Üçüncü köprü AB’li dostlarımızı, üçüncü havaalanı Merkel’i, Kanal İstanbul da “Montrö” diye inleyen İngilizleri rahatsız ediyor.
Ahmet KEKEÇ : Merkel bu şairi çok sevecek
Halk TV müjdeyi veriyor (Kadıköy’deki gazdanadam festivalini işaret ederek): “Yaz boyu devam edecek bu halk hareketi, sonbaharda hükümeti yıkmaya dönük büyük bir halk hareketine dönüşecek.”
Perinçek de öyle diyor: “Bu iktidarı yıkacağız.”
Milli Merkez de öyle diyor: “Bu iktidarı yıkacağız.”
Hüsamettin Cindoruk da öyle diyor: “Bu iktidarı yıkacağız.”
Pardon ama sizin işaret ettiğiniz “halk hareketi” 2002’de gerçekleşmemiş miydi?
Bağrından “halka rağmen” devrimler, altı oklar, altı okun gölgesinde büyümüş entelektüeller, Sarıkız’lar, Yakamoz’lar, Balyoz’lar, Kafes’ler çıkaran statüko usulünce defedilmemiş miydi?
Bir müjde de “gazdanadam festivalinde” konuşma yaparak halkı coşturan Ataol Behramoğlu’ndan gelsin: “Üçüncü köprüyü de, üçüncü havaalanını da, Kanal İstanbul’u da yaptırmayacağız?”
Niye yaptırmayacaksın
Ataol?
Üçüncü köprü AB’li dostlarımızı, üçüncü havaalanı Merkel’i, Kanal İstanbul da “Montrö” diye inleyen İngilizleri rahatsız ediyor.
Senin rahatsızlığın nedir?
Efendim, çevre…
Devrimci şair Ataol Behramoğlu “çevreci endişelerle” bazı tesislerin üçüncülerinin yapılmasına karşıymış.
Kendisi böyle diyor…
İyi de, biz seni çevreci endişelerle kıvranırken hiç görmedik Ataol!
Bağıran şiirler yazdın, insanlara “Bir Ermeni General”i, “Yıkılma Sakın”ı, “Bir Gün Mutlaka”yı terennüm ettirdin… Ama sadece bağırdın ve bir dönemin “yazık edilmiş yıllarına” da katkıda bulundun.
Elini yıkayıp çıkacak mısın?
Hiçbir şey olmamış gibi davranmayı vicdanında telif edebilecek misin?
Bütün kavgan “Kemalist safları” sıklaştırmak için miydi?
Bu muydu ütopyan?
Biz niçin yeni zamanların çevreci Ataol’undan izler göremiyoruz o şiirlerde?
Madem çevreye bu kadar düşkünsün, Koç Üniversitesi koskoca Sarıyer ormanını katlederken (öyle böyle değil, Gezi alanını en az 500’le çarpacaksın) niçin küçük bir “direniş” sergilemedin?
Efendim?
Sergileyemez miydin?
Elbette sergileyemezdin… Sarıyer’deki katliama karşı çıkan çevreciler 28 Şubat’ın tanklarıyla susturulurken, sen İlhan Selçuk’larla “darbe övgüsünde” yarışıyordun.
Söz Ataol’dan açılmışken, bir de “endişesini” aktaralım değerli şairin.
Buyuruyordu ki o günkü konuşmasında, “Sovyetler Birliği yıkıldı, böyle oldu.”
Bu yüzden dünyada savaşlar, sömürü, insan hakları ihlalleri, çevre katliamı varmış.
Buna bir yorum yapmıyorum. Girin internete, “Google”un arama motoruna “Katliam” ve “Sovyetler Birliği” yazın… Bakalım karşınıza kim çıkacak. Çıkacak o kişi, Ataol’un taptığı büyük bir devrimcidir.
Bir çift söz de, Halk TV’yi yöneten kardeşe:
Hükümetlerin nasıl indirileceği demokrasilerde bellidir muhterem.
Mevcut durumdan rahatsız olabilirsiniz.
Bunu dillendirme, daha iyi yönetebileceğinize inandığınız partileri işaret etme, bu doğrultuda yayın yapma hakkına sahipsiniz.
Bu hakkınızı, yalan haberler ve halkı galeyana getirecek asparagaslar eşliğinde zaten tepe tepe kullanıyorsunuz.
Fakat, “halk hareketi örgütleyerek hükümet indirmeye çalışmak” darbeye girer kardeşlik.
Hukuk önünde bunun hesabını vermeye razıysanız, devam edin kışkırtmalarınıza.
Değilseniz, sandığı bekleyeceksiniz.
İstediğiniz evsafta bir Başbakan çıkarın.
