Ana içeriğe atla

Çocuklarınızın sabah yemininden memnun musunuz?

“Özgürlüklerin önü açılsın” 
Geçtiğimiz hafta Diyarbakır’da 57 sivil toplum örgütünün ortaklaşa yaptığı bir eylem üzerine, bu köşede 27.11.2011’de yayımlanan “Andımız ve İslami Duyarlılık” başlıklı yazıya atıfla, “Türk Milli Eğitim sistemindeki “itikadi” bir husus”u yeniden dikkatlere arzetmek istiyorum.

“Özgürlüklerin önü açılsın” sloganıyla yapılan eylemde, her sabah okullarda okutulan “Andımız”ın kaldırılması talep edildi. Memur-Sen Diyarbakır Şube Başkanı Yunus Memiş’in “Müslüman çocuklara her sabah gün doğumu ile adeta ibadet bilinciyle bu saçma ve şirk kokan sözleri söyletmek gaflet ve ihanet ile özdeştir” sözlerine özellikle dikkat etmelisiniz. Zira konu sadece sıradan bir “sabah ritüeli”nden ibaret değil; doğrudan doğruya “İslam inancı”yla, “iman” veya “küfür”le alâkalı.
Mezkur yazıda da belirtmiştim; her sabah çocuklarımıza zorla okutulan “Andımız” metninin hikayesi Cumhuriyet Devrimlerinin silindir gibi bu milletin üzerinden geçtiği yıllara dayanıyor. “İdam mangası” olarak faaliyet gösteren Ankara İstiklal Mahkemesi üyeliği de yapmış olan eski İttihatçı Milli Eğitim Bakanı Dr. Reşit Galip, 1933’ün 23 Nisan Çocuk Bayramı sabahı “ilk bayramlaşma”yı kızlarıyla yaparken, onlara şöyle bir hitapta bulunur: “Türküm, doğruyum, çalışkanım. Yasam küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir. Ülküm, yükselmek, ileri gitmektir. Varlığım Türk varlığına armağan olsun!”


Kızlarına bu sözleri söyleyen Bakan, “sanki mükemmel bir şey bulmuş, çok büyük bir keşif yapmış” hissine kapılarak havaya girer, bu cümlelerin bütün okullarda çocuklara her sabah okutulmasını sağlamak için Çankaya’ya koşar. Sonuçta, Millî Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu, 10 Mayıs 1933 tarih ve 101 Sayılı Kararıyla bu metni “Öğrenci Andı” olarak zorunlu kılar.
İşte, her sabah çocuklarımıza okutulan metnin hikâyesi bu. Kızlarına şirinlik yapmak isteyen bir Baba-Bakan, anlık bir hisle birkaç cümle kuruyor ve o cümleler, zaman içinde sonlarına başka cümleler de eklenerek adeta “kutsal bir metin” hüviyetine büründürülüp bütün öğrencilere, her gün “yemin” olarak içtiriliyor. İşte size “Kemalist Devrimler’in ve Cumhuriyet’in bu ülkede nasıl tatbik edildiğine dair tipik bir örnek.”
Zaman içinde ilaveler yapılan metin, “28 Şubat süreci”nin ateşli günlerinde, Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliği’nin 10. maddesiyle yeniden düzenlenir. Buna göre öğrenciler, her gün dersler başlamadan önce, “öğretmenlerin gözetiminde topluca” bugünkü “Andımız”ı okumakla yükümlüdür.
Bu nedenle, böyle bir “metnin üzerine inşa edildiği temel zihniyet”e ve bunun “İslam inancı karşısındaki vaziyeti”ne bakmak “imani bir duruş” gereğidir.
Şimdi bugünkü “Andımız” metnindeki şu ifadeye dikkatinizi çekmek istiyorum: “Ey Büyük Atatürk! Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime and içerim.”
Yani neymiş? Benim çocuklarım, her sabah derse girmeden önce, askeri disiplin içinde hizaya sokulacak ve esasen “Rasulullah’ın açtığı yolda, Allah’ın gösterdiği hedefle doğru yürümek”le yükümlüyken, mevzuat gereği “Mustafa Kemal’in açtığı yol”da, “Mustafa Kemal’in gösterdiği hedef”e doğru hiç durmadan yürüyeceğine yemin edecekmiş!
Yani temel zihniyet, “müslüman” değil, “Kemalist bir nesil” yetiştirmek!...
Peki, M.Kemal’in açtığı yolda ve gösterdiği hedefte neler var? Devrimlerle nelerin devrilip yerine nelerin ikame edildiğini, bu yapılırken nasıl bir baskı ve zulüm tatbik edildiğini biliyor olmalısınız. Camilerin depo, ahır vb. amaçlarla kullanıldığını, Kur’an’ın yasaklandığını, Kur’an öğrenmenin suç sayıldığını; Kur’an’a/İslam’a dair ne varsa birey, aile, toplum ve devlet hayatından; siyasi, sosyal, iktisadi, hukuki, kültürel vb. bütün alanlarda çıkarıldığını tek tek sayalım mı şimdi?
Şimdi ben, yarın mahşer günü Allah’a hesap vermekle yükümlü olduğumu bilen bir müslüman olarak, çocuklarımı böyle bir yola koyulsunlar diye mi yetiştirmeliyim, yoksa İslam inancına göre mi?
Ben Kemalizm’i değil, İslam’ı tercih ediyorum. O halde “İslam inancı”na göre yetiştirmekle mükellef olduğumu düşünüyorken, çocuklarımın Kemalist olarak yetişmesine niye göz yumayım?
Bu yüzden, okullarda okutulan “Andımız” başlığı altındaki İslam inanç esaslarına, “iman” ilkelerine uymayan o metnin derhal iptal edilmesini istiyorum.
Ey müslümanlar! Çocuklarınız her sabah “küfür” üzerine, “şirk” üzerine; “Tevhid’e tamamen zıt bir itikad” üzerine yemin ettirilirken, siz hâlâ buna sesinizi çıkarmıyorsanız, “iman iddiası”ndaki samimiyetiniz sorgulanmaz mı? “Andımız”ı hep birlikte, iptal edilene kadar “okumama/okutmama eylemi” yapmakla yükümlü değil misiniz?
Bu bir “iman-küfür meselesi” değil mi yoksa? Müslüman olarak kalacaksak, “iman”dan taviz vermek mümkün mü?

