Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ekim 2, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Osmanlı'nın hatırasına büyük saygısızlık.

Osmanlı mektebi ne olarak kullanılıyor Güney Afrika'nın Cape Town şehrinde bulunan Afrika'nın ilk Osmanlı mektebi  Osmanlılar, kendilerinden kilometrelerce uzağa, Güney Afrika'nın en uzak noktasına İslamî ilimleri öğretmek maksadıyla bir temsilcisini, Ebubekir Efendiyi yollamıştı. Bu gayretli Osmanlı âliminin Cape Town'da açtığı mektep binası bugün hala ayakta, ancak şu anda maalesef gece kulübü olarak kullanılıyor. Bilindiği üzere Sultan Abdülaziz Han döneminde (1862) Ümit Burnu'na İslamî ilimleri öğretmek amacıyla bir Osmanlı İslâm hukukçusu gönderilmişti. Üç aya varan bir yolculuktan sonra Seyyid Ebubekir Efendi (el- Emcedî) 13 Ocak 1863 tarihinde Güney Afrika'nın Cape Town şehrine ulaştı. Yanında bulunan yeğeni Ömer Lütfi, amcası ve aynı zamanda hocası olan Ebubekir Efendiye refakat ediyordu. Ömer Lütfi 1866 yılında Türkiye'ye geri dönüp Güney Afrika'daki hatıralarını kaleme alacaktı ki; bu eser,

Fıkhın Kurucusu İmâm-ı Azam Ebû Hanîfe'dir

Bir müctehidin çıkardığı ahkâmın hepsine “Mezheb” denir. Ehl-i sünnetin reîsi, fıkhın kurucusu, imâm-ı a’zam Ebû Hanîfedir . Bütün dünyâda tatbîk olunan ahkâm-ı islâmiyyenin dörtde üçü, onundur. Kalan dörtte birinde de, ortaktır. İslâmiyette ev sâhibi, âile reîsi odur. Bütün diğer müctehidler, onun çocuklarıdır.  Bir müctehidin çıkardığı ahkâmın hepsine “Mezheb” denir. Ehl-i sünnetin yüzlerce mezhebinden, bugün dört imâmın mezhebi kitâblara geçmiş olup, diğerleri kısmen unutulmuşdur.  Bu dört imâmın, Ebû Hanîfe, Mâlik bin Enes Esbahî, Muhammed Şâfi’î, Ahmed bin Hanbel’dir. Müctehid olmıyanların bütün hareketlerinde ve ibâdetlerinde, bu dört mezhebden birinde bulunması lâzımdır. Demek ki, Peygamberimizin yolu, Kur’ân-ı kerîm ile ve hadîs-i şerîfler ile, ya’nî sünnet ile ve müctehidlerin ictihâdları ile gösterilen yoldur.  Dîn-i islâm, nakil yolu ile bizlere gelmişdir. Nakilde, edille-i şerriyedir. Bunun dışındaki deliller geçerli değildir. Mesela, tesavvuf büyüklerini...

Müctehidlerin En Büyüğü

İmâm-ı a’zam Ebû Hanîfe dir. Eshâb-ı kirâmdan sonra gelen müctehidlerin en büyüğü, imâm-ı a’zam Ebû Hanîfedir. Bu büyük imâm, her hareketinde, vera’ ve takvâ üzere idi. Her işinde Peygamber Efendimize tam ma’nâsı ile tâbi’ idi. İctihâd ve istinbâtda, öyle yüksek bir dereceye ulaşmışdı ki, buraya kimse varamadı.  Kendisinden dahâ önceleri, dahâ âlim ve dahâ yüksek kimseler geldi ise de, onların zamanında sapıtmalar yayılmamış olduğundan, doğruyu ayıracak mi’yârlar hâzırlamamışlar, diğer daha kıymetli işlerle uğraşmışlardır.  İmâm-ı Şâfi’î hazretleri, İmâm-ı a’zamın ictihâdının inceliğinden, az birşey anlıyabildiği içindir ki, “Bütün müctehidler, imâm-ı a’zam Ebû Hanîfenin çocuklarıdır” demişdir. Îsâ aleyhisselâm, kıyâmete yakın bir zamanda, gökden inerek, Muhammed aleyhisselâmın dînine göre hareket edecek ve Kur’ân-ı kerîmden ahkâm çıkaracakdır.

Cebrail Aleyhisselam Yanlışı Düzeltirdi

Dinimizin emir ve yasaklarınınhepsi Kur’ân-ı kerîmden çıkmaktadır.   Kur’ân-ı kerîm, bütün Peygamberlere gönderilmiş olan, bütün kitâblardaki ahkâmı ve dahâ fazlasını kendisinde toplamakdadır. Kur’an-ı kerimdeki ahkam üç kısımdır: Birinci kısım, ilim ve akıl sahiblerinin anlıyabileceği açık hükümler. Kur’ân-ı kerîmdeki ikinci kısım ahkâm açıkca anlaşılmaz. İctihâd yolu ile meydâna çıkarılabilir.  İctihadda, Eshâb-ı kirâmdan biri, Peygamberimize uymayabilirdi. Fakat bu ahkâm, Peygamberimiz zamânında hatâlı ve şübheli olamazdı. Çünkü, Cebrâîl “aleyhisselâm” gelerek, yanlış olan ictihâdlar, Allahü teâlâ tarafından hemen düzeltilir, hak ile bâtıl birbirinden hemen ayrılırdı. Peygamberimizin “sallallahü aleyhi ve sellem” âhırete teşrîfinden sonra meydâna çıkarılan ahkâm ise, böyle olmayıp, doğru ile yanlış ictihâdlar karışık kaldı.  Bundan dolayıdır ki, vahy zamanında ictihâd olunan ahkâmı, hem yapmak, hem de inanmak lâzımdır.

Tarihimiz karmaşık şifrelerle doludur

Da Vinci Şifresi isimli kitapta yazılı olanlar da ne ki? Tarihimiz o kitaptakilere rahmet okutacak derecede karmaşık şifrelerle doludur Bursa’daki Yeşil Cami’nin mihrabında altı asırdan buyana duran, şimdilerde pek bir moda olan ‘Da Vinci Şifresi’ isimli kitapta anlatılanları hatırlatan ve vaktiyle yapılmış büyük bir zulümden sözeden şifreye benzer bir şiirden bahsetmiştim. Yazdıklarımın gerek akademik, gerekse popüler çevrelerde ilgiyle karşılandığını görünce aynı camide bulunan şifreye benzer iki şiiri daha daha yazayım dedim. İlk örnekte devlet düşmanlarına belá okunuyor, diğerinde ise Hazreti Muhammed’in hadisi bir satır ilávesi ile şiir haline getiriliyor. Çözebilenler, çözsün! Batı dünyasının gizli sembolleriyle ‘Da Vinci Şifresi’ isimli kitap sayesinde tanıştığımızı ama tarihimizin ve eski eserlerimizin böyle çok sayıda şifreyle dolu olduğunu yazmıştım ve Çelebi Mehmed tarafından yaptırılıp inşaatı 1419’da tamamlanan Bursa’daki Yeşil Cami’nin mihrabında