Peygamberlerimizin hayatlarını okuyor musunuz?..
Şimdiye kadar okumuş olsanız dahi yeniden okuyun. Evinizde, elinizde yoksa hemen bir tane edinin.
Bakın bakalım, aralarında, ekmek derdine kapılıp inancından, itikadından taviz verenler var mı?..
Ölüm gelmeden ölmeye yatanlar var mı?
Köprüyü geçene kadar ayıya dayı diyen var mı?
İtle dalaşmaktansa çalıyı dolaşmayı tercih eden var mı?
Bana dokunmayan yılan bin yaşasın tekerlemesine sığınan var mı?
Maslahat icabı inançlarından, ilkelerinden taviz veren var mı?
Yok...
Nasıl inanmışlarsa öyle yaşamışlar.
Baskı ise baskı, zulümse zulüm, katlanmışlar.
Şiddet karşısında bile itidalden uzaklaşmamışlar, suhulet ve sükûnetle tebliğlerini yapmışlar.
Hatırlayın: Hazret-i İbrahimin karşısında Nemrud vardı...
Hazret-i Musanın karşısında Firavun vardı...
Hazret-i İsanın karşısında Roma despotları vardı...
Hazret-i Âlişan Efendimizin karşısında ise başta Ebu Cehil olmak üzere Mekkenin tüm müşrikleri, tüm kuvvet ve kudret sahipleri vardı...
Nemrud, Hazret-i İbrahimi ateşe attı: Ateş gülistana döndü.
Firavun, Hazret-i Musayı Nil Nehrinde boğmaya kalktı, ordusuyla birlikte kendisi boğuldu.
Roma despotları Hazret-i İsayı öldürdüklerini zannettiler, Hazret-i İsa semaya alındı.
Ebucehil, Hazret-i Âlişan Efendimizi doğduğu şehirden kovdu, ama kısa bir süre sonra muzaffer olarak aynı şehre dönmesini engelleyemedi.
Onlar başkalarına değil, Allaha teslimdiler. Allaha teslim oldukları için kaybettikleri zamanlarda bile kazanıyorlardı.
Baskılar şiddetlendikçe inançlarına sarılıyor, inançlarında diriliyorlardı.
Samimiydiler...
Dürüsttüler...
Yüreklerinin en derin yerlerine kadar imanlıydılar ve inançlarında sebat etmeye kararlıydılar.
Tarih onların yaşama biçiminin haklılığını tescil etti.
Tarih bizim tabansızlığımızı da tescil ediyor. Bakalım gelecek nesiller nezdinde beraat edebilecek miyiz?
Rahmetin tecellisini hak etmeye çalışmak için korkularımızdankurtulmamız şart...
Korkularımızdankurtulmak demek, prangalardan kurtulmak demektir!
Çünkü korkularımız, ruhumuzu ve beynimizi kilitleyen prangalardır!
Kaldı ki, korkunun ecele faydası yoktur...
Öyleyse umutla ve cesaretle yürümeye devam.
Bilin ki, korkaklar hayatı yaşadıklarını zannederken de korkularını yaşarlar.
Yavuz Bahadıroğlu / Yeni Akit / 16 Temmuz 2012
Şimdiye kadar okumuş olsanız dahi yeniden okuyun. Evinizde, elinizde yoksa hemen bir tane edinin.
Bakın bakalım, aralarında, ekmek derdine kapılıp inancından, itikadından taviz verenler var mı?..
Ölüm gelmeden ölmeye yatanlar var mı?
Köprüyü geçene kadar ayıya dayı diyen var mı?
İtle dalaşmaktansa çalıyı dolaşmayı tercih eden var mı?
Bana dokunmayan yılan bin yaşasın tekerlemesine sığınan var mı?
Maslahat icabı inançlarından, ilkelerinden taviz veren var mı?
Yok...
Nasıl inanmışlarsa öyle yaşamışlar.
Baskı ise baskı, zulümse zulüm, katlanmışlar.
Şiddet karşısında bile itidalden uzaklaşmamışlar, suhulet ve sükûnetle tebliğlerini yapmışlar.
Hatırlayın: Hazret-i İbrahimin karşısında Nemrud vardı...
Hazret-i Musanın karşısında Firavun vardı...
Hazret-i İsanın karşısında Roma despotları vardı...
Hazret-i Âlişan Efendimizin karşısında ise başta Ebu Cehil olmak üzere Mekkenin tüm müşrikleri, tüm kuvvet ve kudret sahipleri vardı...
Nemrud, Hazret-i İbrahimi ateşe attı: Ateş gülistana döndü.
Firavun, Hazret-i Musayı Nil Nehrinde boğmaya kalktı, ordusuyla birlikte kendisi boğuldu.
Roma despotları Hazret-i İsayı öldürdüklerini zannettiler, Hazret-i İsa semaya alındı.
Ebucehil, Hazret-i Âlişan Efendimizi doğduğu şehirden kovdu, ama kısa bir süre sonra muzaffer olarak aynı şehre dönmesini engelleyemedi.
Onlar başkalarına değil, Allaha teslimdiler. Allaha teslim oldukları için kaybettikleri zamanlarda bile kazanıyorlardı.
Baskılar şiddetlendikçe inançlarına sarılıyor, inançlarında diriliyorlardı.
Samimiydiler...
Dürüsttüler...
Yüreklerinin en derin yerlerine kadar imanlıydılar ve inançlarında sebat etmeye kararlıydılar.
Tarih onların yaşama biçiminin haklılığını tescil etti.
Tarih bizim tabansızlığımızı da tescil ediyor. Bakalım gelecek nesiller nezdinde beraat edebilecek miyiz?
Rahmetin tecellisini hak etmeye çalışmak için korkularımızdankurtulmamız şart...
Korkularımızdankurtulmak demek, prangalardan kurtulmak demektir!
Çünkü korkularımız, ruhumuzu ve beynimizi kilitleyen prangalardır!
Kaldı ki, korkunun ecele faydası yoktur...
Öyleyse umutla ve cesaretle yürümeye devam.
Bilin ki, korkaklar hayatı yaşadıklarını zannederken de korkularını yaşarlar.
Yavuz Bahadıroğlu / Yeni Akit / 16 Temmuz 2012
Dualarimizi kabul et http://gercektarihdeposu.blogspot.com |
Yorumlar