Ana içeriğe atla

Cumhursuz bir Cumhurbaşkanı! Militer demokrasi

Mısır’da sadece darbeciler değil, Batı ve ABD de kaybetti.. İsrail kaybetti.. Suudi Arabistan ve Suriye de kaybetti! 


10 Temmuz 2013…Eskiden yok idi, işbu rivayet yeni çıktı! Demokrasinin halksızını da, militer olanını da gördük!
Bunlar darbeci de değil aslında; “Baltacılar”ın,ABD’deki Siyonist lobinin, İsrail’in, Siyonist çetenin arkasına saklanmış katiller sürüsü..
İnsan, “ekmel-i mahlûkat, eşref-i mahlûkat olarak yaratılmıştır”.Sonra bir bebekten bir katil üreten sistem devreye girer, o insan denen canlı “belhum adal”a dönüşür. Hayvandan da aşağı olur. Artık gözleri var görmez, kulakları var duymaz, kalpleri var hissetmez..
Mısır şu anda MOSSAD, CIA ve MI5 ajanlarının denetiminde yönetiliyor..
Tony Blair’i bile inandırmış Nobel ödüllü darbeci Baradey, “Mısır halkı demokrasi ile yönetilecek olgunlukta değildir” ve “askeri bir yönetim işbaşına gelmezse Mısır’da kaos ve karmaşa yaşanır” yani demokrasi dedikleri helvadan put, Mısır halkı gibi, Müslüman halklar için geçerli değil. Bunların sırtından sopayı eksik etmeyeceksin..


