Ana içeriğe atla

DIŞARDAKİLER İNGİLİZ Dİ YUNAN DI YA İÇİMİZDEKİLER KİMDİ?

Yalan Yazan Tarih utansın

DIŞARDAKİLER İNGİLİZ'Dİ YUNAN'DI YA İÇİMİZDEKİLER KİMDİ?

(Başlık bize aittir)

Önce ruhlarımız yağmalandı.

Köklerimizden koparıldık.

...Hafızasız kaldık.

Biz aldatılmış bir nesiliz.

Evde dinlediklerimiz bir türlü, okulda duyduklarımız bambaşka türlüydü.

Evde konuşanlar,okuldakilerden korkarlardı.Bu korku ile ürkektiler,hep çekingen davranırlardı.Onların,adeta gizlice dinledikleri yaşlı insanlar vardı.O dönemin çocukları olan bizler,bu küskün neslin aralarındaki sohbetlere,büyük bir merakla kulak misafiri olurduk.Konuşmalarını bütünüyle anlayamasak da;haşlanmış,taşlanmış ve dışlanmış insanları dinlediğimizi çok net hissederdik.

Bizler çocuk yaşımıza rağmen çok merak ederdik:


“-Kimdi Bu muhteremler?”

Niçin kırgın ve küskündüler?

Sonradan öğrendik ki, onların her biri, mahalli birer Mehmed Akif’ti. Ya kamusal alandan sürülmüşlerdi,ya inançlarına utanç süngeri çekilmişti,ya sınır dışı edilmişlerdi,ya da yaşamalarına tahammül edilememişti...


Onlardan bazıları, babamın da ahbabıydı. Özellikle de biri,ayda bir iki defa gelir,babamla başbaşa verip konuşurlardı.Daha doğrusu,babam o yaşlı, fakat muhteşem görünüşlü bilge adamı derin bir saygıyla ve hep hayret ifadeleriyle, tasdik ederek dinlerdi.

Zaten, biz çocuklara duyurmamaya çalışarak konuşurlardı ama,acaba duysak anlayabilir miydik,anlasak hazmedebilir miydik...

Bir süre sonra anladım ki,yaşlılığına rağmen, boyu posu,duruşu itibariyle hala saygı telkin eden bu zat,İstiklal Harbi gazisi Aslan Bey’dir.Mü’min,mütevekkil,vazifesini yapmış olmanın huzuruyla mutlu;ama yetim-i akran olmanın hüznüyle,unutulmanın yalnızlığı arasında biraz küskün,biraz suskun bir etkileyici adam,lider bir kişilik...


Maraş’tan,işgalci Fransızları kovalayan kahramanları teşkilatlandıran,yöneten,yüreklendiren bir kahraman...Aslan Bey,aslan gibi bir adam.O iki metreye yakın boyu ile,kimbilir gençliğinde nasıldı! AsLan Bey,Çerkez kökenli bir Kafkas kartalıydı.


Maraş’ı kahraman yapan işgalden kurtuluş günü,her 12 Şubat’ta halkın samimi heyecanıyla kutlanır.Bu coşkun törenlerin en önemli anlarından biri,o güne kalabilmiş bir avuç kahramanın resm-i geçidi idi.Bu Osmanlı hatırası kahramanların önünde de,Aslan Bey,halkın alkışları, “Yaşa!”, “Varo!” sesleri arasında, ağır ve vakur adımlarla ve hep önüne bakarak,belki biraz da mahcup yürürdü.

Yıllar yılı böyle devam eden bu törenler,gün geliyor,Aslan Bey’siz yapılıyor.Bu durum dikkat çekiyor ve merak konusu oluyor.Aslan Bey,bir dahaki senenin 12 Şubat’ında da tören alanında görünmeyince,şehrin ileri gelenleri evine gidip, onu ısrarla davet ederler.O muhteşem Osmanlı da, ısrarla gelemeyeceğini söyler.


“-Niçin?” diye sorarlar.


“-Sebebsiz” der.


Çok ısrar edilince de,sebebini söyleyemek istemediğini ifade eder.


Fakat,ısrarların ardı arkası kesilmeyince de, “Aramızda kalsın” diye tembih ederek ,titreyen sesiyle şu cümleyi zor tamamlamış:


“-Arkadaşlar,gelmeyişimin sebebini benden başka hiç kimsenin bilmesini istemezdim amma, beni mecbur bıraktınız. Halkın önüne çıkacak doğru dürüst bir elbisem kalmadı.Kendim için değil amma,temsil ettiğim dava itibariyle,gazilerin önünde böyle dökülmüş bir kılıkla görülmek istemem.”