Mesela Kemal Kılıçdaroğlu…
Siz de rahat edin, biz de işimize gücümüze bakalım.
Star
Halk TV müjdeyi veriyor (Kadıköy’deki gazdanadam festivalini işaret ederek): “Yaz boyu devam edecek bu halk hareketi, sonbaharda hükümeti yıkmaya dönük büyük bir halk hareketine dönüşecek.”
Perinçek de öyle diyor: “Bu iktidarı yıkacağız.”
Milli Merkez de öyle diyor: “Bu iktidarı yıkacağız.”
Hüsamettin Cindoruk da öyle diyor: “Bu iktidarı yıkacağız.”
Pardon ama sizin işaret ettiğiniz “halk hareketi” 2002’de gerçekleşmemiş miydi?
Bağrından “halka rağmen” devrimler, altı oklar, altı okun gölgesinde büyümüş entelektüeller, Sarıkız’lar, Yakamoz’lar, Balyoz’lar, Kafes’ler çıkaran statüko usulünce defedilmemiş miydi?
Bir müjde de “gazdanadam festivalinde” konuşma yaparak halkı coşturan Ataol Behramoğlu’ndan gelsin: “Üçüncü köprüyü de, üçüncü havaalanını da, Kanal İstanbul’u da yaptırmayacağız?”
Niye yaptırmayacaksın
Ataol?
Üçüncü köprü AB’li dostlarımızı, üçüncü havaalanı Merkel’i, Kanal İstanbul da “Montrö” diye inleyen İngilizleri rahatsız ediyor.
Senin rahatsızlığın nedir?
Efendim, çevre…
Devrimci şair Ataol Behramoğlu “çevreci endişelerle” bazı tesislerin üçüncülerinin yapılmasına karşıymış.
Kendisi böyle diyor…
İyi de, biz seni çevreci endişelerle kıvranırken hiç görmedik Ataol!
Bağıran şiirler yazdın, insanlara “Bir Ermeni General”i, “Yıkılma Sakın”ı, “Bir Gün Mutlaka”yı terennüm ettirdin… Ama sadece bağırdın ve bir dönemin “yazık edilmiş yıllarına” da katkıda bulundun.
Elini yıkayıp çıkacak mısın?
Hiçbir şey olmamış gibi davranmayı vicdanında telif edebilecek misin?
Bütün kavgan “Kemalist safları” sıklaştırmak için miydi?
Bu muydu ütopyan?
Biz niçin yeni zamanların çevreci Ataol’undan izler göremiyoruz o şiirlerde?
Madem çevreye bu kadar düşkünsün, Koç Üniversitesi koskoca Sarıyer ormanını katlederken (öyle böyle değil, Gezi alanını en az 500’le çarpacaksın) niçin küçük bir “direniş” sergilemedin?
Efendim?
Sergileyemez miydin?
Elbette sergileyemezdin… Sarıyer’deki katliama karşı çıkan çevreciler 28 Şubat’ın tanklarıyla susturulurken, sen İlhan Selçuk’larla “darbe övgüsünde” yarışıyordun.
Söz Ataol’dan açılmışken, bir de “endişesini” aktaralım değerli şairin.
Buyuruyordu ki o günkü konuşmasında, “Sovyetler Birliği yıkıldı, böyle oldu.”
Bu yüzden dünyada savaşlar, sömürü, insan hakları ihlalleri, çevre katliamı varmış.
Buna bir yorum yapmıyorum. Girin internete, “Google”un arama motoruna “Katliam” ve “Sovyetler Birliği” yazın… Bakalım karşınıza kim çıkacak. Çıkacak o kişi, Ataol’un taptığı büyük bir devrimcidir.
Bir çift söz de, Halk TV’yi yöneten kardeşe:
Hükümetlerin nasıl indirileceği demokrasilerde bellidir muhterem.
Mevcut durumdan rahatsız olabilirsiniz.
Bunu dillendirme, daha iyi yönetebileceğinize inandığınız partileri işaret etme, bu doğrultuda yayın yapma hakkına sahipsiniz.
Bu hakkınızı, yalan haberler ve halkı galeyana getirecek asparagaslar eşliğinde zaten tepe tepe kullanıyorsunuz.
Fakat, “halk hareketi örgütleyerek hükümet indirmeye çalışmak” darbeye girer kardeşlik.
Hukuk önünde bunun hesabını vermeye razıysanız, devam edin kışkırtmalarınıza.
Değilseniz, sandığı bekleyeceksiniz.
İstediğiniz evsafta bir Başbakan çıkarın.
Mesela Kemal Kılıçdaroğlu…
Siz de rahat edin, biz de işimize gücümüze bakalım.
Star
Yorumlar