Türkiye için de aslında aynı şeyi düşünüyorlar.. Bugün Gezi’dekilerin ya da demokrasi diye sokağa dökmeye çalışanların kafasında hayal ettikleri yarın senaryosunda aynı sözler vardır.. Bizim Gezi zekâlılar celladını alkışladıklarının farkında değiller, bizim anti-kapitalistve Marksistlerin kapitalist baronların borusunu öttürdüklerininfarkında olmadığı gibi. Gezi’nin karargâhının sponsoru kimdi derdiniz?.. Unutmayalım; “ağuyu altın tas içre sunarlar, bal da onun suç otağı!” Her çevreci geçinen sadece çevreci, her demokrasi ve insan hakları savunucusu görünen kişi demokrat ve insan hakları savunucusu değildir. Belki bu değerlere karşı görevlendirilmiş bir ajan olabilir. Sisi denilen adam, değerlerini koruması gereken halkını emperyalizme peşkeş çeken, halkına ihanet eden, halkının kendine emanet ettiği silahı efendisine çeken, aşağılık bir asker bozuntusu. Cumhurbaşkanı seçtikleri adam, Hıristiyan görünümlü bir Yahudi ajanı.. Anayasaya ihanet eden Anayasa Mahkemesi Başkanı, olmayan anayasaya yemin ederek askerler tarafından cumhurun başkanı ilan edilen bir kukla.. Cumhursuz bir Cumhurbaşkanı!
Baradey, halksız bir demokrasinin başbakanı olacakmış.. Mason, bilim adamı görüntülü Amerika’nın Truva atı, CIA’nın Mısır’daki siyasi komiseri..
Haksız ve halksız bir demokrasi nasıl oluyormuş görün!
Mısır’da yaşanan hezeyanlar sadece bu aşağılık cuntanın trajikomik davranışları değil; İsrail, Amerikan, İngiliz, Alman ve Fransız entelijansiyasının karanlık ve kirli çehresini de sergiliyor..
Kuşkusuz bu ülkelerdeki herkes bu kadar ahlâksız, akılsız bir oyunun parçası değil; ama onlar da bu çirkin, kanlı ve kirli oyun karşısında sessiz kalıyorlar..
Çin ve Rusya sanki ABD ve Avrupalıların deşecekleri Mısır’dan kendine çıkacak payı bekleyen akbabalar gibi etrafta dolanıyorlar. Bu cinayetin medya üssü, sanki Paris gibi.. İngiltere temkinli. Amerika gırtlağına kadar batmış! Almanya, Avrupa adına rol üstlenmeye hazır..
En zavallı durumda Suudi Arabistan tabii.. Zavallı Vehhabi Nur Partisi verilen sözlere kanmış. Vakıf ve Şeriat Bakanlığı’nı ele geçirip herhalde Ezher’e ayar vermeye çalışacaklardı.Bu alçakça darbeye Ezher Şeyhi’ni de alet ettiler. Bu feraset yoksulu zavallı da, muhtemelen darbe sürecinde Ezher’i elde tutmak için güçlüden yana durma ihtiyacı duymuştur. Sina’daki Bedevi Araplar bile Ezher Şeyhi’nden hakka ve halkına daha sadık ve feraset sahibi çıktı!
Be hoca! “Zalimlere yaklaşmayın, sonra ateş size de dokunur” denmedi mi? Hani haksızlıklar karşısında susanlar dilsiz şeytandı. Bel’am diye kime denir be hoca?
Neyse , bu süreçte Mısır’ın karanlık yüzleri aydınlandı. Kim kimdir ortaya çıktı.
Devrim karargâhı, tam da George Orvel’in “Hayvanlar Çiftliği”ne döndü.. Vahşi Baltacıların girip çıktığı, siyasi cinayet planlarının yapıldığı; hazinenin, İhvan’ın ve darbe karşıtlarının mal varlıklarının yağmalandığı bir sırtlanlar kampına döndü. Bu anlamda “Dingo’nun ahırı” hafif kalıyor.. Karargâha sadece MOSSAD, CIA ve MI5 ajanları elini kolunu sallayarak girip çıkıyor. Muhalefet eden generaller karargâhta göz hapsinde tutuluyor..
Baradey, Amerikalılar adına emirler verip, talimatlar yağdırıyor.. Amerikalılarla sağa sola gidip geliyor. Bir “Kaçtı” deniyor, bir başbakan ilan ediliyor, sonra başbakanlık açıklaması geri alınıyor..
Karargâhta tam bir kargaşa hâkim. Kimse birbirini dinlemiyor.
Sahadaki asker ve polislerin, istihbarat elamanlarının karargâhla bağlantısı büyük ölçüde kopmuş durumda..
Amerikalıların,İngilizlerin, Yahudilerin kafaları oldukça karışık!
Kesin olan bir şey varsa bu darbeci kadronun bu aşamadan sonra ülkeyi yönetemeyeceği.
Bu arada Erdoğan’ın Gazze ziyareti için geçiş koridoruna ilişkin belirsizlik her an diplomatik bir krize dönüşebilir.. Yine Mursi’nin eşi ve çocuklarının da gözaltına alındığı ve nereye götürüldüğü bilinmiyor. Türkiye, BM ve/veya darbecilerle iyi ilişkiler içindeki ülkeler üzerinden, kadın ve çocukların güvenli bir yere nakli konusunda bir girişim başlatabilir..
Bu batılılara şunu söylemek gerek: “Kılavuzu karga olanın burnu işte böyle pislikten çıkmaz..” “Karga besleyenlerin gözlerini sakınmaları gerek.”
Yine batılı entelijansiyanın şuna artık bir karar vermesi gerek: “Zararın neresinden dönerseniz kardır..” “Gelecek günler sizin için geçen günleri aratacak..” Böyle giderseniz..
Bu cuntayı desteklemeye devam ederseniz, İslâm dünyasında ve Afrika’da, Asya’da, Latin Amerika’da patlama noktasına gelen öfke size yönelir.. “Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olursunuz..” Kendi evinizde rahat oturamazsınız, sizi kendi yurdunuzda vururlar. “Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste” denmiştir. “Zulm ile abad olunmaz!”
Mısır’da sadece darbeciler değil, Batı ve ABD de kaybetti.. İsrail kaybetti.. Suudi Arabistan ve Suriye de kaybetti! Suudi yönetimi, kaçtığını sandığı şeye doğru koşuyor.. Korunmaya çalıştığı tehlikeye kapılarını açıyor.. Ne demişler: Kendi düşen ağlamaz.. Ne yaparsan elinle o da gelir seninle.. Biz yaptıklarımızlaya kendi cennetimize sırtımızda tuğla taşırız ya da kendi cehennemimize sırtımızda odun! Durmak yok, yola devam. Zira “herkes için ancak yaptığının karşılığı vardır..”
Selâm ve dua ile..


