Ana içeriğe atla

Sigindiklari kale leri koruyamayanlar hiyanete peskes cekenler dir (gunumuz de daha iyi anlasiliyor)

İhanete ÇANAK tutanlar KALE’leri koruyamazlar!

Bismillahirrahmanirrahim

Bu nasıl zafer ki; Çanakkale, İnönü, Sakarya ve Dumlupınar savaşları sonunda iki milyon kilometrekare vatan toprağı, Osmanlı Devletiyle beraber elden gidiyor. Ve sadece bir avuç Anadolu toprağı elimizde kalıyor. Petrol denizi Musul ve Kerkük bile sınırlarımızdayken terk ediyoruz.

Bu nasıl kahramanlık ki; kıtaların hâkimi cihan devleti Osmanlı üzerinde, planlı bir şekilde bölünmüş sınırlar içinde kırka yakın devletçiklerin kurulmasına çanak tutuluyor. Bu nasıl vatan ve din müdafaası ki; hem harflerimiz, hem dinimiz ve hem de kıtalararası vatanımız elden gidiyor! Harflerimiz tarihe, dinimiz camiye, vatanımız da Anadolu’ya mahkûm ediliyor!.

Sarıkamış dağlarında, Yemen çöllerinde, Anadolu ve Balkan ovalarında ve Çanakkale’de tam bir milyon şehit verdik. Milyonlarca ocak söndürdük. Geriye milyonlarca dul ve yetim bıraktık. Düşmana Çanakkale’yi geçilmez Anadolu’yu yenilmez yaptık. Ama içimizdeki sabataist(dönme)lerin ve masonların ihanetlere çanak tutmaları sebebiyle kaleleri bir bir baykuşlara bıraktık. Şimdi oralarda yas var, matem var. Kimi kardeşlerimizi Bulgarların eline, kimilerini Sırplara kimilerini de Yunanlılara esir verdik. Ve bu kahramanlaştırdıklarımızın! eliyle şimdi Doğu Türkistan’da, Irak’ta, Suriye’de kan var, gözyaşı var, işgal var. İlk kıblemiz Mescidi Aksa’mızda yas var. Filistin’de katliam, Etiyopya’da, Somali’de, Moritanya’da aç var, sefalet var.

Ve putlaştırdıklarımızın eliyle ihanetlere çanak tutulunca kaleler bir bir emperyalistlerin eline geçti. Okyanusları içine alan vatan kalemiz, ilim kalemiz, ticaret kalemiz, siyaset kalemiz ve hilafet kalemiz bir bir elden çıkınca, savaşta yendiğimiz ülkelere muhtaç olduk. Köle olduk. Öz dedemizle konuşmak ve eserlerini okumak için Osmanlıca tercüman bulmaya mecbur kaldık. Şairin, “Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya, öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!” diye tarif ettiği torunları olduk. Ev bizim, vatan bizim, şehit bizim, zafer bizim ama söz onların, yetki onların, karar onlarındı. Rusların Karadeniz’de, Ermenilerin Doğuda, İtalyanların Akdeniz’de, Bulgarların Trakya’da, Fransızların Maraş’ta, Yunanlıların Ege ve Marmara’da, İngiliz ve tüm küffarın tam yarım milyon ordusuyla Çanakkale’de başaramadıkları ihanetleri içimizdeki bir avuç mutlu ve putlu azınlığın eliyle gerçekleştirdiler.

Şeytan ve yandaşlarına çanak tutarak Rahmana kulluk kalemizi yıktılar. Emperyalistlere çanak tutarak Cihan devleti Osmanlı kalemizi yıktılar. Latin harflerine çanak tutarak medeniyet kalemizi yıktılar. Irkçılığa, kavmiyetçiliğe, faşizme ve terörün her çeşidine çanak tutarak birlik, kardeşlik ve hilafet (Dünya Liderliği) kalemizi yıktılar. Kapitalizme, faize, kumara çanak tutarak ekonomi kalemizi yıktılar. Fuhşa, zinaya, içkiye çanak tutarak aile kalemizi yıktılar. Esrara, eroine, alkole çanak tutarak nesil kalemizi yıktılar.

Saygısızlığa, nefrete, kavgaya çanak tutarak sevgi, saygı ve edep kalemizi yıktılar. Ve manası hâlâ belli olmayan laikliğe çanak tutarak din kalemizi yıktılar. Ve tam iki yüz yıldır devam eden bu ihanetleri gerçekleştirenleri de koruma altına alarak kahramanlaştırıp putlaştırdılar.

Ama plan ve programları tutmadı. Şimdi Meclisimizin içindeki kavgaları, hırçınlaşmaları, kürsü işgalleri ve terörizmi besleyip silah olarak kullanmaları yeniden Çanakkale destanı yazmağa başlayan Türkiye’mizin maddi ve manevi sahada süper güç olmasını önlemenin gayretleridir.

Çanakkale’yi geçilmez yapan “Mektebinde şahadet dersi olan bir milletin esareti yoktur” şuurunda, hayâ ve edep, ilim ve meslek sahibi dindar bir nesil yetiştirmek için eğitim sahasındaki 4+4+4 çalışmalarını engellemeleri de bu ihanetlerinin bir parçasıdır. Dedeleri İttihad Terakki mason çeteleri aynı ihanetleri yapmışlardı. Şimdi özel harbe bağlı Ergenekon çatısı altında aynı kaos, kavga ve terör taktikleriyle direniyorlar. İki ırkçı, bir ateist solcu parti işte bu ihanetlere çanak tutarak kalelerimizi dış güçlere teslim ettirenlerin kurdurttuğu faşist partilerdi.

