Ana içeriğe atla

Hayatin 3geni Islam Turkler Dunya

TÜRKLER : Türkler, Asyanın en büyük ve en meşhur milleti olup,  Turan milletlerindendir.

 Türkler en evvel Sibirya ile Çin arasında olan Altın Dağı taraflarında yaşamışlar ve oralardan defalarca güney ve batıya doğru yayılarak Çin’de ve Türkistan memleketlerinde fetihler yapmışlardır. Türkler eskiden beri iki şubeye ayrılmış olup; Türkistan’ın doğu tarafında bulunanlar: Uygur; batı tarafındakiler de: Türk ve Türkmen isimleriyle bili­nirlerdi.
Peygamberimiz’in (A.S.M.) hicretinden 350 sene sonra Tağ Han neslinden olduğu rivayet edilen Türkmen Hükümdarlarından Salur Han, İslâm dinini kabul ederek Kara Han ismini almış ve kavminin de ekserisine İslâm dinini kabul ettirmişti. O sıralarda Türk ve Türkmen kavimleri İslâm hilafet merkezi olan Bağdad’a gidip gelmeğe başlamışlardı. Fıtrî cesaret ve kahramanlıklar hasebiyle Abbasi Halifeleri, bunları askerlik hizmetlerine al­mışlardı. Bu sebeble Türkler, Azerbeycan ve Erzurum taraflarına dolmuş­lardı. Türkler, zamanla kumandanlık ve ümeralığa geçmişler, hükümet işle­rini de ellerine almışlardı. Bu cihetle bütün İslâm memleketlerine Türkler büyük bir nüfuz ve iktidara sahib olmuşlardı.

Türklerin islamiyeti seçişi

Türkler, müslümanlığı kabul ettikten sonra lisanlarını Arab hattıyla yazmağa başlamışlardı. Şark Türkçesinde, yani Uygur lisanında hayli edebiyat vücuda gelmiş, bir takım şair ve edibler yetişmişti. İran’da kurulan Türk Devletleri Farisî’yi resmî ve edebî lisan olarak kabul ettikleri halde; Ana­dolu’da kurulan Selçuklular devrinde resmî lisan Türkçe kabul edilmişti. Daha sonraları Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan sonra bu lisan günden güne kesb-i Türkî etmeğe başlamış, hatta Sultan Mehmed Han, Sultan Selim ve Süleyman devirlerinde mükemmel bir Osmanlı Edebiyatı meydana gelmiş ve birçok edip ve şairler yetişmişti.

«Cay-ı Dikkat Bir Hal: Türk milleti anasır-ı İslâmiye içinde en kes­retli olduğu halde, dünyanın her tarafında olan Türkler ise müslümandır. Sair unsurlar gibi müslim ve gayr-ı müslim olarak iki kısma inkısam etmemiştir. Nerede Türk taifesi varsa, müslümandır. Müslümanlıktan çıkan veya müslüman olmıyan Türkler, Türklükten dahi çıkmışlardır (Macarlar gibi). Halbuki küçük unsurlarda dahi, hem müslim ve hem de gayr-ı müslim var.

Türk kardeş! dikkat et! 


Ey Türk kardeş! Bilhassa sen dikkat et! Senin milliyetin İslâmiyetle imti­zaç etmiş, ondan kabil-i tefrik değil. Tefrik etsen, mahvsın! Bütün senin ma­zideki mefahirin İslâmiyet defterine geçmiş. Bu mefahir zemin yüzünde hiç­bir kuvvetle silinmediği halde, sen şeytanların vesveseleriyle, desiseleriyle o mefahiri kalbinden silme”..» (MEKTUBAT:324)