Yeni Akit  
Abdurrahman Dilipak : 

misir da son durum gercek tarih deposu

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur.

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur. Haim Nahum, Osmanlı Bankasından çaldığı paraları İsviçre’ye aktardı. Haim Nahum çaldığı paraların yarısını bir oğlu Bernar Nahum’a diğer yarısını da diğer oğlu Vehbi Koç’a verdi. Bernar Nahum ve Vehbi Koç o rtaklasa BEKO’yu kurdular. Vehbi Koç’un serveti, Osmanlı Parasıdır. ***** “Koç ve Doğramacı ailesini yakın izlemeye almak gerek.. Vehbi Koç kimdir? Bakarsınız ipin ucu Bandırma vapuruna kadar gider.. Bernard Nahum da çok önemli bir isim ve tabii Haim Nahum Efendi de öyle.. Koç deyince bugün akla Mustafa Koç, Rahmi Koç gelse de, aslında Koç ailesinin asıl önemli isimleri Kıraçlar. İnan Kıraç da damat..! Bu Hayim Nahum adı önemli.. Lozan’ın perde gerisindeki Siyonist o.. Türkiye’deki “Arap Düşmanı Kemalist Milliyetçilik”i n sponsoru da O. Daha sonra gitti Nasır’a danışman oldu, Arap Yahudilerini örgütledi ve Türk düşmanı Arap milliyetçiliğin in liderliğini üslendi..! Arap düşmanı Kemalist Türk milliyetçiliği fikrinin arkasında kimler vardı bakın bakal

israil’in 2. cumhurbaşkanı Atatürk’ün hocası Şemsi Efendinin oğlu

SABETAY ve PAKRADUNİ’ ler   Selanikli'nin yakın dostları TSK’nın hazırladığı “Atatürk Köşesi”nde Mustafa Kemal Paşa’nın boyunun 1.74 olduğu yazıyor. Bugüne kadar 1.68 olduğu biliniyordu.. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunu açıklayarak tartışmalara son noktayı koydu. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunun bilinenin aksine 1.68 değil, 1.74 olduğunu açıkladı. Atatürk’ün boyu 1.74 i ken, kilosu 74-76 arası, ayak numarasının da 42 olduğu açıklandı. Siz babasının adının Ali Rıza, annesinin adının Zübeyde olduğunu kabul etmeye devam edin ve tabii Selanik’te doğduğunu da! Resmi tarih iddiasını

Atatürk un SEVGILISI Fikriye nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi.

Hayatı gizemlerle dolu Fikriye’nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi. Yazar Fatih Bayhan tarafından yapılan çalışmada Fikriye’nin aynı zamanda Atatürk’ün imam nikâhlı eşi olduğu ve ondan çocuk aldırdığı iddia ediliyor.  Zübeyde, Makbule, Latife, Fikriye, Sabiha, Ülkü… Atatürk’ün kadınları. Anne, abla, eş, sevgili, evlatlık... Mustafa Kemal’in etrafındaki kadınların her biri ayrı bir araştırma konusu aslında. Latife Hanım ile Atatürk’ün ilişkisi sıradan bir karı-koca münasebeti değildi elbet. Gazi’nin etrafındaki kadınların çoğu güçlüydü şüphesiz. Ama Fikriye’nin durumu farklıydı. Mahzun, acılı, âşık, ihtiraslı, bir o kadar da çocuktu Fikriye. Zaten acılarla örülü hayatı da bunu gösteriyor. Fikriye yitik bir kadındı. Çünkü Atatürk’ün hayatının belki de en gizli kalan parçasıydı.  Atatürk ile Fikriye’nin ilişkisi nasıldı? Fikriye Köşk’te sıradan bir kadın mı yoksa Mustafa Kemal’in kalbindeki en derin yara mıydı? Fikriye intihar mı etti? Atatürk, Fikriye’ye dinî nikâh