Ana içeriğe atla

Söğüdlü Maiyyet Bölüğü, Sultan’ı saltanatı süresince cansiperane bir halde korudu.

Söğüdlü Maiyyet Bölüğü


18 Temmuz 1920, Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı’nın kuruluş tarihi. Muhafız alayı, Cumhurbaşkanı’nın korumasını sağlayan birliğin adı.

Şimdi sizleri, 1920’lerden daha önceye, Sultan 2. Abdülhamid dönemine götürerek çok özel bir muhafız alayını hatırlatmak istiyorum. Hatta önce, 13. yüzyılın sonlarına giderek Osmanlı Beğliği’nin kuruluş yıllarına uzanalım.

13. yy’da, Moğol istilası sebebiyle batıya doğru gelen Kayı boyu, liderleri Süleyman Şah’ın Fırat nehrini geçerken boğulmasıyla ikiye bölündü. Bir kısmı geriye dönerken, diğer kısmı Ertuğrul Gazi komutasında batıya doğru ilerledi. Gösterdikleri kahramanlıklardan dolayı Selçuklu Sultanı Alaaddin, Söğüt ve Domaniç böl-gesini onlara kışlak ve yaylak olarak bağışladı. Ertuğrul Bey, emrindeki 400 çadırla bu bölgeye yerleşti ve Selçuklu Sultanı’na bağlı olarak fetihlere katılıp, İslam’ı yaymak için çalıştı. 1281’de vefat edince yerine oğlu Osman Bey geçti. Ertuğrul Gazi, her sene, Eylül ortalarında sağ salim yayladan dönünce şükür için ahaliye etli pilav ikramında bulunurdu. Vefatından sonra, Karakeçililer bu geleneğe sadık kalarak, önceleri nevruz zamanı, daha sonra ise yayla dönüşü, Ertuğrul Bey’in kabrini ziyaret ederek, etli pilav pişirip dağıttı. 700 yıldan fazladır devam eden bu gelenek, "Ertuğrul Gazi İhtifali” ya da “Yörük Bayramı” olarak, her sene Eylül’ün ikinci cumartesi pazarı kutlanmaktadır.

İşte, Karakeçiler’in yüzyıllardır sürdürdüğü bu adet, 2. Abdülhamid Han zamanında resmileştirildi. Sultan, böylece onlardaki, aidiyet duygusunu ve bağlarını güçlendirdi. Sultan’ın, Söğüd’e, özel bir muhabbeti vardı. Yıldırım Bayezid’in şehzadesi Ertuğrul’dan beri konmayan Ertuğrul ismini, yeniden ihya ederek oğullarından birine isim verdi. Bu isim meselesi, bazı batıcı aydınları, “Sona geldik derken başa döndük” diyecek kadar rahatsız etmiştir.

19 yy’ın ikinci yarısı darbeler ve suikastler dönemidir. Abdülhamid Han, Abdülaziz Han’a yapılan suikasti ve tahta geçtikden sonra yapılan Çırağan baskınını unutmamıştı. Gerek bürokraside gerek asker arasında ciddi bir emniyet sorunu vardı. Özellikle azınlıkların, padişaha hüsumeti ciddi tedbirler almayı gerektiriyordu. Böyle bir ortamda Padişah, yönünü dedesi Ertuğrul Gazi toprağına, yani Söğüd’e çevirdi. Sadakatlerinden şüphe etmediği Karakeçili aşiretinden 200 kişilik bir maiyyet bölüğü ihdas etti. Onları, her zaman, “öz hemşehrilerim” diye takdim etti. Ayrıca, yöredeki Türk büyüklerinin türbelerini tamir ettirdi.

Söğüdlü Maiyyet Bölüğü, Sultan’ı saltanatı süresince cansiperane bir halde korudu.

27 Nisan 1909 günü, Yıldız Sarayı’nda, Yahudi Emanuel Karasu, Ermeni Aram, Arnavud Esad Toptani ve Arif Hikmet, o menfur hal tebliğini sunarken, Padişah’ın bir işareti ile harekete hazır bekliyorlardı. Ancak, kan dökülmesini istemeyen Padişah bu işareti vermedi. Hep merak etmişimdir, eğer, Padişah, o işareti verseydi ve Söğüdlü Türkler, bu dört hainin orada işini bitirseydi devletin kaderi nasıl olurdu?

Ulusalcılık hatırına, İttihatçılık adına 2. Abdülhamid Han’a muhabbetden imtina eden milliyetçilerin ve Türkçüler’in, Rahmetli Nihal Atsız’ın “Gök Sultan” makalesini muhakkak okumasını tavsiye ediyorum.

