Ana içeriğe atla

Genelkurmay Başkanından orgenerallere, profesörlerden gazetecilere

Okunması gereken bir yazı..

Ümraniye’de ele geçirilen bombalardan sonra başlayan süreçte dün karar açıklandı. 275 sanık hakkında karar okundu.
Genelkurmay Başkanından orgenerallere, profesörlerden gazetecilere kadar çok sayıda isim Silivri’de cezaya çarptırıldı!
Peki bütün bu süreçte yaşananlar ve konulan son nokta ne anlama geliyordu?
Cezaların arkasına saklanan mesajlar neydi? Kim kime hangi uyarıyı yaptı? Asıl çarpışanlar kimlerdi? Ve en önemlisi nasıl bir SON bizi bekliyordu!
Böylesine şiddetli kırılmaların yaşandığı olayları asla ve kat’a sadece Ankara’dan okuyamazsınız! Bunu yapmaya kalktığınızda eksik ve yarım kalırsınız! Yürüyemez, düşersiniz!
Bu nedenle Türkiye’nin iki ucundan ÇEKİŞTİREN güçler ve onların temsilcilerinin ayak izleri takip edilmeli! Bu iki gücün birbirinin bileğini büktüğü ve bükemediği durumlar oldu. Gücü yeten, diğer kanadın ADAMINI Silivri’ye attı!
OLAY bu!
Kişilerle işimiz yok! Ama olan biteni anlamanız için İKİ isim seçip üzerinden gitmek şart! Hem kavgayı hem güçleri anlamak böyle çok daha kolay olur!


