MEHMET ŞEVKET EYGİ..
Cumhuriyet İçin Ağlayanlar
1930'larda bir kısım halk, öyle istemezük böyle isterük, bayramı şöyle değil böyle kutlayacağız diye sokaklara dökülse, nümayiş yapsa, polisle çarpışsa ne olurdu?.. Başvekil İsmet Paşa hemen harekete geçer, sıkıyönetim ilan edilir, olağanüstü mahkemeler kurulur ve nümayişçilerin, protestocuların canına okunurdu? Kimisi idam, kimisi sürgün...
Şimdi ne yapılıyor? Polis biber gazı sıkıyor, su fışkırtıyor... Havalar soğudu, ıslananlar nezle olabilir. Nezle olmak idam edilmekten, sürülmekten hafiftir.
Cumhuriyet bayramı kutlanmıyor mu? Devlet, hükümet ve askeriye büyükleri Anıtkabire gidip bel bükmüyor mu? Atam huzuruna geldik denilmiyor mu? Geceleri havaya rengarenk fişekler atılmıyor mu? Her taraf bayraklarla donatılmıyor mu? Paraların pulların üzerinde Paşa'nın resmi yok mu? Evet eskiden olduğu gibi her şey var ve yapılıyor ama bizim Kemalistleri razı ve memnun etmek mümkün değildir. Çünkü onlar Kemalist bir azınlık diktatörlüğü istiyor. Müslüman çoğunluk baskı altında tutulsun istiyor. Vesayet düzeni istiyor. Resmî ideoloji baskı ve tabuları istiyor. Vatandaşlar, inançlarından dolayı ezilsin istiyor.
Almanya Hitler rejiminden... İtalya Mussolini düzeninden... İspanya Franco'dan... Portekiz Salazar'dan... Rusya Stalin sisteminden... Mısır Nasır diktatörlüğünden... İran Şah'tan...
Kurtuldular ama... (Cümleyi tamamlayamayacağım, beni anlarsınız...)
Yakın tarihimizde çoğunluğu oluşturan Müslümanlar çok acılar çektiler. Nice din hocası, tarikat şeyhi idam edildi, nicesi mahkemelerde hapishanelerde süründü. Nicesi uzun yıllar sürgünlerde çile doldurdu.
Bazı dinî risaleleri okumak suçtu.
1930'larda Müslümanın biri Bursa Ulucami minaresine çıkıp Ezan-ı Muhammedî okudu diye yer yerinden oynamıştı.
Dinî yayın yapmak suçtu.
Zikrullah suçtu.
40'lı yıllarda Antalya müftüsü namaz kılmak için camiye gitmiş, müezzin Türkçe kamet getirirken, müftü efendi de dudaklarını kıpırdatıyormuş. Biri, müftü sessizce Arapça kamet getiriyor ihbar etmiş, savcı müftüyü sorgulamıştı...
Kâbe Arab'ın olsun, Çankaya bize yeter diye haykırıyorlardı.
CHP başbakanlarından birinin bana otuz sene mühlet verin, bu memleketten dini kazıyayım dediği rivayet edilir.
Bediüzzaman 1926'dan, ölüm tarihi olan 1960'a kadar sürgünde kaldı, senelerce zindanda yattı, korkunç çileler çekti. Suçu neydi? Dine imana Kur'ana hizmet etmek...
Necip Fazıl haftalık Büyük Doğu'nun kapağına kocaman bir kulak resmi bastığı, yanına "Başımıza kulak istiyoruz!" yazdığı için tutuklanmıştı. Mâlum, İsmet Paşa ağır işitirdi...
Cumhuriyet elden gidiyor diye saçlarını yolup ağlayanlar sanırım cumhuriyet için değil, eski diktatörlük için ağlıyorlar.
Biz Müslümanlar çok ağlamıştık, biraz da onlar ağlasın.
Bizden çok kişi idam edilmişti, onlardan da birkaç kişi polis hortumu ile ıslansın, biber gazından öksürsün...
Onlar vurup öldürüyordu, şimdi birileri onlara fiske vurursa kıyamet mi kopar?