Yıllar boyu resmi tarih kitaplarında, “kızıl sultan” olarak anlatılan 2. Abdülhamid Han’ın dönemi iyi anlaşılmadan günümüz hadiselerini anlamak mümkün değildir.

Not: Tarih bilincine itimad ettiğim usta yönetmen Osman Sınav’ın 2. Abdülhamid Han’ın hayatını senaryolaştırdığını duyunca çok heyecanlandım. Zira Sınav, senaryoda Karakeçililer’in sıkı bir hikayesi olacağından bahsediyordu.

Kerime Yıldız / Habervaktim

http://www.habervaktim.com/yazar/60364/sogudlu-maiyyet-bolugu.html




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur.

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur. Haim Nahum, Osmanlı Bankasından çaldığı paraları İsviçre’ye aktardı. Haim Nahum çaldığı paraların yarısını bir oğlu Bernar Nahum’a diğer yarısını da diğer oğlu Vehbi Koç’a verdi. Bernar Nahum ve Vehbi Koç o rtaklasa BEKO’yu kurdular. Vehbi Koç’un serveti, Osmanlı Parasıdır. ***** “Koç ve Doğramacı ailesini yakın izlemeye almak gerek.. Vehbi Koç kimdir? Bakarsınız ipin ucu Bandırma vapuruna kadar gider.. Bernard Nahum da çok önemli bir isim ve tabii Haim Nahum Efendi de öyle.. Koç deyince bugün akla Mustafa Koç, Rahmi Koç gelse de, aslında Koç ailesinin asıl önemli isimleri Kıraçlar. İnan Kıraç da damat..! Bu Hayim Nahum adı önemli.. Lozan’ın perde gerisindeki Siyonist o.. Türkiye’deki “Arap Düşmanı Kemalist Milliyetçilik”i n sponsoru da O. Daha sonra gitti Nasır’a danışman oldu, Arap Yahudilerini örgütledi ve Türk düşmanı Arap milliyetçiliğin in liderliğini üslendi..! Arap düşmanı Kemalist Türk milliyetçiliği fikrinin arkasında kimler vardı bakın bakal...

israil’in 2. cumhurbaşkanı Atatürk’ün hocası Şemsi Efendinin oğlu

SABETAY ve PAKRADUNİ’ ler   Selanikli'nin yakın dostları TSK’nın hazırladığı “Atatürk Köşesi”nde Mustafa Kemal Paşa’nın boyunun 1.74 olduğu yazıyor. Bugüne kadar 1.68 olduğu biliniyordu.. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunu açıklayarak tartışmalara son noktayı koydu. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunun bilinenin aksine 1.68 değil, 1.74 olduğunu açıkladı. Atatürk’ün boyu 1.74 i ken, kilosu 74-76 arası, ayak numarasının da 42 olduğu açıklandı. Siz babasının adının Ali Rıza, annesinin adının Zübeyde olduğunu kabul etmeye devam edin ve tabii Selanik’te doğduğunu da! Resmi tarih iddiasını

Atatürk un SEVGILISI Fikriye nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi.

Hayatı gizemlerle dolu Fikriye’nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi. Yazar Fatih Bayhan tarafından yapılan çalışmada Fikriye’nin aynı zamanda Atatürk’ün imam nikâhlı eşi olduğu ve ondan çocuk aldırdığı iddia ediliyor.  Zübeyde, Makbule, Latife, Fikriye, Sabiha, Ülkü… Atatürk’ün kadınları. Anne, abla, eş, sevgili, evlatlık... Mustafa Kemal’in etrafındaki kadınların her biri ayrı bir araştırma konusu aslında. Latife Hanım ile Atatürk’ün ilişkisi sıradan bir karı-koca münasebeti değildi elbet. Gazi’nin etrafındaki kadınların çoğu güçlüydü şüphesiz. Ama Fikriye’nin durumu farklıydı. Mahzun, acılı, âşık, ihtiraslı, bir o kadar da çocuktu Fikriye. Zaten acılarla örülü hayatı da bunu gösteriyor. Fikriye yitik bir kadındı. Çünkü Atatürk’ün hayatının belki de en gizli kalan parçasıydı.  Atatürk ile Fikriye’nin ilişkisi nasıldı? Fikriye Köşk’te sıradan bir kadın mı yoksa Mustafa Kemal’in kalbindeki en derin yara mıydı? Fikriye intihar mı etti? Atatürk, Fikriye’ye d...