Ana içeriğe atla

Osmanlı Faize nasıl bulaştı

Osmanlı Faize nasıl bulaştı ve günümüze yansımaları

19.yy.da Galata Bankerleri adıyla önem kazandılar. Devlet ilk dış borçları bu bankerler aracılığıyla Fransız bankalarından sağladı. Kırım savaşından sonra Osmanlı'nın uzun vadeli borç tahvilleri Avrupa borsalarında satışa girdi. Osmanlı çok yüksek faizlerle borç aldı. Anapara ve faiz ödemeleri için yine borç aldı. 1876'da borç ödemelerini durdurdu. Dış borç 200 milyon sterlin, anapara ve faiz ödemeleri yılda 11 milyon sterlindi. Alacaklılar kapıya dayanınca Osmanlı yönetimi Düyun-ı Umumiye'yi kabul etti.
Osmanlı iktisadının temelleri şeriattan destek buluyordu, ancak günlük ihtiyaçların değişmesiyle kuralların değişmesi veya katı bulunan kuralların delinmesi söz konusu oldu. Modernleşirken fıkıh umursanmadı, devlet için fetvalar formaliteydi. Sistem faize karşıydı ama uygulamada faiz işliyordu.






Osmanlı İmparatorluğu, İslami bir imparatorluktu. İslam'da faiz yasaklanmıştı, haramdı. Yasaklanmış bu faiz ve tefeciliğe riba deniyordu. Osmanlı'da kredi ilişkileri Avrupa'daki gibi gelişmedi, ama faiz gerçeği her zaman işlemeye devam etti. Para ve kredi işlerini sarraflar yürütüyordu. Gayrimüslimler bireylere ve devlete, hatta dış devletlere borç veriyordu.
İç piyasada ise para vakıfları yüzde 10 faizle tüketim kredisi veriyordu. Sarraflar19.yy.daki adi ile Galata Bankerleri bu işlerin oncüleri oldular.






Osmanlı’da kurulan Para Vakıflarındaki uygulama şöyleydi:
“Faiz konusunda, Şeriyye Sicilleri'n deki (devlet arşivi kayıtları) araştırmalara göre, yüzlerce kayıttan bir tespit var, X şahıs bankadan faizsiz! 100 lira para alır. Bir de bankadan 5 lira karşılığında sembolik olarak altın saat alır ve bu altın saati tekrar bankaya hibe(!) ederdi.”
Bugün canla başla Katılım Bankacılığına koşanların, “Faizsiz Bankacılık” adı altında yaptıkları tevilleri nerelerden bulduklarını daha iyi anlayabiliyoruz. (Katılım Bankaları ve Dolaylı Faizcilik konusunda günümüzde yapılmış yetkin bir çalışma bakınız: Ticaret ve Faiz, Prof.Dr.Abdülaziz Bayındır, Süleymaniye Vakfı Yayınları )

Burada bahsettiğimiz ve açıkça Hile-i Şer’iyye olarak uygulanarak Faiz uygulamasına yasal bir kılıf geçiren bu uygulamanın ve Para vakıflarının MÜSİAD tarafından hararetle savunulduğunu görmek şaşırtıcı değil. MÜSİAD’ın resmi yayın organı “Çerçeve Dergisi”nin Ekim 2008 sayısında yayınlanan “Osmanlı Toplumuna Özgü Bir Finansman Modeli: Para Vakıfları” başlıklı, Doç. Dr. Tahsin Özcan’a ait makale’de aynen şu ifadeler yer alıyor:
 “Uygulamaya bakıldığında para vakıflarının işletilmesinde daha çok muamele-i şer’iyye denilen ve Çivizâde ile Birgivî tarafından faize açılan bir kapı olarak eleştirilen işlem şeklinin yaygın olarak kullanıldığını görmekteyiz. Bu işlemde doğrudan yasaklanmış olan ribâ işleminin neticesine birkaç alt işleme başvurmak; suretiyle dolaylı bir şekilde ulaşılmakta, dolayısıyla bir yandan borçlanma ihtiyacı karşılanmakta, diğer taraftan da esas maksadı verdiği ödünç yoluyla bir gelir elde etmek olan kişi, riba yasağı nedeniyle doğrudan ulaşamadığı sonuca dolaylı bir yoldan ulaşmaktadır.“

Evet . Açıkça Faizin dolaylı yolu olduğu ifade edilen bu uygulamanın yazar tarafından makale boyunca olumlanarak ballandıra ballandıra anlatılıyor olması durumun vehametini ortaya koyuyor.
En az cevabı kadar sorudaki yaratıcılıkla da dikkat çeken şöyle ilginç bir fetvası bulunan Şeyhülislâm Ebu Suud’un konuyla ilgili fetvası şöyle:
"Zeyd amr'dan bin akçe isteyüb, onun on bir üzerine bin akçe alub amr kaftanını çıkarub zeyd'e yüz akçeye satdım, dise zeyd dahi kabul edüb kaftanı bekr'e hibe idüb bekr dahi kaftanı amr'e hibe eylese bu tarıyk üzere muamele şer'iyye midir?  
el-cevâb: Şer'iyyedir.
Sûret-i mezkûrede olan ribh (ödünç verenin, ödünç alandan elde ettiği kâr.)
Rıbh ödüncün faizidir, İslâmda ödünç karşılığı alınan faiz) haramdır, dise ana nesne lâzım olur mu?
el-cevâb: Muamele-i sahiha olıcak haram dimemek gerek. ebu's-su'ud".