İkisinden de daha önce sözetmiştik!
Haydi bakalım…
1967 yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni bitirdi. 1971′de genel cerrahi uzmanı oldu. ABD’deki Galveston, Shriner’s Yanık Enstitüsü ve John Seally Hastanesi’nde “ÖĞRETMEN” olarak çalıştı. 30 Haziran 1975′e kadar Colorado Üniversitesi Tıp Fakültesi TRANSPLANTASYON merkezinde görev yaptı.
1980′de Türkiye Organ Nakli ve Yanık Tedavi Vakfı’nı kurdu.
Hemodiyaliz merkezini açtı.
Kuzey Afrika, Ortadoğu ve Türkiye’de ilk kadavradan karaciğer naklini gerçekleştirdi.
Yetinmedi!
Siyasete merak sardı.
1991 seçimlerinde Doğru Yol’dan Rize vekili olmak istedi.
Olmadı, seçilemedi! Siyasetten uzak kalmadı! Sahibi olduğu HASTANEDE birçok önemli ismi ağırladı.
Türkiye onu Ecevit’in merdivenlerden inerken çektirdiği fotoğrafla tanıdı. Sesini duyurmak istiyordu! Önce üniversite, daha sonra da televizyon kurdu.
Dünyanın her yerinde DOSTU vardı.
Ulaşamayacağı insan yoktu! Zekiydi…
Kimse ne yaptığını bilmezken Ergenekon dalgasında gözaltına alındı! Büyük sürprizdi!
Saygınlığıyla bilinen bir ismin neden polis tarafından götürüldüğü bilinmiyordu! Cevap bekleyen çok soru vardı!
Ankara’dan İstanbul’a getirilirken Süleyman Demirel uçağın içine kadar giderek uğurladı!
Ama İstanbul’daki sorgudan sonra ortaya çıkan tablo şaşırttı!
Tutuklama geldi!
Kötü habere dayanamayan bedeni rahatsızlandı! İstanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsü Yoğun Bakım Servisi’ne yatırıldı.
Uzun süre orada kaldı! Tanınmış patronların yanısıra Deniz Bölükbaşı ve Hüsamettin Özkan gibi çok sayıda isim ziyaret için kuyruğa girdi! Çok sonra “Taburcu edilebilir” raporunun saklandığı ortaya çıktı! Destek çıkanların başı derde girdi! Ne yapılması gerektiği konuşulurken bir el devreye girdi!
Kılıçdaroğlu’na “Vekil yap!” ricasında bulundu! Hemen gereği yapıldı! Seçilmesine rağmen SERBEST bırakılmadı! Yemin boykotu ile Ankara gerildi!
Vekil olmasına rağmen bırakılmayan isim çok özel biriydi!
İçinde bulunduğu yapı çok güçlü ve özeldi! Türkiye’de faaliyet gösteren en köklü gruplardan birinin üyesiydi! Tarihi 1095′lere kadar gidiyordu! TAPINAK ŞÖVALYELERİNİN Ankara ayağıydı!
Çeşitli devletler tarafından saldırıya uğradılar!
Yaşamak için yeraltına indiler!
Her yere yayıldılar! Aslında bağlı oldukları asıl merkez VATİKAN’dı!
Güçlerini göstermek ve her daim anılmak için önemli sembollerden birini Amerikan dolarının üstüne koydular! İletişimleri SEMBOLLER üzerinden olduğu için bizim bilmediğimiz bir “dilleri” vardı!
En önemlisi ise 8 KÖŞELİ HAÇ’tı! Bu HAÇ yukarıda sözünü ettiğim HASTANENİN logosuydu!
Başka başka yerlerde de vardı!
Dediğim gibi bizler görmez ve anlamazdık!
Bu logoları benimseyen TAPINAK ŞÖVALYELERİNİN en önemli kolu HOSPİTALİ oldu!
Kan ve ilik uzmanlık alanlarıydı! Bankaları ve ortak projeleri vardı! İşte Tapınakçıların Türkiye sorumlusu bu isim SERBEST kaldı! Yani Avrupa’yı temsil eden en büyük güç dışarıya çıktı! Yattığı süre göz önünde tutularak bırakıldı! Londra ve Avrupa merkezli güç tahliyenin arkasındaydı!
Buraya kadar tamam!
Bir de karşı kanatta olup Tayyip Erdoğan’ı tasfiye etmek için açılan kapatma davasında önemli rol oynayıp DEMOKRASİYİ kurtaran bir isim vardı!
Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt’le karargahta konuşup “Sakın partinin kapatılması yönünde oy kullanma. Bu Türkiye için çok kötü olur. Hepimiz kaybederiz” dedi. Bu görüşme daha sonra çarpıtılarak bir gazeteye sızdırıldı! Görüşmenin içeriği ile sızdırılan birbirinin tam tersiydi! Sızan bilgilere göre bu komutan, Paksüt’e “Partiyi kesinlikle kapatın!” diyordu!
Manşetlerin asılsız olduğu karar açıklandığında ortaya çıktı!
Kara Kuvvetleri Komutanlığı kontenjanı olarak Anayasa Mahkemesi üyeliği yapan Serdar Özgüldür’ün internete düşen ses kaydı her şeyi açıkladı: “Ne kapatması yahu! Google’dan toplanan derme çatma bilgilerle bu iş olur mu! Ayrıca irtica falan da gelmiyor!”
Yani Osman Paksüt’le konuşan komutan “Partiyi kapatıp Erdoğan’ın önünü kesmeyin!” diyordu! Parti komutana bağlı üyenin kullandığı oyla ayakta kalıyor, Erdoğan devam ediyordu! Çünkü kapatmanın hedefi de Erdoğan’dı! Tıpkı Gezi’de olduğu gibi!
Obama’yı son zamanlarda Beyaz Saray’a hapseden güç kendi adamını kurtarırken Paşa’yı içeride tuttu!
Bu güç Erdoğan’a
“Silivri’deki bütün kararların olumsuzlukları hükümete yazılacak. Ayrıca AK Parti’ye destek verenler de dışarı çıkamayacak!” dedi!
Kararlardan anlaşılan salıverilen ismin yolunun açılacağı! Nereye kadar gider bilemem! Ama boynunda “MAĞDURUM” tabelası olduğu kesin! Ne kadar işine yarayacak göreceğiz!
Erdoğan karşıtı koalisyon giderek rengini daha da belli ediyor! Kavgayı sadece Silivri’ye bakarak anlamak mümkün değil!
Beyaz Saray da, Kremlin de işin içinde! PARANIN EFENDİLERİ yer altında el sıkışıp saldırıyor!
İşin üzüntü veren tarafı Erdoğan’ın destek verdiği kesimler de işin içinde!
Kavga büyük! Daha da gelecekler!
Diğer taraf ne mi yapıyor?
Elbette bir cevapları olacak!
Bekleyin!
NOT: Bu kararlarla genel bir affa doğru hızla yol alınıyor!
Herkesin içinde olacağı geniş bir paket! Sanırım iç barış başka türlü gelmeyecek! Kürt sorunu da böyle bitecek!

