Ana içeriğe atla

Gelelim Lozan'da neler döndüğüne..

LOZAN HEZİMETİNİN 90.YILI

Öncelikle tüm İslam aleminin ramazan-ı şerifini tebrik ediyor,her müslümana huzur ve güven getirmesini yüce Allah'tan niyaz ediyorum. Milletçe verdiğimiz mücadele sonucu galip çıktığımız kurtuluş savaşının ardından 21 Kasım 1922 ile 24 Temmuz 1923 tarihleri arasında tamamlanan Lozan antlaşmasını imzaladık.Peki imzaladık da ne oldu,neler döndü Lozan'da?

Öncelikle şunu belirtmek isterim ki İsmet Paşa diplomatik ilişkilerde tecrübeli değil,bunu bizzat hatıralarında çizmeden başka ayakkabı bilmediğini söylüyor.Ayrıca topçu subayı olduğundan dolayı kulakları iyi duymamakta ve iyi Fransızca bilmemektedir.(Konferansın resmi dili Fransızca'dır.)

İkinci bir husus Lozan'ı Sevr ile kıyaslamaktır.Bu kıyas çok büyük bir hatadır.Çünkü Sevr bir antlaşma değil,bir projedir.Peki neden? Bir uluslararası antlaşma üç aşamadan geçtikten sonra hukuki açıdan geçerlilik kazanır.
1)Yetkililerin imzalaması
2)Meclislerden geçmesi ve
3)Devlet başkanlarınca onaylanması

Sevr işte bu 2. ve 3. aşamalardan geçmediği için resmiyet kazanamamıştı.Hatta Nutuk'un ilk baskılarında bile proje olarak geçiyor.Kısacası Lozan'ı Sevr ile kıyaslamak hatadır,Lozan'ı Misak-ı Milliye göre kıyaslamamız lazımdır.

Gelelim Lozan'da neler döndüğüne...

Lozan'ın ilk safhasında İsmet Paşa mesele halifeliğe gelince halifeliği oldukça müdafaa ediyordu."Müslim Standart Gazetesinin" muhabiri Abdülkerim Efendi'ye verdiği cevapta:"...Türkiye'de Hilafet masundur ve iktidara sahiptir" demiştir.Fakat konferans çıkmaza girip isteklerimiz reddedilince,meşhur Yahudi Hahambaşı Hayim Naum Efendi devreye girmiştir.Hayim Naum Efendi,öteden beri Hilafeti yıkmaya uğraşan "İngilizler" ve "Ankara" arasında mekik dokumuştur.Gelelim başlıkta kullandığım kullandığım "hezimet" kelimesine...Lozan gerçekten hezimet miydi?Yani kaybeden taraf biz miydik? "Birileri" bu sorunun sorulmasına bile şiddetle karşı çıkacak,Lozan'ın zafer olduğunu söyleceklerdir.Mantıken düşünürsek ortada bir zafer varsa bunun kaybedeni de vardır.

Peki Lozan'da kim kaybetmiştir?
İngiltere mi?

Lord Curzon'un Londra'da İngiltere'nin kaybettiği itibarı geri getiren adam olarak ala-yı vala ile karşılandığını biliyoruz.

Yunanistan mı?

Venizelos'un tek kuruş tazminat ödemeden üstelik adaları ve Batı Trakya'yı nasıl ustalıkla sınırları içinde tutabildiğini,savaşın kaybeden ve savaş suçlusu olan Yunanistan'ı bu badireden en az zararla kurtardığını biliyoruz.

Fransa mı?

Belki Fransa için kapitülasyonlar açısından kayıpları oynamış denilebilir ama oda geçici güney sınırlarını kalıcı hale getirip Sancak(İskenderun-Antakya) bölgesini elinde tutmayı başarmıştı.

Şimdi Lozan'ı "zafer" olarak görenlere şu soruyu sormak istiyorum:Lozan Antlaşması için oturulduğunda topraklarımız 5 milyon kilometrekareye yakın iken geriye 777 bin kilometrekareye kaldıysa bu hezimet değilde nedir?