Faruk Köse / Yeni Akit

Okullardaki Sabah Toreni
http://gercektarihdeposu.blogspot.com

Bu blogdaki popüler yayınlar

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur.

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur. Haim Nahum, Osmanlı Bankasından çaldığı paraları İsviçre’ye aktardı. Haim Nahum çaldığı paraların yarısını bir oğlu Bernar Nahum’a diğer yarısını da diğer oğlu Vehbi Koç’a verdi. Bernar Nahum ve Vehbi Koç o rtaklasa BEKO’yu kurdular. Vehbi Koç’un serveti, Osmanlı Parasıdır. ***** “Koç ve Doğramacı ailesini yakın izlemeye almak gerek.. Vehbi Koç kimdir? Bakarsınız ipin ucu Bandırma vapuruna kadar gider.. Bernard Nahum da çok önemli bir isim ve tabii Haim Nahum Efendi de öyle.. Koç deyince bugün akla Mustafa Koç, Rahmi Koç gelse de, aslında Koç ailesinin asıl önemli isimleri Kıraçlar. İnan Kıraç da damat..! Bu Hayim Nahum adı önemli.. Lozan’ın perde gerisindeki Siyonist o.. Türkiye’deki “Arap Düşmanı Kemalist Milliyetçilik”i n sponsoru da O. Daha sonra gitti Nasır’a danışman oldu, Arap Yahudilerini örgütledi ve Türk düşmanı Arap milliyetçiliğin in liderliğini üslendi..! Arap düşmanı Kemalist Türk milliyetçiliği fikrinin arkasında kimler vardı bakın bakal

israil’in 2. cumhurbaşkanı Atatürk’ün hocası Şemsi Efendinin oğlu

SABETAY ve PAKRADUNİ’ ler   Selanikli'nin yakın dostları TSK’nın hazırladığı “Atatürk Köşesi”nde Mustafa Kemal Paşa’nın boyunun 1.74 olduğu yazıyor. Bugüne kadar 1.68 olduğu biliniyordu.. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunu açıklayarak tartışmalara son noktayı koydu. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunun bilinenin aksine 1.68 değil, 1.74 olduğunu açıkladı. Atatürk’ün boyu 1.74 i ken, kilosu 74-76 arası, ayak numarasının da 42 olduğu açıklandı. Siz babasının adının Ali Rıza, annesinin adının Zübeyde olduğunu kabul etmeye devam edin ve tabii Selanik’te doğduğunu da! Resmi tarih iddiasını

Atatürk un SEVGILISI Fikriye nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi.

Hayatı gizemlerle dolu Fikriye’nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi. Yazar Fatih Bayhan tarafından yapılan çalışmada Fikriye’nin aynı zamanda Atatürk’ün imam nikâhlı eşi olduğu ve ondan çocuk aldırdığı iddia ediliyor.  Zübeyde, Makbule, Latife, Fikriye, Sabiha, Ülkü… Atatürk’ün kadınları. Anne, abla, eş, sevgili, evlatlık... Mustafa Kemal’in etrafındaki kadınların her biri ayrı bir araştırma konusu aslında. Latife Hanım ile Atatürk’ün ilişkisi sıradan bir karı-koca münasebeti değildi elbet. Gazi’nin etrafındaki kadınların çoğu güçlüydü şüphesiz. Ama Fikriye’nin durumu farklıydı. Mahzun, acılı, âşık, ihtiraslı, bir o kadar da çocuktu Fikriye. Zaten acılarla örülü hayatı da bunu gösteriyor. Fikriye yitik bir kadındı. Çünkü Atatürk’ün hayatının belki de en gizli kalan parçasıydı.  Atatürk ile Fikriye’nin ilişkisi nasıldı? Fikriye Köşk’te sıradan bir kadın mı yoksa Mustafa Kemal’in kalbindeki en derin yara mıydı? Fikriye intihar mı etti? Atatürk, Fikriye’ye dinî nikâh