Aslan Bey,yağmalanmış bir tarihin temsilcilerinden sadece biriydi.Değişen hakim zihniyetin,daha yaşarken sükuta ve nisyana mahkum ettiği,yani bir bakıma ölmeden öldürdüğü bir kahraman...

Aslan Bey,çocukluğumun ve ilk gençlik yıllarımın sırlı kahramanlarından biriydi.İleri ki yıllarda,bu sırlı kahramanlarımın sayısı sür’atle arttı.Bunlar benim için sırlı kahramanlardı.Çünkü onları el yordamıyla ve uzun araştırmalar sonucu buluyordum.Onlardan biri de Kazım Karabekir Paşa idi.Paşa,İsmet İnönü’nün sınıf arkadaşı idi.İsmet Paşa,okulda anlatılanlardandı,bizim neslin aşina olduğu bir ünlü devlet adamıydı.Ama,bir çok cephenin kahramanı olan Kazım Karabekir Paşa,babamın ve dostlarının biraz sakınarak bahsettiği kumandanlarımızdandı.

Babamlar niçin Karabekir Paşa’dan gizli kapaklı bahsederlerdi? Bu tavırlarının sebebini anladığımda,tersyüz edilmiş yakın tarihimizi de anlamaya başlamıştım.Meğer Karabekir Paşa da,onca hizmetinin karşılığı olarak,bir kenara atılmış.Açlığa ve perişanlığa mahkum edilmiş,bebelerine süt bulamayacak duruma düşürülmüş de,evinin bahçesinde yetiştirdiği sebzeleri satarak geçinmeye çalışmış.Sürekli gözetim altında tutulmuş,geleni gideni ve ziyaret ettiği zevat bütünüyle fişlenmiş.Üstelik,evine baskınlar yapılmış,bir ömür biriktirdiği arşivi talan edilmiş,yazılarına el konulmuş,yazdıklarının yayınlanması engellenmiş.Yazdığı kitap mahkemelik olmuş,yasaklanmış.Hatta inanılması zor ama,hayatına bile kastedilmiş;daha da ötesi, bir suikasttan kıl payı kurtulmuş.

Yakın tarihimizin en önemli isimlerinden biri olan Karabekir Paşa’ya yapılanlar ne anlama geliyor sizce?Acaba,onun varlığı neden tehlikeli bulunuyordu?Bu ve benzeri sorular,bize talan edilen tarihi gerçeklerin ip ucunu göstermiyor mu?


Kaldı ki,Karabekir Paşa,bu çektiklerinde yalnız değildi.Benzeri şeyleri yaşamış binlerce insan oldu bu ülkede.

Sadece insan mı?

Bu tarih talanından ,belgeler,kitaplar,camiler,hatta bina girişlerini süsleyen harika hatlar ve tuğralar bile kurtulamadı.

Bu talandan,Çanakkale’nin gazi topları bile kendini kurtaramadı.O muhteşem zaferin şahidi olan bütün hatıra,gereksiz fazlalıklar olarak görülmüş de,hurda demir pahasına satılarak,ortadan kaldırılmış.

Kimdi bu cinayetin failleri?

Hurda kağıt fiyatına,Osmanlı arşivinin bir bölümünü Bulgarlara satanlardı herhalde!


Yapılan, gerçekten müthiş bir devrimdi;yıkan,deviren,altüst eden bir devrim...


İngilizler de,Çanakkale zaferimizden üç yıl sonra,Istanbul’u işgal ettikten hemen sonra Çanakkale’ye gidip o gazi toplardan intikam almışlardı.Adeta, “Siz miydiniz bize o müthiş yenilgiyi yaşatan” dercesine,hırslarını yenemeyerek, dinamitlemişler,patlatmışlar,parçalamışlar.

İyi de, onlar İngiliz’di.

Ya içimizdekiler?

Onlar kimdi?

-----------------------------------------------------------

Lozan anlaşmasını imzaladıktan sonra,ülkesinde sıkıştırılan İngiliz Başbakanı’nın sözlerini,Necip Fazıl rahmetliden naklen, hep tekrarlar babam.

