İMAN NEDIR? 2.BÖLÜM
Bismillahirrahmanirrahim
İman´ın Sahih ve Kabule Şayan Olmasının Şartları
İman ölüm döşeğinde iken; yeis ve ümitsizliğe kapılarak vâki olmamalıdır. Kur'an-ı Kerim'de: "Azabımızın şiddetini gördükleri zaman imanları kendilerine faide verecek değildir" buyurulmaktadır. İbn-i Abidin: "Hak olan mezheplere göre, ölüm döşeğinde can çekiştiren kafirin imanı ile, kendilerini yok edecek azabı gördüklerinde iman eden kafirlerin imanı faide vermez" hükmünü zikreder. Tıpkı Fir'avn'ın boğulma anında iman ettiğini ilan etmesi gibi!..
Mü'min; Zarûret-i Diniyye'den olan hükümlerden herhangi birini inkâr veya tekzib etmemelidir. Meselâ bir kimse; Allahû Teâla (cc)'nın varlığına, birliğine, kitaplarına, meleklerine, ahiret gününe ve peygamberlerine iman ettiğini ikrar etse, ancak Resûl-i Ekrem (sav)'in peygamberliğine inanmadığını beyan etse, böyle bir iman sahih değildir. Çünkü iman bir bütündür, tecezzi (Cüzlere ayrılmayı) kabul etmez. Yine Kur'an-ı Kerim'e inandığını beyan eden bir kimse; O'nun herhangi bir Ayet-i Kerime'sini yalanlasa, bu kimse mü'min değildir. Çünkü Kur'an-ı Kerim'den olduğu sabit olan herhangi bir Ayet-i Kerime'yi inkâr etmek küfürdür. Bu noktada: "- Efendim çoğuna inanıyor ya?" diye itirazda bulunulamaz. Zira Kur'an-ı Kerim; Allahû Teâla (cc) katından Cebrail vasıtasıyla ve vahiy yoluyla indirilmiştir. Bir Ayet-i Kerime'yi yalanlamak; vahyi yalanlamak hükmündedir.
Mü'min; Zarûret-i Diniyye'den olan hükümlerden herhangi birini inkâr veya tekzib etmemelidir. Meselâ bir kimse; Allahû Teâla (cc)'nın varlığına, birliğine, kitaplarına, meleklerine, ahiret gününe ve peygamberlerine iman ettiğini ikrar etse, ancak Resûl-i Ekrem (sav)'in peygamberliğine inanmadığını beyan etse, böyle bir iman sahih değildir. Çünkü iman bir bütündür, tecezzi (Cüzlere ayrılmayı) kabul etmez. Yine Kur'an-ı Kerim'e inandığını beyan eden bir kimse; O'nun herhangi bir Ayet-i Kerime'sini yalanlasa, bu kimse mü'min değildir. Çünkü Kur'an-ı Kerim'den olduğu sabit olan herhangi bir Ayet-i Kerime'yi inkâr etmek küfürdür. Bu noktada: "- Efendim çoğuna inanıyor ya?" diye itirazda bulunulamaz. Zira Kur'an-ı Kerim; Allahû Teâla (cc) katından Cebrail vasıtasıyla ve vahiy yoluyla indirilmiştir. Bir Ayet-i Kerime'yi yalanlamak; vahyi yalanlamak hükmündedir.
İslâmi hükümlerin tamamını tasdik etmek; delâlet-i ve subuti kat'i olan nass'ları hafife almamak, alay etmemek ve eda etme hususunda gayretli olmak da şarttır. Hayatı boyunca iman üzere olan bir kimse, ömrünün sonunda irtidat ederse ebedi azaba müstehak olur. Dolayısıyla mü'minler; bilmedikleri herhangi bir mesele ile karşılaştıkları zaman ileri-geri herhangi bir söz söylemeden: "Allahû Teâla (cc) ve Resûl-i Ekrem (sav) nasıl bildirmişse öyledir" demelidirler.
