Ana içeriğe atla

Yani Atatürk, cahil halka hiç bilmediği şeyleri öğretmiştir.

Öğretmenler günü kutlandı, sırada tıp bayramı, kadın günü, Kızılay şenliği, Yeşilay bilmemnesi, yerli mallar haftası falan da var.
"Kutsal" sayılan öğretmenlerin nasıl olup da diğer "fani" memurlar gibi geçim sıkıntısı çekebildikleri şaşkınlıkla dile getirildi, her yıl olduğu gibi.
Sonra da elbette "başöğretmen Atatürk" hatırlatılıp geçildi.
Atatürk'ün bir başöğretmen olduğu hep söylenmiştir.
Yani Atatürk, cahil halka hiç bilmediği şeyleri öğretmiştir.
Bu başöğretmenlik durumuna gerekçe olarak, Sarayburnu'nda, Gülhane Parkı'nın ucunda, kara tahta önünde elinde tebeşirle "yeni harfleri" öğretirken çekilmiş fotoğrafı gösterilir. (Benzer şekilde, elindeki rakı kadehini halka göstererek "vatandaşlar, bakın buna rakı derler, ben içiyorum, siz de için" demiş olduğu da hep rivayet edilir... Bu da bir çeşit başöğretmenlik midir?)
Atatürk'ün bu "halka bizzat öğretme faaliyetini" sürdürüp sürdürmediğini bilmiyoruz. Hiçbir kaynak da yazmıyor.
"Başöğretmenlik" niteliği elbette "mecazi" anlamdadır.


Yeni alfabeyi öğretmek üzere 1928 yılı sonunda "millet mektepleri" kurulmuş, Atatürk'ün de bu mekteplerin ve dolayısıyla Türk milletinin başöğretmeni olduğu varsayılmıştır.
Fakat bu millet mektepleri ne hikmetse 1936 yılında kapatılmıştır!
Ne yani, bu durumda Atatürk başöğretmenlikten vazgeçmiş mi olmaktadır?
Millet mektepleri "görevlerini tamamladıkları için" mi kapatılmışlardır?
Alfabe devriminin başında yüzde 8 olan okuma yazma oranı, millet mektepleri kapatıldığında çıka çıka yüzde 25'e çıkmıştı, bu durumda görev tamamlanmış mı olmaktadır?
Bu görev Halkevleri'ne devredilmiş, İttihat ve Terakki'nin Turancılık propagandası yapmak amacıyla kurduğu Türk Ocakları'nın bire bir, aynen devamı olan Halkevleri'ne...
Onlar da tek parti diktasının gözetimi altında bu oranı çıkara çıkara yüzde 50 dolaylarına çıkarabilmişler.
Benim çocukluğumda Türk milletinin yarısı okuma yazma bilmezdi. Okumayı yazmayı bırakın, iki kelime Türkçe konuşmayı bile bilmeyen Kürt vatandaşları saymadık.
Sonra, okuryazarlığın yaygınlaşmasının başöğretmenlikle falan değil, sanayileşme ve şehirleşmeyle ilgili olduğu anlaşıldı.
Türk milleti, Halkevleri çoğaldıkça ve yayıldıkça değil, şehirlere göç ettikçe, mecbur kaldıkça okuma öğreniyordu...
Vallahi bu durumda asıl Koç'un ya da Sabancı'nın en büyük başöğretmen seçilmeleri gerekirdi galiba.
Bugün birçok zevzek, papağan gibi Köy Enstitüleri'ni de özlemle anmayı hiç ihmal etmeden, Atatürk'ün başlattığı okuma yazma hamlesinin "dini siyasete alet eden" karşıdevrimciler tarafından sekteye uğratıldığını söyleyecektir.
Türkiye'de okuryazarlığın asıl o sözde karşıdevrim sürecinde geliştiğini göremeden ya da işine gelmediği için, bakmadan.
Sonra da Fazıl Say dinleyip artık Batılı olduklarını düşüneceklerdir.
Seçimi kaybedince de "tüh be" diyeceklerdir, "tam da halkı eğitmeye başlamıştık..."

