Ana içeriğe atla

Abdülhamid’i anlamak her şeyi anlamak olacaktır!

Hakkında en çok iftira kampanyası başlatılan bir padişah…
Abdülhamid’i anlamak her şeyi anlamak olacaktır! 
Devrinin insanların anlayamamasının geçelim, vefatının yarım asır sonrasında azda olsa anlaşılmaya başlanan, şimdilerde ise tamamen anlaşılmaya çalışılan, suikasta, ihanete, iftiraya, istibdada sürüklenen zihni fikir çilesi ile dolu bir padişah…
Necip Fazıl’ın “Abdülhamid’i anlamak her şeyi anlamak olacaktır!” hükmünce Cennet Mekân Sultan Abdülhamit Han’ı bir nebze olsun anlamaya çalışalım.
Abdülhamid’i anlamak nefsine hasis, vatanına cömert bir padişah demektir.
Abdülhamid’i anlamak gerekirse saray masraflarını kısıp, bütün dış borçları ödeyip, ülkenin dört bir tarafını mamur, tren rayları ile örmek demektir.
Abdülhamid’i anlamak uluorta atılmak, taarruz etmek değil, bir müdafaa ve eldekini muhafaza dehasıdır.
Abdülhamid’i anlamak kötülük adına kim ne yaptıysa kabahati Sultan’a çıkartmaktır.


Abdülhamid din kitaplarını yaktırıyor!
El-cevap: Abdülhamid’i anlamak tersine; din maskesi altında dini bozan kitapları yaktırmak demektir.
Abdülhamid’i anlamak yetiştirdiği adamları düşmanları tarafından göklere çıkararak, yetiştirilmesindeki şeref payını ulu hakandan çalmaya kalkmak demektir.
Abdülhamid’i anlamak Sultan Abdülaziz Han’ın katillerinin bütün devlet ricalinin ittifakıyla idamına karar verilmişken Sultanın kalemini eline alıp “mucebince” demesinden başka bir şey beklenmezken, memur ve muvazzaf olduğu bir işte bile elini kana batıramaz bir melek olduğunu anlamak demektir.
Abdülhamid’i anlamak tahtan indirileceği zaman İstanbul üzerine yürüyen “Hareket Ordusu” isimli isyancılar grubuna kan döktürmemek için, emrindeki Hassa Ordusu ile karşılamaması ve ezmemesi demektir. (Huzura çıkıp yere kapanan ve ağlarcasına yalvaran “İzin ver, onları saray kuvvetlerinin en küçük birliğiyle karşılayıp darma-dağın edeyim ve zincire vurup huzuruna getireyim! Diyen ve ağlayarak huzurdan çıkan Tahsin Paşa’ya cevaben:
-“Hayır, Paşa, ben nefsim için tek damla Müslüman kanının akmasına razı değilim!”) demektir.
Abdülhamid’i anlamak kız çocukların eğitim öğretim konusunda milat cumhuriyet dönemi değil Abdülhamid dönemi olduğunu bilmek demektir. Abdüllatif Subhi Paşa ilk defa bir kız sanat okulu açma konusunda tereddüt gösterince Sultan Abdülhamid Han’ın, “Ben arkandayım” teşviki ile sonuca ulaşmıştır.
Abdülhamid’i anlamak Filistin’de bunca kanın dökülmemesi demektir. “Eğer Filistin’de Müslüman Arap unsurunun faikiyetini [üstünlüğünü] muhafaza etmesini istiyorsak, Yahudilerin yerleştirilmesi fikrinden vazgeçmeliyiz. Aksi takdirde yerleştirildikleri yerde çok kısa zamanda bütün kudreti elde edeceklerinden, dindaşlarımızın ölüm kararını imzalamış oluruz.” Sultan‘a ait olan yukarıdaki sözler 1895’de yazılmış hatıra defterine.
Abdülhamid’i anlamak gerektiğinde kolera salgınını def için (Pastör) den bile yardım istemek demektir.
( Abdülhamid Han Pastör’e araştırmalarında maddi destek sağlamış, onu Osmanlı Nişanı ile onurlandırmıştır. Türkiye, baktoroloji ilmini ona borçludur.)
Abdülhamid’i anlamak her an derinleşen bir fenayı önleyici ve kimseden yardım görmeyici çilekeş demektir.
Abdülhamid’i anlamak odasına bir hademe girdiğinde bile, sırf Allah’ın mahlûkuna saygı göstermek için ayağa kalkmak demektir. (Ayağa kalkışını gizlemek maksadıyla masasında bir kâğıt arıyormuş gibi yapar. Yalnız Allah’ın görüp, kulların farkına varmadığı şekilde nefsini küçülttüğü, hiç kimsenin bilmediği bu mahrem levha, tarihte ikinci bir devlet reisine nasip olmamış bir ulviyeti çerçevelemektedir.)
Abdülhamid’i anlamak Peygamberi Efendimiz rahatsız olmasın diye Medine-i Münevvere’ye giden tren raylarına keçe sardıracak kadar hürmetkâr, ömrü boyunca abdestsiz imza atmayacak kadar dini bütün bir padişah demektir.
Abdülhamid’i anlamak tarihte birçok büyük adam gibi kalabalık içinde yalnızlık demektir.
Abdülhamid’i anlamak Yavuz ve Kanuni dönemine nispetle Himalaya yüksekliğinde bir tepenin eteğinde ve uçurumun dibinde dev boylu bir hükümdar demektir. Ya tepenin üzerinde olsaydı, ya da Yavuz’un oğlu olsaydı.
Abdülhamid’i anlamak dünya siyasetçilerinin en zekisi, onu araç olarak kullanan en dahidir.
Sonuç olarak;
Abdülhamid’i anlamak geçmişte geleceği görmek demektir.
Abdülhamid’i anlamak bütün düğümleri çözmek demektir.
Abdülhamid’i anlamak ön yargıyı kökünden kazımak, dikeyleri yatay hale getirmek demektir.
Kaynak: Necip Fazıl’ın “ULU HAKAN” kitabından istifade edilmiştir.