Cumhuriyet İçin Ağlayanlar
1930'larda bir kısım halk, öyle istemezük böyle isterük, bayramı şöyle değil böyle kutlayacağız diye sokaklara dökülse, nümayiş yapsa, polisle çarpışsa ne olurdu?.. Başvekil İsmet Paşa hemen harekete geçer, sıkıyönetim ilan edilir, olağanüstü mahkemeler kurulur ve nümayişçilerin, protestocuların canına okunurdu? Kimisi idam, kimisi sürgün...
Şimdi ne yapılıyor? Polis biber gazı sıkıyor, su fışkırtıyor... Havalar soğudu, ıslananlar nezle olabilir. Nezle olmak idam edilmekten, sürülmekten hafiftir.
Cumhuriyet bayramı kutlanmıyor mu? Devlet, hükümet ve askeriye büyükleri Anıtkabire gidip bel bükmüyor mu? Atam huzuruna geldik denilmiyor mu? Geceleri havaya rengarenk fişekler atılmıyor mu? Her taraf bayraklarla donatılmıyor mu? Paraların pulların üzerinde Paşa'nın resmi yok mu? Evet eskiden olduğu gibi her şey var ve yapılıyor ama bizim Kemalistleri razı ve memnun etmek mümkün değildir. Çünkü onlar Kemalist bir azınlık diktatörlüğü istiyor. Müslüman çoğunluk baskı altında tutulsun istiyor. Vesayet düzeni istiyor. Resmî ideoloji baskı ve tabuları istiyor. Vatandaşlar, inançlarından dolayı ezilsin istiyor.
Almanya Hitler rejiminden... İtalya Mussolini düzeninden... İspanya Franco'dan... Portekiz Salazar'dan... Rusya Stalin sisteminden... Mısır Nasır diktatörlüğünden... İran Şah'tan...
Kurtuldular ama... (Cümleyi tamamlayamayacağım, beni anlarsınız...)
Yakın tarihimizde çoğunluğu oluşturan Müslümanlar çok acılar çektiler. Nice din hocası, tarikat şeyhi idam edildi, nicesi mahkemelerde hapishanelerde süründü. Nicesi uzun yıllar sürgünlerde çile doldurdu.
Bazı dinî risaleleri okumak suçtu.
1930'larda Müslümanın biri Bursa Ulucami minaresine çıkıp Ezan-ı Muhammedî okudu diye yer yerinden oynamıştı.
Dinî yayın yapmak suçtu.
Zikrullah suçtu.
40'lı yıllarda Antalya müftüsü namaz kılmak için camiye gitmiş, müezzin Türkçe kamet getirirken, müftü efendi de dudaklarını kıpırdatıyormuş. Biri, müftü sessizce Arapça kamet getiriyor ihbar etmiş, savcı müftüyü sorgulamıştı...
Kâbe Arab'ın olsun, Çankaya bize yeter diye haykırıyorlardı.
CHP başbakanlarından birinin bana otuz sene mühlet verin, bu memleketten dini kazıyayım dediği rivayet edilir.
Bediüzzaman 1926'dan, ölüm tarihi olan 1960'a kadar sürgünde kaldı, senelerce zindanda yattı, korkunç çileler çekti. Suçu neydi? Dine imana Kur'ana hizmet etmek...
Necip Fazıl haftalık Büyük Doğu'nun kapağına kocaman bir kulak resmi bastığı, yanına "Başımıza kulak istiyoruz!" yazdığı için tutuklanmıştı. Mâlum, İsmet Paşa ağır işitirdi...
Cumhuriyet elden gidiyor diye saçlarını yolup ağlayanlar sanırım cumhuriyet için değil, eski diktatörlük için ağlıyorlar.
Biz Müslümanlar çok ağlamıştık, biraz da onlar ağlasın.
Bizden çok kişi idam edilmişti, onlardan da birkaç kişi polis hortumu ile ıslansın, biber gazından öksürsün...
Onlar vurup öldürüyordu, şimdi birileri onlara fiske vurursa kıyamet mi kopar?
Yorumlar