Engin ARDIÇ - SABAH

http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/ardic/2012/11/25/ataturk-bir-basogretmen-midir

Zafer Islamin olacak



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur.

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur. Haim Nahum, Osmanlı Bankasından çaldığı paraları İsviçre’ye aktardı. Haim Nahum çaldığı paraların yarısını bir oğlu Bernar Nahum’a diğer yarısını da diğer oğlu Vehbi Koç’a verdi. Bernar Nahum ve Vehbi Koç o rtaklasa BEKO’yu kurdular. Vehbi Koç’un serveti, Osmanlı Parasıdır. ***** “Koç ve Doğramacı ailesini yakın izlemeye almak gerek.. Vehbi Koç kimdir? Bakarsınız ipin ucu Bandırma vapuruna kadar gider.. Bernard Nahum da çok önemli bir isim ve tabii Haim Nahum Efendi de öyle.. Koç deyince bugün akla Mustafa Koç, Rahmi Koç gelse de, aslında Koç ailesinin asıl önemli isimleri Kıraçlar. İnan Kıraç da damat..! Bu Hayim Nahum adı önemli.. Lozan’ın perde gerisindeki Siyonist o.. Türkiye’deki “Arap Düşmanı Kemalist Milliyetçilik”i n sponsoru da O. Daha sonra gitti Nasır’a danışman oldu, Arap Yahudilerini örgütledi ve Türk düşmanı Arap milliyetçiliğin in liderliğini üslendi..! Arap düşmanı Kemalist Türk milliyetçiliği fikrinin arkasında kimler vardı bakın bakal...

israil’in 2. cumhurbaşkanı Atatürk’ün hocası Şemsi Efendinin oğlu

SABETAY ve PAKRADUNİ’ ler   Selanikli'nin yakın dostları TSK’nın hazırladığı “Atatürk Köşesi”nde Mustafa Kemal Paşa’nın boyunun 1.74 olduğu yazıyor. Bugüne kadar 1.68 olduğu biliniyordu.. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunu açıklayarak tartışmalara son noktayı koydu. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunun bilinenin aksine 1.68 değil, 1.74 olduğunu açıkladı. Atatürk’ün boyu 1.74 i ken, kilosu 74-76 arası, ayak numarasının da 42 olduğu açıklandı. Siz babasının adının Ali Rıza, annesinin adının Zübeyde olduğunu kabul etmeye devam edin ve tabii Selanik’te doğduğunu da! Resmi tarih iddiasını

Atatürk un SEVGILISI Fikriye nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi.

Hayatı gizemlerle dolu Fikriye’nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi. Yazar Fatih Bayhan tarafından yapılan çalışmada Fikriye’nin aynı zamanda Atatürk’ün imam nikâhlı eşi olduğu ve ondan çocuk aldırdığı iddia ediliyor.  Zübeyde, Makbule, Latife, Fikriye, Sabiha, Ülkü… Atatürk’ün kadınları. Anne, abla, eş, sevgili, evlatlık... Mustafa Kemal’in etrafındaki kadınların her biri ayrı bir araştırma konusu aslında. Latife Hanım ile Atatürk’ün ilişkisi sıradan bir karı-koca münasebeti değildi elbet. Gazi’nin etrafındaki kadınların çoğu güçlüydü şüphesiz. Ama Fikriye’nin durumu farklıydı. Mahzun, acılı, âşık, ihtiraslı, bir o kadar da çocuktu Fikriye. Zaten acılarla örülü hayatı da bunu gösteriyor. Fikriye yitik bir kadındı. Çünkü Atatürk’ün hayatının belki de en gizli kalan parçasıydı.  Atatürk ile Fikriye’nin ilişkisi nasıldı? Fikriye Köşk’te sıradan bir kadın mı yoksa Mustafa Kemal’in kalbindeki en derin yara mıydı? Fikriye intihar mı etti? Atatürk, Fikriye’ye d...