Ana içeriğe atla

İstanbul’a gelen Ruslar

Zoru Başarıp Devleti Yıktıktan Sonra
I. Dünya savaşının başladığı günlerdi!... Dahiliye Nazırı Talat Paşa ile Harbiye Nazırı Enver Paşa ne düşündülerse, sâbık Padişah II. Abdülhamid Hanın, harp hakkındaki bilgi ve tecrübelerine başvurmayı uygun buldular. Bu maksatla İshak Paşayı Beylerbeyi Sarayına gönderdiler. 33 sene gibi uzun bir müddet Avrupa siyasetine hakim olmuş Sultan II. Abdül hamid Han cevabında:
“Bu vaziyette artık benim verebileceğim bir fikir, tavsiye edebileceğim bir tedbir kalmamıştır. Zira bu zavallı devlet, harb-i umumiye sürüklendiği gün münkariz olmuştur. Sizi bana gönderenler, harbe girmeden önce göndermeliydiler.
Dünyanın karalarına ve denizlerine hakim olan devletlere karşı Almanya ve Avusturya ile birleşip ateşe atılmak, tarihin ender kaydettiği hatalardandır.” Dedi. Her halde bu konuşmadan tatmin olmayan Enver Paşayı da Beylerbeyi Sarayına davet ederek nasihatlerde bulunmuş ve şöyle demişti:
 “33 senelik saltanatımda, ferdin hürriyetine taraftardım. Lakin gelişigüzel bir hürriyet ve serbestiyi hiçbir zaman istemedim. Meşrutiyeti ben ilan ettim. Ama mebuslarımızın kifayetsizliğini görerek kapattım. Meclis-i Mebusanın 93 harbinde verdiği kararın bize neye mal olduğunu bilirsiniz. Balkanları kaybettik. İstanbul’a gelen Ruslar ile şerefsiz bir andlaşma imzalamaya mecbur olduk. Andlaşma imzalanırken, Safvet Paşanın ağladığını işitince ben de ağladım. Ama gözyaşı dertlere deva olmuyor. Şimdi siz de acele ile harbe girmiş bulunuyor sunuz. İnşaallah hayırlı ve şerefli olur. Fakat Allah göstermesin ya felaketle biterse.. İster misin bu da Anadolu’nun kaybına mal olsun! Her devirde devletin düşmanı olmuştur. Siz de bu düşmanlarla işin iç yüzünü bilmeden birleştiniz. Hareket ordusuyla İstanbul’a geldiniz. İktidarı ele aldınız. İstediğiniz makama geçtiniz. Yapmak istediklerinizi niye yapmıyorsunuz? Bunlara güvenme oğlum. İnsanı bugün alkışlayanlar, yarın onun aleyhine dönüp parçalamasını da bilirler. Dikkatli ol!...”Ne var ki büyük hayaller peşinde koşan Enver Paşa ve İttihat Terakki ileri gelenleri bu mühim nasihatlere de kulak asmayarak bildikleri yolda yürüdüler. Böylece devletin yıkılmasına sebep oldukları gibi millete kan ve gözyaşından başka bir şey bırakmadılar. Ayrıca tarihe, kötülükleriyle yad edilen kimseler olarak geçtiler.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur.

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur. Haim Nahum, Osmanlı Bankasından çaldığı paraları İsviçre’ye aktardı. Haim Nahum çaldığı paraların yarısını bir oğlu Bernar Nahum’a diğer yarısını da diğer oğlu Vehbi Koç’a verdi. Bernar Nahum ve Vehbi Koç o rtaklasa BEKO’yu kurdular. Vehbi Koç’un serveti, Osmanlı Parasıdır. ***** “Koç ve Doğramacı ailesini yakın izlemeye almak gerek.. Vehbi Koç kimdir? Bakarsınız ipin ucu Bandırma vapuruna kadar gider.. Bernard Nahum da çok önemli bir isim ve tabii Haim Nahum Efendi de öyle.. Koç deyince bugün akla Mustafa Koç, Rahmi Koç gelse de, aslında Koç ailesinin asıl önemli isimleri Kıraçlar. İnan Kıraç da damat..! Bu Hayim Nahum adı önemli.. Lozan’ın perde gerisindeki Siyonist o.. Türkiye’deki “Arap Düşmanı Kemalist Milliyetçilik”i n sponsoru da O. Daha sonra gitti Nasır’a danışman oldu, Arap Yahudilerini örgütledi ve Türk düşmanı Arap milliyetçiliğin in liderliğini üslendi..! Arap düşmanı Kemalist Türk milliyetçiliği fikrinin arkasında kimler vardı bakın bakal

israil’in 2. cumhurbaşkanı Atatürk’ün hocası Şemsi Efendinin oğlu

SABETAY ve PAKRADUNİ’ ler   Selanikli'nin yakın dostları TSK’nın hazırladığı “Atatürk Köşesi”nde Mustafa Kemal Paşa’nın boyunun 1.74 olduğu yazıyor. Bugüne kadar 1.68 olduğu biliniyordu.. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunu açıklayarak tartışmalara son noktayı koydu. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunun bilinenin aksine 1.68 değil, 1.74 olduğunu açıkladı. Atatürk’ün boyu 1.74 i ken, kilosu 74-76 arası, ayak numarasının da 42 olduğu açıklandı. Siz babasının adının Ali Rıza, annesinin adının Zübeyde olduğunu kabul etmeye devam edin ve tabii Selanik’te doğduğunu da! Resmi tarih iddiasını

Atatürk un SEVGILISI Fikriye nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi.

Hayatı gizemlerle dolu Fikriye’nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi. Yazar Fatih Bayhan tarafından yapılan çalışmada Fikriye’nin aynı zamanda Atatürk’ün imam nikâhlı eşi olduğu ve ondan çocuk aldırdığı iddia ediliyor.  Zübeyde, Makbule, Latife, Fikriye, Sabiha, Ülkü… Atatürk’ün kadınları. Anne, abla, eş, sevgili, evlatlık... Mustafa Kemal’in etrafındaki kadınların her biri ayrı bir araştırma konusu aslında. Latife Hanım ile Atatürk’ün ilişkisi sıradan bir karı-koca münasebeti değildi elbet. Gazi’nin etrafındaki kadınların çoğu güçlüydü şüphesiz. Ama Fikriye’nin durumu farklıydı. Mahzun, acılı, âşık, ihtiraslı, bir o kadar da çocuktu Fikriye. Zaten acılarla örülü hayatı da bunu gösteriyor. Fikriye yitik bir kadındı. Çünkü Atatürk’ün hayatının belki de en gizli kalan parçasıydı.  Atatürk ile Fikriye’nin ilişkisi nasıldı? Fikriye Köşk’te sıradan bir kadın mı yoksa Mustafa Kemal’in kalbindeki en derin yara mıydı? Fikriye intihar mı etti? Atatürk, Fikriye’ye dinî nikâh