Ana içeriğe atla

Eleştirmek bir sanattır, düşüncedir, fikirdir.

Kirli bir kalem. 


Rahmetli dedemle yaş taş “ihtiyar” bir bunak. 
Düşünce, fikir ve önerileriyle öne çıkamayan, edep ve terbiye sınırlarını zorlayarak gündem oluşturmaya çalışan fikri esir, irfanı esir, vicdanı esir bir aciz. 
Ömrünün son etabında bu kadar haris, nefret dolu, kötücül, kaba, edep yoksunu lafları birbiri ardına sıralayabilen yaşı kemale ermemiş bir zavallı. 
Düşüncenin, tezatlarıyla bütünlüğünü bilmeyen, zıt fikirlere kulaklarını tıkayıp, karşıt tiplere gözlerini kapayıp kendini hataya mahkûm eden bir edepsiz.
Köşesinden paşalara darbe çağrısı yapacak, dostunu, arkadaşını, meslektaşını askerin emriyle sırtından vuracak, fişleyecek kadar rezilin biri.
“Gerekirse silah kullanırız” söylemiyle hükümeti tehdit eden, Genelkurmay’dan aldığı talimatla başörtülü avına çıkıp can yakan, hayat söndüren bir yaratık. 


“Yaşam biçimimize müdahale var” vaveylası ile iyiye gidişe duyduğu alerjiyi kine dönüştüren bir psikopat. 
Ülkenin normalleşmesini diktatörlük diye yutturmaya çalışan, diktatörlüğünü yitirdiğini anlayan bir şirret.
Başkalarının yaşam tarzına en çirkin şekilde saldırıp, sonra benim yaşam tarzım tehdit altında diyebilen bir “ar(sız)yürek.”
Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın eşine başörtüsü nedeniyle küfredebilen bir aşağılık.
Histerilerle uğraşmak ve vakit kaybetmek, öfke uyandırıyor. Ar(sız)yürek’in Sayın Hayrünnisa Gül ve Sayın Emine Erdoğan hakkında saçmaladığı yazıya kayıtsız kalmak, cevap vermemek yürek yarası olurdu bende.
İktidara muhalefeti, eleştiriyi “kadın bedeni” üzerinden yapmaya çalışan zavallı, aciz, çaresiz Ar(sız)yüreğ’e edep(sizliğ)i hatırlatmak bir insanlık görevi oldu. 
Yazı felaket. Dil ve üslup hiçbir kayda değer insana yakışmayacak halde. Tarz aydın kisvesine bürünmüş bir zavallının tükeniş feryadı gibi. 
İnanca seviyesizce uzatılan dil, kadına edepsizce yapılan hakaret, makama küstahça saldırı, insana insani olmayan bir bakış açısı. Sevmediği siyasi harekete, temsilcilerine, yakınlarına, üyelerine ağız dalaşı, hakaret, kalemiyle, kelamıyla nefret saçan bir acziyet. 
Neresinden tutsan elinde kalan bir seviyesizlik. Söyleyecek sözü olmayıp, kıyafetlerle uğraşmayı entelektüellik zanneden zavallılık.
Nefretle, kabalıkla, küstahlıkla, edep yoksunu kelamla ve faşizmle şekillenmiş bir zihniyet dünyası.
Fikir özgürlüğü adına bir saçmalık. Yakışıksız çirkin bir üslup, ayrımcı ve ötekileştirici yazı. Kadını aşağılayan zihniyetin tezahürü olan bir dil ve duruş.
Nefret Ar(sız)yüreğ’in aklını başından almış.
Cumhuriyet eliti ve bu elitin mühendisliğinde biçimlenen toplumsal kesim, yaşam biçimleri garanti altında olan Kemalist totaliter sekülerler kamusal alan ve yaşamın türlü bölümlerinde Anadolu insanı görünür olmaya başlayınca, bu karşılaşmayı tehdit olarak algılayıp feverana başladılar. 
Hükümetle değişik saiklerle hesaplaşma duygusu içine giren kimi liberal, kimi milliyetçi, kimi batı odaklı çevrelerde ruh göçü oluyor.
İdarenin de iradenin de sivillere ait olduğu bir Türkiye Kemalistlerin bitiş ilanı oldu.
“Türkiye’nin demokratikleşmesi hadisesi” biraz, sistemin ruhundaki CHP damarını sökme anlamı taşıdığı için bunamış beyinler iltihaplanıyor, irinle doluyor. 
Ayağı çarıklı, ağzı çorba kokan, ayakkabısını kapıda bırakan, bidon kafalı, göbeğini kaşıyan bir halkla eşit olmak kâbusu rüyalarından çıkıp hayat bulunca nefret, düşüncelerinden hareketlerine ve kelamlarına yansıdı. 
Bu muhalefet değil, hakaret ve nefret. Tepeden bakan, kılık kıyafet ve inanca göre ötekileştiren bir tavır. Bu darbe sever bir azınlık sözcüsünün beyin arka planı. 
Oysa farklılıklarımızı zenginlik olarak görüp, hoşgörü ikliminde bir arada, mutlu, huzurlu ve barış içinde yaşamak daha keyifli ve güzel olmaz mı?
İnanca hakaret etmeyi marifet bilenleri aydın sayıp alkış tutanlar, bu milletin gözünde böyle çukurlaşıyorlar. Eleştirmek demek karalamak, laf çakmak, üslupsuzca davranmak değildir. Eleştirmek bir sanattır, düşüncedir, fikirdir.
Bu ülkede bir kadını kıyafetinden ve düşüncesinden dolayı aşağılamak ne olursa olsun hiç kimsenin haddine değildir.