“-Hani,artık Türklere hakimiyet hakkı ve özgürlük tanımayacaktık” diye kızan İngiliz Meclisi’ne demiş ki:

“-Biz onlara, her ne kadar bir hakimiyet hakkı verdik, bir devletleri olacak ama,ellerinden bütün manevi dinamiklerini almış bulunuyoruz;daha silkinip kendilerine gelmeleri imkansızdır.Artık hep bize muhtaç ve bağımlı kalmaya mecburdurlar.Artık Osmanlı’nın hayalini bile kuramazlar!”

Artık talan,yalan olmalı,bitip tükenmeli.

Tahrip,tamir edilmeli.

Doğru tarih bilinmeli.

Zira,kendimize gelmenin,özümüze dönmenin ve önümüzü aydınlatmanın başka yolu yoktur.

VEHBİ VAKKASOĞLU


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur.

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur. Haim Nahum, Osmanlı Bankasından çaldığı paraları İsviçre’ye aktardı. Haim Nahum çaldığı paraların yarısını bir oğlu Bernar Nahum’a diğer yarısını da diğer oğlu Vehbi Koç’a verdi. Bernar Nahum ve Vehbi Koç o rtaklasa BEKO’yu kurdular. Vehbi Koç’un serveti, Osmanlı Parasıdır. ***** “Koç ve Doğramacı ailesini yakın izlemeye almak gerek.. Vehbi Koç kimdir? Bakarsınız ipin ucu Bandırma vapuruna kadar gider.. Bernard Nahum da çok önemli bir isim ve tabii Haim Nahum Efendi de öyle.. Koç deyince bugün akla Mustafa Koç, Rahmi Koç gelse de, aslında Koç ailesinin asıl önemli isimleri Kıraçlar. İnan Kıraç da damat..! Bu Hayim Nahum adı önemli.. Lozan’ın perde gerisindeki Siyonist o.. Türkiye’deki “Arap Düşmanı Kemalist Milliyetçilik”i n sponsoru da O. Daha sonra gitti Nasır’a danışman oldu, Arap Yahudilerini örgütledi ve Türk düşmanı Arap milliyetçiliğin in liderliğini üslendi..! Arap düşmanı Kemalist Türk milliyetçiliği fikrinin arkasında kimler vardı bakın bakal

israil’in 2. cumhurbaşkanı Atatürk’ün hocası Şemsi Efendinin oğlu

SABETAY ve PAKRADUNİ’ ler   Selanikli'nin yakın dostları TSK’nın hazırladığı “Atatürk Köşesi”nde Mustafa Kemal Paşa’nın boyunun 1.74 olduğu yazıyor. Bugüne kadar 1.68 olduğu biliniyordu.. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunu açıklayarak tartışmalara son noktayı koydu. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunun bilinenin aksine 1.68 değil, 1.74 olduğunu açıkladı. Atatürk’ün boyu 1.74 i ken, kilosu 74-76 arası, ayak numarasının da 42 olduğu açıklandı. Siz babasının adının Ali Rıza, annesinin adının Zübeyde olduğunu kabul etmeye devam edin ve tabii Selanik’te doğduğunu da! Resmi tarih iddiasını

Atatürk un SEVGILISI Fikriye nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi.

Hayatı gizemlerle dolu Fikriye’nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi. Yazar Fatih Bayhan tarafından yapılan çalışmada Fikriye’nin aynı zamanda Atatürk’ün imam nikâhlı eşi olduğu ve ondan çocuk aldırdığı iddia ediliyor.  Zübeyde, Makbule, Latife, Fikriye, Sabiha, Ülkü… Atatürk’ün kadınları. Anne, abla, eş, sevgili, evlatlık... Mustafa Kemal’in etrafındaki kadınların her biri ayrı bir araştırma konusu aslında. Latife Hanım ile Atatürk’ün ilişkisi sıradan bir karı-koca münasebeti değildi elbet. Gazi’nin etrafındaki kadınların çoğu güçlüydü şüphesiz. Ama Fikriye’nin durumu farklıydı. Mahzun, acılı, âşık, ihtiraslı, bir o kadar da çocuktu Fikriye. Zaten acılarla örülü hayatı da bunu gösteriyor. Fikriye yitik bir kadındı. Çünkü Atatürk’ün hayatının belki de en gizli kalan parçasıydı.  Atatürk ile Fikriye’nin ilişkisi nasıldı? Fikriye Köşk’te sıradan bir kadın mı yoksa Mustafa Kemal’in kalbindeki en derin yara mıydı? Fikriye intihar mı etti? Atatürk, Fikriye’ye dinî nikâh