Irkçılık

Menfi ırkçılığın zararını gösteren bir hâdiseyi, Bediüzzaman Hz.leri anlatıyor:
«Ben Van’da iken, hamiyetli Kürd bir talebeme dedim ki: “Türkler İslâ­miyet’e çok hizmet etmişler. Sen onlara ne niyetle bakıyorsun?” dedim. Dedi: “Ben müslüman bir Türk’ü, fâsık bir kardeşime tercih ediyorum. Belki babamdan ziyade ona alâkadarım. Çünkü tam imana hizmet ediyorlar.” Bir zaman geçti (Allah rahmet etsin) o talebem ben esarette iken, İstanbul’da mektebe girmiş. Esaretten geldikten sonra gördüm. Bazı ırkçı muallimlerden aldığı aksül’amel ile o da Kürdçülük damarı ile başka bir mesleğe girmiş. Bana dedi: “Ben şimdi gayet fâsık hatta dinsiz de olsa bir Kürd’ü salih bir Türk’e tercih ediyorum.” Sonra ben onu bir kaç sohbette kurtardım. Tam kanaatı geldi ki; Türkler, bu millet-i İslâmiyenin kahraman bir ordusudur.» (EMİRDAĞ L. II:224)
«İşte ey ehl-i Kur’an olan şu vatanın evladları! Altıyüz sene değil, belki Abbasiler zamanından beri bin senedir, Kur’an-ı Hakîm’in bayraktarı olarak, bütün cihana karşı meydan okuyup, Kur’anı ilan etmişsiniz. Milliyeti­nizi, Kur’ana ve İslâmiyete kal’a yaptınız. Bütün dünyayı susturdunuz, müdhiş tehacümatı def’ettiniz.ayetine güzel bir masadak oldunuz. 

Gavurlara Hayranlık


Şimdi Avrupa’nın ve frenkmeşreb mü­nafıkların desiselerine uyup, şu âyetin evvelindeki hitaba masadak olmaktan çekinmelisiniz ve korkmalısınız!..» (MEKTUBAT:324)
«Türkler hakkında sena-i Peygamberî muhakkaktır. Birkaç yerde Türklerden ehemmiyetle bahsetmiş. Hadis var. Fakat bu hadisin hakiki su­reti ne olduğunu, yanımda kütüb-ü hadisiye bulunmadığından bilemiyorum. Fakat manası hakikat ve Türk milletinin sena-i Peygamberîye mazhar olduğu hakikattır. Bir nümunesi Sultan Fatih hakkındaki hadistir.» (EMİRDAĞ L. II:37)

Hadislerden birkaç not:


-Türkler size dokunmadıkça Türkleri terkediniz (dokunmayınız): Ebu Davud, 36. kitab. 8, 11. bablar.

-Türklerle savaş: Buhari 56.kitab 95, 96.bablar. M.S. 52.kitab 63, 64, 66. ha­disler. Ebu Davud 36.kitab 9.bab. Tirmizi 31.kitab 40.bab, 25.kitab 42.bab. İ.M. 36.kitab 36.bab. İbn-i Hanbel 5/348
(5:54) âyetinini, i’la-i kelimetullah ile İslâm’a hizmet edecek müteaddid 
akvama işaret ettiğini kaydeden Elmalılı Hamdi Yazır şöyle diyor:

 «Evvela Arablar, kavimden kavime bu hizmeti yapmışlar, daha sonra Emeviye’nin son zamanlarında olduğu gibi bu hizmeti, Arabdan Aceme doğru geçmiş; hadis-i şerifin de delalet ettiği üzere Fars milleti manen ve maddeten İslâmiyete pek büyük hizmetler yapmış, sonra bunlar da aynı hale gelmiş; bu defa da Allah, Türkleri göndermiş. Arabların, Farslıların kıymetini bilemeyip zayi ettikleri İslâm devletini ele alarak İstanbul’a ve oradan dün­ya­nın her tarafına yaymışlar. Demek ki onlar da bu nimetin kıymetini bil­mez, küfr ü küfrana giderlerse mevkilerini, Allah’ın göndereceği diğer bir kavme terketmeğe mecbur olacaklardır. Ve kim bilir vâsi ve alim olan Allah Teala, kıyamete kadar daha ne kavimler gönderecektir. Binaenaleyh ey mü’minler! Dininizin kıymetini biliniz, hiç bir kavme inhisar kabul etmiyen ve bu vâsi feyz-i Hakkı, bu fadl-ı İlahîyi, bu yüksek hürriyeti bırakıp da baş­kalarının muvâlatı arkasına düşmeyiniz.» (ELMALI T. 1719)

Kaynak: İSLÂM PRENSİPLERİ ANSİKLOPEDİSİ Basım Tarihi 2006 2. Cild Sahife: 2069

turkler islam

facebook turk


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur.

