Peygamber Efendimiz’in (Sallallahu aleyhi ve sellem) Anne ve Babası
Hz. Muhammed’in babası, Kureyş’in Benî Hâşim kolundan Abdullah b. Abdülmuttalib, annesi ise Kureyş kabilesinin Benî Zühre koluna mensup Vehb b. Abdümenâf’ın kızı Âmine’dir. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve sellem) onların evliliklerinden dünyaya gelen tek çocuklarıdır. Peygamber Efendimiz’in (Sallallahu aleyhi ve sellem) baba tarafından dedesi Abdülmuttalib b. Hâşim, babaannesi Fâtıma bint Amr, anne tarafından dedesi Vehb b. Abdümenâf, anneannesi de Berre bint Abdüluzzâ’dır.
Hz. Peygamber’in (Sallallahu aleyhi ve sellem) babası Abdullah, akranları arasında çok beğenilen yakışıklı bir gençti. Yüzünde diğer gençlerde bulunmayan bir güzellik ve parlaklık vardı. Bunun Hz. Peygamber’e (Sallallahu aleyhi ve sellem) ait “nübüvvet nûru” (peygamberlik nuru, Nûr-i Muhammedî) olduğu kabul edilir. Rivâyete göre Abdullah, Âmine ile evlendikten sonra alnındaki nur Âmine’ye intikal etti. Çünkü Âmine bu nurun gerçek sahibine, Efendimiz’e (Sallallahu aleyhi ve sellem) hamile kalmıştı. Abdullah Kureyş gençleri arasında yakışıklılığı ve alnındaki nur dolayısıyla dikkat çekmekte, kadınlar arasında bu özellikleri konuşulmakta ve bu arada birçok evlilik teklifi almaktaydı.
Abdullah’ın babası Abdülmuttalib, Zemzem Kuyusu’nu yeniden ortaya çıkarıp onardığı sırada Kureyş’in bazı ileri gelenleri ona engel olmaya çalışmış, onu alaya alıp küçük düşürmek istemişlerdi. O sırada Hâris’ten başka oğlu olmayan Abdülmuttalib onlara karşı savunmasız bir durumda olduğundan on oğlu olursa birini kurban edeceğine dair adakta bulunmuştu. Bir süre sonra duâsı gerçekleşip on oğlu dünyaya geldiğinde gördüğü bir rüyada kendisine adağı hatırlatılmış, o da oğullarından hangisini kurban edeceğini belirlemek için kuraya başvurmuştu.
Abdülmuttalib’in Hübel putu önünde çektirdiği kura o sırada en küçük oğlu olan Abdullah’a çıkınca İsâf ve Nâile putlarının önünde oğlunu kurban etmeye karar vermiş, ancak buna başta kızları olmak üzere pek çok kimse karşı çıkmıştı. Adağını yerine getirebilmek için bir çözüm arayan Abdülmuttalib kendisine yapılan bir tavsiye doğrultusunda Hicâz bölgesinin meşhur kâhinine (arrâfe) danışmak üzere Medine’ye, kadının Hayber’de olduğu bilgisi üzerine de buraya gitmişti. Kâhin kadın Abdülmuttalib’e örfe göre bir insan diyeti olan on deve ile Abdullah arasında kura çekmesini ve kura develere çıkınca o kadar deveyi kurban etmesini tavsiye etmişti.
Mekke’ye dönen Abdülmuttalib, Abdullah ile on deve arasında kura çektirmiş, fakat ilk kura Abdullah’a çıkmıştı. Sonraki kuralar da Abdullah’a çıkınca Abdülmuttalib her defasında deve sayısını onar onar artırarak kuraya devam etmiş, sayı yüze ulaşınca kuranın develere çıkması üzerine 100 deve kurban etmişti. Böylece çok sevdiği oğlu Abdullah’ı da kurtarmıştı. Bundan dolayı Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem), hem babası Abdullah’ın hem de büyük atası Hz. İbrahim’in oğlu Hz. İsmâil’in kurban edilmekten kurtulmuş olduğunu kastederek, “Ben iki kurbanlığın oğluyum” demiştir.
Abdullah gençlik çağına ulaştığında kendisine gelen birçok evlilik teklifini kabul etmemiş, nihayet babasının teşebbüsüyle Vehb’in kızı Âmine ile evlenmiştir. Abdullah’ın bu sırada on sekiz (veya yirmidört) yaşında olduğu anlaşılmaktadır. Hz. Peygamber’in (Sallallahu aleyhi ve sellem) annesi Âmine Kureyş kızları arasında seçkin bir yere sahipti. Babası Vehb de Zühre oğullarının ileri gelenlerinden biriydi. Abdülmuttalib, oğlu Abdullah’ı yanına alarak Âmine’yi babası Vehb’den veya diğer bir rivâyete göre Vehb vefat etmiş olduğu için amcası Vüheyb’den istemiş, olumlu cevap verilmesi üzerine evlilikleri gerçekleşmiştir. Zamanın âdetleri doğrultusunda evliliğin ilk üç günü Âmine’nin evinde geçmiştir.
Peygamber Efendimiz’in (Sallallahu aleyhi ve sellem) Babası Abdullah’ın Vefatı
Abdullah, Âmine ile evlendikten bir süre sonra ticaret için Suriye’ye giden kafileye katılarak Gazze’ye gitti. Dönüş yolunda o zamanki adı Yesrib olan Medine’ye ulaştıklarında hastalandı. Burada babasının dayıları olan Adî b. Neccâr oğullarını ziyaret etti. Akrabalarının yanında bir ay kadar hasta yattıktan sonra vefat etti ve Medine’de defnedildi. Bu sebeple Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) yetim olarak dünyaya gelmiştir.
Aynı yıl Mekke’de çok önemli bir olay meydana gelmiş ve Allah’ın kutsal evi Kâbe’nin yıkılmasına teşebbüs edilmiştir.
Fil Vak’ası ile devam edecek …İnşALLAHcc
Müslüman kardeşlerim
bu bilgilerin daha fazla duyulmasına vesile olun aşagıdaki
Yorumlar