Ama mücadeleleri boşa çıktı. Çanakkale’den sonra tekrar yenildiler. Şimdi Seyyid Çavuşların ve Nene Hatunların torunları uyanmağa ve oyunlarını bozmağa başladı elhamdülillah.

18 Mart 1914’den 96 yıl sonra Allah’ın (c.c) yardımıyla Çanakkale ruhu yeniden ülkemizde iktidara taşındı elhamdülillah. Dün bu vatanı korumak için canıyla kanıyla mücadele edenlerin torunları şimdi siyasi, iktisadi, içtimai (sosyal ve ahlaki) ve hukuki kaleleri yeniden inşa edip millet adına nöbeti devralmağa hazırlanıyorlar. Yoksa Çanakkale ve diğer cephelerde Osmanlı Devleti parçalanıp yıkılmasın, kızlarımızın örtülerine namahrem eli değmesin, namuslarımız korunsun, harflerimiz kaldırılmasın ve İslam Medeniyeti Düzeni mektepten, kışladan ve hayattan kovulmasın diye savaş meydanlarında genç yaşta şehit ve gazi olan dedelerimizin yüzüne nasıl bakacaktık? Ve ne yüzle bakacaktık?

Tüm şehid ve gazilerimizin ruhları şâd olsun. Makamları Cennet olsun. Şefaatleri daim üzerimizde olsun. Gayeleri gayemiz olsun. Amin.

16.03.2012 - Yeni Akit



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur.

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur. Haim Nahum, Osmanlı Bankasından çaldığı paraları İsviçre’ye aktardı. Haim Nahum çaldığı paraların yarısını bir oğlu Bernar Nahum’a diğer yarısını da diğer oğlu Vehbi Koç’a verdi. Bernar Nahum ve Vehbi Koç o rtaklasa BEKO’yu kurdular. Vehbi Koç’un serveti, Osmanlı Parasıdır. ***** “Koç ve Doğramacı ailesini yakın izlemeye almak gerek.. Vehbi Koç kimdir? Bakarsınız ipin ucu Bandırma vapuruna kadar gider.. Bernard Nahum da çok önemli bir isim ve tabii Haim Nahum Efendi de öyle.. Koç deyince bugün akla Mustafa Koç, Rahmi Koç gelse de, aslında Koç ailesinin asıl önemli isimleri Kıraçlar. İnan Kıraç da damat..! Bu Hayim Nahum adı önemli.. Lozan’ın perde gerisindeki Siyonist o.. Türkiye’deki “Arap Düşmanı Kemalist Milliyetçilik”i n sponsoru da O. Daha sonra gitti Nasır’a danışman oldu, Arap Yahudilerini örgütledi ve Türk düşmanı Arap milliyetçiliğin in liderliğini üslendi..! Arap düşmanı Kemalist Türk milliyetçiliği fikrinin arkasında kimler vardı bakın bakal

israil’in 2. cumhurbaşkanı Atatürk’ün hocası Şemsi Efendinin oğlu

SABETAY ve PAKRADUNİ’ ler   Selanikli'nin yakın dostları TSK’nın hazırladığı “Atatürk Köşesi”nde Mustafa Kemal Paşa’nın boyunun 1.74 olduğu yazıyor. Bugüne kadar 1.68 olduğu biliniyordu.. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunu açıklayarak tartışmalara son noktayı koydu. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunun bilinenin aksine 1.68 değil, 1.74 olduğunu açıkladı. Atatürk’ün boyu 1.74 i ken, kilosu 74-76 arası, ayak numarasının da 42 olduğu açıklandı. Siz babasının adının Ali Rıza, annesinin adının Zübeyde olduğunu kabul etmeye devam edin ve tabii Selanik’te doğduğunu da! Resmi tarih iddiasını

Atatürk un SEVGILISI Fikriye nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi.

Hayatı gizemlerle dolu Fikriye’nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi. Yazar Fatih Bayhan tarafından yapılan çalışmada Fikriye’nin aynı zamanda Atatürk’ün imam nikâhlı eşi olduğu ve ondan çocuk aldırdığı iddia ediliyor.  Zübeyde, Makbule, Latife, Fikriye, Sabiha, Ülkü… Atatürk’ün kadınları. Anne, abla, eş, sevgili, evlatlık... Mustafa Kemal’in etrafındaki kadınların her biri ayrı bir araştırma konusu aslında. Latife Hanım ile Atatürk’ün ilişkisi sıradan bir karı-koca münasebeti değildi elbet. Gazi’nin etrafındaki kadınların çoğu güçlüydü şüphesiz. Ama Fikriye’nin durumu farklıydı. Mahzun, acılı, âşık, ihtiraslı, bir o kadar da çocuktu Fikriye. Zaten acılarla örülü hayatı da bunu gösteriyor. Fikriye yitik bir kadındı. Çünkü Atatürk’ün hayatının belki de en gizli kalan parçasıydı.  Atatürk ile Fikriye’nin ilişkisi nasıldı? Fikriye Köşk’te sıradan bir kadın mı yoksa Mustafa Kemal’in kalbindeki en derin yara mıydı? Fikriye intihar mı etti? Atatürk, Fikriye’ye dinî nikâh