Özetle sadeleştirelim:
Bir kişi, Başka bir kişiden 1000 akçe borç istese 1000  akçeye bir kaftan ödünç verip bu kaftanı 100 akçeye sattım dese 100 akçeye satın aldığı kaftanı ödünç verene geri verse bu uygulama Dinen yasal mıdır?
Cevap: Evet yasaldır...
Umarim anlasilmistir sebep sonuc ve Osmanlidan gunumuze pekde degisen bir sey yok.
selam ve dualarla kaliniz.
Hakikatin sesi GTD
Sayin Kardeslerim      Facebook     sayfama     destek    olurmusunuz 
LiKE Begen  yapmaniz yeterlidir  ALLAHcc Hepinizden razi olsun AMiN..
facebook denen seyi sevdigim soylenemez 
Sitemizin daha cok gorunebilmesi aramalarda cikmasi icin  
sosyal paylasimlara katiliyorum

 Buradan Begenebilirsiniz
http://gercektarihdeposu.blogspot.com  Hakikatin Adresi

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur.

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur. Haim Nahum, Osmanlı Bankasından çaldığı paraları İsviçre’ye aktardı. Haim Nahum çaldığı paraların yarısını bir oğlu Bernar Nahum’a diğer yarısını da diğer oğlu Vehbi Koç’a verdi. Bernar Nahum ve Vehbi Koç o rtaklasa BEKO’yu kurdular. Vehbi Koç’un serveti, Osmanlı Parasıdır. ***** “Koç ve Doğramacı ailesini yakın izlemeye almak gerek.. Vehbi Koç kimdir? Bakarsınız ipin ucu Bandırma vapuruna kadar gider.. Bernard Nahum da çok önemli bir isim ve tabii Haim Nahum Efendi de öyle.. Koç deyince bugün akla Mustafa Koç, Rahmi Koç gelse de, aslında Koç ailesinin asıl önemli isimleri Kıraçlar. İnan Kıraç da damat..! Bu Hayim Nahum adı önemli.. Lozan’ın perde gerisindeki Siyonist o.. Türkiye’deki “Arap Düşmanı Kemalist Milliyetçilik”i n sponsoru da O. Daha sonra gitti Nasır’a danışman oldu, Arap Yahudilerini örgütledi ve Türk düşmanı Arap milliyetçiliğin in liderliğini üslendi..! Arap düşmanı Kemalist Türk milliyetçiliği fikrinin arkasında kimler vardı bakın bakal

israil’in 2. cumhurbaşkanı Atatürk’ün hocası Şemsi Efendinin oğlu

SABETAY ve PAKRADUNİ’ ler   Selanikli'nin yakın dostları TSK’nın hazırladığı “Atatürk Köşesi”nde Mustafa Kemal Paşa’nın boyunun 1.74 olduğu yazıyor. Bugüne kadar 1.68 olduğu biliniyordu.. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunu açıklayarak tartışmalara son noktayı koydu. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunun bilinenin aksine 1.68 değil, 1.74 olduğunu açıkladı. Atatürk’ün boyu 1.74 i ken, kilosu 74-76 arası, ayak numarasının da 42 olduğu açıklandı. Siz babasının adının Ali Rıza, annesinin adının Zübeyde olduğunu kabul etmeye devam edin ve tabii Selanik’te doğduğunu da! Resmi tarih iddiasını

Atatürk un SEVGILISI Fikriye nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi.

Hayatı gizemlerle dolu Fikriye’nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi. Yazar Fatih Bayhan tarafından yapılan çalışmada Fikriye’nin aynı zamanda Atatürk’ün imam nikâhlı eşi olduğu ve ondan çocuk aldırdığı iddia ediliyor.  Zübeyde, Makbule, Latife, Fikriye, Sabiha, Ülkü… Atatürk’ün kadınları. Anne, abla, eş, sevgili, evlatlık... Mustafa Kemal’in etrafındaki kadınların her biri ayrı bir araştırma konusu aslında. Latife Hanım ile Atatürk’ün ilişkisi sıradan bir karı-koca münasebeti değildi elbet. Gazi’nin etrafındaki kadınların çoğu güçlüydü şüphesiz. Ama Fikriye’nin durumu farklıydı. Mahzun, acılı, âşık, ihtiraslı, bir o kadar da çocuktu Fikriye. Zaten acılarla örülü hayatı da bunu gösteriyor. Fikriye yitik bir kadındı. Çünkü Atatürk’ün hayatının belki de en gizli kalan parçasıydı.  Atatürk ile Fikriye’nin ilişkisi nasıldı? Fikriye Köşk’te sıradan bir kadın mı yoksa Mustafa Kemal’in kalbindeki en derin yara mıydı? Fikriye intihar mı etti? Atatürk, Fikriye’ye dinî nikâh