Takvim/Ergün DİLER




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur.

Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur. Haim Nahum, Osmanlı Bankasından çaldığı paraları İsviçre’ye aktardı. Haim Nahum çaldığı paraların yarısını bir oğlu Bernar Nahum’a diğer yarısını da diğer oğlu Vehbi Koç’a verdi. Bernar Nahum ve Vehbi Koç o rtaklasa BEKO’yu kurdular. Vehbi Koç’un serveti, Osmanlı Parasıdır. ***** “Koç ve Doğramacı ailesini yakın izlemeye almak gerek.. Vehbi Koç kimdir? Bakarsınız ipin ucu Bandırma vapuruna kadar gider.. Bernard Nahum da çok önemli bir isim ve tabii Haim Nahum Efendi de öyle.. Koç deyince bugün akla Mustafa Koç, Rahmi Koç gelse de, aslında Koç ailesinin asıl önemli isimleri Kıraçlar. İnan Kıraç da damat..! Bu Hayim Nahum adı önemli.. Lozan’ın perde gerisindeki Siyonist o.. Türkiye’deki “Arap Düşmanı Kemalist Milliyetçilik”i n sponsoru da O. Daha sonra gitti Nasır’a danışman oldu, Arap Yahudilerini örgütledi ve Türk düşmanı Arap milliyetçiliğin in liderliğini üslendi..! Arap düşmanı Kemalist Türk milliyetçiliği fikrinin arkasında kimler vardı bakın bakal

israil’in 2. cumhurbaşkanı Atatürk’ün hocası Şemsi Efendinin oğlu

SABETAY ve PAKRADUNİ’ ler   Selanikli'nin yakın dostları TSK’nın hazırladığı “Atatürk Köşesi”nde Mustafa Kemal Paşa’nın boyunun 1.74 olduğu yazıyor. Bugüne kadar 1.68 olduğu biliniyordu.. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunu açıklayarak tartışmalara son noktayı koydu. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk’ün boyunun bilinenin aksine 1.68 değil, 1.74 olduğunu açıkladı. Atatürk’ün boyu 1.74 i ken, kilosu 74-76 arası, ayak numarasının da 42 olduğu açıklandı. Siz babasının adının Ali Rıza, annesinin adının Zübeyde olduğunu kabul etmeye devam edin ve tabii Selanik’te doğduğunu da! Resmi tarih iddiasını

Atatürk un SEVGILISI Fikriye nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi.

Hayatı gizemlerle dolu Fikriye’nin intihar etmediği, öldürüldüğü kanaati güçlendi. Yazar Fatih Bayhan tarafından yapılan çalışmada Fikriye’nin aynı zamanda Atatürk’ün imam nikâhlı eşi olduğu ve ondan çocuk aldırdığı iddia ediliyor.  Zübeyde, Makbule, Latife, Fikriye, Sabiha, Ülkü… Atatürk’ün kadınları. Anne, abla, eş, sevgili, evlatlık... Mustafa Kemal’in etrafındaki kadınların her biri ayrı bir araştırma konusu aslında. Latife Hanım ile Atatürk’ün ilişkisi sıradan bir karı-koca münasebeti değildi elbet. Gazi’nin etrafındaki kadınların çoğu güçlüydü şüphesiz. Ama Fikriye’nin durumu farklıydı. Mahzun, acılı, âşık, ihtiraslı, bir o kadar da çocuktu Fikriye. Zaten acılarla örülü hayatı da bunu gösteriyor. Fikriye yitik bir kadındı. Çünkü Atatürk’ün hayatının belki de en gizli kalan parçasıydı.  Atatürk ile Fikriye’nin ilişkisi nasıldı? Fikriye Köşk’te sıradan bir kadın mı yoksa Mustafa Kemal’in kalbindeki en derin yara mıydı? Fikriye intihar mı etti? Atatürk, Fikriye’ye dinî nikâh