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur. Haim Nahum, Osmanlı Bankasından çaldığı paraları İsviçre’ye aktardı. Haim Nahum çaldığı paraların yarısını bir oğlu Bernar Nahum’a diğer yarısını da diğer oğlu Vehbi Koç’a verdi. Bernar Nahum ve Vehbi Koç o rtaklasa BEKO’yu kurdular. Vehbi Koç’un serveti, Osmanlı Parasıdır. ***** “Koç ve Doğramacı ailesini yakın izlemeye almak gerek.. Vehbi Koç kimdir? Bakarsınız ipin ucu Bandırma vapuruna kadar gider.. Bernard Nahum da çok önemli bir isim ve tabii Haim Nahum Efendi de öyle.. Koç deyince bugün akla Mustafa Koç, Rahmi Koç gelse de, aslında Koç ailesinin asıl önemli isimleri Kıraçlar. İnan Kıraç da damat..! Bu Hayim Nahum adı önemli.. Lozan’ın perde gerisindeki Siyonist o.. Türkiye’deki “Arap Düşmanı Kemalist Milliyetçilik”i n sponsoru da O. Daha sonra gitti Nasır’a danışman oldu, Arap Yahudilerini örgütledi ve Türk düşmanı Arap milliyetçiliğin in liderliğini üslendi..! Arap düşmanı Kemalist Türk milliyetçiliği fikrinin arkasında kimler vardı bakın bakal

israil’in 2. cumhurbaşkanı Atatürk’ün hocası Şemsi Efendinin oğlu

SABETAY ve PAKRADUNİ’ ler   Selanikli'nin yakın dostları TSK’nın hazırladığı “Atatürk Köşesi”nde Mustafa Kemal Paşa’nın boyunun 1.74 olduğu yazıyor. Bugüne kadar 1.68 olduğu biliniyordu.. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunu açıklayarak tartışmalara son noktayı koydu. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunun bilinenin aksine 1.68 değil, 1.74 olduğunu açıkladı. Atatürk’ün boyu 1.74 i ken, kilosu 74-76 arası, ayak numarasının da 42 olduğu açıklandı. Siz babasının adının Ali Rıza, annesinin adının Zübeyde olduğunu kabul etmeye devam edin ve tabii Selanik’te doğduğunu da! Resmi tarih iddiasını

Atatürk un SEVGILISI Fikriye nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi.

Hayatı gizemlerle dolu Fikriye’nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi. Yazar Fatih Bayhan tarafından yapılan çalışmada Fikriye’nin aynı zamanda Atatürk’ün imam nikâhlı eşi olduğu ve ondan çocuk aldırdığı iddia ediliyor.  Zübeyde, Makbule, Latife, Fikriye, Sabiha, Ülkü… Atatürk’ün kadınları. Anne, abla, eş, sevgili, evlatlık... Mustafa Kemal’in etrafındaki kadınların her biri ayrı bir araştırma konusu aslında. Latife Hanım ile Atatürk’ün ilişkisi sıradan bir karı-koca münasebeti değildi elbet. Gazi’nin etrafındaki kadınların çoğu güçlüydü şüphesiz. Ama Fikriye’nin durumu farklıydı. Mahzun, acılı, âşık, ihtiraslı, bir o kadar da çocuktu Fikriye. Zaten acılarla örülü hayatı da bunu gösteriyor. Fikriye yitik bir kadındı. Çünkü Atatürk’ün hayatının belki de en gizli kalan parçasıydı.  Atatürk ile Fikriye’nin ilişkisi nasıldı? Fikriye Köşk’te sıradan bir kadın mı yoksa Mustafa Kemal’in kalbindeki en derin yara mıydı? Fikriye intihar mı etti? Atatürk, Fikriye’ye dinî nikâh