F.Burak KAREN eline saglik.


Kocaman adam olmussun ama INSANLIK dan nasibini alamamissin



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur.

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur. Haim Nahum, Osmanlı Bankasından çaldığı paraları İsviçre’ye aktardı. Haim Nahum çaldığı paraların yarısını bir oğlu Bernar Nahum’a diğer yarısını da diğer oğlu Vehbi Koç’a verdi. Bernar Nahum ve Vehbi Koç o rtaklasa BEKO’yu kurdular. Vehbi Koç’un serveti, Osmanlı Parasıdır. ***** “Koç ve Doğramacı ailesini yakın izlemeye almak gerek.. Vehbi Koç kimdir? Bakarsınız ipin ucu Bandırma vapuruna kadar gider.. Bernard Nahum da çok önemli bir isim ve tabii Haim Nahum Efendi de öyle.. Koç deyince bugün akla Mustafa Koç, Rahmi Koç gelse de, aslında Koç ailesinin asıl önemli isimleri Kıraçlar. İnan Kıraç da damat..! Bu Hayim Nahum adı önemli.. Lozan’ın perde gerisindeki Siyonist o.. Türkiye’deki “Arap Düşmanı Kemalist Milliyetçilik”i n sponsoru da O. Daha sonra gitti Nasır’a danışman oldu, Arap Yahudilerini örgütledi ve Türk düşmanı Arap milliyetçiliğin in liderliğini üslendi..! Arap düşmanı Kemalist Türk milliyetçiliği fikrinin arkasında kimler vardı bakın bakal

israil’in 2. cumhurbaşkanı Atatürk’ün hocası Şemsi Efendinin oğlu

SABETAY ve PAKRADUNİ’ ler   Selanikli'nin yakın dostları TSK’nın hazırladığı “Atatürk Köşesi”nde Mustafa Kemal Paşa’nın boyunun 1.74 olduğu yazıyor. Bugüne kadar 1.68 olduğu biliniyordu.. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunu açıklayarak tartışmalara son noktayı koydu. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunun bilinenin aksine 1.68 değil, 1.74 olduğunu açıkladı. Atatürk’ün boyu 1.74 i ken, kilosu 74-76 arası, ayak numarasının da 42 olduğu açıklandı. Siz babasının adının Ali Rıza, annesinin adının Zübeyde olduğunu kabul etmeye devam edin ve tabii Selanik’te doğduğunu da! Resmi tarih iddiasını

Atatürk un SEVGILISI Fikriye nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi.

Hayatı gizemlerle dolu Fikriye’nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi. Yazar Fatih Bayhan tarafından yapılan çalışmada Fikriye’nin aynı zamanda Atatürk’ün imam nikâhlı eşi olduğu ve ondan çocuk aldırdığı iddia ediliyor.  Zübeyde, Makbule, Latife, Fikriye, Sabiha, Ülkü… Atatürk’ün kadınları. Anne, abla, eş, sevgili, evlatlık... Mustafa Kemal’in etrafındaki kadınların her biri ayrı bir araştırma konusu aslında. Latife Hanım ile Atatürk’ün ilişkisi sıradan bir karı-koca münasebeti değildi elbet. Gazi’nin etrafındaki kadınların çoğu güçlüydü şüphesiz. Ama Fikriye’nin durumu farklıydı. Mahzun, acılı, âşık, ihtiraslı, bir o kadar da çocuktu Fikriye. Zaten acılarla örülü hayatı da bunu gösteriyor. Fikriye yitik bir kadındı. Çünkü Atatürk’ün hayatının belki de en gizli kalan parçasıydı.  Atatürk ile Fikriye’nin ilişkisi nasıldı? Fikriye Köşk’te sıradan bir kadın mı yoksa Mustafa Kemal’in kalbindeki en derin yara mıydı? Fikriye intihar mı etti? Atatürk, Fikriye’ye dinî nikâh