hoşgör Yâ Hû" ile insan, dışarıya karşı tavrını belirler. 

Son olarak "Bu da geçer Yâ Hû" bir sabır davetidir. İnsan şu kısacık hayatında pek çok sıkıntıyla karşılaşır ama bunların hiç birisi kalıcı değil, geçicidir. Sadece sıkıntılar değil, her şey geçicidir aslında. İnsana düşen bu geçiciliği anlamak ve ona göre davranmaktır. 
"Bu da geçer Yâ Hû" bu anlamda bizim dışımızda gelişen olayların geçiciliğini öğreten bir tesellî ifadesidir. Yani "Bu da geçer Yâ Hû" ile insan, olaylara karşı tavrını belirler.
Özetle,
"Edeb Yâ Hû" diğer insanlar tarafından "taşınabilme" kıvamında olmayı, 

"Hoşgör Yâ Hû" herkesi "taşıyabilme" kıvamına gelmeyi ve 
"Bu da geçer Yâ Hû" da kötü olaylar ve yaşamın sıkıntıları karşısında "taşmama" iradesini ifade eder. 




Bu konudaki son sözü yine bir ünlü ozana bırakmak sanırım en doğrusu olacaktır.

                                   

Ey özünü insan bilen, 
Var edep öğren edep 
Ey edep erken bilen, 
Var edep öğren edep.
          
Gel, Hakk’a olma asi,
Ta gide gönlün pası, 
Dört kitabın manası, 
Var edep öğren edep.

Edep gerektir kula, 
Ta işi temiz ola, 
Edepsiz girme yola 
Var edep öğren edep”
                Kaygusuz Abdal






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur.

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur. Haim Nahum, Osmanlı Bankasından çaldığı paraları İsviçre’ye aktardı. Haim Nahum çaldığı paraların yarısını bir oğlu Bernar Nahum’a diğer yarısını da diğer oğlu Vehbi Koç’a verdi. Bernar Nahum ve Vehbi Koç o rtaklasa BEKO’yu kurdular. Vehbi Koç’un serveti, Osmanlı Parasıdır. ***** “Koç ve Doğramacı ailesini yakın izlemeye almak gerek.. Vehbi Koç kimdir? Bakarsınız ipin ucu Bandırma vapuruna kadar gider.. Bernard Nahum da çok önemli bir isim ve tabii Haim Nahum Efendi de öyle.. Koç deyince bugün akla Mustafa Koç, Rahmi Koç gelse de, aslında Koç ailesinin asıl önemli isimleri Kıraçlar. İnan Kıraç da damat..! Bu Hayim Nahum adı önemli.. Lozan’ın perde gerisindeki Siyonist o.. Türkiye’deki “Arap Düşmanı Kemalist Milliyetçilik”i n sponsoru da O. Daha sonra gitti Nasır’a danışman oldu, Arap Yahudilerini örgütledi ve Türk düşmanı Arap milliyetçiliğin in liderliğini üslendi..! Arap düşmanı Kemalist Türk milliyetçiliği fikrinin arkasında kimler vardı bakın bakal

israil’in 2. cumhurbaşkanı Atatürk’ün hocası Şemsi Efendinin oğlu

SABETAY ve PAKRADUNİ’ ler   Selanikli'nin yakın dostları TSK’nın hazırladığı “Atatürk Köşesi”nde Mustafa Kemal Paşa’nın boyunun 1.74 olduğu yazıyor. Bugüne kadar 1.68 olduğu biliniyordu.. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunu açıklayarak tartışmalara son noktayı koydu. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunun bilinenin aksine 1.68 değil, 1.74 olduğunu açıkladı. Atatürk’ün boyu 1.74 i ken, kilosu 74-76 arası, ayak numarasının da 42 olduğu açıklandı. Siz babasının adının Ali Rıza, annesinin adının Zübeyde olduğunu kabul etmeye devam edin ve tabii Selanik’te doğduğunu da! Resmi tarih iddiasını

Atatürk un SEVGILISI Fikriye nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi.

Hayatı gizemlerle dolu Fikriye’nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi. Yazar Fatih Bayhan tarafından yapılan çalışmada Fikriye’nin aynı zamanda Atatürk’ün imam nikâhlı eşi olduğu ve ondan çocuk aldırdığı iddia ediliyor.  Zübeyde, Makbule, Latife, Fikriye, Sabiha, Ülkü… Atatürk’ün kadınları. Anne, abla, eş, sevgili, evlatlık... Mustafa Kemal’in etrafındaki kadınların her biri ayrı bir araştırma konusu aslında. Latife Hanım ile Atatürk’ün ilişkisi sıradan bir karı-koca münasebeti değildi elbet. Gazi’nin etrafındaki kadınların çoğu güçlüydü şüphesiz. Ama Fikriye’nin durumu farklıydı. Mahzun, acılı, âşık, ihtiraslı, bir o kadar da çocuktu Fikriye. Zaten acılarla örülü hayatı da bunu gösteriyor. Fikriye yitik bir kadındı. Çünkü Atatürk’ün hayatının belki de en gizli kalan parçasıydı.  Atatürk ile Fikriye’nin ilişkisi nasıldı? Fikriye Köşk’te sıradan bir kadın mı yoksa Mustafa Kemal’in kalbindeki en derin yara mıydı? Fikriye intihar mı etti? Atatürk, Fikriye’ye dinî nikâh