İcmali ve Tafsili İman
Resûl-i Ekrem (sav)'in tebliğ ettiği İslâmî esasların tamamına, hiçbir tafsilat gözetmeden inanmaya "İcmali iman" denir. Bu da Kelime-i Tevhid ve Kelime-i Şehadet'te ifadesini bulmuştur. "Lâ ilâhe (ilah yoktur), İllâ'llah (Yalnız Allah (cc) vardır) Muhammedü'r-Resûlullah (Muhammed (sav) onun resûlüdür) diyen ve bunu kalbi ile tasdik eden her mükellef, müslümandır. Akil ve baliğ olan her insana; Kelime-i Tevhid ve Kelime-i Şehadet'te ifadesini bulan icmali imana sahip olmak farzdır.
Allahû Teâla (cc)'ya, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kaza ve kadere, bunların mahiyetlerini bilerek kat'i olarak iman etmeye "Tafsili iman" denilir.
Allahû Teâla (cc)'ya, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kaza ve kadere, bunların mahiyetlerini bilerek kat'i olarak iman etmeye "Tafsili iman" denilir.
Sıfat-ı Selbiyye: Vahdaniyet
Birlik, benzeri olmamak, artmaktan, ayrılmaktan, eksilmekten beri olmak gibi manaları ifade eden bir sıfattır. Allahû Teâla (cc)'nın zatında, sıfatlarında ve fiillerinde bir olması (Ehad), ortağı ve benzerinin bulunmaması demektir. Kur'ân-ı Kerîm'de: "De ki, Allah birdir (ehad'dır)" buyurulmuştur. Yine bir başka Ayet-i Kerime'de: "O'nunla (Allah'la) birlikte hiçbir ilâh yoktur"(71) hükmü yer alır. Esasen kelime-i tevhid'de yer alan "Lâ ilâhe illâllah" ibaresi, "ilâh yoktur, ancak Allah vardır" demektir. Hz. Adem (as)'den itibaren bütün peygamberler; insanları tevhid'e davet etmişlerdir. Ancak Allahû Teâla (cc)'yı bilmek; yalnızca "Allah birdir, Allah'dan başka ilâh yoktur" demekle olmaz. Zira tevhid iki temele dayanır. Birincisi: Tevhid'i Ulûhiyyet, İkincisi: Tevhid-i İradi'dir.
Tevhid-i Ulûhiyyet: Allahû Teâla (cc)'yı ilim ve sözle; kemal sıfatlara haiz, bütün noksan sıfatlardan münezzeh olduğunu ikrar etmektir.
Tevhid-i İrâdî: Şeriki ve benzeri olmayan Allahû Teâla (cc)'ya ihlâs ve muhabbetle bağlanmak ve yalnız O'na kulluk etmektir.
Allahû Teâla (cc)'nın indirdiği hükümleri çirkin görüp; O'nun hükümlerine mukabil olmak ve onların yerine geçmek üzere hükümler icad eden Tağut'î güçlere inanan ve onlara boyun eğenler "Lâ ilâhe" (İlâh yoktur) iddiasında bulunamazlar.
Tevhid-i Ulûhiyyet: Allahû Teâla (cc)'yı ilim ve sözle; kemal sıfatlara haiz, bütün noksan sıfatlardan münezzeh olduğunu ikrar etmektir.
Tevhid-i İrâdî: Şeriki ve benzeri olmayan Allahû Teâla (cc)'ya ihlâs ve muhabbetle bağlanmak ve yalnız O'na kulluk etmektir.
Allahû Teâla (cc)'nın indirdiği hükümleri çirkin görüp; O'nun hükümlerine mukabil olmak ve onların yerine geçmek üzere hükümler icad eden Tağut'î güçlere inanan ve onlara boyun eğenler "Lâ ilâhe" (İlâh yoktur) iddiasında bulunamazlar.
Sevgili kardeşlerim ALLAHcc rızası için sayfamızın daha fazla görülür duyulur olması için aşağıdaki
Bunu Google'da önerin G+1 İşaretini tıklayınız
Yorumlar