BATIL İNANÇLARA GÖRE YAŞARSAK NE OLUR?
http://gercektarihdeposu.blogspot.com |
Konuk yazar: T. Hakyolcusu
Ben küçükken annemin bana söylediği şeyleri
hatırlıyorum. “Merdivenin altından sakın geçme, günün iyi geçmez”, “Gecenin bu
saatinde tırnak kesilir mi, kötülükleri çağırıyorsun”, “Tahtaya üç kere vur,
nazar değmesin”, “Kulağın mı çınlıyor, biri seni anıyor” daha bunun gibi
niceleri var arşivimde...
Peki küçükken dinleyip, inanıp uygulamaya
çalıştığım bu hallerimin nedeni neydi? Neden merdivenin altından geçemeyip
yolumu değiştirmek zorunda kalıyordum? Merdiven yeterince sağlam görünüyordu ve
kafama düşme tehlikesi yoktu.
Tırnaklarım uzadığı için kesmek istiyordum.
Derslerim yeni bitmişti. Sabahı beklemenin anlamı neydi? Geceleri mi sadece
kötülükler etrafta dolaşıyordu?
Tahtaya üç kere vurunca kötü gözle bakanların
gözleri iyilikle mi bakmaya başlıyordu?
Biri benden bahsedince kulağıma uzaktan o
kadar sesi nasıl yolluyordu, hastalık belirtisi değil birinin benden bahsetmesi
ile kulağımın içinden bu kadar ses nasıl geliyordu?
Anlamsızdı ama gerçek olma ihtimaline karşı
inanıp uyguluyordum. Sonra merak ettim. Baktım ki bana söylenenler, denizdeki
bir kum tanesi kadarmış. Daha niceleri varmış ki benimkilerden çok daha komik.
Birkaç örnek vermeden geçemeyeceğim.
http://gercektarihdeposu.blogspot.com |
“Bir adam iki kadının arasından geçerse sözü
geçmez, bir kadın iki erkeğin arasından geçerse çocuğu olmaz” Metrobüste,
otobüste, metroda siz siz olun sakın karşı cinslerin arasında kalmayın. Sonra
olacaklara bakar mısınız?
“Oğlan çocuğunun saçını ilk kez amcası veya
dayısı keser” Berbere götürmek de uğursuzluk getirir o zaman.
“Yağmur yağarken kapı eşiğinde durmak
günahtır”
“Yarım çay içen kadın dul kalır” Dul kalmak
istemeyen hanımlar çaylarının tamamını bitirmeden aman yerinden kalkmasınlar.
Ve böyle uzayıp gidiyor.
Peki nedir bu inançlar? Nereden çıkmışlar? İnsanlar inanarak yapmaya çalışmışlar ve hala günümüzde söylenmekteler.
http://gercektarihdeposu.blogspot.com |
İnsanlar ilk çağlardan beri, olaylar
karşısındaki kendi hislerini yani korkularını, çaresizliklerini, umutlarını,
bekleyişlerini, kötülükler karşısındaki davranışlarını, iyilikler karşısındaki
sevinçlerini ve heyecanlarını farklı şekillerde ifade edip doğa üstü olan
olaylara inanmışlardır. BATIL İNANÇ
diye tabir ettiğimiz bu davranışları mantıksal bir temeli olmamakla birlikte
nedeni bilinmeyen durum ve sözleri ifade etmek için kullanırız. Temelinde,
toplumlara ve bireylere bazı bilmeleri gereken şeyleri öğretmek yatıyor
olabilir.
Eski zamanlarda, doğru bilgiye ulaşmak daha
zordu. Teknolojinin olmadığı, okuma yazmanın bilinmediği zamanlarda insanlar,
farklı davranış tutumları sergiliyorlardı. Günümüzde akşamları gökyüzüne
baktığımızda gördüğümüz Ay, Dünyanın uydusudur. Bilimsel bir gerçek olan Ay'ın
dünyanın uydusu oluşu, ders kitaplarında bile eğitim – öğretim sistemimizde okutulmaktadır.
Bunun bilinmediği ilk çağlarda yaşamış insanlar “Ay'ın bir tanrıça” olduğuna
inanıyorlar, insanlara zenginlik ve uğur getirdiğini sanıyorlardı. Asıl sihirli
kelime buydu “sanmak”. Doğrunun, doğru şekilde bilinmemesi insanlarda sanılmaya
(bir şeyin olup olmayacağını bilmeden ama daha çok olacağına inanmak,
zannetmek) yol açmaktadır. Batıl İnançlar da, insanlarda sanılmaya, daha çok
olması istenilenin olması için bir şeyler yapmalarına yol açan davranışlardır.
Günümüzde ay çıktığında sevdiğinin yüzüne bakmak ya da altına el sürmek de Ayın
Tanrıça olduğuna inanılan dönemlerden kalmış olabilir.
Evrende her şeyin bir nedeni ve sonucu vardır.
Her şeyi yaratan “Allah”, her varlığın yeryüzünde olma nedenini bilir, dengesini
kurar sonunda kendine döneceğini bilir. Batıl İnançlar da farklı tapınma
şekillerinin olduğu eski çağlarda ortaya çıkmıştır. Gerçekliği ve yaşamda yeri
olmayan bu inançlara göre yaşamak bizleri komik durumlara düşürebilir.
“Eyvah arabamın önünden kara kedi geçti” deyip
yolunuzu değiştirmeyin. Rengi ne olursa olsun kediyi de yaratan Allah' dır. Nasıl
bir canlı, rengine göre size uğur ya da uğursuzluk getirebilir ki? İnsanların
bile ırk, din, dil ayrımı yapılmadan özgürce yaşayabildiği bu evrendeki
mucizelere bir bakın... “Kuran-ı Kerim” gibi bize tüm doğruları, iyilikleri,
kötülükleri, yanlışları, güzellikleri, çirkinlikleri tüm çıplaklığıyla anlatan
bir kitap varken yanılgiya düşmek ya da sanarak yaşamak doğru olmayabilir.
Siz merdivenlerin altından geçin, gidenin
arkasından su dökmeyin, kulağınız çınladığında doktora gidin, akşamları soğan
yiyin, geceleri tırnak kesin... Doğruyu bulun, doğru yoldan “Allah” yolundan
ayrılmayın yeter...
Sihirden Kurtulmanin yollari adli makaleyi okumak icin..SiHiR BURADA
http://gercektarihdeposu.blogspot.com |
http://gercektarihdeposu.blogspot.com |
Yorumlar