Hakkında en çok iftira kampanyası başlatılan bir padişah…
Abdülhamid

Bu blogdaki popüler yayınlar

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur.

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur. Haim Nahum, Osmanlı Bankasından çaldığı paraları İsviçre’ye aktardı. Haim Nahum çaldığı paraların yarısını bir oğlu Bernar Nahum’a diğer yarısını da diğer oğlu Vehbi Koç’a verdi. Bernar Nahum ve Vehbi Koç o rtaklasa BEKO’yu kurdular. Vehbi Koç’un serveti, Osmanlı Parasıdır. ***** “Koç ve Doğramacı ailesini yakın izlemeye almak gerek.. Vehbi Koç kimdir? Bakarsınız ipin ucu Bandırma vapuruna kadar gider.. Bernard Nahum da çok önemli bir isim ve tabii Haim Nahum Efendi de öyle.. Koç deyince bugün akla Mustafa Koç, Rahmi Koç gelse de, aslında Koç ailesinin asıl önemli isimleri Kıraçlar. İnan Kıraç da damat..! Bu Hayim Nahum adı önemli.. Lozan’ın perde gerisindeki Siyonist o.. Türkiye’deki “Arap Düşmanı Kemalist Milliyetçilik”i n sponsoru da O. Daha sonra gitti Nasır’a danışman oldu, Arap Yahudilerini örgütledi ve Türk düşmanı Arap milliyetçiliğin in liderliğini üslendi..! Arap düşmanı Kemalist Türk milliyetçiliği fikrinin arkasında kimler vardı bakın bakal

israil’in 2. cumhurbaşkanı Atatürk’ün hocası Şemsi Efendinin oğlu

SABETAY ve PAKRADUNİ’ ler   Selanikli'nin yakın dostları TSK’nın hazırladığı “Atatürk Köşesi”nde Mustafa Kemal Paşa’nın boyunun 1.74 olduğu yazıyor. Bugüne kadar 1.68 olduğu biliniyordu.. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunu açıklayarak tartışmalara son noktayı koydu. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunun bilinenin aksine 1.68 değil, 1.74 olduğunu açıkladı. Atatürk’ün boyu 1.74 i ken, kilosu 74-76 arası, ayak numarasının da 42 olduğu açıklandı. Siz babasının adının Ali Rıza, annesinin adının Zübeyde olduğunu kabul etmeye devam edin ve tabii Selanik’te doğduğunu da! Resmi tarih iddiasını

Atatürk un SEVGILISI Fikriye nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi.

Hayatı gizemlerle dolu Fikriye’nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi. Yazar Fatih Bayhan tarafından yapılan çalışmada Fikriye’nin aynı zamanda Atatürk’ün imam nikâhlı eşi olduğu ve ondan çocuk aldırdığı iddia ediliyor.  Zübeyde, Makbule, Latife, Fikriye, Sabiha, Ülkü… Atatürk’ün kadınları. Anne, abla, eş, sevgili, evlatlık... Mustafa Kemal’in etrafındaki kadınların her biri ayrı bir araştırma konusu aslında. Latife Hanım ile Atatürk’ün ilişkisi sıradan bir karı-koca münasebeti değildi elbet. Gazi’nin etrafındaki kadınların çoğu güçlüydü şüphesiz. Ama Fikriye’nin durumu farklıydı. Mahzun, acılı, âşık, ihtiraslı, bir o kadar da çocuktu Fikriye. Zaten acılarla örülü hayatı da bunu gösteriyor. Fikriye yitik bir kadındı. Çünkü Atatürk’ün hayatının belki de en gizli kalan parçasıydı.  Atatürk ile Fikriye’nin ilişkisi nasıldı? Fikriye Köşk’te sıradan bir kadın mı yoksa Mustafa Kemal’in kalbindeki en derin yara mıydı? Fikriye intihar mı etti? Atatürk, Fikriye’ye dinî nikâh