Yazımı bir "itiraf" ile noktalamak istiyorum. "Müslümanların her şeyini bozduk,yok ettik.Dinleri inançları, dine bağlılıkları ve insanı duyguları yok oldu.Onların milli ve manevi değerlerini,Batı medeniyeti(!) potasında eriterek kendimize benzettik.İslamiyeti öğrenmeyi suç ve gericilik olarak göstermeyi başardık.Artık çoğu hiçbir şeye tam olarak inanmıyorlar.On dört asırlık dinlerini,itikadlarının ibadetlerini tartışılır hale getirdik.Derin bir boşluğa düşürdük.Bundan sonra siz misyonerlerin işi daha da kolaylaştı.Maaş bağlayarak,vize vaadi,yurt dışı imkanı,hatta cinselliği kullanarak Müslümanları hıristiyan yaptık."(Lois Mossignan-Su dergisi,yıl:1,sayı:3,mayıs-haziran 2005)

Selam ve dualarımla...

ALİ HİKMET ŞİMŞEK 



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur.

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur. Haim Nahum, Osmanlı Bankasından çaldığı paraları İsviçre’ye aktardı. Haim Nahum çaldığı paraların yarısını bir oğlu Bernar Nahum’a diğer yarısını da diğer oğlu Vehbi Koç’a verdi. Bernar Nahum ve Vehbi Koç o rtaklasa BEKO’yu kurdular. Vehbi Koç’un serveti, Osmanlı Parasıdır. ***** “Koç ve Doğramacı ailesini yakın izlemeye almak gerek.. Vehbi Koç kimdir? Bakarsınız ipin ucu Bandırma vapuruna kadar gider.. Bernard Nahum da çok önemli bir isim ve tabii Haim Nahum Efendi de öyle.. Koç deyince bugün akla Mustafa Koç, Rahmi Koç gelse de, aslında Koç ailesinin asıl önemli isimleri Kıraçlar. İnan Kıraç da damat..! Bu Hayim Nahum adı önemli.. Lozan’ın perde gerisindeki Siyonist o.. Türkiye’deki “Arap Düşmanı Kemalist Milliyetçilik”i n sponsoru da O. Daha sonra gitti Nasır’a danışman oldu, Arap Yahudilerini örgütledi ve Türk düşmanı Arap milliyetçiliğin in liderliğini üslendi..! Arap düşmanı Kemalist Türk milliyetçiliği fikrinin arkasında kimler vardı bakın bakal...

israil’in 2. cumhurbaşkanı Atatürk’ün hocası Şemsi Efendinin oğlu

SABETAY ve PAKRADUNİ’ ler   Selanikli'nin yakın dostları TSK’nın hazırladığı “Atatürk Köşesi”nde Mustafa Kemal Paşa’nın boyunun 1.74 olduğu yazıyor. Bugüne kadar 1.68 olduğu biliniyordu.. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunu açıklayarak tartışmalara son noktayı koydu. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunun bilinenin aksine 1.68 değil, 1.74 olduğunu açıkladı. Atatürk’ün boyu 1.74 i ken, kilosu 74-76 arası, ayak numarasının da 42 olduğu açıklandı. Siz babasının adının Ali Rıza, annesinin adının Zübeyde olduğunu kabul etmeye devam edin ve tabii Selanik’te doğduğunu da! Resmi tarih iddiasını

Atatürk un SEVGILISI Fikriye nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi.

Hayatı gizemlerle dolu Fikriye’nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi. Yazar Fatih Bayhan tarafından yapılan çalışmada Fikriye’nin aynı zamanda Atatürk’ün imam nikâhlı eşi olduğu ve ondan çocuk aldırdığı iddia ediliyor.  Zübeyde, Makbule, Latife, Fikriye, Sabiha, Ülkü… Atatürk’ün kadınları. Anne, abla, eş, sevgili, evlatlık... Mustafa Kemal’in etrafındaki kadınların her biri ayrı bir araştırma konusu aslında. Latife Hanım ile Atatürk’ün ilişkisi sıradan bir karı-koca münasebeti değildi elbet. Gazi’nin etrafındaki kadınların çoğu güçlüydü şüphesiz. Ama Fikriye’nin durumu farklıydı. Mahzun, acılı, âşık, ihtiraslı, bir o kadar da çocuktu Fikriye. Zaten acılarla örülü hayatı da bunu gösteriyor. Fikriye yitik bir kadındı. Çünkü Atatürk’ün hayatının belki de en gizli kalan parçasıydı.  Atatürk ile Fikriye’nin ilişkisi nasıldı? Fikriye Köşk’te sıradan bir kadın mı yoksa Mustafa Kemal’in kalbindeki en derin yara mıydı? Fikriye intihar mı etti? Atatürk, Fikriye’ye d...